"O kadar korkak biriyim ki..."

Güncelleme Tarihi:

O kadar korkak biriyim ki...
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 06, 2010 00:00

Türk Pop Müziği’nin güçlü kadın vokallerinden… Duygusal şarkıların başarılı yorumcusu İzel, bu kez yaptığı albümle şaşırttı, bir ilk gerçekleştirerek. İzel’le; 25. sanat yılında, alaturka ve cazı aynı notalarda buluşturduğu albümü Jazznağme’yi ve hayatı konuştuk.

Haberin Devamı

25. sanat yılına ve adının anlamına yakışır şekilde bir albümle hayranlarının karşısına çıkan sanatçı; alaturka ve cazın aynı notalarda buluştuğu Jazznağme’de, Orhan Gencebay, Yıldırım Gürses, Yusuf Nalkesen ve Abdullah Yüce gibi Türk Sanat Müziği üstadlarının ölümsüz eserlerini yorumluyor.

Yıllardır varolduÄŸu müzik dünyasında, prensiplerinden ödün vermeden baÅŸarıya ulaÅŸmış olmaktan mutluluk duyduÄŸunu belirtiyor. AÅŸk ÅŸarkıları söylemek O'na yakışıyor. Kırılgan bir yapısı olduÄŸunu anlıyorsunuz, onunla konuÅŸtuÄŸunuzda. Ä°ÅŸte Ä°zel'le müziÄŸe ve hayatına dair samimi - keyifli bir röportaj...Â

12. albümünüzle bizlerlesiniz. Hem de bu kez bir ilkle… Bildiğimiz Türk Sanat Müziği şarkılarını caz versiyonuyla… Kolaya kaçmak yerine sanat müziği şarkılarını yeni bir versiyonla albümde toplamak fikri nasıl ortaya çıktı?

Haberin Devamı

Bu fikir uzun yıllardır kafamda vardı. İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı mezunuyum. Ailem bu konuda bana sonsuz destek oldu ve hayalimiz Türk Musikisi icra etmemdi. Fakat kendimi pop müzik sanatçısı olarak buldum ve pop müzik ağır bastı. Ben de anneme babama bir gün ‘Sizin için Türk Müziği albümü yapacağım’ diye söz vermiştim. Boynumun borcuydu yani!

BU ALBÜMÜ YAPMAYA MECBURDUM!

Bu albümünüz için ‘Kendim gibi dinleyenlere de nefes aldırmak istiyorum’ diyorsunuz. Bu çalışmaya başlarken kaygılarınız ya da endişeleriniz oldu mu peki? Çünkü farklı bir tarzda, bir ilk…

Her şeyden önce bu albümü yapmaya mecburdum. Çok fazla endişem olmadı, çünkü Türk Sanat Müziği asıl branşım olduğu ve 11 yıl bunun eğitimini aldığım için bu konuda güvenliydim. Kariyerimin 25. yılında 11 albüm yaptıktan sonra farklı bir şey yapma hakkım vardır diye düşündüm ve en büyük desteği de yapımcım Polat Yağcı’dan aldım. Ona da teşekkürler bu arada.

Ve bu albümün yaratılış sürecindeki yaşananlar sırasında nelere öncelik ve önem verdiniz?

Bu albümün hazırlık aşamasında repertuarda biraz zorlandım. Çünkü çok büyük bir okyanusa dalmıştım. Bazı özel şarkılar vardı. Mesela annemin en sevdiği şarkı ‘Talihin Elinde’ babamın en sevdiği şarkı ‘Bu Ne Sevgi Ah!’ benim ilk söylediğim şarkı ‘Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine’ ve ‘Gurbet’ gibi… Olmazsa olmaz şarkılardı bunlar.

Haberin Devamı

HEM CAZ HEM HÄ°CAZ!

Peki ya şarkıların seçimi neye göre yapıldı?

Şarkıların saflığını yalınlığını bozmamam gerekiyordu. Hem caz hem hicaz yaparken bunun dozu ve derli toplu olması çok önemliydi. Gerçekten yormadan nefes aldırmalıydı.

Bu albümde, sizin için özel yeri olan birkaç şarkının yanı sıra bir de sizin babanıza yazdığınız ‘Baba Beni Maziye Götür’ şarkısı var. O şarkıda şikayet var sanki. Bundan yola çıkarak hayattan şikayetleriniz neler?

Evet bu şarkı babamla bir dertleşmeydi. Hayattaki tek şikayetim eskiden her şeyin daha kibar, saf ve daha duygulu yaşanması…

Peki ya aşktaki şikayetleriniz…

Aşkta da bu böyle…

AÅžKLAR FAST FOOD!

Şarkıda dediğiniz ve günümüzde tanık olduğumuz gibi, aşklar neden mazideki gibi incelikle yaşanmıyor?

Haberin Devamı

Her şeyi çok çabuk tüketip aceleci davranıyoruz. Sadece yemekler değil aşklarda biraz fast food oldu!

Bir önceki albümünüzden sonra uzun bir ara verdiniz. Neler yaptınız, nasıl geçti bu süreç?

Çok sık albüm yapmayı sevmiyorum. Şarkıların tadını anca çıkarıyorum. Bir süre de dinlenip kabuğuma çekiliyorum. Aslında bir pop albümü için çalışmaya başlamış, iki yüze yakın şarkı dinlemiştim. Ama bir türlü aradığım şarkıları bulamadım. Hatta algılarıma kaybettiğime dair kendimi suçladım.

Neden?

Beste yapamıyorsanız, iyi şarkı seçme algısını geliştirmek çok önemlidir. Eskiden çokça hit şarkı çıkarmış biri olarak da sorumlu hissettim kendimi. Eksik kalınca bunlar, biraz ruhumu ve kulağımı temizlemek için Amerika’ya gittim, uzaklaştım.

25 YILDA TECRÃœBEM, BÄ°LGÄ°LERÄ°M ARTTI AMA MUTLULUÄžUM AZALDI!

Haberin Devamı

25. sanat yılınız… Şöyle bir dönüp baktığınızda bu 25 yılın artıları, eksileri…

Bir kere bu 25. yıl içinde popun en güzel dönemini yakaladım. Bir parça katkım da oldu. 25 yılın sonunda tecrübem, bilgilerim arttı ama mutluluğum azaldı.

Öyledir ya zaten.

Daha temkinli, daha olgun ve daha kendine güvenli bir İzel var karşımızda. Zaman ve tecrübeler dışında neler insana bunları sağlıyor?

Zaman ve tecrübeler dışında Allah’tan ruh halim ve duygularım değişmedi. Sadece biraz daha temkinli ve sakin olmayı öğrendim.

Daha mı cesur oluyor insan, 25 yıldan sonra?

Hâlâ heyecanlanıyorum, daha olgunum. Bu albüm o 25 yıl olmasaydı olmazdı. Ama artık daha cesur değilim. Sadece bazı haklarım olduğuna inanıyorum.

Haberin Devamı

YAPTIĞIM ÇILGINLIK KENDİMİ…

‘Cesur değilim’ demişken… Hayatınızdaki yaptığınız en büyük çılgınlık…

Ben hiç çılgın biri olamadım aslında. Yaptığım tek çılgınlık, kendimi sahneye attığım ilk gündü herhalde.

Konservatuar dönemi sonrasında birçok isimle beraber çalıştınız. Cenk Koray, Müjdat Gezen, Zeki Alasya, Cem Özer, vs... gibi. O yılların ve o çalışmaların size kazandırdıklarına değinecek olursak...

Sahne tecrübesi… Çünkü çalıştığım insanlar sanat adına çok önemli insanlardı.

Siz, İTÜ Türk Sanat Müziği Devlet Konservatuarı Türk Musikisi Bölümü mezunusunuz. Klasik kemençe ve Türk Müziği eğitimi aldınız. Sanat müziği eğitimi almışken bunun yerine sizi popa yönlendiren…

Bu çok enteresan… Konservatuardaki repertuar hocam Sayın Erol Sayan bir gün Eurovision’a katılacağını, benim de ona vokal yapmamı istediğini söyledi. Çok sevindim ve Ankara’da bir hafta içinde pop müziğe gönül verdim. Yani Türk Müziği hocam sayesinde pop müzik… (Gülümsüyor)

Sonra Eurovision’un devamı geldi. ‘İki Dakika’ adlı şarkıyla Can Uğurluer ve Reyhan Karaca ile birlikte Türkiye'yi temsil ettiniz. O yarışmaya üçlü olarak katılışınız nasıl…

Eurovision'a zaten birçok kez katılmıştım. Daha sonra Şevket Uğurluer ve Aysel Gürel'den bu teklifi aldım.

Duygusal şarkılar size daha çok yakışıyor. Duygusallıktan dibi boyladığınız dönemler olmuştur hepimiz gibi. O dönemlerden size atılan hangi iplerle ve nasıl düze çıkabildiniz?

İnsan dibi boylamadan yukarının değerini bilemiyor. Hayatımda her anlamda iniş çıkışları severim. Düz ve durgun hayat sıkıcı olurdu. Beni en zor anlarımda kurtaran şey beni sevenler ve müzik olmuştur.

AŞK KAPIMI ÇALINCA RUH BAHÇEM KARMAN ÇORMAN OLUR!

Aşk desem…

Ah beee Melike derim. Aşk! Duygusallık tamam ama tek başına yetmiyor. Acı çekmek de, mutlu olmak da besliyor insanı.

‘Aşk besliyor beni’ diyorsunuz. Aşk, kapınızı çaldığında neler olur kalp evinizde ve ruh bahçenizde?

Kalp evim ve ruh bahçem karman çorman olur ve ben bu karışıklıktan beslenirim. Ben kendi yaşadığım aşkı sevenlerdenim. Yani benim karşı tarafa hissettiklerim önemli.

‘Mutlu aşk yoktur buna inanıyorum’ diyorsunuz. Neden mutlu aşklar kalmadı günümüzde?

Mutlu aşk var aslında ama süresi önemli olan…

AŞKI DOYUMSUZLUĞUMUZA, EGOLARIMIZA VE GÜVENSİZLİĞİMİZE KURBAN EDİYORUZ

Menfaatlerimizi, isteklerimizi aşkla karıştırdığımız için mi aşklar çabuk tüketiliyor? Ne dersiniz buna?

Çok beklentimizin olması duyguları öldürüyor. İnsanları değiştirmeye çalışıp, aşkı doyumsuzluğumuza, egolarımıza ve güvensizliğimize kurban ediyoruz.

90’lı yıllardaki özel şarkıların yapıldığı dönemin tadını çıkarmış biri olarak baktığınızda sizce günümüzde neden derin, anlamlı, duygusal şarkılar çıkmıyor?

Ne yaşarsak onu üretiriz!

SULU ZIRTLAK BÄ°R KADINIM!

Çok duygusalsınız, bu sesinize de yansıyor.

Evet sulu zırtlak bir kadınım. Gülmeyi de çok severim ama... Galiba bende ortası yok. Ya çok mutsuz ve enerjisi düşük ya da çocuk gibi ortada dolanıp gülen bir tip oluyorum. Griler yok hayatımda.

Kırılgan bir yapınız var. Sizi kırdıklarında o süreci nasıl atlatıp hayata dönüyorsunuz?

Evet kırılganım ve maalesef bunun üstesinden gelmek için hep kaçarım. Kabuğuma çekilirim. Sonra da kırılgan halimi işimle tamir ediyorum.

Kırılgan yapınıza rağmen içinizdeki çocuğu kaybetmeyenlerdensiniz. Peki neler, içinizdeki çocuğu mutluluktan uçurmaya yeter?

Çok küçük şeyler beni mutlu edebilir. Yeter ki samimi ve içten olsun.

Hepimizin olumlu – olumsuz birçok şey yaşadığı hayatın, size cömert davrandığını düşünenlerden misiniz?

Hayatın bana cömert davrandığını ve şanslı olduğumu düşünenlerdenim. Sesimi duygularımı tanımadığım insanlarla paylaşma şansı verdi mesela.

Küçüklüğünüzden beri tiyatroya meraklıymışsınız ve o yıllarda hayallerinizin arasında oyuncu olmak varmış. Peki, neden yönelmediniz oyunculuğa? Ya da ne oldu da oyunculuk yerine müzikte yola devam ettiniz?

Evet tam bir tiyatro hayranıyım ama müzik ağır bastı. Birini tercih etmem gerekirdi. İkisi de meslekten çok bir hayat tarzı… İkisini de yaşamak çok zor ve ağır olurdu.

Adınızın anlamı ‘İz bırakan el’ demek. Peki sizin hayatınızda iz bırakanlar neler?

Hayatımdaki iz bırakan şeyler bu röportaja sığmaz. Benim en büyük arzum bu hayattan giderken iz bırakmak!

O KADAR KORKAK BİRİYİM Kİ…

Bilmediğimiz bir özelliğiniz var mı, duyunca şaşıracağımız?

Çok şaşıracak özelliklerim yoktur herhalde. Sadece o kadar korkak biriyim ki bazen korkacak bir şey bulamayacağım diye ödüm kopuyor. (Gülüyor)

Kalıcılığınızın ve başarınızın sırları…

Kalıcı olabildiysem ne mutlu bana. Bunun nedeni herhalde sesim, şarkılarım, sakin olup, çok debelenmeden, olmam gereken yeri ve zamanı bilmek diye düşünüyorum.

Hayaller…

Olmaz mıııııı… Hayallerimiz hep güzel olsun. Çünkü gerçekleşiyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!