NÄ°ÇÄ°N YAZIYORLAR? / 1 Jorge Luis Borges:Yazmaktan vazgeçemem. Åžunu her zaman anladım ki, benim kaderim bir okur ve ileriyi düÅŸünmeden, bir yazar olarak

Güncelleme Tarihi:

NİÇİN YAZIYORLAR / 1 Jorge Luis Borges:Yazmaktan vazgeçemem. Şunu her zaman anladım ki, benim kaderim bir okur ve ileriyi düşünmeden, bir yazar olarak
OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 26, 2000 00:00

NİÇİN YAZIYORLAR? / 1 Jorge Luis Borges:Yazmaktan vazgeçemem. Åžunu her zaman anladım ki, benim kaderim bir okur ve ileriyi düşünmeden, bir yazar olarak hep edebiyata dönük oldu. Ben acil bir soruna, bir iç gerekliliÄŸe cevap vermek için yazarım. Adasında yaÅŸayan Robinson veya Monte-Cristo Kontu' ndaki Edmond Dantes olsaydım yazmazdım. 30 yaşına dek, kendi hakkımda yazılanları okudum. Sonra vazgeçtim bundan. Bir kitabım yayımlandığında, dostlarım bana yazdığım ÅŸeylerden söz etmemeleri gerektiÄŸini bilirler. Ben bir kitabı öyle yayımlatırım, sonra iyi ya da kötü, haklı ya da haksız, eleÅŸtirilerden hiç haberim olmaz. kitabın satışından da. Bu, kitapevini ve yayıncıları ilgilendirebilir; ama yazarı asla! Ne küçük bir grup, ne de büyük bir kitle için yazarım. Yalnızca gerekli olduÄŸunu hissettiÄŸimde, herhangi bir alanda bir boÅŸluk hissettiÄŸimde yazarım. Konu aramam; onun gelip beni bulmasını beklerim... ama geldiÄŸinde geri de çevirebilirim. Gerçekten ısrarcı davranır, beni bırakmak istemezse, o zaman baÅŸka bir konuya geçebilmek için yazmak zorunda olduÄŸumu hissederim. Kipling' in If' deki dizelerini anımsıyorum: "BaÅŸarısızlığa ve baÅŸarıya meydan okumayı ve bu iki yalana da aynı ÅŸekilde davranmayı bilmek." Çünkü kimsenin baÅŸarısı ya da baÅŸarısızlığı o kiÅŸinin zannettiÄŸi kadar deÄŸildir. Yazdığımı bir daha da okumam. Bazen insanlar bana sorar; "Åžu öyküdeki ÅŸu cümlenin anlamı nedir?" diye. Şöyle cevaplarım onları; "Ben bu öyküyü o zaman yazmıştım, ondan sonra da bir daha okumadım, bilmiyorum." Ä°nsan bir ÅŸeyi belli bir zamanda yazar, sonra insanlar onu alıp baÅŸka bir zamanda okurlar, ve sonunda bir yazı yazardan çok okurlara ait olur.Bence geçmiÅŸi düşünmek, yıldönümlerini düşünmek saÄŸlıklı bir ÅŸey deÄŸil. ben ileriye doÄŸru yaÅŸamaya çalışırım. Yazacağım ÅŸeyi düşünürüm; yazdığımı deÄŸil.Evimde, benim kitaplarımı ararsanız, yalnızca biri dışında hiçbirini bulamazsınız. Alicia Jurado ile birlikte yazdığımız ve Japoncaya çevrilmiÅŸ olan, budizm hakkındaki zararsız bir kitaptır o da. Kitaplığımı korumaya çalışırım; ben kendini Voltaire ya da Montaigne ile karşılaÅŸtıracak adam mıyım? EÄŸer bir ÅŸeyler olacağını düşünürsem, hazırlanır, hareketsizleÅŸir ve beklerim. O zaman bir ÅŸeyler gelir bana, bir çeÅŸit vahiy dalgası, bu sözcük biraz iddialı, diyelim ki ÅŸiir, bir öykü, bir sayfa düzyazı olabilen bir ÅŸeyi fark ederim. Bunun ne olduÄŸunu daha sonra anlamaya çalışırım. Yazdıklarıma elimden geldiÄŸince az müdahale ederim. Sonra, ahlak ya da siyaset konularında çok keskin düşüncelerim olmadığından, bunları yazdıklarıma karıştırmamaya çalışırım. Kipling diyordu ki, bir yazar çıkarılacak dersin ne olduÄŸunu pek bilmeden, bir fabl yazabilir. Yani o bir kurgunun sözcüsüdür. Daha sonra bunun okunması farklı bir süreçtir. Böylece tüm bir eser, yazarının niyetinden çok ötede bir anlam kazanabilir. Hatta ona yabancı olan bir deÄŸer bile...Bu da, eski çaÄŸlardaki sanat tanrıçası, Kutsal Ruh kavramına, ya da, pek de güzel olmayan ve bilinçaltı diye adlandırılan çaÄŸdaÅŸ mitolojimize uygun düşüyor.Nadine Gordimer:Bu soru belki de "yazmaya niçin baÅŸladınız?" ÅŸeklinde sorulabilirdi. Çünkü güdümlenimler deÄŸiÅŸse bile, baÅŸlangıçtaki tutum, bir temel olarak hep aynı kalır. Ben yazmaya çocukken baÅŸladım. Klasik dansçı olmak istiyordum ve bazı koÅŸullar dans eÄŸitimime ara vermemi zorunlu kıldı. Ben de, o zamanlar lirik bir atılım olarak hissettiÄŸim bir duygunun etkisiyle yazmaya baÅŸladım. Bu dansla ya da yazmayla ortaya konulabilen bir ÅŸeydi. YaÅŸam karşısında duyulan bir çeÅŸit hayranlık, yaÅŸamakta olduÄŸuma göre canlı ve ÅŸiddetli bir tepki... Daha sonra, yetiÅŸkinlik çağının baÅŸlarında bu duygu farklılaÅŸtı: Dış dünyaya bir anlam bulma, hem kaos, hem de zenginlik içinde kendi düzenini yaratma ihtiyacına dönüştü. Aktif yaÅŸamım sırasında, bu atılım, bazı keskin zorlamalara eklenmiÅŸ oldu. Irkçılık, ülkenin siyasal temeli, Güney Afrika' da yaÅŸayan herkesin içinde olan bir ÅŸeydir. Bu basit bir siyasal ve toplumsal sorun, insanın tek başına destekleyeceÄŸi ya da vazgeçeceÄŸi bir tavır deÄŸildir. Güney Afrika insanları bu siyasal düzeni yaÅŸarlar; benim roman kahramanlarım da. Ben siyasal metinler yazmak istemem. Zaten bunu hiçbir zaman da yapmadım... (...)Gabriel Garcia Marquez:Dostlarım beni daha çok sevsin diye...Jorge Amado:Öncelikle bir iç gerekliliÄŸe, dayanılmaz bir cevap vermek için: Ä°stesem bile yazmamayı baÅŸaramazdım. Ä°zlekler, kahramanlar, ortamlar gelip dayatıyor ve daktilomun başına oturma ihtiyacı kaçınılmaz oluyor: iÅŸte roman böyle doÄŸuyor.DiÄŸer taraftan, okunmak için insanlar üzerinde bir etki yaratmak ve böylece, acı çeken bir halk için daha iyi bir yaÅŸam görüşü yaratmak ve mücadele ve umut bayraklarını yükseÄŸe taşıyarak, ülkenin gerçekliÄŸini deÄŸiÅŸtirmeye yardımcı olmak için yazıyorum. Bence edebiyat halkın bir silahıdır ve yazar halkının isteklerinin ve kavgalarının sözcüsüdür. Romancılığımı bu ÅŸekilde gerçekleÅŸtirmeye ve geliÅŸtirmeye çalışıyorum.Umberto Eco:Her ÅŸeyden önce, ben bir kez yazdım. Bu, genellikle yazı yazdığım anlamına gelmez. Genellikle tuhaf bir ÅŸey yaparım: Bir sayfaya sözcükler çiziktiririm -ama elbette bu, sizin için, yazı yazmak deÄŸildir- Aristo, Kant, Descartes gibi yaparım. (Garip bir sanat sistemi...)Her neyse. Bu kez yazdım iÅŸte, çünkü çocuklarım büyümüştü ve artık kime hikaye anlatacağımı bilemiyordum. Rafael Alberti:Beni okuyan ve dinleyenlere mümkün olabilecek en açık ÅŸekilde iletiÅŸim kurabilmek için yazdığımı düşünmüşümdür hep. En kapalı, anlaşılmaz olduÄŸum anlarda bile, açık, anlaşılır olmaya çalıştım. Çünkü bir güneÅŸ ülkesindenim, Cadix gibi, mutlu bir ülkeden. Denize, bahçelerdeki aÄŸaçlara ve çiçeklere, beyaz yapılara tutkunum. Bir barış yazarıyım ben, barışın yazarı. Ama iÅŸte, hep söylediÄŸim gibi: karanfil ile kılıç arasında yaşıyoruz. Bana en büyük savaÅŸların yüzyılında doÄŸmak bahÅŸedilmiÅŸ, aynı zamanda da yaÅŸamın hizmetine sunulacağına neredeyse hep ölüme doÄŸru yönelmiÅŸ en büyük ve en harika icatların yüzyılında: Bu, karanfilin deÄŸil, kılıcın saltanat dönemi. Ama ben, karanfil ile kılıç arasından karanfili seçiyorum. Bu nedenle de, en güçlü ve en ÅŸiddetli toplumsal karışıklıkların ortasında bir barış paratoneriyim. Liberation dergisinden çeviren: Åžahsine Bahtiyar - 26 Temmuz 2000, ÇarÅŸamba Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!