Neden Zaga iyi bir televizyon programı

Güncelleme Tarihi:

Neden Zaga iyi bir televizyon programı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 22, 2002 00:00

Aslında en zoru, herkesin tanıdığı biriyle röportaj yapmak. Onlara ben ‘‘komple meşhur’’ diyorum. Bu komple meşhur modeller çok zor abi.Ön kasa, arka kasa, bujiler, diferansiyel ayarı, balans ayarı...Cümle alem tarafından biliniyor.Ya da öyle sanılıyor.Çünkü sana gelinceye kadar, yazılmadık, çizilmedik hiçbir şeyleri kalmıyor. Seni bekleseler ya. Beklemiyorlar. Komple meşhur olmak için hababam badireler atlatıyorlar.5 dakikalık yumurta gibi pişiyorlar.Hımmmmm.Kayısı gibi.Ne katı ne cıvık.Ama bu arada onlar kaçın kurrası oluyorlar. Kolay mı kayısı kıvamını tutturmak...Okumak hem ilginç hem değil onların röportajlarını. Kendimden biliyorum, hiç kaçırmam, nerede bir komple meşhur röportajı görsem dalarım, bütün satırları aralarım, yeni bir şey var mı diye bakarım, bir de işim ya bu benim, kim ne sormuş, adamı-kadını ne kadar çözmüş, ortada imrenilecek bir kırmızı divan durumları var mı...Yoksa...‘‘Hah. Bildiğim şeyler’’ deyip, bir iç çekip, gönül rahatlığıyla bir sonraki sayfaya geçerim.Böyle de alçağım!Ama komple meşhurlardan sarsıcı bir numara çıkarmak zordur, işte onu bilirim. Dolayısıyla bir komple meşhur röportajı yapacaksam, çok büyük umutlara kapılmam. Kolay mı komple meşhur olmak? Ekmek, aslanın ağzında. Öyle kimse kolay kolay bir bok olmuyor. Pardon güzel Türkçemizi kirleten kelimeler kullanmayacaktım.Ne diyordum ben?Okan Bayülgen!Dört buçuk aydır Ritz Carlton'da yaşıyor.Otel odası gibi olmayan bir otel odası.Adam, orayı eve çevirmiş.Bayıldım, bir kere prizlere renkli priz fişleri takmış. Bence gelen kadınlara hava atmak için değil, seviyor öyle şeyleri. Bir tür aksesuar manyağı. Belki de geceleri uyurken minik ışıklar görmekten hoşlanıyor. Benim de yatak odamda küçükken vardı, varlığını bilmek içimi rahatlatırdı. Duvarların birine sevdiği bir resmi dayamış mesela. Kos'tan aldığı bir resim. Kahvede oturan 4 kasketli adam. Çok hoş, naif çizgiler. Temiz, jilet gibi. Biraz hüzün var sanki o resimde. ‘‘Hayatın Kaynağı’’ isimli kitaplar okuyor, dolu dolu kitap, CD var etrafta. Gitarlar duruyor bir kenarda. Çalmayı bilmese de o bir gitar fetişisti ve 38 yaşında ama hayatı çooook uzun zannediyor, nasıl olsa bir gün gitar çalmayı da öğrenecek. Evet Okan Bayülgen öyle bir adam, insanda sanki hiç büyümeyecekmiş hissi yaratıyor sanki hiç yaşlanmayacak, üstelik geri kalan zaman dilimine de gerçekleştirmek istediği bütün her şeyi sığdıracak...Bu aslında ergenlere özgü bir fantezi.Hayatı uzun yaz öğleden sonraları sanmak...O yüzden seviyorum bu adamı.Hem huzursuz ama aklı başında kocaman bir adam hem de tam olarak ne istediğini bilmeyen çok iyi kalpli bir çocuk.*En çok içinde bir cam, mercek ve ayna barındıran o saati sevdim. Duvara yansıyor. Sen saati duvardan okuyorsun. Keşfedince çocuklar gibi sevindim. Başka? İçkilerden Absoulut Citron gözüme çarpıyor. Demek ki her zaman oda servisine yüz vermiyor! Sonra şu nazar boncuklu kültablaları. Biraz rüküşler. Olsun iyidir yakınlarda bir yerde nazar boncuğu bulundurmak. Ve şahane bir doktor çantası. İyi bir deri. Pek şıkmış. Simsiyah kıyafetler. Yerde poşette tonla ayakkabı. Aaaa bir de çeşit çeşit zeytinyağlar var şurada. Bir de gurmeyiz yani...İçeriden ‘‘Yaşıyor musun?’’ diye bağırıyor.O banyoda.Röportaj yapacağız ya ruhunu temizliyor!Ben de elimde şarap kadehi etrafı inceliyorum.‘‘Evet, evet iyiyim’’ diyorum.Okan Bayülgen, insanları şaşırtmaktan hoşlanan bir adam, yani beline sardığı havluyla banyo kapısından kendini göstermekte bir sakınca görmüyor. Şeker ve ölçülü bir adam. Ama sinir tarafları da var. Oyunu, istediği gibi oynayacaksın. Yoksa mızıkçılık yapabilir. Bu da bence bir kontrol manyağı olmasından kaynaklanıyor. Mesela bu röportajın fotoğraflarını bizim gazeteden birinin değil de, Canan Aşık'ın çekmesini istiyor. ‘‘Tamam’’ diyorum, Allahaşkına onunla itişip kakışacağım da ne olacak. Üstelik kızın soyadı çok güzel. Melih Aşık'ın bir şeyi mi acaba?*Ruhu temizlendi.Fulya'daki fotoğraf stüdyosuna gidiyoruz.Ben aslında işime kimseyi karıştırmam, istersem nasıl gıcık olabilirim anlatamam, ama eğer ‘‘Yok öyle değil böyle olacak canım’’ dersem hissediyorum ki arıza çıkacak, ee gerginlik de istemiyorum, müthiş detaycı bir adam, her şeye takıyor, talimatlar yağdırıyor, tüm bunları efendice yapıyor, ama bir tehdit de var sözlerinde, iş, onun istediği gibi olacak. Tüm bunlar da neden Zaga'nın çok iyi bir program olduğu hakkında fikir veriyor bana. Okan, her şeyin başında. Okan, kimseye güvenmiyor, kimseye teslim olmuyor. Aferin ona! Mesela takmış kafaya, ikili fotoğraflar olacak. ‘‘Şekerim benim ne işim var o karede, star olan sensin’’ diyorum. Dinletemiyorum. Allahtan ben de bazen tavuk göğsü gibi olabiliyorum: Yumuşak. ‘‘Peki Allahın cezası sen nasıl istersen’’ diyorum.Sonra tekrar otele dönüyoruz, ‘‘Sevgilinin de bizimle olmasında bir sakınca yok, hatta tanışmak isterim’’ diyorum, o da geliyor ve bu röportaj işte böyle gerçekleşiyor.Benim Okan Bayülgen adındaki bu komple meşhur adam hakkında söyleyebileceğim, gerçekten bir ruh hastası olduğu, ama zaten ne çıkıyorsa öyle adamlardan çıkıyor, özel bir yetenek o, haliyle epey egosantrik, bence bu ülkenin en iyi televizyon programını yapıyor, ama sanırım bütün bunlardan daha önemlisi çok çok iyi kalpli bir herif... Evet, bazen kendini fazla ciddiye alıyor, celalleniyor, ayağa kalkıp diskurlar çekiyor, ama siz ona ‘‘Ya sen ne şahane bir adamsın!’’ dediğinizde, hemen bir kedi gibi yatışıyor.Hamiş: Her zaman olduğu gibi artanlar aşağıda. Röportajın tamamı için bir zahmet 4 sayfa çevireceksiniz.Her şeyi birden olmak istedimSiz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? a) Şovmen veya talk şovcu b) Tiyatro oyuncusu c) Sinema oyuncusu d) Genel olarak oyuncu- Pasaportumda devlet tiyatrosu zamanından beri aktör yazıyor. Seviyorum bunu. Öyleyim. Geri kalan şeyler arkasından geliyor. Ama şuna da itirazım yok: ‘‘Türkiye'de dört, beş tane şovmen var biri de Okan Bayülgen.’’ Eyvallah. Okan Bayülgen olmaktan pişman olduğunuz zaman dilimleri oluyor mu?- Bazen. Ve şunu rahatlıkla söylebilirim, hiçbir zaman ‘‘Allahım ne güzel! Bunu bana nasip ettin. Şöhretli bir adam oldum’’ demiyorum. Çünkü şöhret benim için paraya ve mutluluğa giden yol olmadı. Başka bir iş yapsaydım da bu kadar para kazanırdım diye düşünüyorum...İyi de devam ettiğiniz bütün okulları yarıda bırakan, daldan dala konan bir adamsınız. Belki de bu işi yapmasaydınız, pek çok projesi olan, yaratıcı ama hayatın karanlık koridorlarında yitip giden bir adam olacaktınız...- Reddediyorum. Tamam Galatasaray'ı bitirmedim ama 7 yıl okudum. Fransa'ya fotoğraf çekmek için gittim. Sonra hukuka yazıldım. Ardından ekonomiye geçtim. O fotoğraf okulu da beni kabul etmişti ama devam edemedim çünkü bir aşk hikayesi söz konusuydu, kalktım Türkiye'ye geldim. İyi ki de gelmişim. Konservatuar sınavlarına girdim, aklımda tiyatro yoktu iki konservaturı da kazandım, tekrar Fransa'ya dönecektim. Akademisyen olacaktım. Belki reklam yapabilirdim, aslında kendimi bildim bileli gazetecilik de istiyordum. Sonra Türkiye'de radyoculuğa başladım, çok başarılı oldum. Ondan sonra Gece Kuşu, Televizyon Çocuğu ve Zaga geldi. Ben haybeye bir yere gelmiş biri değilim ki, her şeyi kafayı çalıştırarak yapıyorum...Peki. Bugünkü Okan Bayülgen olmaktan sıkıldığınızda ne yapıyorsunuz? - Kendimi unutmaya çalışıyorum. 17 yaşına kadar neleri hayal ettiysem tekrar onlarla uğraşıyorum. Ben bir gitar fetişistiyim mesela, gitarlarım var, fotoğraf makinalarım var. Çocukluğuma geri dönüyorum. Çünkü ben iyi bir gitarcı olmak istedim, romancı olmak istedim, ressam olmak istedim, fotoğrafçı olmak istedim. Ben aslında her şeyi birden olmak istedim...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!