Nazım’a 30 yıllık borcunu ödeyecek

Güncelleme Tarihi:

Nazım’a 30 yıllık borcunu ödeyecek
Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 2009 00:00

Köksal Toptan, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı değil, aynı zamanda milletvekillerinin “Köksal Abisi”. Mayın tasarısında olduğu gibi, onun yönettiği oturumlarda gerginlikler kavgaya dönüşmüyor. Kuşkusuz bunda Toptan’ın 32 yıllık Meclis deneyiminin yanı sıra dengeleri gözeten kişiliğinin ve ilişki tarzının önemi büyük. Şimdi başkanlıkta ikinci döneme hazırlanıyor. Gerçi henüz resmi bir açıklama yok ama ibreler yine onu gösteriyor.

BENZERİZ

Sanatçılar gibi gıdamız alkıştır


Bizim sanatçılardan farkımız çok yoktur. Neden? Sanatçının eşiyle ya da sevgilisiyle problemi olsa da sahneye çıktığı zaman sıkıntısını unutmak zorundadır. “Bu kadar dertsiz, şen şakrak insan olabilir mi?” dersiniz. Siyasetçi de, sıkıntısı olsa da güleryüzlü olmak zorundadır. Geleni güler yüzle dinlemez, ilgilenmezse “40 yılda bir gittik bize suratını astı” derler.
Biz politikacılar iltifat beklemekte de sanatçılara benzeriz. Sanatçının da politikacının da gıdası alkıştır. Konuşmanızı kafanızda kurarken mutlaka alkış noktaları belirlersiniz. Alkış gelmezse bozulursunuz. Bozuntuya vermeden devam etseniz de ritminiz değişir.

MİZAH

Türk siyasetinin en büyük eksiği


9 Ağustos 2007’de Meclis Başkanı seçildiğim saatlerde bir torunum oldu. Teşekkür konuşmamın sonunda torunum olduğunu söyledim. Müthiş bir alkış oldu. Şimdi o konuşmadan herkes sadece o sözlerimi anımsıyor. Şunu anladım ki, biz insani unsurları çok az kullanıyoruz. Daha önemlisi mizahı kullanmıyoruz. Bana göre Türk demokrasisinin en büyük eksiği mizah. 1970’lerden sonra mizahı kaybedince siyaset gerginleşti.
MHP milletvekili İhsan Kabadayı, bir gün kuliste puro içerken ismi anons edildi. Hemen küllüklere vurup söndürdüğünü sanarak puroyu cebine attı ve kürsüye çıktı. Konuşurken cebinden dumanlar çıkmaya başladı. Aşağıdan CHP’li arkadaşlar bağırdılar, “Yanıyorsun İhsan Bey”. O da tahrik etmeye çalıştıklarını sanıp “Siz yanıyorsunuz” gibisinden cevaplar verdi. Ama biraz sonra dumanlar iyice arttı. O zaman fark etti gerçekten yandığını. Herkes güldü tabii...

ZİYARET SÖZÜ

Nazım Hikmet’in mezarını ziyaret edememiştik


1979’da Kemal Anadol, KİT Komisyonu başkanıydı, ben de üyesiydim. Heyet olarak Moskova’ya gittik. Programda Lenin’in mozolesini ve Nazım Hikmet’in mezarını ziyaret vardı. AP’li arkadaşım Artvin milletvekili Mustafa Rona, “Biz bunlara katılamayız” dedi. Ben de “Lenin’in mozolesine gitmeliyiz. Adamlar Ankara’ya gelip Anıtkabir’e gitmese nasıl olur?” dedim. Öyle yaptık, Nazım’ın mezarına gitmedik. Yıllar sonra ilk kez 21 Haziran’da Moskova’ya gideceğim. Nazım’ın mezarına ziyareti programa özellikle koydurdum. Kemal Anadol da bizimle gelecek.

HOBİM

Torunlarıma özel pullar yaptırdım


Pul, tespih ve çok iyi bir baston koleksiyonum var. Pul toplamaya 1960’larda başladım. 1950 öncesinden de pullarım var. Torunlarıma doğum günlerinde özel pullar yaptırdım.

ANIM

Tuvaletin kapısını söküp götürdüler


27 Mayıs 1960 öncesinde ciddi bir gerginlik vardı. Askeri müdahale olacağı aklımın ucundan geçmiyordu. Biz daha ne olduğunu anlamadan CHP taraftarları çıkıp ihtilali yüksek sesle destekledi. DP’liler hakkında ihbar ve şikayet furyası başladı. Hiç unutmuyorum rahmetli babamın çalıştığı ofiste, tuvaletin kapısının arkasına “af” yazılmış. DP’liler hapisteydi, onların affedilmesi tartışmaları vardı. Tuvaletin kapısını söküp götürdüler. Babam dahil 10-15 kişiyi de karakola çektiler. Kimin yazdığını bulmak için yazılar yazdırdılar. Babam DP teşkilatındaki görevi nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kaldı. Rize’den Zonguldak’a taşındı. Siyaseti o dönem düşündüm.

HAYATIMIN YOL AYRIMI

Demirel’in üzerimde emeği var


DYP’de genel Başkan adayı olduğum kongrede Sayın Süleyman Demirel’in tercihi ben değildim. Belki orada bir kopma oldu. Zaten kendisi cumhurbaşkanı olduğu için daha sonra siyasi birlikteliğimiz olmadı. Süleyman Bey’e saygım hiçbir gün eksilmemiştir. Beni 36 yaşında bakan yapan kendisidir.

DEĞERLİ HEDİYEM

Cam bilyeler


Babam bana ilkokul ikinci sınıfın başında bir çanta gönderdi. İçinde bir tarafı mavi, diğer tarafı kırmızı kalem ile cam bilye vardı. Bilye olağanüstü bir şeydi! Küçücük camın içindeki o renkler beni ve tüm arkadaşlarımı büyüledi. O bilye ile okulun bahçesinde 15 gün oynadık. Sonra bir gün bilye okulun yanından akan dereye kaçtı. Günlerce aradık, bulamadık. Kızım bu hikayeyi bildiği için bir Babalar Günü’nde bana bir kutu bilye hediye etti. Odamda durur hâlâ.

HAYATIMIN EN’LERİ

En büyük korkunuz?
Ağır bir hastalık
En çok neye dokunmaktan hoşlanırsınız?
Torunlarıma
En nefret ettiğiniz davranış?
Yalancılık
En sevdiğiniz tatil kenti?
Bartın İnkum
En sevdiğiniz yemek?
Kuru fasulye
En sevdiğiniz tarihi kişilik?
Fatih Sultan Mehmet
En sevdiğiniz film?
Yağmur Adam (Tom Cruise ve Dustin Hoffman)
En sevdiğiniz sanatçı?
Barış Manço
En iyi dostunuz?
Ailem
En sevdiğiniz koku?
Gül kokusu
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!