Mankenlik mesleğini ben yarattım

Güncelleme Tarihi:

Mankenlik mesleğini ben yarattım
Oluşturulma Tarihi: Nisan 09, 2006 00:00

Boyu 1.74, ölçüleri 88-52-88’di. Türkiye’nin ilk mankenlerinden biriydi. Kimlere kimlere defile yapmadı ki. İran Şahı, Kraliçe Elizabeth, Karamanlis, Prenses Süreyya, Eisenhower... Christian Dior, Saks Fifth Avenue gibi markalar için podyuma çıktı. Bu yüzdendir ki, göğsünü gere gere "Ben önce mankenim" diyor. Önce manken, sonra oyuncu, sonra ressam, sonra şarkıcı Lale Belkıs hayatını İpek Çoraplar’da anlatıyor: "Gerçek ismim Belkıs Durmaz. Bu kitapta Belkıs Durmaz, Lale Belkıs’ı anlattı" Belkıs’ın hayatında tabii ki ünlülerle karşılaşıyorsunuz: Zeki Müren, Filiz Akın, Özdemir Asaf, Orhan Boran, Timur Selçuk, Nükhet Duru, Atıf Yılmaz...

Ben öyle çok güzel bir genç kız değildim. Ancak bol rüzgarlı, her zaman güzele tercih edilen ve edilecek olan bir havam vardı.

Şık giysilerle, modayla falan fazla alakam yoktu. Varsa yoksa siyah, düz pantolon. Ama hoş karşılanmazdı o günlerde pantolon giyen hanımlar. Kimi şiddetle yadırgar, kimi beğenmez, kimi erkeksi bulur. Umurumda değildi. Kafamdaki "elalem ne der" düğmesini geçici bir süre için değil, sonsuza dek kapatmıştım çünkü.

Ne zaman ki film yıldızlarından P. (ismi lazım değil) koca poposuyla mankenlik yapmaya başladı, bu işten bir anda soğuyuverdim.

Belirli saatlerde gidip gelen Kadıköy vapuru sakinleri, birbirlerini tanırlar, birbirlerine sahip çıkarlardı. Necip Fazıl Kısakürek ve eşinin kavgaları hiç bitmezdi. Vapura en son yetişen Ajda ve Semiramis kardeşler ilgi odağıydı. Beni Pekkan kardeşlerden sanırlardı. Benzeyen bir havamız vardı. Tülin ve Sevim Oral kardeşler ikisi de canavar gibi tiyatrocu oldular. Güzeller güzeli Nihal Hanım’ın iki çocuğu Duygu ve İnci Asena ara sıra vapura uğrarlardı.
/images/100/0x0/55ea65d0f018fbb8f87d49d1

İSMİNİ HAKKI DEVRİM VERDİ

Lale Belkıs, Lale Belkıs’ın gerçek ismi değil. Belkıs Durmaz olan ismini Hakkı Devrim ve Beyoğlu Olgunlaşma’nın Müdürü Refie Övünç birlikte değiştirmiş. Amerika’ya gidecek tanıtım kafilesinde iki Belkıs birden olunca, küçük olan Belkıs’a Türkiye Turizm Kurumu’nun amblemi olan Lale’den esinlenerek Sen Lale Belkıs ol, demiş kurumun o zamanki müdürü Hakkı Devrim.

GÜZELSİN DEDİKLERİNDE ÖZÜR DİLERDİM

Ben hayatı hep tedirgin yaşadım. İçimde hep, kıpırtı, korku, taşkınlık vardı. Biri bana çok güzelsin dediği zaman özür dilerdim. Bir suç işledim zannederdim. Her şeyi yaşayarak öğrendim. Bu yüzden duygularımı ve isteklerimi pek fazla belli edemedim. Ukalalık zannetmeyin ama mankenlik mesleğini ben yarattım. Kendi üniversitemi bitirdim.

ŞU BARBİE OPERASYONUNA ÇOK CANIM SIKILDI

Şimdiki mankenler çok kolay bir yerlere geliyor. Biz hiç kolay gelmedik. Bu mesleğin saygınlığını anlatmak istedim. Şu Barbie Operasyonu’na çok canım sıkıldı mesela. Mankenler aşağı, mankenler yukarı. Her şeyi mankenlere yakıştırıyorlar. O kızlar manken değil, yalnızca kadın. Kadının ismi gitti, manken kaldı.

KİMLERDEN BAHSETTİĞİM ANLAŞILIYOR

Bizim de kendimize göre çapkınlık hikayelerimiz oldu. Hiç kimseyle bir yerde basılmadık ama göz süzüyorduk, bakışıyorduk. Ama onlar başka konu. Bu kitapta o duyguların yeri yok. Bazen televizyon izlerken gördüğünüz bir adama bile içiniz gidiyor. Tutup da onları mı yazacaktım? Ayıp, ayıp... Okuyucuya ayıp. Bu kitaptaki en küçücük bir nokta dahi uyduruk değil. Kelimesi kelimesine yaşanmış şeylerdir. Ama polemik yaratmak istemiyorum. Yine de kimlerden bahsettiğim anlaşılıyor.

TÜRK SİNEMASININ KÖTÜ KADINI

Kötü kadın, üvey anne deyip çıkıyorlar işin içinden. Halbuki o filmlerin hepsinde sevgilimi elimden alıyorlar. Yalnız kalıyorum. Kimse dramımı anlamıyor. Üvey anneliğim de kötü değildir. Senaryoda yazardı. "Ben çocuğa el kaldıramam" derdim. Bir kere Atıf Yılmaz’la tartıştık. "Lale vur" diyor, "Vuramam" diyorum. "Kolunu tutacaklar, merak etme" dedi de vurdum.

Duygularımı kendime bile söylemem

Eşiniz Yalçın Otağ (Ateş Böceği Yalçın) kitapta şöyle yazmış: "35 yıllık eşiyim bana bile hálá mesafeli davranıyor. Ciddiyetinden hiçbir zaman ödün vermedi..."

- Bakın ben duygularımı zaman zaman kendime bile söylemem. Hiç kimseye açık vermedim ve vermem. Kimseye inanmam.

Genel bir güven sorununuz var diyebilir miyiz?

- Öyle demeyelim de... Bir insanın zayıflığını gören bazı insanlar mutlu oluyor. Bu mutluluğu onlara vermek istemiyorum. Her zaman söylerim. Eğer başınız sıkışıksa kimse size elini uzatmaz. Hiç kimseye muhtaç olmadığınız zaman bütün kapılar açılır. Benimki biraz fazla onur mu acaba?

Bu insanı yormaz mı?

- Evet ama ben çok mutlu bir hayat yaşadım. Neden? Çok güzel olduğum için mi? Çok param olduğu için mi? İkisi de değil, onurlu olduğum için, her koşulda dik durduğum için.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!