Magnum’un büyüklüğü mü önemli işlevi mi?

Güncelleme Tarihi:

Magnum’un büyüklüğü mü önemli işlevi mi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 2004 00:00

BİR süredir Magnum reklamlarına kafa yoruyorum. ‘İşin mi yok Hoca ya, millet türbana, CHP’ye, Alaattin Çakıcı’nın sihirli lambasına kafa yoruyor sen de kalkmış alt tarafı bir dondurma reklamına kafa yoruyorsun’ diyorsunuz değil mi? İdare edin artık, bizim aklımız öyle büyük memleket meselelerine ermiyor. Biz dondurma gibi küçük sorunların adamıyız.Şimdi şöyle bir Magnum olsa ne yenirdi ama değil mi? Nereden mi bulacaksınız? Türkiye’de Alaattin Çakıcı’yı hapisten kaçırmak ne kadar kolay bir işse Magnum bulmak da o kadar kolay bir iş. Nerede bakkal var orada Magnum var! Çünkü nerede kadın var orada Magnum talebi var. Neden acaba? Ne demiştik? Biz küçük sorunların yazarıyız o yüzden ufaktan ufaktan Magnum reklamları üzerine kafa yormaya devam edelim.Gelmiş geçmiş bütün Magnum reklamlarına kaba bir bakış attığınızda cinselliğin çekicilik olarak kullanıldığını sanabilirsiniz. Magnum reklamlarının ortak noktası ‘ahlaya ohlaya dondurma yalayan’ kadınlardır. Buradan rahatlıkla Magnum’un ‘fallik’ (erkeklik organını çağrıştıran) bir simge olarak kullanıldığı, bu yolla kadınların bilinçaltına damardan girildiği söylenebilir. Ancak son dönemde dikkat ediyorum Magnum reklamlarında bu ‘fallik’ öge dışında Magnum’u cinsel kimliğin ya da cinsel çekiciliğin merkezi haline getiren bir şey yok. Magnum reklamları cinselliği çekicilik kullanmak yerine mizahı çekicilik olarak kullanıyor. Cinsellik sadece mizahın konusu. Son yayınlanan Magnum reklamını düşünün. Hani kadının Magnum’u elde etmek için dansettiği reklamı. Ve daha sonra esas oğlanın ‘ağa düşürme modelini’ öğrenip diğer sarışına yöneldiği reklamı. Reklamı beğenilir kılan düpedüz mizah değil mi?Söylediğimi daha iyi anlamak için bir de sözünü ettiğim reklamdan uyarlanan promosyon reklamlarına bir bakın. Magnum promosyonu için iki versiyon yapılmış. İlki kadınlara yönelik. Görüntüde dondurma yalama işiyle meşgul kadınımız var ve bu görüntü üzerine şu sözler yazılmış: ‘Kadınlar Magnum’dan ne ister? Kadınlar Magnum’dan öyle büyük bir şey beklemezler.(Şimdi bu lafı yukarda sözünü ettiğim damardan bilinçaltına giren şeyle birlikte bir düşünsenize!) Kendilerini özel hissettirecek sıcak bir kalp isterler. Magnum alın, çubuğunda kalp resmi varsa diğer Magnum bedava!’. İkinci reklam erkeklere yönelik. Görüntüde yine yeni reklamda esas oğlan var. Sözler şöyle: ‘Erkekler Ne ister? Yazın Venedik’e gitmek isterler. Gerçek aşkı bulmak için. (Burada görüntüye reklamdaki sarışın kadın gelir). Sonra diğer Gondol’a atlamak için! (Burada atlamaktan kasıt ne acaba?) Magnum’la nerede olmak istersiniz? A) Maldivler B) Venedik C) Mimai D) Dubai’.Gördüğünüz gibi çokuluslu Magnum reklamını Türk metin yazarı yerel promosyona uygulayınca erotik mizah kabak gibi ortaya çıkmış. Türklere özgü ‘belden aşağı göndermeler’ Magnum reklamını tadından yenmeyecek hale getirmiş. Magnum reklamının metin yazarını kadınlar ve erkekler arasında genetik kod farkını bu kadar kısa sürede bu kadar etkleyici biçimde ortaya koyduğu için de kutlamak lazım. Bu arada, promosyon armağanı şehirlere bakar mısınız? Şimdi şöyle bir Magnum olsa ne yenirdi ama değil mi? Çakıcı mı? Adam geceliği 3 bin dolardan aşağıda otelde kalmıyor fark ettiniz di mi? 3 bin dolarla kaç Magnum alınır? (* * * * *)Başbakan’ın imaj danışmanı olsaydımCOLA Turka’nın ‘Bendensin!’ reklamları başladığı günlerde satışlar patladı ve Ülker bayileri Cola Turka’dan daha fazla ürün alma derdine düştüler. Tam bu günlerde Cola Turka bayisi başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir davet esnasında Ülker’lerden birini arayıp ‘Ya gözüm bize iki kamyon fazla mal göndermeyi ihmal etme’ dediğini biliyorum. Buradan yola çıkarak Tayyip Erdoğan’ın son yaptığı düğündeki 7 bin davetliyi rahatlıkla ‘nüfuzu kötüye kullanma yoluyla zenginleşme çabalarının’ bir ürünü olarak görebilirim. Ama görmüyorum. Tayyip Erdoğan’ın geldiği ve durduğu yere baktığımda daha farklı bir düğün ortamı beklemem mümkün değil. Yani Tayyip Erdoğan’ın sosyoloji duruşu 250 kişilik basına kapalı bir ‘seçkin düğünü’ yapmaya engel. Böyle yapsa ancak CHP’lileri memnun ederdi, kendi tabanı da onu tükürükle boğardı. Tayyip Erdoğan kendisine yakışan en güzel düğünü yaptı. İtirazım düğün organizasyonuna. Eğer Tayyip Erdoğan’ın imaj danışmanı olsaydım asla takı takanların öyle sıcak bir ortamda saatlerce kuyrukta beklemelerine izin vermezdim. Böyle bir görüntüyle karşılaşan insanlar ‘Eğer bir Başbakan kendi düğünündeki takı kuyruğu sorununu çözemiyorsa Türkiye’nin sorunlarını nasıl çözecek?’ diye düşünmezler mi? ‘Düğündeki takı kuyruğu da önlenir mi?’ diyorsunuz değil mi? Önlenir. Birkaç yöneylem araştırmacı işe alın bakın kuyruklar nasıl önleniyor. Boğaz Köprüsü'nün tek gişeyle çalıştığını düşünsenize! Ya da Otomatik Geçiş Sitemi’nin devreye girmediğini! Bilmem anlatabildim mi?Bir aşk markası: HürriyetAŞIK olduğunuzu nasıl anlarsınız? Var mı testiniz? Yoksa ben söyleyeyim. Onsuz yapamadığınız anladığınız zaman, onun yerine başka bir insanı koyamadığınızı düşündüğünüz zaman, aşıksınız demektir. Dünyanın ünlü ajanslarından Saatchi& Saatchi’nin CEO’su Kevin Roberts buradan yola çıkarak ‘Aşkmarkaları’ (Lovemarks) isimli bir kitap yazmış. Roberts kitabında bazı markaların ‘Aşkmarkaları’ haline geldiğini savunuyor. Aşkmarkaları. Yani insanları çok karizmatik buldukları ve onlarsız kendilerini çok mutsuz hissettikleri markalar. Coca Cola gibi, Starbucks gibi, Harley Davidson gibi... Kitabı okurken aklımdan ‘Türkiye’de hiç aşk markası var mı?’ diye düşünmeden edemedim. Ve iki tane buldum: Hürriyet, Cumhuriyet. Hayatımdan Hürriyet Gazetesi çıksa ben ciddi ciddi hasta olurum. Lise yıllarımdan bu yana aşığım ona. Benim gibi Hürriyet’e aşık olan çok da insan tanıyorum. Aynı şekilde hayatlarından Cumhuriyet Gazetesi çıksa mutsuz olacak insan sayısı çok olur. Sizin aklınıza Türkiye’ye özgü başka aşk markası geliyor mu? Yani hayatınızdan çıksa ciddi ciddi üzüleceğiniz markalar var mı? Hemen ‘yok’ demeyin canım, bir düşünün bakalım. Pınar Süt’e ya da Arçelik’e ne dersiniz? Ya da Nestle Damak Çikolata’ya? (Lovemarks, Kevin Roberts, Powerhouse Books, 2004) Seçici algılama şaheseri!OPEL’in ticari araçlarını tanıttığı basın reklamlarının hem içeriğini hem medya stratejisini çok beğendim. Hedef kitlenin seçici algılama özelliği ancak bu kadar güzel gıdıklanabilir. Opel Vivaro, boyacılara uygun görülmüş aracın üstü rengarenk boyanmış, Opel Combo, çiçekçilerle eşleştirilmiş aracın üstü çiçeklerle bezenmiş, Opel Corsa Van, elektrikçilerin olmuş her yanına yanar döner küçük renkli ampüller döşenmiş, Opel Movano, tekstil işiyle bağdaştırılmış araç üstü koltuk deseni kaplanmış. Sayfayı açtığınızda, eğer ticaretle uğraşıyorsanız, Opel reklamlarını görmemeniz, mesajını bir çırpıda anlamamanız mümkün değil. Keşke her basın reklamı bu kadar özenilerek üretilse ve işini yapsa. Keşke! (* * * * *)ÇekirgelikGezinen kurt aç kalmaz(Anonim)(Satışçılar için söylenir)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!