Zeynep Eronat: O kadının ruhu kaçık

Güncelleme Tarihi:

Zeynep Eronat: O kadının ruhu kaçık
Oluşturulma Tarihi: Haziran 18, 2016 14:47

Zeynep Eronat, Kanal D’nin yeni romantik komedisi “Hayatımın Aşkı” ile ekrana döndü. Dizide çılgın bir anneyi canlandıran Eronat, “Artık komedi oynamak, kendimi bir komedide denemek istiyordum. Geçtiğimiz kış gelen bir telefonla doğru projeyi bulduğumuzu anladım” diyor.

Haberin Devamı

◊ Sizi, uzun bir aradan sonra “Hayatımın Aşkı” ile yeniden izleme imkanı bulduk. Bize diziye dahil olma sürecinizi anlatır mısınız?
- Bazen ara vermek iyidir. Doğru proje arıyorduk menajerimle. Artık komedi oynamak istiyordum. Bugüne kadar oynadığım rollerin kendi içlerinde komiklikleri vardı elbette ancak ben televizyonda başından sonuna bir komedide kendimi denemek istiyordum. Aslında tiyatro da dahil oyunculuk hayatımda komedi çok sık düşmedi benim payıma. Sonunda geçtiğimiz kış gelen bir telefonla doğru projeyi bulduğumuzu anladım. Bu role beni düşünen sevgili yapımcımız Şebnem Aşkın’a ve cast direktörü Nesrin Namal’a hep çok teşekkür edeceğim. Çünkü Zeynep Eronat denilince akla ilk gelen roller Rezzan ve türevi roller olmuyordu hiç.

◊ Canlandırdığınız Rezzan karakterinden de söz eder misiniz? Neydi bu kadar hoşunuza giden tarafları?
- Rezzan, çılgın bir ailenin çıldırtılmış annesi. O bir emekli resim öğretmeni, o bir eski eş, o entelektüellikle domestiklik arasına sıkışmış, ressam olduğunu iddia eden ama ressamlığı yakın çevresinde pek kabul görmeyen sıra dışı bir kadın... Bana kalırsa doğasına aykırı yaşayan bir kadın Rezzan. Doğasında özgürlük var aslında. Ancak dört bunalımlı çocuğun ve hâlâ flört ettiği eski kocasının sıklıkla ihlal ettikleri özel alanında kendince çözümler uyduran, zaman zaman teslim olan zaman zaman başkaldıran bir tatlı kadın. Çok seviyorum Rezzan’ı. Şakacı, kendi içinde saflıkları da var. Bile bile kandırılıyor. Kandırılmaya bazen gönüllü çünkü ailesini çok seviyor. Ne kadar iyi yemek yapıp, örgü örüp, ev işleriyle meşgul olsa da ruhunun hep kaçık olduğunu düşünüyorum.

ÇUVALLA PARA VERSELER SEVMEDİĞİM ROLÜ OYNAMAM

◊ Bugüne kadar hep birbirinden çok farklı karakterler canlandırdınız. Bu sizin tercihiniz mi?
- Evet, kesinlikle kendi tercihim. Benim için seçtiğim projelerde maddiyat asla önemli olmadı. İlk olmazsa olmazım, rolü ve projeyi sevmektir. Sevmediğim bir rolü çuvalla para verseler oynamam. Bu konuda kimse müstehzi gülümsemesin. Beni tanıyanlar bilir, bu konuda çok iddialıyım ve çok ciddiyim. Eskiden “Gençsin idealistsin tabii, yaşın ilerledikçe değişecek bu fikrin” dediler ama yaklaşık 30 yıl oldu, değişmedi.

◊ Hem tiyatro hem dizi hem de sinemada yer alan bir oyuncu olarak, hangisini tercih edersiniz?
- Hepsinin ayrı bir lezzeti var. Ben oyunculuk yapmaya bayılıyorum, neresi olsa fark etmez. İşimi iyi yapayım, rolümü ve projeyi seveyim, nerede olursam olayım fark etmez. Ticari düşünmek, reyting kaygısı, benim işim değil.

◊ Dizi çok ilgi gördü. Siz nasıl tepkiler alıyorsunuz?
- Güzel şeyler duydum kendi hakkımda. Kötü bir şey kulağıma gelmedi hiç ama gelse de üzülmem. Zaten kendimi çok acımasızca eleştirdiğim için gelebilecek tüm kötü eleştirilere de açığım.

Haberin Devamı

Zeynep Eronat: O kadının ruhu kaçık



ZAFER’LE 1981’DEN BENİ TANIŞIYORUZ

◊ Bir projede yer alırken hangi kriterleri göz önünde bulundurursunuz?
- İlk olmazsa olmazım dediğim gibi rolü ve projeyi sevmem. Sonra kimler oynuyor, kim yönetiyor kısmını sorgularım. Mesleğin gerekleri yerine getirilemiyorsa, hiçbir kuvvet beni o projenin içinde tutamaz. Çünkü ben mesleğimin, kazandığım paranın ve kendimin kıymetini çok iyi biliyorum. Kendime asla bu ihaneti yapmam artık. Birilerinin nasıl ki bizleri tercih etme veya etmeme inisiyatifleri varsa benim de kendilerini tercih etme veya tercih etmeme hakkım var bir oyuncu olarak. Rolü ve projeyi sevmem birinci sırada... İkinci sırada da sevdiğim ya da sevme ihtimalimin olduğu insanlarla, iş disiplininin farkında olan hazımlı ekiplerle çalışmak geliyor. Çünkü özellikle dizilerde birlikte çalıştığınız insanlarla ailenizden daha çok zaman geçiriyorsunuz.

◊ “Hayatımın Aşkı”nın kadrosu çok önemli isimlerden oluşuyor. Nasıl aranız, daha önce birlikte çalışmış mıydınız?
- Zafer Algöz’ü 1981’den beri tanırım, konservatuvardan sınıf arkadaşım. Stajımızı Bursa Devlet Tiyatrosu’nda yaptık, birçok oyunda oynadık. Sonra hayata atıldık. Ayrı hayatların içinde koptuk. Uzun zaman sonra ilk kez bir aradayız yine. Bıraktığımız yerdeydik vallahi, aradan hiç 35 yıl geçmemiş gibi. Onunla rol arkadaşı olmak müthiş. Aynı ekolün aynı dili konuşan, aynı disiplinle yetişmiş oyuncularıyız. Bu da işimizi çok kolaylaştırdı. Genç oyuncu arkadaşlarımız da var ekipte. Birbirinden değerli ve yetenekli gençler. Onlarla ilk defa çalışıyorum ama sanki hepsiyle uzun zamandır tanışıyor gibiyim. Ekibimiz de şahane. Çok hızlı, çok pratik, çok ehil ve çok eğlenceli bir teknik ekibimiz var. Makyaj, kuaför, kostüm ve set ekibi de ailemiz gibi. Çok sıkı çalışıp aynı zamanda da çok eğleniyor olmak bir dizi seti için büyük lüks...

GÜÇLÜYÜM VE GÜCÜMÜ UMUTTAN ALIYORUM

◊ En iyi arkadaşınız sizi nasıl tarif eder?
- Bunu arkadaşlarıma sorsanız daha doğru olur. Kendime onların gözünden hiç bakmamıştım. Kim bilir neler çıkar? Ben de merak ettim şimdi!

◊ En güçlü ve en zayıf yönleriniz neler?
- Güçlüyüm ben genellikle. Gücümü umutlu olmamdan alıyorum. Umutsuzluğa kapılmam kolay kolay. Bu da beni güçlü kılıyor. Çaresiz kalmaktan çok korkuyorum. Hayattaki en büyük korkum bu. Ve en büyük duam sevdiklerimle sınanmamak. Benim en zayıf yanım ailem, köpeğim, mesleğim ve sevdiklerimden ayrı düşmek. Herhangi bir sonsuz ayrılıkla karşılaşırsam, o zaman pek güçlü kalabileceğimi sanmıyorum. Dağılırım galiba. Bunun dışında hiçbir yolun sonu beni korkutamaz. Muhakkak bir çıkış bulurum. Yapmadığım şeylerle suçlanmak ve bunun aksini ispatlamak için yorulmak da bana göre değil.

Haberin Devamı

Zeynep Eronat: O kadının ruhu kaçık

ÖZGÜRLÜĞE ALIŞTIYSANIZ AŞK ÇOK ZOR

◊ Aşk? Hayatınızda kaçıncı sırada ve neden?
- Aşk! Belli bir yaştan sonra, hele de özgürlüğünüze alışmışsanız, hele de yalnızlığınızdan çok memnunsanız, bir de kendi düzeninizi kurmuşsanız çok zor. Şimdi yeni bir insanı tanı, onun anılarını dinle, çevresini tanı, kendisini tanı, kurallarını, sınırlarını öğren. Kendini ona göre ayarla, düzenini değiştir. Karşı taraf için de aynı şey geçerli. Anlatırken bile üşendim...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!