Yaptığı eleştiri değil hakaret! Ayça ayıp etti...

Güncelleme Tarihi:

Yaptığı eleştiri değil hakaret Ayça ayıp etti...
Oluşturulma Tarihi: Şubat 26, 2018 16:09

Zafer Algöz, güldürmeye devam ediyor. Son olarak “Görevimiz Tatil”in Sıtkı Mutlu’su olarak izleyici karşısına çıkan Algöz’ün bir hayali de gerçek oldu ve bu filmde başrolü eski dostu Demet Akbağ ile paylaştı. Ünlü oyuncuyla buluşup hem “Görevimiz Tatil”i, hem Bayern Münih-Beşiktaş maçını hem de yeni kitabı üzerinden Can Yılmaz ile edebi rekabetini konuştuk.

Haberin Devamı

Koyu Beşiktaş taraftarı olduğunuzu herkes biliyor. Önce en güncel konudan, Bayern Münih-Beşiktaş maçından başlayalım.

- Maç 15’inci dakikadan sonra koptu. Çünkü Şampiyonlar Ligi’nde, bir takım 10 kişi kaldığı andan itibaren durum zorlaşır. Hele bir de Bayern Münih gibi büyük bir takım karşısındaysa... 11 kişi oynasaydık, Bayern’i çok zorlardık. Talihsiz bir kırmızı karttı. Sağlık olsun ama, iki yılda Şampiyonlar Ligi’nde çok önemli işler yaptı sonuçta Beşiktaş. Şu ana kadar yaptıklarından ötürü bir Beşiktaşlı olarak yönetimine, Şenol Hoca’ya, futbolculara helal olsun diyorum.

Ona rağmen rakibiniz maçı son anına kadar bırakmadı, farklı galibiyet aldı.

- Onlar da işi şansa bırakmak istemedi çünkü... Biliyor ki İstanbul atmosferi onlar için zorlu olacak. O yüzden de ilk maçta fırsatı bulmuşken fark yapmaya gittiler. Doğalı da budur. Profesyonellikte, belli bir farktan sonra oyunu yavaşlatıp tempoyu düşürürsen, bu resmen rakibe hakarettir. Tam tersine sürekli golü kovalayacaksın. Maçta defansa kapanıp insanları yıldırabilirdi Beşiktaş. Oyun seyrinin keyfi kaçabilirdi. Onlar da kolaya kaçmadılar. Böyle bir şey yapmadıkları için de gurur duydum. Önemli olan bundan sonrası.

Haberin Devamı

Yaptığı eleştiri değil hakaret Ayça ayıp etti...


“SABAH BESİM, ÖĞLEN SITKI OLAMAM” DEDİM ÇEKİM ERTELENDİ

“Görevimiz Tatil”e gelelim. Bu kez Sıtkı Mutlu olarak göreceğiz sizi. “Cimri” dediler karakter için, “ailesini tatile bile götürmüyor” dediler ama bildiğiniz sıradan vatandaş Sıtkı Mutlu...

- Sıradan vatandaşı cimri diye mi nitelendireceğiz yani? Adamın ailesini tatile çıkaracak ekonomik gücü yok ki. Kuru temizlemecide çalışıyor. Karısı ev hanımı. Bu adam kirada oturuyor, küçük bir işi var, iki de çocuk okutuyor. Kendimi Sıtkı’nın yerine koyuyorum, adamın sinekten yağ çıkarması lazım, başka yolu yok. O yüzden tatile görev gözüyle bakıyor. Belki de sorun bizde...

Hangi anlamda?

- Tatile lüks gözüyle bakıyoruz ama aslında bir ihtiyaç.

Haberin Devamı

Sıtkı da bir çözüm buluyor sonunda ama...

- Bu ekonomik zorlukta bari karavanla gidelim Antalya’ya diyor. Onun da ucuzunu seçmeye çalışıyor. Yolda, zeytinliklerin imara açılıp açılmaması konusunda tartışma yaşanan bir köye de uğruyor ve o tartışmada taraf oluyorlar. O bölüm senaryoda beni en çok etkileyen noktalardandı. Bu arada “Arif v 216”dan bir hafta sonra başladık “Görevimiz Tatil”in çekimlerine. Aslında boş günlerimde başlamak istiyorlardı ama “Sabah orada Besim Bey, öğlen burada Sıtkı Bey olamam” dedim. O kadar yetenekli oyuncu değilim, ikisi birbirinden ayrılmalı diye düşündüm (gülüyor).

Eski dostunuz Demet Akbağ ile sonunda aynı filmde buluştunuz...

Haberin Devamı

- Demet’le oynama fikri etkileyiciydi gerçekten... “Türkiye’de beğendiğim kadın komedyenler Demet Akbağ, Yasemin Yalçın, Demet Evgar” demiştim, yanlış anladılar. Kıymetli buluyorum bu isimleri. Oynadıkları zaman tipi karakter haline getiriyorlar. Onların bir alt hatta iki alt kuşağında da komediyi oynayan, deneyen arkadaşlarımız var. Onlara da saygı duyuyorum. Yoksa kimsenin yaptığı işe ve beğenilerine karışmam. Benim haddim değil.

Bir anlamda Demet Akbağ’ı çağırdınız yani.

- Çünkü Demet benim gençlik yıllarımdan arkadaşım. Erkan Can, Olgun Şimşek, o, çocukluk arkadaşlarıyız. İstanbul’a gelince ilk Olgun ve Demet’i tanıdım. Erdal ve Gürdal Tosun kardeşlerimizi kaybettik. Bunca zaman niye hiç birlikte çalışmamışız, ona biz de şaşırdık.

Haberin Devamı

Film aile içi iletişimsizliğe de değiniyor, çevre hassasiyetine de...

- Twitter’da okudum. Beşiktaş’ta 8 saat elektrik kesilince bir genç kız şöyle yazmış: “Beşiktaş’ta elektrik yok, internet de yok. Annem, babam ve kardeşimle aynı salondayız. Hepsi çok iyi insanlarmış!” Şimdi sadece parmaklar çalışıyor. Artık buna bağımlı hale geldik. Memleketin gündeminde bir şey oldu mu, acil bir durum var mı, elimiz hep telefona gidiyor. İnşallah filmimiz Türkiye’de doğanın korunmasına, zeytin ağaçlarına sahip çıkılmasına, kadınların sadece evde iş yapmaktan ibaret olmadıklarını anlamalarına vesile olur. Belki karavan kültürüyle tatil yapmanın imkanlı olduğu da anlaşılır böylece. Ama iş seyircide biter. Hayırlı olsun.

Yaptığı eleştiri değil hakaret Ayça ayıp etti...


Haberin Devamı

AĞIR VASITA DAHİL HER TÜRLÜ ARACI İYİ KULLANIRIM

Hep pilot olmak istediğinizi belirtirdiniz ama öğrendim ki otobüs, kamyon falan kullanabiliyormuşsunuz. Filmde de karavan size emanetmiş.

- Ağır vasıta dahil her türlü aracı çok iyi kullanırım. Otobüs, kamyon, TIR... Gençlikte böyle deneyimlerim oldu. Rahmetli Selahattin eniştemizin yolcu otobüsünü bile kullandım. Yozgat ile ilgili bir film yapmıştık, orada da belediye otobüsünün direksiyonundaydım. Konservatuvarda öğrenciyken, okulun otobüs şoförü Yunus abi kapris yapar da gelmezse, otobüsü kaçırır, gereken kostümleri ben alır gelirdim. O yüzden burada karavanı kullanmak çocuk oyuncağı gibi geldi.

Gençlikte biraz serseri miydiniz?

- Otobüsü kaçırmak işin esprisi. Yunus abi otobüs kullandığımı bildiği için bozmuyordu beni (gülüyor).

Bu anıları bir kitapta toplar mısınız?

- Başka hikayeler yazdım. “Haşırt Dı Bilekbord” kitabımı geçen sene yayınladık, 12 baskı yaptı. Çok şaşırtmıştı o beni. Çünkü bu kadar çok beğenilip okunacağını tahmin etmemiştim. Bazı hikayeler o kitaba sığmadı. İkincisini yazmam için ısrar gelince harekete geçtim. İlk iki kitabımın isim babası Cem Yılmaz, buradan ona da teşekkür ediyorum.

 

ALMANLAR İZLERKEN KAFAYI YEDİLER

Şahan Gökbakar’ın yorumu espriliydi ama siz belli ki Ayça Tekindor’a kırılmışsınız.

- Şahan’la tanışmıyoruz zaten. Kimse kusura bakmasın, eleştiri adı altında yapılan bir saygısızlık var ortada. İyi bir film “Arif v 216”. Almanlar “Türkiye’de böyle film yapılıyor mu” dediler, izlerken kafayı yediler. Almanca altyazıyla ağızları açık izlediler filmi. Kendi sinemamız adına hoşuma gidiyor bu. Acımasızca eleştirildiğinde de dayanamıyor yanıt veriyorum. Belki hep susmak en doğru olanı. Bazıları da diyor ki sen Cem Yılmaz’ın avukatı mısın? Ben kendi işimin avukatıyım. Hangi filmin içinde olursam olayım, arkasında dururum. Bu filmin de arkasındayım. Elbette eleştiri yapabilirsin ama hakaret edemezsin.

Yaptığı eleştiri değil hakaret Ayça ayıp etti...

 

ÇOCUKLAR CAN BEY’İN DE ÜÇ KiTABI VAR, ALIN AYIP OLMASIN

◊ Kitapların isim babası Cem Yılmaz, edebi rakibiniz Can Yılmaz...
- Can Yılmaz ile edebi bir rekabetimiz var, doğru. O da “Dostluğumuz baki ama edebiyat dünyasında pasta çok küçük, orada rakibiz” diyor. Geçen hafta Ankara’da iki imza günü yaptık. İkisi de 8’er saat sürdü. Selfie çektirmeye alışığım da şimdi yeni bir trend çıkmış. “Bir de sen çek” diyorlar. Kitap imzala, cıks cıks, sonra sen çek cıks cıks...

◊ İmzalarda hangimiz daha ünlüyüz muhabbeti oluyor mu?
- Genelde benim tarafta yoğunluk, Can tarafında seyreklik olursa “İstersen buradan sana bir-iki okur gönderirim” diyorum. Hatta “Çocuklar Can Bey’in de üç kitabı var, bir tane alın da ayıp olmasın” diye takılıyorum. Can hoca benden daha iyi yazardır. Çok fazla konuşmayan ama çok iyi yazan bir kalemdir. Müthiş bir gözlem gücü vardır. O yüzden kalemini ve tarzını çok severim.

◊ Ayça Tekindor’un yaptığı “Arif v 216”yla ilgili olumsuz yoruma, “IBAN yolla, paranı iade edeyim” tweet’iyle karşılık verdiniz. Şahan Gökbakar da “Kayhan” için ödediği bilet parasını isteyen birine “O işlere Zafer abiniz bakıyor” diye karşılık verdi. Artık beğenmediğimiz her film için size mi başvuruyoruz?
- Herhangi birine kalkıp da böyle bir şey söylememiştim şimdiye kadar. Ayça’yı tanıdığım için o yanıtı yazdım. Çünkü “Televizyon Çocuğu” ve “Zaga” döneminde üç sene birlikte çalıştık. Elimizde büyüdü diye bir deyim vardır ya, öyle...
O zaman gencecik bir kızdı, bir müzik kanalında keman çalıp sunum yapıyordu. Bizim ekibe dahil olmak istedi, arkadaş olarak aramıza aldık. Bir insanın herhangi bir işi beğenmeme hakkı elbette var. Ama o yanıtı birçok köşe yazarı yanlış anladı. “Eleştiriye açık değil” dediler benim için. Sinema eleştirmenleri bile “Eleştiriye böyle yanıt verilmez” dedi.
Beni bir tek Hıncal Uluç anladı. Ona teşekkür ediyor, ellerinden öpüyorum.

◊ Sorun neydi peki?

- Birincisi bu eleştiri değil, hakaret! “Hayatımda gördüğüm en kötü film” diyor. “Gitmeyin, zamanınıza yazık” diyor. O kadar emek verilmiş bir iş... Bu, harcanan emeğe saygısızlıktır. Kimsenin işi için bunu demezsin. Ayça gibi tanıdığım birinin böyle yapmasına bozuldum. Sıradan biri olsa, “En kötü film buysa bunu ilk sıraya koy, altına dört tane daha yaz. En beğendiğin beş tanesini de yaz ki sinema konusunda bilgini, görgünü görüp ona göre yanıt verelim” derdim. Tanıdık biri olduğu için bunu söyledim.
Meselenin bir de şu boyutu var. Filmin bileti ayın 1’inde çıktı, 5’inde gösterime girdi. İlk gün gitmiş, filme 13.30’da girmişsin. 15.30’da çıkmış ve 15.36’da bu tweet’i atmışsın. Demişsin ki ilk vuran ben olayım! Çok ayıp bu. Vefasızlık; arkadaşlığa yapılan bir ayıp. Gerçekten böyle bir düşüncen varsa şahsi olarak bana mesaj at. Öper başıma koyarım. Bu bir eleştiridir. Sosyal medyada herkesin önünde bu lafı edersen, ben de böyle bir laf ederim.
Kaldı ki ben bunu ne hakaret, ne eleştiriye tahammülsüzlük anlamında söyledim. Şahan’ın da niye “Bu işlere Zafer Algöz abimiz bakıyor” dediğini açıkçası anlamadım.

Yaptığı eleştiri değil hakaret Ayça ayıp etti...

MURAT ŞEKER (Yönetmen)

FİLMİMİZE  GÜVENİYORUZ  KARDEŞİM

Senede bir komedi filmi çekiyorsunuz.

- Çalışkan insanın dramı bu. Diziyi yaptık, filmi yaptık. “Çakallarla Dans 5”in senaryosu yazılıyor bir yandan. Üretmeyen insan ne yapar hiç bilmiyorum.

İki nokta dikkatimi çekti. “Görevimiz Tatil” yaz aylarında çekildi, şubatta vizyona girdi. İkincisi; alışılagelmiş oyuncu kadronuzdan sadece üç kişi bu filmde yer aldı.

- Şubat ayında gösterime girmemizin nedeni sinema anlamında yüksek sezon olması. Ayrıca bu kapalı havada insanların içini açmak istedik. İkincisi “Çakallarla Dans” serisi dahil yedi yılda 4 film çekince, yeni bir ekip kurma ve düzene geçme vakti geldi diye düşündüm. Hakan Bilgin, Yılmaz Gruda ve Filiz Ahmet hariç ekip yeniydi. Yeni bir enerji yarattık.

Rekabetin büyük olduğu komedi alanında yeni bir film çekmek, şu dönem için riskli değil miydi?

- Filmimize güveniyoruz kardeşim. Bazen proje güzeldir, bazen doğru oyuncular vardır. Bizim projemiz de ekibimiz de güzel. Teknik ekibimiz aynı... Yine Moğollar, Bedük & Sabahat Akkiraz remiksi, Levent Yüksel, Sezen Aksu var. Laf olsun diye bir film yapmadık. Film kendi hikayesini yazacaktır, ona inanıyorum.

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

 

 

BAKMADAN GEÇME!