Çok para vermiş ama yakışmamış!

Güncelleme Tarihi:

Çok para vermiş ama yakışmamış
Oluşturulma Tarihi: Ekim 22, 2017 15:34

Magazin Konseyi bu hafta Gigi Hadid’den sonra Ebru Yaşar’ın giydiği püsküllü terlikleri de mercek altına aldı!

Haberin Devamı

Melike Karakartal: Böyle geleneksel ruhu olan modern tasarımlar özellikle tepeden tırnağa klasik giyinenlerde veya alaturka çizgiler taşıyan kıyafet tercih edenlerde iyi durmuyor.
Gigi Hadid de aynı terlikleri giymişti ama Hadid’in sokak stiliyle çarık terlikler esprili, sıra dışı bir eşleşmeydi, Ebru Yaşar’ınki değil.

Cengiz Semercioğlu: Tüylü terlikleri sevmemiştim ama bu püsküllü terlikleri sevdim. Ebru Yaşar’ın “Sanayi’den aldım” dediği de gerçekten oto sanayi. Sanayi 313’ten almış.
Aklınızda olsun, burada ilginç tasarımlar kadar öğle yemeği menüsü de çok güzel.
Arada gittiğim için biliyorum.

Çok para vermiş ama yakışmamış


Onur Baştürk: Herhalde Sanayi 313’ün yaratıcısı Enis Karavil terliği Ebru Yaşar’ın ayağında görünce gözlerini kapama ihtiyacı duymuştur.
Çünkü o kadar kötü kombin yapmış ki...
Yani mesele çok para verip onu almak değil, mesele yakıştırmak yeğen!

Ömür Gedik: İki şey söyleyeceğim. Beğeneni vardır belki, marka da kusura bakmasın ama terlikler hiç benlik değil, üstüne para verseler giymem.
İkincisi de, bir terlik, terlik yani, nasıl  3 bin 500 TL olur Allah aşkına. İnsaf!

Haberin Devamı

Demet çalışsaydı bile o kadar kazanamazdı

Demet Şener’in boşanma davasında talep ettiği tazminat miktarını İbrahim Kutluay fazla buldu. Demet Şener, “Çalışsaydım o miktarın daha fazlasını kazanırdım” dedi. Ayrıca “Ona 16 yılımı verdim” diye de ekledi. Sizce bu işin sonu nereye varır?

Cengiz Semercioğlu: Kadınların “Sana gençliğimi verdim, 16 yılımı harcadım” türü sözlerini çok bencilce buluyorum. Sanki erkek tarafı 16 yılını, gençliğini vermemiş gibi...
Elbette Demet’in tazminat alması sonuna kadar hakkı ama “Çalışsaydım daha fazlasını kazanırdım” lafı da tam bir uydurma. Mümkün değil o kadar kazanamazdı!

Çok para vermiş ama yakışmamış


Melike Karakartal: Demet Şener mutlu bir aile kurmuş, kendini aile hayatına adamış, ardından da aldatıldığını öğrenmiş.
Hiç hayal etmediği biçimde ailesi dağılmış... Hayal kırıklığı son derece anlaşılabilir. Bir tercih yapmış, çalışmamış, bu tercihin sorumluluğu İbrahim Kutluay’da değil, kendisindedir ama bence söylediği doğru, çalışsaydı daha fazlasını kazanabilirdi. Ortada çocuklar olduğu için, onların ruh sağlığı açısından iş daha fazla tatsızlaşmadan sonuçlanmasını dilerim.

Onur Baştürk: Demet Şener’le bu konuda polemiğe girdik ve benim dediğimi anlamak istemedi zaten.
16 yılını vermek, kendini adamak ve sonra aldatıldığı için tüm bunlardan dolayı pişman olup sızlanmak güçlü bir kadına yakışmıyor. Keşke çalışsaydı ya da kariyerinden vazgeçtiği için şimdi edebiyat yapmasaydı. Bu iş uzadıkça uzar, kavgalı biter, hatta daha çok kirli çamaşır dökülür ortaya...

Ömür Gedik: Şöyle bir teklifim var:
Kadınlar kocaları istiyor diye iş hayatlarından vazgeçmesin, evde oturup kariyerlerini bitirme noktasına gelmesin. Yıllar sonra da geçip “sana yıllarımı verdim, şimdi hepsini bana ödeyeceksin” edebiyatı yapmasınlar. Demet Şener belki gerçekten o kadar para kazanacaktı ama keşke çalışmayı bırakmasaydı.
Belki şu anda hem o kadar parası olurdu hem de evliliği devam ederdi.

Haberin Devamı

Antalya Film Festivali nereye koşuyor

Antalya Film Festivali başladı. Festivalden çıkarılan ve ona paralel İstanbul’da yapılacak Ulusal Yarışma da... Konsey bu “ikili delilik” durumunu değerlendirdi. Antalya mı haklı yoksa, İstanbul’da Ulusal Yarışma’yı inadına düzenleyenler mi? Konsey ayrıca Antalya Film Festivali’ne gelecek yabancı yıldızların (Christopher Walken, Juliette Lewis, Lindsay Lohan) yeterli olup olmadığını da masaya yatırdı.

Ömür Gedik: Ben bu işin Antalya ayağını takip ediyorum. Bu yazıyı yazarken kortej yürüyüşü ve açılış gerçekleşmişti. Ulusal yarışmanın olmamasının burukluğu burada tabii ki hissediliyor.
Ama uluslararası olma yolunda bir hedef konmuş, ısrarla yerli sinemanın da bunun içinde olacağı söyleniyor.
Özellikle foruma çok güveniyorlar. Cannes, Berlin ayarında bir festivalden söz ediliyor. Yıllar içinde koyulan hedeflerin hangi noktalara geleceğini bekleyip görmek lazım. Ulusal sinemanın arkasında da durmaya devam etmek lazım. Yabancı konuklara gelince, insan tabii ki daha parlak isimleri görmek istiyor.
Belki festival sonuna doğru bir sürpriz olabilir. Ama etkinlikler güzel. Christopher Walken ve Juliette Lewis’in soru-cevap etkinliği burada heyecanla bekleniyor mesela. 

Haberin Devamı

Çok para vermiş ama yakışmamış



Onur Baştürk: Cannes, Berlin ayarında bir festival için Ulusal Yarışma’yı kaldırmak doğru görünebilir. Ama ortada bir gerçek var.
O ayarda bir festival değil Antalya. O yüzden apar topar Ulusal Yarışma’yı kaldırmak Antalya’yı hemen Cannes ya da Berlin yapmadı, yapamaz.
Öncelikle sürekli değişen belediye başkanları festivali kendi vizyonlarına göre yeniden yaratmaktan vazgeçmeli. Bu festivalin artık değişmeyen kuralları olmalı, profesyonel ellere teslim edilmeli. Kaçıncı yılı olmuş, hâlâ bu festival Cannes gibi olamıyorsa zaten bu saatten sonra da olmaz. Hele Lindsay Lohan çağırarak hiç olmaz. İstanbul’da düzenlenen Ulusal Yarışma’yı da ilk bakışta esprili ama büyük resme baktığınızda hayli manasız buluyorum.

Cengiz Semercioğlu: Türk sinema camiası Altın Portakal’a tepkili, Altın Portakal da Türk sinemacılara. Ama bu tür inatlaşmalara hiç gerek yok.
Ne her sene Altın Portakal’ın kurallarıyla oynanmalı ne de buna alternatif İstanbul’da festival yapılmalı.

Haberin Devamı

Çok para vermiş ama yakışmamış


Melike Karakartal: Ulusal Yarışma’nın kaldırılması, sektörün önde gelenlerine danışılarak verilmiş bir karar değildi. Eğer mesele festivali “Cannes seviyesi”ne getirmekse, bu, herkesi bir çatı altında birleştirecek yaklaşımla, stratejiyle olur, ani kararlarla değil. Kendi kendine oluşmuş değerli bir gelenek olan Ulusal Yarışma, festivalin çıtasını yükseltmeye mani değildi. Şimdi İstanbul’da bir Ulusal Yarışma düzenleniyor, sinemacıların anlam veremediği karar böyle bir tepkiye ve ayrışmaya neden oldu.
Herkesi bir çatı altında birleştirecek bir anlayışla farklı bir gündemi tartışıyor olabilirdik şu an. Konuklara gelince... Lindsay Lohan’a takılmamak elde değil.
En son tuhaf bir aksanla Harvey Weinstein’ı savunan bir video çekip koymuştu Instagram’a. Hollywood’un gözünden düşmüş, ilgi çekmek için her türlü şeyi yapan bir skandallar kraliçesine film festivalinin ihtiyacı yok, doğru bir konuk seçimi değil.

Haberin Devamı

Çok para vermiş ama yakışmamış

 

Ebru Şallı kariyeriyle oynuyor

Ebru Şallı ve hâlâ evli olan Uğur Akkuş... Önce bir restoran çıkışı görüntülenmemek adına bin bir yol denediler, sonra imam nikâhı kıydırdıklarına dair bir dedikodu çıktı. Bu çiftin sonu ne olur sizce?

Çok para vermiş ama yakışmamış

Melike Karakartal: Bazen açıklama yapmaktan, toplum içinde görünmekten, gazetecilerden kaçmak yerine ne olduğunu açık açık anlatmak daha iyi olur.
Ben her zaman açıklıktan yanayım. Sonu ne olur bilemem, haklıdır, haksızdır, mağdurdur veya kabahatlidir onu da bilemem ama Ebru Şallı toplumdaki algısıyla oynuyor, kariyeriyle oynuyor, farkında değil.

Cengiz Semercioğlu: Uğur Akkuş’un Ebru’ya İstinye’de bir ev tuttuğu, imam nikâhı yaptıkları, hatta Ebru’nun hamile olduğu bile söyleniyor.
En son Uğur beyin 6 yıldır boşanamayan yengesi ortaya çıktı, “Ebru bu aileden uzak dursun” dedi. Pembe diziye bağlar bu iş...

Ömür Gedik: Bir ilişki yaşarken kaçmak zorunda kalmak üzücü. İmam nikâhı konusu ise hepten saçmalık. Dedikodudur belki ama dedikodusu bile ikisi adına hoş değil. 

Onur Baştürk: Bu ilişkinin sonu yok. Ebru Şallı seviyor tamam, ama kendine yazık ediyor. Yıpratıyor. İmam nikâhı mevzusu yalanmış bu arada, kesin bilgi.
Ama Uğur Akkuş yakında kesin olarak boşanıyormuş. Sanırım Ebru buna güveniyor. O zaman belki restoranlardan bin bir hileye gerek kalmadan el ele çıkarlar.


Konsey yanıt arıyor...

BUNLAR OLMUŞ MU

1. İlk Öpücük filmiyle sinemalarda olan Murat Yıldırım ve Özge Gürel “romantik komedi çifti” olmuş mu?

Çok para vermiş ama yakışmamış


Ömür Gedik:
Her gün yeniden âşık olma fikrinin Türkiye versiyonu için sevimli bir çift olmuşlar bence. Enerjileri güzel ve kimyaları tutmuş.

Onur Baştürk: Ben netim: Olmamış. Zoraki durmuş.

Cengiz Semercioğlu: Bence de olmamış. Filmi izlemedim, perdede nasıl duruyorlar bilmiyorum. Ancak geçen gün televizyona konuk gelmişlerdi, yan yana gördüm onları, hiç yakıştırmadım.
Ama perde bambaşka tabii...

Melike Karakartal: İnsan “Murat Yıldırım” diye cümleye başlayınca artık aklımız otomatik olarak o cümleyi “Ve İmane Elbani” şeklinde tamamlıyor. Rol icabı da olsa başka bir kadın görünce yanında, insanın gözü yadırgıyor artık. Oyuncuların özel hayatlarının mesleklerinden daha ön plana çıktığı dönemlerde böyle oluyor maalesef. Neyse önyargıyla bakmayalım, belki güzel bir film olur.

2. Nil Karaibrahimgil’in geri geri yürüyüp dans ettiği son şarkısının klibi olmuş mu?

Çok para vermiş ama yakışmamış


Melike Karakartal: Aydınlık, yaratıcı, insanın ruhunu okşuyor... Olmuş, pek güzel olmuş.

Onur Baştürk: Eğlenceli ve finali pek hoş. Olmuş!

Cengiz Semerciğlu: “Flakka’yı deneyen ilk Türk popçu” yorumunu yapmışlar, öldüm gülmekten. Nil 41 yaşında ve bir çocuk annesi ama hâlâ çok genç. Kendini yenilemeye çalışıyor, farklı duruyor, şarkı da klip de öyle olmuş.

Ömür Gedik: Nil Karaibrahimgil’in çılgınlıklarına, içindeki çocuğu hâlâ yaşatıyor olmasına bayılıyorum. Hep bu enerjide kalsın. Bir de insan hiç mi yaş almaz! Hep aynı yaşta. Bravo.

 

3. “Yüz Yüze” dizisinde erkekleri pataklayan Sinem Kobal’ın dövüş sahneleri olmuş mu?

Çok para vermiş ama yakışmamış


Onur Baştürk:
Beklentim çok yüksekti. Ama izlediğimde sahnelerin çok acemice çekildiğini gördüm. Sinem Kobal’ın kıyafeti, tavrı şusu busu yine iyiydi ama pataklama sahneleri hiç inandırıcı değildi.

Cengiz Semercioğlu: Olmadığı, aldığı reytingden belli zaten. Dizinin ilk bölümü tüm izleyicide 13, AB grubunda 11’inci oldu. Üstelik perşembe gibi nispeten daha zayıf dizilerin olduğu bir gecede. Bu gidişle Sinem çok dövüşemez.

Melike Karakartal: Sinem Kobal dövüşürken bu işi ilk defa yapıyor gibi görünmesin ve sahneler inandırıcı olsun diye montajda epey vakit harcanmış. İnsanın gözü yoruluyor izlerken. Geçişler o kadar hızlı ki, ne olduğu, adamları nasıl patakladığı anlaşılmıyor bile! Sonuç olarak bir “Charlie’s Angels” profesyonelliğinde görünmüyor.

Ömür Gedik: Sinem’i hiç böyle görmeye alışık değiliz aslında. Şaşırmamız bu yüzden. Eminim Kenan İmirzalıoğlu da tecrübeleriyle destek olmuştur kendisine. Bu sahneler için çok çalıştığı ortada. Ben başarılı buldum.

 


4. Hülya Avşar’ın “Evli erkekler çaktırmadan kaçamak yapmalı” lafına Demet Akalın’ın “Okan gibi bir koca bulsaydı” yanıtı olmuş mu?

Çok para vermiş ama yakışmamış


Onur Baştürk: Olmuş olmuş, cuk oturmuş. Hülya’nın dikkat çekme lafına Demet kendinden yola çıkarak esprili yanıt vermiş.

Cengiz Semercioğlu:
Olmamış. Bu kadın-erkek ilişkilerinde büyük konuşmamak lazım. Allah korusun yarın öbür gün Okan’la araları bozulur, bu lafların hepsini Demet’in önüne koyar magazinciler...

Ömür Gedik: Demet Akalın’ın yaklaşımı zekice. Okan’la olan ilişkisine güvendiği için Hülya’yı buradan vurmuş. Hülya Avşar’ın açıklamalarının arkasında erkekler ve ilişkiler konusundaki hayal kırıklıkları yatıyor olabilir bence de. 

Melike Karakartal: “Aldatmayan erkekler de var” cümlesinin Demet Akalın’cası. Tam olacakmış, olmamış.

Derin Mermerci bir adım öne geçti

Ünlü cemiyet kadınları, giyim markalarına yaptıkları koleksiyonlarla gündemde. Arzu Sabancı Koton’a, Yasemin Özilhan İpekyol’a ve son olarak Derin Mermerci Network’e koleksiyon yaptı. Konsey bu durumu değerlendirdi.

Çok para vermiş ama yakışmamış

Cengiz Semercioğlu: Sadece tasarım yapmakla kalmadılar. Yasemin Özilhan İpekyol’un; Derin Mermerci de Network’ün modelliğini yaptı aynı zamanda. Arzu Sabancı model olarak kampanyada yer almadığı için diğer iki ismi kıyaslıyorum ve diyorum ki; Derin Mermerci bir adım önde. Ama beni asıl sevindiren şey, moda markalarımızın sürekli bir yenilik ve imza peşinde koşması.

Ömür Gedik:
Markalar, mağazalarında farklılık yaratmak için ünlü isimlerle çalışıyor. Ünlüler de kendi tarzlarını yansıtabilecekleri bir platform bulmuş oluyor. Bence güzel bir buluşma. 

Onur Baştürk:
Hepsi sosyal medyada takip edilen ve sevilen isimler. Ama hepsinin bir koleksiyon yaratması gerekiyor mu; işte o tartışılır! Satışlara bakarsanız, markalar durumdan memnun. Arzu Sabancı’nın Koton için yaptıkları çok ilgi görüyor.
Derin Mermerci’ninki daha çıkar çıkmaz epey ilgi gördü. Hatta Derin hem cumartesi gecesi yaptığı sükseli partiyle hem de koleksiyonları için yaptığı modellikle bir tık öne geçti. Bakalım daha kimleri göreceğiz markalara koleksiyon yaparken...

Melike Karakartal:
Şöhretli isimlerle marka birlikteliklerinin nedeni elbette tamamen ticari. Şöhretli bir isim demek, markanın çok konuşulması, ilgi görmesi ve sonuç olarak daha çok ürün satabilmesi demek.
Mesela Yasemin Özilhan’ın veya Fahriye Evcen’in koleksiyonu her yayında karşımıza çıkıyor şimdi. Bir markanın kendini gündemde tutması için herhalde daha iyi bir yöntem olamaz.
Bu koleksiyonlar, müşterisine “koleksiyonu hazırlayan kişi gibi görünme vaadi” veriyor, çekici yanı bu aslında.
Türkiye’de tarzları takip edilen, zevk sahibi, prestijli bulunan isimlerle götürüyor bu işi markalar.
Güzel oluyor, takip etmesi çok eğlenceli bana kalırsa.

 

 

Aynı anda hiç 2 sevgiliniz oldu mu? | Sarı Mikrofon

 

BAKMADAN GEÇME!