Kumardan uzak durmayı başarırsanız ucuz ve şahane bir tatil için ideal

Güncelleme Tarihi:

Kumardan uzak durmayı başarırsanız ucuz ve şahane bir tatil için ideal
Oluşturulma Tarihi: Ekim 29, 2007 00:00

Hilmi Köksal Alişanoğlu (51), Trabzonlu bir işadamı. Aralarında 12 Eylül’de yaşadığı trajediyi esprili dille anlattığı "Netekim 12 Eylül’de Geldiler" dahil, dört kitabın yazarı. 16 yıldır, senede en az iki kez seyahate çıkıyor. "Japon turistler gibi kısa sürede çok yer geziyorum ve fazla yürüyorum" diyor. En çok Almanları sevdiğini söylüyor: "İçleri, dışları bir ve patavatsızlar. Pek çok kişiye göre bu olumsuz özellik. Bence olumlu. Onların bu halini seviyorum." Alişanoğlu, Şeker Bayramı’nda eşi ve kızıyla Bulgaristan’a gitti. "Bizim Lazların Batı kolu" dediği Burgaz ve Varna’yı anlattı.

İstanbul’dan Varna’ya uçak olmadığı için, otobüsle yolculuk yapılabiliyor. Her şey dahil, adam başı 200 Euro’luk turlarla şahane bir tatil geçirebiliyorsunuz. Aslında bu kadar ucuz olmasının sebebi, Bulgaristan’daki kumarhanelere müşteri çekmek. Katıldığımız turdaki çoğu kişi kumar için gidiyordu, biz de fiyat avantajından faydalandık. Ramazan Bayramı’nın ilk sabahını Varna’da karşılayacaktık. Tur operatörü, sabah bayram namazı kılmak isteyenleri Varna Camisi’ne götürebileceğini söyledi. Bir kişi el kaldırdı. "Beni kumarhaneden alırsınız" dedi! İstanbul’a dönüş yolunda, otobüse gülerek bindiğimde herkes şüphelendi. Biri, "Sen kesin kumardan çok para kazandın" derken, diğeri "Ya da kumarhaneye hiç girmedi" dedi. Bulgaristan’daki bütün kumarhanelerde Türk parası geçiyor. 1 Leva’nın değeri aslında, 1 YTL’den biraz daha düşük ama 1 YTL olarak hesaplıyorlar.

Otobüsle yolculuk 11 saat sürdü. Kapıkule’den değil Dereköy sınır kapısından çıktık. Gümrük işlemleri yaklaşık 2,5 saat sürdü, bunun iki saati Türk gümrüğündeydi! Dönüşte de aynı muameleyi gördük. "Bütün bavulları arayacağım" diye tutturdu memurlar. Velhasıl, Türk’ün Türk’e yaptığı eziyeti, başka kimse yapmaz.

Varna’dan önce Burgaz kentinde konakladık. Bölgede sezon bitmiş, oteller boşalmış, dükkanlar kapanmış. Sadece birkaç dükkan açıktı. Kasiyer Türk, sizin için işliriz (çalışıyoruz), dedi. Bulgaristan’daki Türklerin oranı yüzde 12. Varna Üniversitesi’ndeki 35 bin öğrencinin, yüzde 10’u Türk. Bir pastanede kılı kırk yarıp, yiyeceklerimizi seçtik. Siparişimi İngilizce verirken, "Türkçe bilırız, Türkçe konişırız" dediler. Yemeklerin birçoğunun ismi Türkçe. Ama tatları bizimkilerden biraz daha yavan. Biliyorsunuz, Türkler otellerdeki açık büfeye sorti yapmayı çok sever. Bulgar otellerinde hevesleri kursaklarında kaldı. Pek fazla çeşit yok çünkü.

84’LÜK DEDENİN, EŞİYLE BUNGEE YAPTIĞI KÖPRÜ

Doğa, Karadeniz’in batısına daha mülayim davranmış. Doğusuna gösterdiği gaddarlıktan burada eser yok. Kumsallar, Antalya gibi kilometrelerce uzunlukta. Karadeniz bizim kıyılardaki gibi dalgalı ve hırçın değil, çok sakin. İklim ılıman, bizdeki gibi yağmurlar olmuyor. Deniz, güneş seviyorsanız, kıyıdaki otellerde iyi kafa dinleniliyor. Yazın iğne atsanız yere düşmüyormuş. Kentte fazla tarih yok, olanların hepsi de Osmanlı’dan kalma camiler, medreseler. Onlarla övünüyorlar. Hepsini de iyi bakmışlar.

Turda Burgaz, Varna, Balçık ve Şumnu kentlerini gördük. Burgaz’da, şehrin biraz dışındaki Altınkumlar’da kaldık. 1957’de, sosyalizmin kurulmasından sadece 10 yıl sonra, devasa tesisler yapmışlar. Bütün sosyalist ülkelerin tatil
/images/100/0x0/55ead0abf018fbb8f89875f3
beldesi olmak istemişler. Varna etkileyici bir şehir, kent merkezi gelişmiş bir Avrupa kentinden farksız. Kent girişinde Boğaz Köprüsü kadar yüksek bir köprüden geçtik. Köprü yaya geçişine açık, hatta yazın bungee jumping yapılıyormuş. Yaş rekoru, 79 yaşındaki karısıyla atlayan 84’lük dededeymiş. Ölümden önce ünlü olmalarının başka olanağı yok ne de olsa...

SOKAKTA NAZİK İŞ BAŞINDA HIRT

Gece eğlenceleri oldukça renkli. Varna’da çok sayıda taverna, revü ve striptiz şovları var. Bulgarlar sokakta son derece nazik, iyi niyetli. Görev başında ise hırtlaşıyorlar. Bir lokantada durakladık. Yemek almak için sıramızı beklerken, garsonlardan biri "çekilsene önümden" dedi. Kasiyerden torba istiyorsunuz, ters ters bakıyor. Otelde sıcak gelen beyaz şarabı, geri yolladım. "Soğuğu yok" diye tersleyip, yerine gazoz verdiler. Hizmet sektörü çok zayıf. Halbuki sanayileri olmadığı için turizme sığınmaktan başka çareleri yok. En çok İskandinav ülkelerinden turist geliyormuş. Geçen yıl Almanya’dan 700 bin kişi giderken, Türkiye’den sadece 20 bin kişi gitmiş.

Hiçbir yerde görmediğim kadar emlakçı gördüm. Her şeyi satıyorlar. İngiliz ve İrlandalılar çok ev alıyormuş, dağlık bölgelerinden. Yerel halkın ev almasına ihtiyaç yok, çünkü sosyalist sistemden dolayı yüzde 99’u ev sahibi olmuş zamanında. Kaşar ve beyaz peynirleri çok lezzetli, hesaplı. Parmesan gibi peynirleri Türkiye’den yüzde 30-40 ucuz. Şarapları zaten dünyada ilk 10’da. Batılı çikolata şirketleri iyi yatırımlar yapmışlar. Yüzde 40 ucuza alınabiliyor.

seyahatte ne okuyor

Gittiği yerin broşürlerini, Varna’da Çağlayangil’in Anıları’nı okudu.

ne yiyor, ne içiyor

Bilmediği tatlar hayal kırıklığı yarattığı için, yurtdışında fast food’u tercih ediyor.

ne giyiyor

Keten, kot pantolon, tişört, spor ayakkabı. Mevsimine göre şort ya da eşofman.

nerede kalıyor

Çoğunlukla hesaplı otelleri tercih ediyor, ama kalite garantisi için bunlar ya zincir oteller ya da itibarı olanlar oluyor.

neyle seyahat ediyor

Gideceği yere kadar uçakla, sonra da otomobil kiralıyor.

çantasının vazgeçilmezleri

Kitap, cep bilgisayarı, yağmurluk. "Diş fırçası, atlet, don saymama gerek yok değil mi" diyor.

kiminle seyahat ediyor

Hep eşiyle ama son birkaç yıldır 9 yaşındaki kızları da yanlarında.

oradan ne alıyor

Hatıra eşyaları ve yerel yiyecekler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!