Kızım için mama sandalyesi yaptım

Güncelleme Tarihi:

Kızım için mama sandalyesi yaptım
Oluşturulma Tarihi: Şubat 13, 2010 14:48

Karikatürist Latif Demirci, gündemdeki politik, sosyal ya da eğlenceli her türlü olaya mizahla yaklaşan biri. Zamanının çoğunu buna ayırıyor.

Haberin Devamı

Deniz İNCEOĞLU 
 
Ama çocukluğundan beri bırakamadığı bir hobisi var: marangozluk. Küçükken köpek kulübesi, güvercin yuvası yaparak geliştirdiği yeteneğiniyıllar sonra kızı için mama sandalyesi, komodin ya da sehpa üretmek için kullandı. Latif Demirci, zaman zaman ara verse de vazgeçemediği marangozluk tutkusunu anlattı ve çizdi.

1970’lerin başında sokakta oynayan bir çocuksanız eğer, az çok el becerinizin olması gerekiyordu. Çünkü futbol ve misket dışında bir oyun kurabilmek için birtakım oyun araçları gerekiyordu. Bunları anne babalara aldırmak kolay olmuyordu. Hal böyleyken el becerisi şarttı.
Her aklımıza gelen, oyun içinde kullanılacak objeleri, imece usulü kendimiz üretmeye çalışırdık. İmkânlar ve aletler kısıtlıydı tabii. Hemen hemen herkesin evinde bulunabilecek keser, tornavida, pense gibi aletler kolay elde ediliyordu. Ama birinden testere gelmesi acayip lüks, havalı bir durumdu. Mümkün olan malzemelerle köpek kulübesi, civciv kafesi, mandallı lastik atan tüfek, güvercin yuvası gibi objeler yapardık. O zamanlar saka, kanarya, güvercin beslemeyen yoktu... Akvaryum yapamıyorduk çünkü cam işi çok zordu. Bu arada kendine kutu, raf gibi ek şeyler yapanlar da oluyordu. Tabii herkesin eli bütün işlere yatkın değil, yatkın olmayanlar malzeme bulmakla yükümlüydü. Artık marangozdaki atılacak parçaları mı rica ederler, inşaattan mı çalarlar bilemem...
Ben 13 yaşındayken, ahşap kadar karikatür de ilgi alanıma giriyordu. Bir yandan da çiziyordum. Bir gün hiç unutmam, epey bir süre ağlayıp sızlayarak babama pazar günleri Aksaray’da kurulan bir alet pazarından kıl testeresi ve uyduruk bir rende aldırmayı başarmıştım.

Haberin Devamı

AH BİR TORNETİM OLSA

Aynı yıllarda yine ahşaptan yaptığımız tornet diye bir oyuncak vardı, şimdilerin Scooter’ı. Hemen hemen herkesin iyi kötü bir torneti vardı. Tekerlekleri, asfaltta garip bir ses çıkaran araba rulmanlarındandı. Ben hem ayakta kulanılan iki tekerleklisinden, hem de oturarak kullanılan dört tekerleklisinden yapmıştım. Kimileri direkt marangozda yaptırırdı, jilet gibi olurdu. Şimdilerde yapmak istediğim objelerden biri bu. Şöyle çok şık, gomalak cilalı falan... Tabii binmek
için değil!
Büyüyüp 15-16’lı yaşlara gelince ahşaba ara verdim. Tamamen karikatür ve Gırgır dönemi başlamıştı. Ama yine nerede bir marangozu çalışırken görsem başına dikilirdim. “Onu neden öyle kestin”, “Çivileri niye ağzına atıyorsun” gibi onlarca soru sorardım. Yani merak hiç bitmedi...

Haberin Devamı

İZLEYEREK KENDİMİ EĞİTTİM

1975’lerden bugüne kadar, yani karikatür başrole geçtiğinden beri marangozluk dışında bir hobim olmadı. Marangozluk içimde kalmış olmalı ki, 90’lı yıllarda yeniden hortladı. Daha doğrusu uygun bir evim olmuştu. Evdeki küçücük bodrum odası beni çok heyecanlandırdı. Olayı iyice ciddiye almıştım. O günden sonra büyük nalburlar ve Perşembe Pazarı (Karaköy’deki Hırdavatçılar Çarşısı) ikinci mekânım olmuştu. Biraz alet edevat edindikten sonra ilk iş odaya büyük bir çalışma masası aldım. Duvarlara raf, alet dolapları yaptım. Tabii bu arada mahalle marangozları, tamircileri ve cilacılarıyla da ahbaplık kurmayı ihmal etmedim. Benim için eğitim, profesyonelleri çalışırken izlemek, gözlemlemek, arada bir soru sormak oldu.
Bu ahbaplıklar sayesinde çok ince teknikler öğrendim. Örneğin düz zıvanalı, kavelalı birleştirmeler, istavroz geçmeler, menteşe takılması, aletlerin doğru kullanımı... Sonra boncuk tutkal ve gomalak cila hazırlamasını da öğrendim. Meslek lisesine gitmediyseniz bu işleri öğreneceğiniz tek yer ustaların yanı başıdır. Bu arada marangozlar çalışırken fazla konuşmaz, ona göre!

Haberin Devamı

YURTDIŞINDAN ÇEKİÇ TAŞIDIM

Genellikle kullanabileceğim, ihtiyacım olan küçük objeler ürettim. Gardırop gibi büyük işlere hiç kalkışmadım. İlk atölyemde sandık, sehpa, komodin, kızıma bir mama sandalyesi hazırladım. Ceviz su boyası yapıp gomalak cila sürmüştüm. Tarihi bir şey gibi duruyordu.
Bu atölyeli evden ayrılınca bir apartman dairesine taşındım. Tabii aletler de temizlenip kolilere kaldırıldı. Evin bir odasında dinlenmeye bırakıldı. İşin keyfini almıştım bir kere. Ne yazık ki tekrar atölye kurabileceğim bir eve taşınana kadar yaklaşık beş yıl geçti. Ama bu arada nalburiye ziyaretlerimi hiç aksatmadım. Kolilerin yanına her geçen gün yeni aletler ekleniyordu. Yurtdışından bile çekiç, işkence, el planyası gibi aletler taşımışlığım var. Sonunda 2000’li yılların başında daha büyük bir atölye kurabileceğim bir eve taşındım. Yeni ve eski aletler hemen kuruldu. Ama atölye de büyüyünce çok fazla orada yaşadığımı fark ettim. Tamam karikatürümü çiziyordum ama amacım hızla atölyeye gidebilmekti. Bir süre sonra “Bu benim işim değil, hobim, hayatımın en ön sırasına niye oturtayım ki...” diye düşündüm. Sonrasında kendimi biraz çektim. Atölyeye daha nadir gidip, daha küçük işler yapmaya başladım.

Haberin Devamı

MARANGOZ ARKADAŞINIZ OLSUN

Bu işi hobi olarak yapacaklara, evin herhangi minik bir yeri, mesela camlı bir balkon atölye için uygun olabilir. Yalnız çekiç dahil tüm aletlerin gürültülü olduğunun altını çizmekte fayda var. En sessizi ama tozlusu zımparadır, elle yapılanı... İşin alet edevat kısmı da büyük nalburlarda tahmin edemeyeceğiniz çeşitlilikte. İş bir tek usta bir marangoz arkadaş edinmeye ve yeteneğinize kalıyor. Profesyonel bir marangoz bulamazsanız da bu işle uğraşan sizden kıdemli biri yeter.

BAZI TEKNİK ÖNERİLER

Marangozluk üzerine püf noktaları bulmak bir hayli zor. Latif Demirci’nin de söylediği gibi, ustalar çok fazla konuşmayı sevmiyor. Ama bakın www.gezenbilir.com sitesinde “buralpdi” lakaplı Levent Bey neler öneriyor:
Zımpara: Ahşap yüzeye zımpara yaparken ağacın suyu yönünde zımpara yapın. Ters zımpara yapıldığında vernik aşamasında renk verildiğinde görüntü hoş olmaz. Ağaç suyu yönündeki ters çizikler, yüzeyin renginden daha koyu bir görüntü ile sırıtır. Artık doğru zımpara yapsanız bile bu çizikleri kolay kolay yok edemezsiniz. Aldığınız kontrplağın yüzeyindeki lekeleri, kestiğiniz ve alıştırdığınız parçayı montajı yapmadan önce, daha plaka halinde iken görünecek kısmını baştan zımpara yaparsanız, yerinde uğraşmaktan daha kolay olur.
Hangi zımpara: En ideal zımpara numarası 220 numara su zımparasıdır. Hem cilaya hazırlık döneminde, hem de dolgu verniğini zımparalamada çok iyi sonuç verir.
Kesim: Mobilyanızı yaparken her parçanın yüzeyi ve görüntüsü düzgün tarafını, mobilyanın görünecek tarafına getirin. Parçanın bozuk olan kısımları mobilyanın iç kısımlarında kalsın. Boyutlarını keserken de eğer sunta kesme kullanıyorsanız temiz kısmı alta getirip kesmeniz gerek. Sunta kesmenin testeresi, alttan yukarı doğru kesim yapar. Kesici uç girişi yapar, çıkarken de köşelerde kırıklar oluşturur. Bu kırıklar iç yüzey köşelerinde kalacağı için görünen yüzeyinizin köşeleri temiz çıkar.

Haberin Devamı

İKİ ALETLE İŞ BİTİRDİ, SAYGI DUYDUM

Bir dönem sırf ahşap işiyle uğraşmak için pancar motorlu bir sandal almıştım. Zımparalayıp vernikleyecek ve hatta kaçak tek kişilik bir de kamara yapacaktım. Sandal suda hep bağlı duruyordu. Ama sürekli boşaltmama rağmen zemininde su oluyordu. Bu işten anlayanlar inceleyince sandalın boyuna iki parçasının çürüyüp mantar olduğunu söyledi. Beykoz’da bir ustanın bunun üstesinden geleceğini söylediler. Hemen gidip durumu anlattım, “Tamam, gelirim. Siz şu ağacı götürün ben yarın sabah oradayım” dedi. Ama ağaç dediği yaklaşık bir buçuk metrelik kabuklu bir kestane ağacıydı. Heyecanla sabah olmasını bekledim çünkü nasıl tamir edeceğini çok merak ediyordum.
Elinde naylon bir poşetle geldi. Ceketini çıkarıp poşetinden bir keser, bir de testere aldı eline ve işe koyuldu. Keserle, ağacı kavisli bir kalas haline getirdi. Testereyle uzunlamasına kesip tekrar keserle planyaladı. Parçaları yerlerine alıştırıp düzeltti. Ufak parçalardan kavela yapıp yerlerine çaktı. Yani tüm işi sadece iki aletle bitirdi. Kendisine büyük saygı duydum. Bundan sonra uzun bir süre elektrikli testere ve planyamdan nefret ettim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!