Kitap

Güncelleme Tarihi:

Kitap
Oluşturulma Tarihi: Aralık 10, 2011 20:14

Deneme

Tilki
Enis Batur

Notos Kitap

Kaleme aldığı denemelerinde okuruna sorular soran bir yazardır Enis Batur. Bunun bazıları ‘üslup’ sorusu gibi durur. Ama asıl niyeti, okuruna sorular sor-dur-maktır! Batur okuduğu bir metinden, gördüğü bir fotoğraf karesinden, bir gazete haberinden yola çıkarak birtakım çağrışımlarla, kültür tarihinden uzak yakın atıflarda bulunur. Onun istediği ‘dışbükey’ okur, aynı merakla sözkonusu kaynağa yönelir. Yeni kitabı ‘Tilki’ de aynı şeyi istiyor bizden. Ancak bu kez farklılıklar da yok değil. Nadir rastlanır bir şekilde, Batur’un kendi biyografisinden izler de yer alıyor. Eski yaşanamamış aşklar, babasının arkadaşları, Paris’teki ‘çömezlik’ günleri... Enis Batur’un kafasında 40 değil ‘kırklarca’ tilki vardır. Alın size bir soru; Halley Kuyruklu Yıldızı, gerçekten kuyruklu bir yıldız mıdır? Kim görmüş? Fotoğrafların gerçek olduğu ne malûm? Daha neler yok ki; Cemal Süreya’nın saatı, Beckett’in kaşığı, Atatürk’ün enikli fotoğrafı. Bir yazıda sorduğu soruyu öte bir yazıda cevaplıyor Enis Batur. Ama bazen öyle bir cümle kuruyor ki, insanın cevap veresi geliyor. Eminim sizin verdiğiniz cevaptan hareket ederek yeni şeyler de yazacaktır. Kim bilir. Tilki, Enis Batur kitaplığı içinde, farklı bir yere konması gereken kitaplardan. İçbükey veya dışbükey bütün okurlara duyrulur!

Roman

Benim Eğitimim
William S. Burroughs Çev.: Süha Sertabiboğlu
Sel Yayıncılık

Bazen, William S. Burroughs’u yasaklamaya çalışanların beyhude çabalarına hak veresi geliyor insanın. Kaleme aldığı romanlarında anlatım şekliyle, anlattığı olaylarla sanki bizimle alay ettiğini, biz hayran hayran onu okuduğumuzda bir yerlerde bizi izleyip, sinsi sinsi güldüğünü düşünüyor insan. “Rüyalar anlatıldığında niçin genellikle böyle sıkıcı gelir diye yıllardır düşünürdüm ve bu sabah yanıtını buldum; çok basit, zaten bildiğimiz yanıtlar gibi: Bağlamı yok...” diyor Burroughs, Benim Eğitimim isimli kitabında. İster istemez hak veriyorsunuz. Gerçekten de büyük bir bankanın zeminine konan doldurulmuş bir hayvan gibi kalır sohbet içinde rüyalar. Büyük usta bu cümleyi kurduktan sonra boşluğumuzdan yararlanıp punduna getirdiği anda bir rüyalar kitabına imza atıyor. Öyle ki, başlığa bakıp kısa okul yıllarını anlatacak sanıyor olabiliriz. Sanmayın. Baştan sona rüyalardan bahsediyor Burroughs. Bu rüyaları yazdığında ölmüş dostlarının hepsini tek tek anarak yapıyor bunu. Uçarak hareket ediyor, Paris’e, oradan Tanca’ya geçiyor. Birden bir otel odasında uyanıyor, bir kapıdan geçip mahkeme salonunun ortasına çıkıyor pat diye! Aslında eğitimini anlatmasa da, düşünce şeklini ve o zehir gibi kafasındakileri aktarıyor bizlere. İster istemez, bankanın ortasındaki doldurulmuş hayvan, ne güzelmiş diyoruz. Müthiş bir roman.

Genel Kültür

Fotoğraftan Sonra
Quentin Bajac Çev.: Marşa Franco
YKY

Geçen aylarda Amsterdam’daki Foam Galeri’de düzenlenen bir sergide, sanatçı Erik Kessels’in bir enstalasyonu çok konuşulmuştu. Sanatçı, Flickr isimli dijital fotoğraf paylaşım sitesine 24 saatte yüklenen fotoğrafların baskısını yapıp, birkaç odalık bir alana ‘yığmış’ hepsini. Dağ gibi görünen binlerce fotoğraftan söz ediyorum. Yaratıcı bir iş olduğu kadar Walter Benjamin’in kemiklerini sızlatacak bir durum. Ne de olsa sanat eserinin aurasının kalmadığını dile getirdiğinde hedeflerinin başında fotoğraf geliyordu. Benjamin yaşayıp, Flickr, DeviantArt ve benzeri fotoğraf paylaşım sitelerini görseydi kuvvetle muhtemel isyan ederdi. Peki buraya nasıl gelindi? YKY’nin Genel Kültür Dizisi içinde yayımlanan kitaplarından sonuncusu buna cevap veriyor. Centers Georges-Pompidou’nun fotoğraf koleksiyonu başkanı Quentin Bajac, hazırladığı kitapta analog fotoğraftan dijital devrime geçişte yaşanan evrimi ele alıyor. Fotoğraf ortaya çıktığı günden beri önce sanat tarihini, sonra birçok şeyi değiştirmiş bir sanat dalı. Resim, heykel, sinema derken sosyal alandaki etkileri bile hiç de azımsanamaz. Hal böyle olunca buralara nasıl gelindiğini doğru bir kaynaktan öğrenmek gerek. Bajac, kültür ve sosyal tarih içerisinde Fotoğraf Tarihi’ni inceliyor. Karanlık odadan hafıza kartlarına geçişin arkeolojisini çıkarıyor.

Tarih

Bostancı Ocağı
Dr. Murat Yıldız

Yitik Hazine Yayınları

Sizi bilemem ama, bir konu üzerine yoğunlaşmış tarih araştırmaları oldukça ilgi çekici gelir bana. Bazıları meseleye ‘gazoz’ diye baksa da derinlemesine yapılan araştırmalar, birçok meselenin kökenine daha kolay inmemizi sağlar. Dr. Murat Yıldız’ın Bostancı Ocağı çalışması gibi. Osmanlı İmparatorluğu’nda bahçıvanlıktan saray muhafızlığına terfi eden Bostancı Ocağı’nı inceliyor tüm yönleriyle. Kuruluş yılı, diğer ocaklara göre biraz muğlak kalsa da, kurulduktan sonraki önemi hepsinden ayrı bir yerde anılmasını sağlayan Bostancı Ocağı’na dair ilk kayıt Fatih Sultan Mehmet zamanına denk geliyor. Daha sonra yetki alanı ve elbette taşıdığı önem, her geçen gün daha da genişleyerek imparatorluk sonuna kadar devam ediyor. 17. yüzyılda İstanbul’daki bostancıların sayısı hakkında Rycaut ve Tavernier’in verdiği 10 bin gibi abartılı bir sayıya rağmen aslında hiç de azımsanmayacak sayılara ulaştığını da söylemek gerek. Örneğin 16. yüzyıldan sonra hiçbir zaman binin altına düşmemiş ve 18. yüzyıl sonunda 12 bini geçmiş. Üstelik sadece bostancı olarak da kalmamış, başka birçok görevi yerine getirmişler. Dr. Murat Yıldız, Bostancı Ocağı’nı tüm ayrıntılarıyla ele alıyor ve ocağa dair şimdiye kadar yapılan çalışmaların en kapsamlısına imza atıyor.

Çizgi roman

Zagor - Gökyüzündeki Şato
Guido Nollita - Gallieno Ferri Çev.: Ay Barka
Lâl Kitap

Geçen hafta “Zagor’da Kim Kimdir?” adlı kitabı okuduktan sonra yeniden bir Zagor macerası okumak farz olmuştu ki, Gökyüzündeki Şato isimli klasik maceranın Dev Albüm versiyonu ilaç gibi geldi. Darwood ormanlarında maceradan maceraya koşan Zagor’u bu kez ‘fantastik’ bir serüven bekliyor. Anlatalım; Yüce Gökler’deki Wiklan Krallığı’nda Yord isimli kralın şatosuna kötü büyücü Koontz, çamurdan yarattığı korkunç ordusuyla büyük bir saldırı düzenler. Kral Yord ile Koontz’un kılıç cenginde, Yord kendini feda ederek ölür. Kendisine çocukken yapılan büyü sebebiyle, onu öldüren kişi ve ordusu, hakikatin derinliklerine, yani bir bilinmez boyuta gödecektir. Böyle de olur! Koontz ve Ork ırkına benzer yaratıklardan oluşan ordusu, ortadan kayboluverir. Yord kendi hayatını feda ederek, güzel kızını ve krallığını kurtarmıştır. Ancak, Koontz’un nereye gittiği belirsizdir! Tahmin ettiğiniz gibi, Koontz ve zalim ordusu Zagor ve arkadaşlarının yaşadığı Darkwood’a geçiş yapmıştır. Kahraman dostumuz Zagor ve arkadaşları, bu kez ne idüğü belirsiz bu yaratıklarla mücadele etmek zorundadırlar. Onlara bu amansız macerada yardım edecek kişi ise, bu fantastik olayın yazarı Wilbur’dur. Aslında tüm bu olanlar, Wilbur’un yayınlanmış bir fantastik romanıdır ve çözüm ondadır! Olağanüstü bir macera sizleri bekliyor.

Öykü

Eski Gece Parçaları
Nazlı Eray

Postiga Yayınları

Şimdi durduk yere Nazlı Eray’ı yeniden tanıtacak cümleler kurmanın bir anlamı yok. Çünkü yerimiz dar gelecektir. Eray’ın yıllar öncesinde yayınlanan Eski Gece Parçaları, yenilenmiş baskısıyla karşımızda, 25 yıl öncesinden öyküler. Öyküleri okuduğunuzda, Eray’ın kentlerarası gidiş gelişlerini, bizimle konuşan ölülerini, dünyanın bir ucunda içimizi sızlatacak veya bizi heyecanlandıracak bir olayı yeniden hissedeceksiniz. Gerçeküstüyle kol kola ilerleyen öyküler Nazlı Eray’ın hayâl dünyasına ve diline bizi yeniden hayran bırakacak. Örneğin Fantastik Senfoni adını taşıyan ilk öyküyü okuduğunuzda aklınıza gelecek tek şey; bugünün çok satan, boş yazan, kaprisli yazarları oluyor. Ünlü kadın yazar; Fantastik Senfoni isimli eserini yayınlamıştır ve yeni çıkan kitabıyla ilgili konuşmak üzere eleştirmenleri ağırlayacaktır otelde. Durum ne yazık ki beklediği gibi çıkmayacak ve bazıları eserini beğenmeyecektir. Bunun üzerine yazar, zalimce hepsini öldürür ve menajeri İrfan’la birlikte gözlerden kaybolur... Bu özet bile Eray’ın bugünleri 25 yıl önceden yazdığına ve onun olağanüstü öykü dünyasına yeterli bir ispattır. Bizzat kendisi de sık seyahat eden bir yazar olan Nazlı Eray, kitabın ikinci bölümünde bunu öykülerle de anlatıyor... Yıllardır görmediğimiz bir dost gibi öyküler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!