Kitap

Güncelleme Tarihi:

Kitap
Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 2011 20:51

Roman
Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi
Derviş Şentekin

Kırmızı Kedi Yayınları

Televizyonlara transfer olduğundan beri, Behzat Ç.’den başını kaldırabilenlere müjde! Polisiye romanda özgün kalemlerden birisi Algan Sezgintüredi ve onun kahramanı Vedat Kurdel’i nihayet yalnızlığından kurtaracak seviyede birisi daha yetişti. Ama kahramanımızın bir adı yok. Zaten adın önemi yok, ne söylediği mühim. Özetlemek gerekirse; “Hayat satranç oyununa benzer,” diyor. Ama yanıldığını bizzat peşine düştüğü katil söylüyor; “Bu işler satranç oynamaya benzemez.” Katil kelimesi ve Behzat Ç., Vedat Kurdel anımsatmaları yeni bir polisiye okuyacağız dedirtebilir size. İsteyen öyle okur. Ama, “Ne zaman çözecek bu meseleyi, hep başka şeyler okuduk” demeyin. Çünkü dedektiflik yapıp meseleyi çözmek değil kahramanımızın derdi. Beş parasızken çok güzel bir kadından bu iş geliyor ona, kabul etmeyip ne yapsın. Ne derler bilirsiniz, maksat muhabbet olsun. Derviş Şentekin, sonuna kadar eğlenceli, arabesk hissiyatlı, romantik tavırlı, eski istihbaratçı, daha eski satranç şampiyonu kahramanımızla soluk soluğa bir macera sunuyor. İlla polisiye diyenlere belirtmek gerekir ki, kitabın bölümleri arasında ‘iki’ sayfalık, kusursuz bir polisiyeyle aslında neler yapabileceğini de gösteriyor Şentekin. “Uykusuz kaldım, çünkü kitap çok güzeldi,” dedirtecek bir roman.

Öykü
Gezinti
Robert Walser
Çev.: Cemal Ener
Can Yayınları

Robert Walser. Hâlâ okumadıysanız, dünya edebiyatının önemli bir ismini tanımıyorsunuz demektir. Bu yüzden kişisel kütüphanenizde kocaman bir boşluk var, desek yanlış olmaz. Her kitabında bir kere daha hayran kalırsınız ona. Çıtayı biraz daha yükseltmek gerekirse, her cümlesinde ayrı bir etki bırakır üzerinizde. Tıpkı ‘Gezinti’ adlı öyküler toplamında olduğu gibi. Bizi ‘insan’ coğrafyalarında derin, sessiz ve sakin gezintiye çıkarıyor Walser. Üstelik o sakin, yumuşak dili bu kez aynı yumuşaklıkta olmasına rağmen, o kadar keskin bir şekilde alaya alıyor ki, bu kadar olur diyorsunuz. Bir şairin hayatını okurken bütün edebiyat tarihi gözünüzün önünden geçiyor örneğin. Başka yazar portreleri de çiziyor Walser, onlar da tanıdık aslında. Birazcık ‘acayip’ bir kadın, Kienast isminde bir adam, Fritz, Louis, Üniversiteli... Bambaşka bir atmosferi var Walser öykülerinin. Her öyküden sonra; bundan bir roman bile olurmuş dedirtiyor insana. Birkaç sayfaya o kadar çok şey sığdırıyor çünkü. Günlük yaşamın tüm detaylarını güçlü gözlemlerle aktarıyor sayfalarında. Hesse, Walser’den söz ederken, “yüz bin okuru olsaydı, dünya daha güzel bir yer olurdu,” der. Onu okuduğunuzda, ne kadar doğru bir söz olduğunu anlayacaksınız.

Çizgi roman - Sözlük
Zagor’da Kim Kimdir?
Eren M. Paykal

Lâl Kitap

10 küsur yıl önce, her gün bir gazete birkaç kuponla ansiklopediler, kitaplar verirdi okurlarına. Hepsinin reklamlarında tek bir slogan kullanılırdı; “faydalı bir eser”. Onların ne kadar faydası dokundu bilemem ama, Eren M. Paykal’ın hazırladığı “Zagor’da Kim Kimdir?” kitabı bu sözün tam karşılığını verecek türden. Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; çizgi roman okuyan okumayan herkesin elinde bulunması gereken bir kitap. Çünkü bugün üç nesli büyütmüş Zagor’un sadece yakın çevresindeki; Çiko, Gambit, Dansör Guede, Doc Lester’dan söz etmiyor kitap. Bütün maceralarında yer alan, A’dan Z’ye (hattâ arkadan geçen adama kadar) herkesi anlatıyor. Kim, hangi macerada, ne yapmış? Zagor’la olan ilişkisi ne, maceradaki yeri ne? Tüm bunların cevabını veriyor bu kitap. Zagor’un çizeri Galliano Ferri geçen sene Türkiye’deydi, yayıncısı ve yaratıcılarından Bonelli ise yakın zamanda aramızdan ayrıldı. Zagor ise ölümsüzlüğünü yaşayacak. Onu biraz daha yakından tanımak için, eksiksiz bir çalışma. Kitabın yer yer, önemli karakterlerin çizimlerine de yer verdiğini belirtmek gerek. Olmaz ama, diyelim oldu, hatırlamayanlara hatırlatıcı çizimler. Her karakterin de hangi macera veya ciltte yer aldığı parantez içinde belirtiliyor mutlaka. Kitaplığınızda yerini açın.

Çocuk
Ünlü Resimler
Rosie Dickins
Çev.: Nil Köken
Sıfıraltı Yayınları

Sanat eğitiminin öneminden söz etmeye artık gerek yok, hele bunun ne kadar erken verilmesi gerektiğini bir kere daha söylemek, tekrara düşmekten başka bir şey değil(!) Ama ne yaparsınız ki, dayanamıyor insan. Rosie Dickins’in Kathleen Adler danışmanlığında hazırladığı ve Hacettepe Ühiversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Öğretim Üyesi Hil Köken’in Türkçeye çevirdiği ‘Ünlü Resimler’ isimli kitap bize bunları söyletiyor. Dünya sanat tarihinin en ünlü ve bir o kadar da önemli tablolarına dair her şeyi bu kitap anlatıyor bizlere. Aslında çocuk kitabı demek ne kadar doğru bilemiyorum; zira Michelangelo, Van Gogh, Picasso, Munch... gibi birçok ustanın başyapıtlarının gizli detaylarını, nelere işaret ettiklerini, tabloların içinde yatan simgeleri de anlatıyor. Hani akademik sanat tarihi kitaplarında, uzun uzun anlatırlar da anlamayız ya, işte bu sefer anlayacağımız dilden anlatıyor neyin ne olduğunu. Munch’ün ‘Çığlık’ tablosunun özellikleri, Sistin Şapeli’ndeki figürlerin farklılıkları, Guernica’daki parçalanmış atın ne anlama geldiğini bir çocuğa anlatıyor çünkü Dickins. Bunu yaparken karşısındaki çocuğu ciddiye alıyor ki, gerçek bilgiyi onun anlayabileceği şekilde ve kusursuz veriyor. 7’den 70’e bir sanat kitabı...

Deneme
Kelimeler ve Kader
Esra Yalazan

Timaş Yayınları

Yine tür kısıtlamasıyla hataya düşeceğimiz kitaplardan birisi. Esra Yalazan’ın ‘Kelimeler ve Kader’ kitabını deneme diye belirtmek işin en kolayıydı belki de. Kişisel edebiyat tarihi, denemeler, yer yer eleştiri, portreler, bir okur-yazarın diğer yazarlar üzerine notları, farklı dönemlerde farklı yazarlarla onu aynı yola çıkaran kaderin kelimelerle ifadesi. Bu saydıklarımı birer tür olarak bile adlandırabiliriz Yalazan’ın kitabı üzerinden. Yoksa Süleymaniye Camii’nde yaşadığı ürpermeden, Nabokov’un edebiyat tanımındaki ürpermeye ve oradan mavi kelebeklere nasıl geçebilir bir insan? Dolu dolu edebiyat yazıları bunlar. Uzun süredir okumaya hasret kaldığımız. Yazdıklarıyla kaderi değişen yazarların eserlerini okurken, bizim kaderimizle ortak yere varan roman kahramanları sıklıkla karşımıza çıkar. Peki yazarla kesiştiğimiz yollara çıkarmaz mı bizi kader? Öyle bir çıkarır ki... Esra Yalazan bunu anlatıyor aslında. Wirginia Woolf, Nabokov, Tanpınar, Sabahattin Ali, Tezer Özlü, Kurt Vonnegut bunlardan birkaçı. Kimi bir yazarın hayatından, kimi bir öyküden, kimi bir başka yazıdan ve en baştan beri söylediğimiz an’dan hareketle yazılan yazılar. Çığlık çığlığa suskunluk metinleri. Kendiyle hesaplaşma diyenler de çıkacaktır elbet. Kim bilir belki de Yalazan’ın kitabında yer verdiği diğer yazarlar gibi...

Yemek
Mutfaktaki Tarifbaz
Julian Barnes
Çev.:Özcan Kabakçıoğlu
Çiya Yayınları

Leonardo da Vinci’nin ve Picasso’nun en az sanat eserlerindeki ustalıkla boy ölçüşebilecek güzellikte yemekler yaptığını biliyor muydunuz? Eğer duyduysanız, ünlü İngiliz yazar Julian Barnes’ın yemekle ne kadar içli dışlı olduğunu da öğrenmelisiniz. Mutfaktaki Tarifbaz, ünlü yazarın lezzetli kaleminden daha da lezzetli yemek yazıları. Aslında ‘mutfak’ yazıları demek daha doğru olur. Ancak, bize yemeğiyle ünlü bir restoranı tarif etmiyor, yahut kendine has bir yemek tarifi de vermiyor. Mutfağa, yemeğe, yemek yapmaya ve bundan zevk almaya yönelik farklı bir bakış kazandırıyor. Kitabı okurken elimdeki yemek tarifi kitaplarının sayısını düşündüm, hiç de az değildi. Barnes’ın satır arasında beni azarladığını görünce korkuya kapıldım, hangisini elden çıkarmam gerektiğini bilemediğimden. Barnes kitap sayısı az olanları da azarlıyor sonra. Ona göre, iyi bir ‘mutfak insanı’ çok fazla kitaba sahip olmasına rağmen yeterince yemek kitabı olmadığına inanmalı... Çünkü her zaman öğrenilecek bir yemek vardır ve bunları uygularken ortaya çıkan kafa karışıklığı ve hatalar için de yine kabahati kitaplara atmak gerekir, diyor Barnes. Mutfaktaki Tarifbaz için, reçelden çorbaya, ara sıcaktan ana yemeğe tarifler kitabı demek isterdim ama değil. Çünkü eksiksiz bir ‘mutfak’ kitabı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!