Kilim kadar renkli Eşme

Güncelleme Tarihi:

Kilim kadar renkli Eşme
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 02, 2010 00:00

Bazı yerler vardır, oraya ya özel olarak gidersiniz ya da zorunluluktan. Merak, alışveriş ya da sağlık nedeniyle o sapa yere yolunuzu düşürürsünüz. Bir de bakarsınız ki, o sapa yerde kimselerin farkında olmadığı farklı, özel, görülüp bilinmesi gereken değerlerle, güzelliklerle karşı karşıyasınız. Uşak’ın Eşme İlçesi böyle bir yer.

Uşak merkezine 64 kilometre uzaklıktaki Eşme, kıraç sayılabilecek tarım alanlarıyla kaplı bir ilçe. Ben, iş gereği gördüm ilk olarak Eşme’yi. Yılda iki üç kez uğradığım oluyordu bir dönem. O dönemde gelip geçtikçe oradan kilim aldığım, yöre insanıyla konuşup söyleştiğim çok oldu. Merhabam olanlar var şimdi oradan. Eşme’de iki dönemdir belediye başkanı olan Ahmet Yıldırım ise eski dostum. Her yıl olduğu gibi bu yıl da düzenlenen Eşme Kilim Şenliği’ne beni çağırdı ve bir kez daha Eşme’ye gitmiş oldum. Bu yazı, işte o gezinin ürünüdür.

TAŞMAK’TAN EŞME’YE

Eşme, bugünkü ilçe merkezine sonradan yerleşerek orada yoğunlaşmış. Geçmişte, merkezde Elvanlar adlı bir köy varmış. 1898’de İzmir-Uşak demiryolu yapılınca, bu köy ve istasyonu burada bir kümelenmeye neden olmuş ve burası merkezileşmeye başlamış. Takmak’ın kaza (ilçe) olması ve Eşme adını alması ise çok eskiye dayanıyor: 1867. Demiryolu geçtikten sonra, 1898’de Takmak ile Elvanlar arasında yapılmaya başlanan şose, 1900’ün sonlarında tamamlanmış. Kurtuluş Savaşı döneminde yöre Yunan işgaline uğramış ve işgalden 3 Eylül 1922’de kurtulabilmiş.
1934’te, günün kaymakamının öncülüğü sayesinde kaymakamlık ve devlet daireleri Takmak’tan Elvanlar’a taşınmış. Yeniden yapılanan ilçe, 1953’e kadar Manisa iline bağlı iken, il yapıldığı o yıl Uşak’a bağlanmış ve serpilip gelişerek bugüne gelmiş. Demiryoluyla, Eşme’deki günlük hayat arasında yoğun bir ilişki var. Demiryolları ihmal edildikçe ve türlü engellerle işlevsizleştirildikçe, Eşme İstasyonu eski günlerini arar olmuş. Tabii Eşme de...

KONAR GÖÇERLER YERLEŞTİ

Eşme ilçesi ve civarında, geçmişte o toprakları uzun süre konar-göçer, yaylakçı-kışlakçı olarak kullanmış Türkmen oymakları zamanla yerleşik hale gelmiş. Son dönemlere kadar konar-göçer yaşam örnekleri görülse de, yöredeki ilk yerleşimin hayli eskiye dayandığı, Eşme bölge adının ise Germiyanoğulları döneminden kalma olduğu kaynaklarda belirtilmekte. Horasan’dan buralara gelip yerleşmiş olan aşiretlerin en büyüğü olan Kaçarlar; Kargılı, Küşeli ve Çıkılı oymaklarından oluşmakta. Yöredeki köylerin boy ve oymaklardan kalan adları, bu savları, tarihsel gerçekleri destekler nitelikte.

KİRAZ BAHÇELERİ ARTARKEN TÜTÜNCÜK AZALIYOR

Bugün, halkın büyük çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor. Tahıl ürünleri, sebzecilik ve meyvecilik, tütüncülük, kısmen de bağcılık tarımsal üretimin temelini oluşturuyor. Kırmızı, sarı mercimek bolca üretiliyor yörede. Kiraz üretimi ise günden güne artmakta. Haşhaş üretimine getirilen sınırlar gibi tütün için de sınırlamalar söz konusu olduğu için, tütüncülükten de gittikçe uzaklaşılmakta.
Sığır, koyun ve keçi üretimiyle hayvancılık, bölgede yeni teknik ve yöntemler de uygulanarak geliştirilmekte. Kaşar üretimi yüksek bir yer Eşme. İnek kaşarı iç pazara, koyun kaşarı dış pazara veriliyor. Ayrıca, büyük bir kuruluşun 700 kişi çalıştıran tavuk çiftliği var. Eşme’nin bir önemli kaynağı ise kilim dokumacılığı. Eşme, bir kilim yurdu. Eşme kilimleri yurt çapında bir üne sahiptir bugün. Ekonomik açıdan Eşme’ye büyük katkısı var kilimciliğin. Eşmelilerin amacı, kilimciliğe çok daha etkin bir biçimde eğilerek, tanıtım olanaklarını zorlayarak yeni pazarlar elde etmek ve dışsatımla ilçe ekonomisine katkısını büyütmek.

KİLİM AĞACINDAKİ DESENLER

Her yörede olduğu gibi, geçmişten bugüne Eşme kilimleri de bazı değişikliklere uğramış. Ama bu onun kimliğinin bozulması ya da değişmesi anlamına gelmiyor. Eşme kilimlerini bir bakışta tanıyabilir, ötekilerden ayırabilirsiniz. Kendine özgü desenleri, dokuma malzemesi ve işçiliğiyle tam bir yöresel renk ve değerdir bu kilimler. Eşmeliler, kilim dokudukları dik tezgâhlara “ıstar” diyor. Tezgâha “kilim ağacı” diyenler de var. Kilim dokumada yalnızca kadınlar çalışıyor.
Dokuma işi, kızların çocukluk dönemlerinden itibaren annelerinin yanına oturarak öğrenmeleriyle başlar ve kadınların yazgısı haline gelir. Gelinlik kızların çeyizleri için, ev kadınlarının kendi ev ihtiyaçları için yaptıkları satış amaçlı olmayan kilim dokuma işi, zamanla başlı başına ekonomik bir üretime dönüşmüş. Altınbaş, Toplu, Hürriyet, Albaş, Namazlağ, Takmak kilimleri gibi türleri olduğu belirtiliyor. Adlandırmada başka ayrıntılar da var. Ancak, (geçmiş döneme göre gittikçe gerilese de) Eşme’de kilimcilik dışında dokumacılık da yapılıyor. Yerel kaynaklardan aldığımız bilgilere göre, geçmişte çul, zili, sumak, cecim ve hopan gibi tekniklerle çeşitli dokumalar yapılırmış. Çeyiz çuvalı, sandık ve beşik olarak kullanılan “farmaş”, yastık yaygı, çoban azık torbası, keçi kılından çul, saman taşınması için “çatan-çeten” de dokunurmuş.
Bugün, Eşme’de dokumacılık kilimciliğe kilitlenmiş gibi. Üretim ilişkilerini ekonomi ve ekonomik gereklilikler belirler. Sözgelimi, günümüzde, saman taşımak için çul dokuma ihtiyacı ortadan kalktı.
Eşme kilimleri, Anadolu ikliminin, Anadolu güneşinin, halkımızın çağlar boyunca iç dünyasına yansıyan renkleriyle bize gülümsüyor. Hani, bir reklamda kullanılan, “Her eve lazım,” diye bir slogan var ya, bence de kilim her eve lazım. Tür tür, çeşit çeşit, renk renk, motif motif kilim! Ama onlardan biri, hatta birkaçı mutlak Eşme kilimi olmalı.

KEŞKEK, TOPALAK, SARAYLI

Eşme, Kıyı Ege’deki mutfakla ilişkinin kopmaya başladığı bir coğrafyada. Burada zeytinyağı tüketimi azalıyor; yerini tereyağı ve bitkisel yağlar alıyor. Haşhaş yağı ve tohumu da pide, çörek ve bazı tatlılarda kullanılıyor. Yurdumuzun birçok yerinde başlıca düğün yemeği olan keşkek, Eşme’nin önde gelen yiyeceklerinden. Pişirilip ezilmesi hayli zahmetli olan keşkeği bir de Eşme’de yemek gerek. İçine et de konulmuş, kaynamış bulgurun avuç içiyle yuvarlanarak iri fındık büyüklüğünde küreler haline getirilmesiyle hazırlanan, bir tepside una bulanarak yapışması önlenip tekrar haşlanan topalak, yörenin özgün lezzeti. Eşme’ye özgü bir de tatlı var: Saray burmasını andıran, saraylı. Birkaç kat kalınca yufkayla, bol ceviz ve susamla hazırlanıyor. Bayram ve özel günlerde ikram ediliyor.

DÜĞÜNDE, ŞÖLENDE CİRİT

Eşme, geleneklerine bağlı. Köy düğünlerinde kına gecesi, gelini atla alma, attan indirme gibi gelenekler sürdürülüyor. Kadın başlıklarında görüldüğü üzere, giyimde de bazı gelenekler özenle korunuyor. Yaşatılan bir başka gelenek cirit. Mızrağın silah olarak kullanıldığı günlerde yapılan saldırı ve savunma alıştırmaları bu oyunun temelini oluşturuyor. Hemen her düğünde, kına gecesinin ertesi günü sabah saatlerinde davul ve zurnayla halk düğüne, daha doğrusu cirit için alana çağrılır. Atlar ve sporcular hazırlanır. Cirit oynanan alanın iki başında takımlar yerlerini alır. Belli kurallar çerçevesinde bu atlı sporcular çıkışlarını yapıp birbirlerine cirit atar. Atların rüzgâr gibi gidişleri, kıvrak manevraları, sporcuların birbirinden çevik hareketleri göz alıcıdır. Oyun boyunca davul zurna hiç susmaz. İzleyenlerin heyecan içinde kaldığı müsabakalardan sonra kazanan takım ve kişilere ödüller verilir. Ciritten sonra düğün evine gidilir ve yemekler yenilir. Eşme, cirit sporunun tüm özgünlüğü ve canlılığıyla yaşatıldığı ender yerlerden. Düğünlerin yanı sıra bayram, özel günler ve bahardaki şenliklerde cirit oynanıyor.

NASIL GİDİLİR

Uşak üzerinden karayoluyla, İzmir Alaşehir üzerinden hem demiryolu, hem de karayoluyla ulaşılabiliyor. İzmir-Ankara yolundan Kula’yı geçtikten sonra sağa sapan üçüncü bir yoldan da ulaşmak mümkün. Eşme’nin, Güney ilçesi üzerinden Denizli ile de karayolu bağlantısı var. Eşme, İzmir’e 188 kilometre uzaklıkta.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!