Kendi uzayını yaratan bir musiki bilgesi

Güncelleme Tarihi:

Kendi uzayını yaratan bir musiki bilgesi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 13, 2013 00:00

Bu yıl, Türk müziği alanında verilen Aydın Doğan Ödülü “Türk müziğinin son 65 yılını kapsayan müzik hayatında gerçekleştirdiği kalıcı hizmetler nedeniyle” Nevzad Atlığ ile “gerçekleştirdiği kalıcı, sürdürülebilir, etkili ve sonuç getirici projelerinden dolayı” Türk Musikisi Vakfı’na verildi. Nevzad Atlığ ile ödül vesilesiyle buluştuk.

Haberin Devamı

Nevzad Atlığ’ı yazar, şair, besteci, politikacı Yılmaz Karakoyunlu, başlıktaki cümleyle tanımlıyor. Yaklaşık yetmiş yıldır Klasik Türk Müziği’nin yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması için çabalayan Nevzad Atlığ, çok küçük yaşta babasından aldığı keman eğitimi ile başlayan bu serüvenin ilk adımlarını şu sözlerle anlatıyor:
“Musiki benim için bir heves, bugünkü tabiriyle hobi gibi bir şeydi. Benim için mühim olan mesleğimde ilerlemekti. Ama olaylar öyle gelişti ki, musiki çalışmalarım tıp alanındaki çalışmalarımın önüne geçti.
Üniversitede ihtisas yaparken yaptığım çalışmalar öyle dikkat çekti ki, beni konservatuvara öğretmen olarak istediler. Kabul ettim. 15-20 gün geçti Refik Fersan hastalandı, ‘gel Konservatuvar İcra Heyeti’ni idare et’ dediler. Benim yaşımda biri için çok önemliydi bu. Kendinizden çok yaşlı ve tecrübeli müzisyenleri idare ediyorsunuz. Yetmiyormuş gibi birkaç hafta sonra müzik yayınlarının yürütülmesi için beni görevlendirdiler. Üç tane önemli görev. Ben kendimi musikinin odak noktasında buldum. Tarih 1953-1954. O günlerden bugüne kadar musiki benim için hayatımda ön plana geçmiş oldu.”
Daha sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne giren Nevzad Atlığ, İbnülemin Mahmut Kemal, Ekrem Karadeniz, Hakkı Süha Gezgin gibi o dönemin en ünlü kültür sanat adamlarının evlerindeki toplantılara katılır. Bu çevrelerde kültürel birikimi ve müzik bilgisi ile öne çıkar. İstanbul Üniversitesi Korosu’na katılır. Önce keman çalarak sonra da yönetici olarak bu koroyla çalışmaları yeni ufuklar açacaktır kendisine. Tıp eğitimi bittiğinde Prof. Muhterem Gökmen’in yanında radyoloji ihtisasına başlar. Koro şefliği ise çok cazip gelmiştir kendisine:
“Ne tıp tahsili konusunda bir sıkıntı çektim ne de musiki çalışmalarımda... İhtisas yaparken Üniversite Korosu’yla radyodaki programlarım devam ediyordu. Musikiyi profesyonel bir iş veya birinci sırada bir iş olarak hiçbir zaman düşünmedim. O yıllarda hekimlikte ilerlemeyi, musikiyi de amatörce yapmak istiyordum. Üniversite Korosu’nda şeflik, keman çalmaktan daha cazip geldi. Düşünün ki tek saz çalarken, 30 kişiyi idare ediyorsunuz. Daha çok zevk almaya başladım.”
Zaman içinde koro şeflikleri, radyo müdürlüğü ve konservatuvarda öğretmenlik Nevzad Atlığ’ın bütün mesaisini alır hale gelse de bir sorun aklının köşesinde durmaktadır: Bir Türk müziği konservatuvarının yokluğu...
“Batı müziği eğitimi veren Devlet Konservatuvarları var. Devletin operası, tiyatrosu var; Türk musikisini icra edecek bir organı niye olmasın? Bu fikri gerçekleştirmek için Yılmaz Öztuna’nın önemli desteği vardır. Baş başa verip, Türk Musikisi Konservatuvarı ve korosu kurulması için kamuoyu yaratmaya çalıştık. Ben TRT Yönetim Kurulu’nda, o politikada tüm gücümüzle çalıştık. 1975-’76 yılında Türk Müziği Devlet Konservatuvarı kuruldu. Devlet Korosu Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak son zamanlara kadar devam etti. Bu günlerde Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Musikisi Korosu olarak yeni bir aşamada.”
Konservatuvarların çalışmaları konusunda çözüm bekleyen sorunların olduğunu düşünüyor ama çok ümitvar:
“Elbette kat edeceğimiz çok mesafe var, daha pek çok önemli husus çözüm bekliyor. Batı müziği konservatuvarının çok eski bir mazisi var. Bizde ise eğitimin tarihi çok yeni. Metotlarının yazılması, müfredat programları... Batı’ya nazaran emekleme aşamasında. Ama ses sahasında olsun, saz sahasında olsun çok önemli elemanlar yetiştirdi. Ben ileriye dönük olarak umutla bakıyorum.”
Söyleşi doğal olarak Nevzad Atlığ’ın Üniversite Korosu’na ilk girişinden bu yana en çok titizlendiği konuya geliyor: Türk musikiniin icrası...
“Son zamanlarda yozlaşmaya dönük sıkıntılarla karşı karşıyayız. Bugün sanatçılar için gazino ve plak işleri ön plana çıktı. İyi musiki icrasına az rastlıyoruz. Sanatçılarımızın biraz ihmalkâr davrandıklarını, şöhret ve başka şeyleri önde tutarak yozlaşan musikiye kapıldıklarını görüyorum.”
Yalnız bugünü düşünmüyor Nevzad Atlığ. Hâlâ sürdürdüğü konservatuvar öğretmenliği, plak kayıtları, nota yayınları hepsi yetmiş yılını verdiği Klasik Türk Musikisi için...
“Devlet Korosuyla 20 kadar CD yaptım. Daha önce Aras Plak ile yaptığım kayıtlar var. Bu günlerde 1952 yılında TRT’de üniversite korosuyla yaptığımız konserlerin kayıtlarını CD haline getirdiler. Radyoda klasik koroyla yaptığım yayınların toplamı yaklaşık elli saat oldu. Pazar konserlerinden alınmış yine 70-80 saatlik görüntülü kayıtlar var. Hepsi bir harddisk’e aktarıldı. Bunları kısa zaman sonra düzenleyip internette kendime bir sayfa açarak kamuoyunun istifadesine sunmak istiyorum. Benimle yapılmış belgesellerin de toplamı 200 saati buldu. Ayrıca aşağı yukarı 40 fasikül nota yayımladım. Çoğu bestenin dört beş versiyonu vardır. Bunları iyi yetişmiş bir ekiple tahkikatını yaptıktan sonra son şeklini vererek yayımladık. Burda Devlet Korosu’nun çalışmaları bir nevi laboratuvar vazifesini üstlendi.”

Haberin Devamı

Peki, ya gelecek....
“Klasik müzik hiçbir zaman kaybolmaz, takipçisi azalır. Ama o her zaman direnip yaşayacaktır. Fakat son zamanlarda klasik müzik azaltılarak yerine o kadar çok şey verilmeye başlandı ki... Çok az sunulduğunda tabiatıyla klasik müzik dinleyenleri de giderek azalmaya başladı. Ben şahsen bundan son derece üzgünüm ama yapacak bir şey yok. Batı’da da durum farklı değil.”

Haberin Devamı

AYDIN DOĞAN ÖDÜLÜ
Doğan Grubu’nun sosyal sorumluluk projelerini gerçekleştirmek amacıyla kurulan Aydın Doğan Vakfı eğitim, sanat ve kültürel alanlarda kalitenin arttırılması, yeni kuşakların yetiştirilmesi için yatırımlar yaparken bu alanlarda seminerler, ödüller düzenliyor. Bu çok çeşitli ve değişik düzeylerdeki etkinlikler arasında Aydın Doğan Ödülü’nün gerek amacı gerekse kapsamı açısından özel bir yeri var. Bu ödül, her yıl, kültür, sanat ya da bilim alanında saygın, tanınmış, çalışmalarıyla ülkemize ve dünyaya katkılarda bulunmuş, mükemmeliyeti temsil eden, mesleğinin zirvesine ulaşmış bir kişiye veriliyor. Söz konusu alanda en yetkin kişilerden oluşturulan seçici kurul, ödül sahibini belirlerken onun ulusal ve uluslararası platformlarda öne çıkan çalışmalarını, yaratıcılığını, mesleki yaşamındaki tutarlılığını göz önünde bulunduruyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!