Karı-koca olduğumuz için cezalandırılıyoruz

Güncelleme Tarihi:

Karı-koca olduğumuz için cezalandırılıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Şubat 26, 2007 00:00

<1>Özel <1>röportaj Önce Nurgül Yeşilçay-Cem Özer beraberliği, sonra da Nurgül Yeşilçay-Cem Özer evliliği konuşuldu. ’Yürümez’ diyenlere inat, bebek de yaptılar. Şimdi de "Adem’in Trenleri"nde başroldeler.

Haberin Devamı

Onlarla hem filmi hem de yeni projelerini konuştuk. Cem Özer, Türkiye’deki talk show programlarının atası sayılan "Laf Lafı Açıyor"la bu cuma yeniden ekranlarda olacak. Nurgül Yeşilçay ise heyecan içinde son filmi "Yaşamın Kıyısında" ile ilgili olarak Cannes Film Festivali’nden gelecek haberi bekliyor.

Adem’in Trenleri’ni izledim ve Cem Özer’i imam rolünde gerçekten müthiş buldum. Nurgül Yeşilçay da kendine çok ters bir karakter olan silik kadın rolünde başarılı. Rolleriniz için neler diyeceksiniz?
- Cem Özer:
İmamlığı beni hiç ilgilendirmedi karakterin. İmam değil de marangoz ya da doktor da olsa aynı olurdu. İmamın kadına olan tepkisini dini inançları şekillendirmiyor. Günah, sevap denen şey aslında iyilik, kötülük değil midir?

Çok gerçekçi ve inandırıcı bir imam portresi çizmişsin. Rolüne hazırlanırken camilerden çıkmadın herhalde?
- C.Ö.:
Bunların tamamı dümen. Yok öyle bir şey. Çok spesifik bir karakter değilse, hayatın içinden insanlarsa, onu gözlemlemiş olmak oyuncunun görevi zaten. İyi bir oyuncuyum diyen herkesin zaten 24 saat kayıt halinde olması gerekir. Türkiye’de yaşıyoruz sonuçta, burası Hollywood değil. 6 ay önce bir rolü teklif edip 30 milyon dolar vermiyor kimse.

Sana bu rol çekimlerden ne kadar önce teklif edildi?
- C.Ö.:
Bir hafta önce. Prova yapacak vakit bile olmadı.

KİVİ GİBİ İMAM OLDUM

Peki Cem Özer bu imama neler kattı?
- C.Ö.:
Ben kivi gibi bir imam oldum diyebilirim. İçi yumuşak ama dışı sert. Genelde sert görünen insanlara baktığında yüreklerinin yumuşak olduğunu görürsün. O bir korunma mekanizmasıdır onlar için. O kadar kırılmıştır ki kılıfla dolaşır.

Nurgül, sen de ilk defa bu kadar silik bir karakter oynuyorsun. Zor oldu mu?
- Nurgül Yeşilçay:
Hem de nasıl. Film çekilmeden bir yıl önce Barış eve geldi, ona farklı karakterler oynamak istediğimi anlattım. "Bu bana hafif gelecek" dedim. Biraz ukalalık oldu belki. Barış da bir daha okumamı söyledi.

Silik kadın olmak nasıldı?
- N.Y.:
Enerjimi çok iyi kontrol etmem gerekiyordu. En ufacık bir abartı karakterin yanlış anlaşılmasına neden olurdu. Zordu yani.

Nurgül’e bir yıl önce gitmiş senaryo, sen ise bir hafta kala teklif geldiğini söylüyorsun...
- C.Ö.:
Karıkoca aynı filmde olmaz dediler. Oysa Nurgül benim için çok iyi bir oyuncu. Onunla oynamak istemeyeceğim de kimle isteyeceğim?
- N.Y.: Karıkoca olduktan sonra bizi bir arada oynatmak istemiyorlar maalesef.
- C.Ö.: Cezalandırıyorlar. "Her gün görüşüyorsunuz, bir de sette mi görüşeceksiniz?" diyorlar. Şimdi sette kavga da ederler diye düşünüyorlar herhalde. 

Memnun musunuz aynı filmde rol almaktan?
- C.Ö.:
Nurgül öyle bir oyuncu ki karşısında bardak olsa oynatır. O yüzden de bazı bardaklar kendini sürahi zannetmeye başladılar! 

Bazı oyuncular rollerine çok kaptırdıklarını ve günlük yaşantılarının bile değiştiğini söylüyorlar. Sizde de oldu mu bu?
- C.Ö.:
Yalan. İşin pazarlama kısmı o. Sadece sette karakterin devamlılığında sıçrama olmaması için karakterden çok çıkmamaya özen gösteriyoruz, o kadar.
- N.Y.: Bence fazla etkilenmek ruh hastalığına, şizofreniye girer. Tabii ki oynadığımız karakteri düşünüyoruz ama evde öyle hareket etmiyorum. 

"Adem’in Trenleri"ni izlerken sevgi nedir, sevgi emek midir acaba diye düşündüm...
- C.Ö.:
Aynı şeyi ben de düşündüm. Aynen "Selvi Boylum Al Yazmalım" tadında bir film bu.

Sevgi nedir? Emek mi tutku mu?... Soruları yine gündeme gelecek bu filmle. Siz bu konuda ne diyorsunuz peki?
- C.Ö.:
Bazen sevgini minnetle, bazen de öfkeni aşkla karıştırabilirsin. Bu filmden çıkan sonuç o. Kadın minnet sandığı şeyin sevgi, aşk zannettiği şeyin ise öfke, intikam duygusu olduğunu anlıyor. Sevgi emektir. Tutku uçucu bir madde bence. Tutku olması için karşındaki şeyin olumlu olması da gerekmez. Sevgi ise emek verdikçe yoğunlaşıyor. Benden önce bir ağabeyim doğmuş, 15 gün yaşamış, ölmüş. Annem mezarının nerede olduğunu bile hatırlamıyor şimdi. 15 yaşında, 15 yıllık emek sonunda ölseydi, her şey çok farklı olurdu. Nurgül oğlumuz Nejat’ı ilk doğduğunda sevmesi gerektiği için seviyordu. Şimdi hem sevgiyle hem tutkuyla seviyor. Doğru anlamdaki tutku bu aslında.

ÖNCELERİ AVAREYDİM

Evlendikten sonra film seçimlerinizde değişiklik oldu mu?
- N.Y.:
Evlilikle ilgili değil, yaşam tarzımla alakalı bu durum. Ben eskiden tek başına yaşar, dışarıda yer, dışarıda eğlenirdim. Ev eğlencesini pek bilmezdim. Çünkü çocuktum, avareydim. Nerede eğlence ben oradayım. Sonra bu eğlence beni tatmin etmemeye başladı. O kadar eğlenmiştim ki, eğlenceden eğlenemez hale gelmiştim.
- C.Ö.: Bir sürü insan öyle değil mi zaten? Kırk kapının ipini çekip hálá eğlenemedik diyorlar.
- N.Y.: Biyolojik olarak değiştiğim halde aynı yerlere gitmekten sıkıldım. Nihilist olacağım diye düşünmeye başlayıp, eve kapandığım dönemde Cem’le tanıştım. Sonra Cem’le çok eğlendiğimi anladım. Mutluluk, huzur geldi yaşantıma. Eve gelmek için can atıyorum şimdi. 

Neler yapıyorsunuz evde?
- N.Y.:
Dedikodu yapıyoruz, keyif yapıyoruz, ortak projeleri konuşuyoruz. Eskiden marjinallik hoşuma gittiği için marjinal filmler izlerdim, artık daha farklı filmler izliyorum. Ayaklarım yere basıyor. 

Eskiden "Türkan Şoray kurallarım yok" diyordun.
- N.Y.:
Artık var diyorum. 

Brad Pitt gibi sen de artık çocuğum var çıplak poz vermem mi diyorsun yani?
- C.Ö.:
Çocukla alakalı değil, aymakla alakalı.
- N.Y.: Yapımcılar sevişme sahnelerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. "Son Osmanlı-Yandım Ali"nin tanıtımı sevişme sahnesi üzerinden yürüdü mesela. Ben bu tip şeylerin içinde kendimi görmek istemiyorum. Sanat için her şeyi yaparım diyordum ama baktım ki yapımcıların sanat falan düşündüğü yok.
- C.Ö.: Durduk yere et pazarlamanın alemi yok.

ŞIMARIKLIK YAPTIM

Geçmişe bakıp, çok yanlış yaptım dediğin bir şey var mı?
- C.Ö.:
Kendimi kontrol etmedim, olayların beni kontrol etmesine izin verdim. Biraz da şımarıkça davrandım. Oyunculuğu ikinci plana atıp sadece şovla yetindim.

Televizyonlarda çeşitli talk show programları var. Sen Beyazıt’tan, Okan’dan, Şahan’dan farklı bir şey mi yapacaksın?
- C.Ö.:
Her yiğidin yoğurt yemesi farklıdır.

"Laf Lafı Açıyor" için format değişikliğine gidecek misin peki?
- C.Ö.:
Hayır. Meşhur Tekirdağ köftecisi Ali’ye hep aynı köfteyi yaptığı için gidiyorsun. Adam köfteyi değiştirse özelliği kalmaz ki. 

Bundan sonra oyunculuk mu, talk show mu ön planda olacak peki?
- C.Ö.:
Yönetmenlik. Şimdi bir tiyatro oyunu sahneye koydum, yaza da Nurgül’ün da oynayacağı bir film çekeceğim. "Biz Evrimi Çok Sevmiştik" diye politik bir komedi.

Dönem filmi mi?
- C.Ö:
Politik deyince insanlar hemen dönem mi diye soruyor. Günümüz politikadan o kadar arınmış ki, bu da onun bir kanıtı. Hayır günümüzde geçiyor, biraz medya eleştirisi var. Sistemin ve düzenin kandırmak ve kandırılmak üzerine olduğunu anlatan bir film. 

Kimler oynayacak?
- N.Y.:
Ben, Emre Altuğ, Şenay Gürler, Ayça Abana kesin şimdilik. Diğerleri için bakılıyor.

YURTDIŞINDA İŞ YAPACAK BİRİ VARSA O DA NURGÜL'DÜR

En son Fatih Akın’ın "Yaşamın Kıyısı"nda adlı filminde rol aldın. Bu film için ne diyeceksin?
- N.Y.:
Fatih Akın’ın filminde rol almak bile çok önemli benim için.

Film, Cannes Film Festivali’ne başvurdu ve eğer yarışma bölümüne seçilirse Cannes’da kırmızı halıda yürüyeceksin. Yurtdışı hayallerin var mı?
- N.Y.:
Olursa düşünürüm, ama Hollywood’un Türk oyuncuları beklediğini de sanmıyorum.
- C.Ö.: Gazeteler her hafta birini Hollywood’a yolluyorlar ya. Emin olsunlar yurtdışında iş yapacak bir Türk varsa o da Nurgül’dür.
- N.Y.: Ama Cannes’a gidip bu işin adabını görmek isterim.
- C.Ö.: En azından ödül alacaklar sahneye yağlı blucin ve buruşuk gömlekler gelmez!

SİLAH TAŞIMAK ZORUNDA KALDIM

Haberin Devamı

Bir zamanlar şovmenlik Cem Özer’le birlikte anılıyordu. Sonra ortadan kayboldun.
- C.Ö.:
Seninle aynı görüşte olmayabilirim ama senin fikrini savunman için sonuna kadar arkandayım laflarına sığınarak kalem oynatan kişilerin aynı davranışı bana gösterememelerinden kaynaklanan bir kaos dönemi yaşadım. Ben farklı bir görüş söylemiştim, benim arkamda durmaktansa beni hedef haline getirdiler. O dönem saldırılar, tehditlerle uğraştım. Utanarak söylüyorum, silah taşımak zorunda kaldım. Aynı dönemde ben de hafif bulantı yaşamaya başlamıştım. Medyadaki magazinleşme ve bunun benim şovuma da yansımaya başlıyor olması rahatsız etti beni. Bunun üzerine "Bu işi yapmayayım, çekeyim gideyim ait olmadığım bu yerden" dedim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!