Kanlı sevgililer günü

Güncelleme Tarihi:

Kanlı sevgililer günü
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 28, 2001 23:10

Valentine (Ölümcül Bedel) filminin konusu da, işlenişi de oldukça bildik ve sıradan. En vasat sinema izleyicisi bile bu tarzda onlarca film seyretmiştir.

Havaların sıcaklığından kaynaklanan kuraklık sanırım bu yıl sinema salonlarını da vurdu. Tam bir kuru mevsim geçiriyoruz anlayacağınız. Oysa yaz aylarında en serin yerler sinema salonlarıdır benim için. Film, sıradan bir taklit olmaktan öteye gidemiyor.

Hemen daha yazının başında bunu söylemenin biraz yersiz olduğunu düşünebilirsiniz. Ama vakti olmayıp da bu yazıyı sonuna kadar okumayanlar, hiç olmazsa gidip görme zahmetine katlanmasınlar istedim.

Yönetmen, cinayetin ipucunu daha filmin başında veriyor. Kolej çağında dişlek ve çirkin bir çocuğun sevgililer günü partisinde aşağılanmasıyla başlıyor herşey. Belli ki o çocuk psikopat olup bunların başına bela olacak.

Dans etmek istediğinde onunla alay eden kızları, aradan 13 yıl geçtikten sonra teker teker öldürmeye başlıyor. Yüzüne maske taktığı için katilin kim olduğunu göremiyorsunuz ve film o maskenin düşmesine kadar devam ediyor.

Kızların hepsinin birer fıstık olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırım. Her birinin ölümünde insanın içi sızlıyor doğrusu. Yönetmen korku ortamını yaratmak için kendini pek zorlamamış. Ani kamera haraketleri ve insanın sinir sistemeni alt üsteden bir müzik yeterli bu iş için. Tek tek ölümler beklenir olduktan, sırada kimin olduğunu bildikten sonra insan filmin seyrinden sıkılmıyor değil.

Peki filmde hiç mi başarılı yön yok, diye sorabilirsiniz. Var. Sadece finali. Her ne kadar katilin kim olduğunu kestirseniz de sizi şaşırtacağını söyleyebilirim.

Evet, filmin başlaması gibi finali de yine bir sevgililer gününde oluyor.

O günün özel rengi olan kırmızı her yana yayılıyor ama bu kez gül kırmızısı olarak değil.





Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!