Kafka’ya dair tüm önyargılarınız yıkılacak

Güncelleme Tarihi:

Kafka’ya dair tüm önyargılarınız yıkılacak
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2013 00:00

Dünyanın en ünlü Kafka uzmanı Reiner Stach’ın yaklaşık 20 yıllık çalışmasının ürünü, Kafka biyografisi. ‘Karar Yılları’ ve ‘Kavrama Yılları’ adlarını taşıyan iki ciltlik biyografi, Sel Yayıncılık tarafından basıldı. Kitabın Türkçede yayımlanması dolayısıyla Sel Yayıncılık ve Goethe Enstitüsü işbirliğiyle Türkiye’de okurlarıyla buluşan Reiner Stach ve kitabın çevirmeni Sezer Duru ile bir araya geldik.

Haberin Devamı

Hazırlığı ve yazımı uzun yıllara yayılan bir kitap bu... Nasıl bir yol izlediniz kitabı yazarken?
- Esas olarak Kafka’nın kendi yazdığı mektupları ve günlükleri temel aldım. Max Brod başta olmak üzere başka yazarların dönemi anlattığı, Kafka’ya değinmese bile, en azından çevresinden birtakım işaretler veren metinleri araştırdım. Prag merkez olmak üzere, Berlin, Viyana ve Münih’e kadar genişlettim çalışmamı ve bütün kaynakları taradım.

Zorluklar yaşadınız mı araştırma sırasında?
- Temel sorun, o dönemde Prag’da hem Almanca hem de Çekçe konuşulmasıydı. İki ayrı dilde olduğu kadar, içerik ve yaklaşım açıları da farklıydı bu yayınların. Mesela Prag’da yaşanmış herhangi bir çatışmayı, olayı Almanca yayınlardan takip edebiliyordum. Ama Çekçe yayın yapan gazetelerde olaya dair farklı yorum ve değerlendirmeler yapıldığı da bir gerçekti. Bu ve benzeri konuları mukayeseli olarak değerlendirmek için tercümanla beraber ve karşılaştırmalı olarak okumak zorluydu. Araştırmadan sonra, onun hayatını nasıl anlatacağıma karar vermem gerekiyordu ve uzun bir yazma süreci yaşadım...

Haberin Devamı

Deyim yerindeyse, Kafka ile yatıp Kafka ile kalktığınız 10 küsur yıldan söz ediyoruz...
- Her iki kitaba da altışar yıl verdim. Şu an üçünü kitap üzerinde çalışıyorum ve beş yıldır da onunla uğraşıyorum. 17 yıllık bir zaman diliminde gerçekten hayatımın her anında Kafka var. Üniversitelerde konuşmalar yapıyorum, kitaplar yayımlandıktan ve başka dillere çevrildikten sonra kimi ülkelerde yine Kafka üzerine konuşma yapıyorum. Şu an üzerinde çalıştığım üçüncü cilt, çocukluk ve gençlik yılları üzerine. Haliyle ne bir günlük, ne bir mektup var kendisi tarafından kaleme alınmış. Bu yüzden daha fazla çalışmam gerekiyordu. Biyografisini yazarken, çok fazla detaya girdim. O yıllarda şehir ne durumdaydı, insanlar ne giyiniyorlardı, iklim nasıldı? Bütün bunları araştırarak tarihsel bir empati kurmaya çalıştım. Onun her halini hissetmem, gözümün önünde canlandırmam gerekiyordu. Dediğiniz gibi Kafka ile yatıp Kafka ile kalktım. Ona yakışan bir biyografi olması için elimden geleni yaptım...

Haberin Devamı

Kitapta birçok yerde sizin sesinizi, duyuyoruz. Sizin inceleme sürecinize tanık oluyoruz adeta. Bu bilinçli bir kurgu muydu?
- Nedense, bir piyanistin biyografisini yazandan iyi bir piyanist olması beklenmez ama bir yazarın biyografisini yazandan iyi bir yazar olması beklenir. Ben de bu yüzden, okuyucunun, bir biyografi yazarının nasıl çalıştığını görmesi gerektiğine inandım. O yüzden de bazı noktalarda sorularımı sesli sordum, daha önce ortaya atılmış iddialarla ilgili sınırlı kaynak olduğunu dile getirdim, hangi soruları sorduğumu gösterip hangi cevaplara ulaşabildiğimi paylaştım... Sizin de söylediğiniz gibi, okurun bütün bu inceleme anına tanık olmasını istedim. Sadece benim inceleme anıma değil Kafka’nın yaşadığı her şeye de tanık olmasına çalıştım. Bu, benim hoşuma gidiyordu. Kafka’yı nasıl okuduğumu, gördüğümü, onu bulmak, ona ulaşmak için neler yaptığımı görmelerini istedim. Ancak bu şekilde ‘iyi’ bir Kafka biyografisi yazılabileceğine inandım... Okur da benimle birlikte çalışırsa tam istediğim şey olacaktı.

Haberin Devamı

Nasıl?
- Örneğin Kafka ve Felice’in otel odasında kavga edip nihai ayrılıklarını üç kaynaktan okudum. Tek tek sırasıyla alıntıları paylaşmak yerine bir mozaik oluşturup bunu aktardım. Aynı şekilde Kafka’nın vereme yakalandıktan sonra, ilk kanamaları yaşadığı, ağzında kanlarla uyandığı sabahı, sanki olayın şahidiymişim gibi anlattım. Okurun o sahneyi, gözünün önünde canlandırabilmesini istedim. Bu onu, onun yaşadıklarını, yazdıklarını anlamanın ve anlatmanın en iyi yoluydu. Tuhaf olanı, Almanya’daki üniversitelerde bu biyografiyi roman gibi olduğu için eleştirdiler. Ancak Amerika, İspanya ve başka ülkelerde de roman gibi olduğu için çok beğendiklerini söylediler.

Haberin Devamı

Peki, kendi mektuplarını ve yazdığı notları bile imha eden birisiydi Kafka. Onun biyografisini yazmak size fazladan bir sorumluluk yüklemiyor mu?
- Onun mektuplarını yakmasının sebebi özel hayatına dair bir şey bırakmak istememesindendi. Notlarını yakmasının sebebiyse mükemmeliyetçi oluşundandı. Yazdığı bir öykünün, romanın kendi düşündüğü hale gelmeden yayımlanmasını istemiyordu asla. Dahası Kafka, zaten yayımlanmak üzere yazmamıştı birçok metnini. O ‘yazmak’ üzerine inşa etmişti hayatını. Örneğin, Dava’yı ele alalım. Tamamlanmamış bir romandır ve Kafka’ya kalsaydı asla yayımlanmayacaktı. Önce Milena’ya ondan da Max Brod’a geçen yazmalar onun yazdıklarının ve hayatının bugüne gelmesini sağladı. Bu açıdan baktığımız zaman, benden önce onun yaptıklarını ortaya çıkaranlar zaten var. Bunun haricinde, aradan geçen yüz yıllık zaman içinde edebi değerleri defalarca ortaya çıkan metinler. Yani vicdanımı rahatlatabileceğim temel unsur bu. Belki o özel hayatının bilinmesini istemiyordu ama bugünden bakınca onun eserlerini daha iyi anlayabilmemiz için bu hayatı bilmeye ihtiyacımız var.

Haberin Devamı

Biyografinin önsözünde ‘Franz Kafka olmanın nasıl bir şey olduğu’ sorusunun cevabını aradığınızı söylüyorsunuz. Tamamlandığına göre, nasıl bir şey Franz Kafka olmak?
- Franz Kafka olmak ulaşılmaz bir ütopya! Realist olarak baktığımızda aynı dönemde yaşamıyoruz. Asla birkaç cümleyle, kelimeyle anlatılabilecek bir şey değil. İlk iki cildi tamamlamış bir biyografın tahmini olarak cevaplamalıyım bunu... Kafka hayatında kendini hep diğer insanlardan daha küçük hissetmiş. Kendisini açıkça ‘rahat’ hissettiği anlar çok nadir görülür. Babasının ve yetiştiği kültürün etkisiyle baskı altında hissetmiş kendini. Okuduğu okullarda Çek çocuklar, Yahudi olduğu için tükürmüşler, tartaklamışlar, şiddet görmüş yani. O anı yaşamayıp, daha önceki olayları düşünen veya sonrasını düşünerek strese giren insanlar tanıyorum. Bu, Kafka’da hep var. Onların hayatı algılayış şekli çok değişiktir ve Kafka bu algı şeklinin zirvesinde bir isim. Her gün, yaşanması gereken görevmiş gibi geliyor ve en sonunda hayatın bütünü bir çile halini alıyor. Kafka olmak dünyada çile çekmek. Kafka olmak, her günü bir görevmiş gibi geçirmek. Kafka olmak bugün birçoklarının iç bunaltıcı dediği kitaplarını anlatırken üzerinde konuşurken, bölümleri okurken kahkahalar atmak. Böyle bir şey...

/images/100/0x0/55eaff77f018fbb8f8a452e5

Sezer Duru
Kitabı okur okumaz ‘çevirmeliyim’ dedim

Bu biyografiyi çevirmeye nasıl karar verdiniz?
- Daha önceki yıllarda Stach’ın bu Kafka biyografisini yazdığını ve yayımladığını biliyordum. Uzun yıllardır biyografi edebiyatı, ilgi duyduğum bir alandı. Kafka’nın biyografisini de okur okumaz “Derhal bunu çevirmeliyim” diye düşündüm. Kitabın çevirisine katkıda bulunan Fischer Yayınevi’nin Türkiye’deki temsilcisiyim aynı zamanda ve hemen temasa geçtim. Her şeyden önce bu biyografiyi çok önemsediğimi söylemeliyim. Çünkü Kafka dünya edebiyatı kadar ‘modern’, bilhassa 1950 sonrası Türk edebiyatını çok derinden etkilemiş bir yazardır. Yani bizim için önemi büyük bir isim Kafka. Ayrıca, bunun kadar düzgün hazırlanmış bir Kafka biyografisi de dünyada yok. Haliyle, Kafka’nın adını bir kere bile duymuş herkesin okuması gereken, ‘önemli’ bir kitap olduğunu bildiğim için çevirmek istedim... İki yıl sürdü tam olarak çeviri süresi ve inanın her sayfasında Kafka’nın varlığını hissettiren bir kitap oldu.

Kitapta Kafka’nın bahsi geçen eserlerinden alıntılar var. Bunları Türkçeye daha önce çevrilmiş kitaplardan kullanmayıp, kendiniz çevirmişsiniz.
- Evet, bunu yaptım. Kafka alıntılarının yarısını çevirip, yarısını başkasından almak hem üslup hem de anlayış olarak bana uymayacaktı. Aynı zamanda kitabın bütünlüğünü bozacaktı. Elbette Kafka’yı Almancasından daha önce defalarca okumuştum. Ama çevirmemiştim. Kafka’nın Türkçede hiç yayımlanmamış kısa birkaç öyküsü var, yakın zamanda onları çevirdim ve yavaş yavaş yayına hazırlıyoruz. Açıkçasını söylemek gerekirse, Ahmet Cemal’in çevirilerini hariç tutarak, Şipal’in çevirilerine saygı duyarak söylemeliyim ki, Kafka kitaplarının baştan çevrilmesi gerekir. Mektupları eksik, güncesi çevrilmemiş! Bu biyografiyi Almanya’da gördüğümde orada edisyon kritikli tekrar baskıları gördüğümde, “Bizde niye böyle yayımlanmıyor” diye düşündüm ve kendi kendime yola çıktım bile...

Bu kitap, Kafka’ya dair neleri değiştirecek sizce?
- Kafka’yı okumadan önce, yaşadığı çağın farkında olmak lazım. İçinde bulunduğu fiziksel koşullar, sosyal koşullar, siyasi koşulları iyi bilmek lazım. Kafka modern edebiyatın kurucusu. 1900’lerin başından bugünü görmüş. Ceza sömürgesini görmüş. Öngörüleri müthiş. İnsan üzerine kurmuştur her şeyini. Baştan sona insanı anlatır o. Dahası, karakter olarak da hiçbir insanı küçük görmemiş, herkesi sevip saymış inanılmaz kibar biri. Haliyle onun metinlerini okurken, onun nasıl bir insan olduğunu, nelere üzüldüğünü, nelere sevindiğini bilmek lazım. Bu kitap bunu gösteriyor aslında. Örneğin ben kitabın çevirmeni olarak Kafka’nın birinci sınıf bir yüzücü olduğunu bilmiyordum. Sağlığına son derece dikkat eden bir insanmış. Vejetaryenliği ve yaşadığı hayat konusunda çok şey öğreniyoruz. En basitinden ifade etmem gerekirse, bugüne kadar oluşan Kafka’nın karakteri ve eserlerine dair ‘karanlık, karamsar’ ve diğer bütün önyargıları yıkacak bir kitap.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!