Kadın Romeo'lar

Güncelleme Tarihi:

Kadın Romeolar
Oluşturulma Tarihi: Mart 30, 2008 00:00

Romeo ve Juliet’in aşkını, İngiliz yazar Shakespeare’in eseri olarak biliriz. Ama kökleri İtalyan yazar Matteo Bandello’nun 1554’te yazdığı İtalya’daki gerçek bir aşk hikayesine dayanıyor. Shakespeare’e ilham veren bu hikayeden esinlenen sayısız sanatçıdan biri de Vincenzo Romani. Yazdığı librettoyu, 19. yüzyılın ünlü İtalyan opera bestecisi Vincenzo Bellini’yle paylaştı ve ortaya farklı bir Romeo ve Juliet çıktı.

Farklı zamanlarda, yazılan bu opera ile bu oyun arasında çok benzerlik var. Ama en önemli ayrımlardan biri operada Romeo’yu kadınların canlandırması. Opera dünyasında "pantolonlu rol" denilen bu durum, Bellini tarafından özellikle uygun görülmüş. Romeo’yu bir erkek sesi için yazıp tenorlara oynatmak yerine, bir mezzosoprano tarafından canlandırılmasını tercih etmiş. "Burada çok agresif, elini sürekli kana bulayan, haşin bir erkek dünyası var. Juliet ise onlardan birine değil, çok farklı bir erkeğe aşık oluyor. Bu farklılığı en iyi erkek rolüne girmiş bir kadın yorumlayabilir. Çünkü bir kadın tarafından canlandırılan rolde duruş, gövde kullanımı ve bakışlar farklı oluyor. Bu vahşi dünyadaki masumluğu daha rahat ortaya çıkarabileceğini düşünmüş olabilir" diyor Yekta Kara Bellini’nin neden böyle bir seçim yaptığını anlatırken. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde 1 Nisan’da sahnelenmeye başlayacak Romeo ve Juliet’teki Romeo’yu her ikisi de mezzosoprano olan Aylin Ateş (35) ve Nesrin Gönüldağ (28) dönüşümlü olarak canlandırıyor.

YA FETTAN BİR KADIN YA DA ERKEK OLUYORUZ

Aylin Ateş, daha önce Yarasa Opereti’nde Orlofsky’yi, Hansel ve Gratel’de Hansel’i, Hoffmann’ın Masalları’nda da Nicklausse’yi oynamıştı. Ama Romeo gibi büyük bir rolde erkek olacağını hiç düşünmemişti: "Mezzosopranoların kaderi bu sanırım. Ya Carmen gibi fettan bir kadını ya da bir erkeği canlandırmak zorunda kalabiliyoruz. Arası hiç olmuyor. Ama bu şimdiye kadar başıma ya yan rollerde ya da çocuk rollerinde gelmişti. Romeo gibi büyük bir başrolde erkek olacağım hiç aklıma gelmemişti. Romeo eli silah tutan, haşin ve aşık bir erkek. Ve Juliet’i birçok kez öpüyor. Bu da seyirci için garip bir durum tabii."

İLK BÜYÜK ROLÜNDE ERKEK OLDU

Nesrin Gönüldağ ise Aylin Ateş’e göre çok daha heyecanlı çünkü Romeo, onun İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde
/images/100/0x0/55eb38cdf018fbb8f8b349b3
(İDOB) oynadığı ilk büyük rol. 2007’de Mimar Sinan Üniversitesi Şan Bölümü’nden mezun olduktan sonra bu yıl açılan İDOB kadrosuna girebilen üç şancıdan biri oldu. Kadroya girmeyi bekleyen birçok kişiyi elemek onun için büyük bir şanstı. Bir mezzosoprano olduğu için o da bu erkek rolü için teklif götürülenlerden biri oldu. Provaların başında Juliet rolündeki arkadaşlarını bembeyaz kostümlerin içinde görünce biraz kıskandı kıskanmasına ama bu farklı deneyimden de çok memnun: "Aslında çok kadınsı biri değilimdir, ince topuklu ayakkabılarla ya da eteklerle gezmem ama yine de erkek rolü zor. Ne kadar isteseniz de kadın kimliğinden sıyrılmak çok zor. Bunun için elimden gelen her şeyi yaptım. Operadaki erkek sanatçıları özenle izledim. Bir süre sonra binada erkek gibi yürümeye başladım. Genel provalara gelen annem bile beni tanıyamamış."

Her iki sanatçı da opera sırasında aynı peruğu takıyor, aynı kıyafetleri giyiyor. Bu yüzden kimi zaman birbirlerinden ayırt etmek bile zorlaşıyor.

İDOB MÜDÜRÜ VE SANAT YÖNETMENİ DE SAHNEDE

Orijinalinde 13. yüzyılda geçen eser, Yekta Kara’nın yorumuyla 20. yüzyılın sonlarına taşınmış. Tüm olaylar sürekli birbirine saldıran, kan döken, vahşi bir mafya ortamında geçiyor. İki ana karakterin aşkı ise bunlar arasında ezilip gidiyor. Yekta Kara, bu durumu daha net ortaya çıkarabilmek için sahneyi siyah ve beyaz olmak üzere iki ayrı dünyaya bölmüş. Kullanılan kırmızı ışıklı portatif sütunlar ise masum, aşk dolu beyaz dünyayı yok eden kanı temsil ediyor. Zaten bu sütunlar Juliet’in babası rolündeki Capellio’nun sahneye girmesiyle ortaya çıkıyor. Bu arada, Capellio rolünü oynayan üç kişiden biri de İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan.

OPERANIN ASIL ADI KAPULET VE MONTEGÜ

Romani ve Bellini’nin eseri aslında Romeo & Juliet adını taşımıyor. Operanın gerçek adı I Capuletti e i Montecchi, yani iki aşığın ailelerinin (Kapulet ve Montegü) adı. Operanın konusu, Shakespeare’in yapıtının nerdeyse sonlarında yaşananlarla başlıyor. Yani iki gencin karşılaşması, aşık olması, gizlice evlenmesi, Romeo’nun düellosu vb. gibi olaylar yok. Konu, Verona’daki iki düşman ailenin iktidar savaşı üzerinde odaklanıyor. Tabii son değişmiyor, iki genç ölüyor.

Vincenzo Bellini (1801-1835), bu operayı 1830’da Venedik’teki ünlü La Fenice Tiyatrosu’nda sahnelenmek için sipariş üzerine bir buçuk ayda yazdı. İlk performansta Romeo rolünü mezzosoprano Giuditta Grisi canlandırdı. Gala Bellini için bir zafer oldu, Venedikliler operayı çok sevdi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!