Kaba olanın zarafeti

Güncelleme Tarihi:

Kaba olanın zarafeti
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2012 21:03

Bir yandan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine devam eden Kamil Fırat, bir yandan da fotoğraf çalışmalarını sürdürüyor. Bugüne dek 16 fotoğraf kitabı yayımlayan sanatçıya dair son olarak, Kosova Prizren’deki Gazi Mehmet Paşa Hamamı’nda gösterilen ‘JR’ sergisinin haberini aldık.

Haberin Devamı

Bu yıl 11’incisi düzenlenen ‘DokuFest Belgesel ve Kısa Film Festivali’ kapsamında 5 Temmuz’da açılan sergi, 650 yıllık mirasımız yağlı güreşe gönül vermiş gençlerin fotoğraflarından oluşuyor. Sanatçı, son üç yıldır Türkiye’nin değişik bölgelerinde yapılan güreşleri fotoğraflamak için Edirne, Antalya, Kocaeli, Balıkesir, İznik, İstanbul arası zikzak çizip durdu. “Yağlı güreş, zarif olanın tanımlanmış estetiği değil, kaba olanın içindeki zarafeti temsil eder” diyen Kamil Fırat’la konuştuk.

*  Yağlı güreşe merakınızı uyandıran ne oldu?
- Yağlı güreşi 1994’te yayımlanan kitabın girişinde yazdığım yazıda şöyle özetlemiştim: “Yağlanmış vücutlarda bir başka dans çıkar ortaya. Işığın dansıdır bu, güreş coştukça ışık da coşar, güreşin ritmi düştüğünde ışığı da hüzün kaplar.” O zaman bakışım tamamen form ve ışığın oyunu üzerineydi. Bugünse, yağlı güreşin ritüelleri, geleneksel boyutu, şimdiki zaman ilişkisi... gibi boyutlarını öne çıkarıyorum. Her fotoğrafçının kendi coğrafyasının ürettiği kültürlere ilgi duyması gerektiğini düşünüyorum. Yağlı güreşler de çalışılması gereken konuların başında geliyor.
*  Yeni serinin, daha önceki çalışmalarınızın bir devamı olarak, söylediği söz nedir?
- Fotoğraf benim için bir şey söylemenin ötesinde, önermeler ve teoriler öne sürmenin düzlemidir. Her çalışmamda bunu ana eksene yerleştirmeye çalışıyorum. Yağlı güreş konusu benim için böyle bir çalışma. İşin ruhunu ortaya koyarak, ‘iç geometrinin dışa vurumu üzerinden bir biçim çözümlemesi olabilir mi?’ kaygısıyla çalıştım. Geleneksel olanı, çağdaş bir dille anlatabilmek, temel amacımdı. Cümlesi nedir?... “Bir işin başarısı, onun tüm sürecine duyulan saygı ile belirlenir.”
*  Belli bir yaş grubunun altındaki güreşçilerle çalışma tercihinizin sebebi ne?
- Genç ve küçük yaştaki insanların yaptığı güreş daha samimi. Kazanmak için hesap yapılmadan, sadece güreş yaparak sonuca gitme isteği, alt gruplardaki güreşleri daha izlenir ve heyecanlı kılıyor.
*  Peki, nasıldı onlarla çalışmak?
- Güreş yapan insanların kendileri ve bedenleriyle barışık olması, fotoğraf açısından bir avantaj. Fotoğraf makinesini yönelttiğiniz neredeyse her güreşçi, duygusunun dışavurumunu, bedeni üzerinden yapıyor. Fotoğrafımın temelini de bu ‘an’lar oluşturuyor. Tüm zamanların temsili olabilecek bir poz... Agustus’un, ‘Zaman bizim bedenimiz’ cümlesi, bu anlamda hayat buluyor. Kendilerinin görünecek olması, iletişimi kolaylaştırıyor.
*  Bir de, güreşen yağlı erkek bedenlerinin değişik bir estetiği vardır. Nereden gelir o?
- Antik dönemden bu yana beden, tüm sanat yapıtlarının temelini oluşturur. Beden bu anlamda yüceltilmiş ve retorik, idealize edilmiş ve yüceltilmiş beden üzerine inşa edilmiştir. Biçime dair binlerce yıldan bugüne gelen bu düşünce, bugün de insan bedenini en çok görünen nesne haline getiriyor. Benim içinse, ‘tanımlanmış estetik’ dışında, yağlı güreşin, geleneğinden ve kültüründen kaynaklanan kendine ait bir estetiği olması, benim bu konuyu ele almamdaki en önemli ögedir. Yıllardır nesne estetiği kavramı üzerinde düşünce üretmeye çalışan biri olarak, yağlı güreşin bu boyutu çok önemlidir. Yağlı güreş, tanımlanmış olan zarif olanın estetiği değil, kaba olanın içindeki zarafetin estetiğini temsil ediyor...

Haberin Devamı

KAZANMALISIN... KAZANMALISIN...

Haberin Devamı

*  Modellerinizle hikâyeleri üzerine konuşabildiniz mi hiç?
- Konuştuğum güreşçilerin ortak paydası şuydu; neredeyse hepsi bu sporun içine doğmuş gibi. Bir aile ya da bölge geleneği bu. Diğer taraftan çok insani olan bir duyguyu belli bir yaşa kadar çok açık yaşıyorlar. Başarmak ve saygı görmekten söz ediyorum. Ne zaman ki, üst gruplara çıkılıyor, bu duygu biraz kayboluyor. Tüm güreş yapanların en büyük hayali, yağlı güreşin Kabe’si kabul edilen Kırkpınar’da başpehlivan olmaktır. Orada başpehlivan olmak demek, tarihe ismini altın harflerle yazdırmak demektir. Ve aynı zamanda maddi anlamda sınıf atlamaktır.
*  Yolculuklarınız nasıldı?
- Son üç yıldır Türkiye’nin değişik bölgelerinde yapılan güreşlere gidiyorum. Edirne, Antalya, Kocaeli, Balıkesir, İznik, İstanbul çekim yaptığım bazı yerler. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte güreş alanında olmanız gerekir. Yaz aylarının sıcaklığı ve ışığın sertliği dışında pek problem yaşamadım.
*  Her şeyin olduğu gibi, yağlı güreşin de ticari boyutu önem kazandı. Bu değişim beraberinde neleri getirecek sizce?
- Eskinin sonucu şandı, şöhretti. Bugünse maddi dünyanın değerleri ödül olarak veriliyor. Ödüller somutlaştıkça, rakama dönüştükçe, yağlı güreşin geleneğinde yer alan ‘rakibine, yaptığın işe saygı göster ki saygı görebilesin’ düşüncesi, aşınıyor. “Kazanmalısın... Kazanmalısın...” Ama bu durum işin ruhunu yok ediyor. Aslında yağlı güreşte tabii ki galip gelmek önemlidir. Ama daha önemlisi, kıspet giyip, o çayırda olmaktır. Yağlı güreşlerde süre sınırlaması getirilmesi, puanlamaya gidilmesi işin ruhuna uygun mu diye düşünüyorum. Geleneksel bir spor nasıl çağdaş olabilir ki? Bir ara Paris’e güreşçiler götürülmüştü ve sahneye çıkarılmışlardı. Çağdaşlaşmak bu olmasa gerek...

YETMEZ Mİ?

Haberin Devamı

Antalya Elmalı’daki yağlı güreşlerde çekim yaparken, genç çocuklardan biri, “Abi, benim fotoğrafımı da çeksene” dedi. Arkadaşından ne farkın var ki, diye sordum. Beni şöyle yanıtladı: “Onun adı Kadir, benim ki Mehmet... Yetmez mi?”

BİZİM TOPRAKLARIN ŞÖVALYELERİ

Her toplum kendi varoluş ögelerini oluşturur. Bu oluşturma zaman ve mekâna göre değişiklikler gösteriyor. Yaşadığımız coğrafyanın varoluşlarından birini ‘güçlü olmak’ oluşturur. Gücün, kuvvetin gösterileceği konulardan biri de güreştir. Karşındakini yenmek önemlidir. Yaşadığı topluluk içinde farklılık yaratabilmek için de spor iyi bir alandır. Batı nasıl ki, şövalye geleneğini bir yaşam biçimine dönüştürdüyse, bizim topraklarımızın şövalyeleri de yağlı güreşçilerdir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!