İstanbul prenslerin gazetesinde

Güncelleme Tarihi:

İstanbul prenslerin gazetesinde
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 2010 00:00

Kafer, Avrupa’nın jet sosyetesine ve asillerine dağıtılan özel bir gazete. İki ayda bir dünyanın bir kentini lüks yüzüyle tanıtan gazetenin eylül sayısı İstanbul’a ayrıldı. Böylece Avrupa’nın lüks düşkünü seçkinleri İstanbul’un A plus mekanlarını tanıyacak. Çok yakında İstanbul restoran ve barlarında Avrupalı prensleri ya da dünya devi şirketlerin CEO’larını görürseniz şaşırmayın

Haberin Devamı

Kafer, Münih merkezli 75 yaşında bir yemek dağıtım şirketi ama herhangi bir yemek dağıtım firması değil. Müşterileri Avrupa’nın jet sosyetesi. Yani diyelim ki Danimarka Prensi ya da BMW’nin CEO’su bir davet verecek... Başvurduğu firma Kafer oluyor. Firma 10 yıldır kendi özel gazetesini çıkarıyor. Gazete yalnızca belirli kişilerin adresine postalanıyor. 80 bin abonesi var. İki ayda bir çıkan gazetenin formatı, lüks eğlence alanları, restoranları ve kafeleri tanıtmak üzerine kurulu. Her sayısında başka bir şehir işleniyor.
Gazetenin eylül ayı sayısı için seçtiği şehir İstanbul. 1 Eylül’de dağıtılacak yayının yöneticisi Carmen Schörgburger, İstanbul’a geldi; Topaz, Cezayir, X Restoran, Reina, Suada, Les Ottomans, Four Seasons, Mia Mensa gibi pek çok lüks yeri gezdi. Schörghuber’in favorileri, yerinin kolaylığı ve sadeliğiyle Cezayir, güzel manzarası ve atmosferiyle Swissotel’in kafesi ve çikolatalı suflesiyle Masa Restoran olmuş: “Gazetede tarihi noktaları yazmıyoruz, çünkü bir turizm kitabıyla bile bu bilgilere ulaşmak mümkün. Bizim hedefimiz, A plus müşterinin yurtdışında seyahat ederken de, alıştığı ve aradığı tarzı nerelerde ve nasıl bulabileceğini göstermek.”
Kafer’in bu sayısında İstanbul’u tanıtma fikri Münih’te yaşayan Türk komünitesindeki değişimden çıkmış. Schörghuber, “Münih’te tren istasyonunun hemen yanıbaşında Türk mahallesi var. Türk mahallesine eskiden Türklerden başka hiç kimse gitmezdi. Ne var ki Almanya’da doğmuş olan Türklerle birlikte mahallenin çehresi değişti. Mekanları modern konseptlerle döşediler, orijinal müzikler çalmaya başladılar. Artık mahallede Türk kahvesi sadece Türkler için değil, farklı tatlara düşkün Almanlara da pişiriliyor” diyor.
TÜRKİYE’NİN SORUNU YANLIŞ TANITIM
Türkiye’ye gelen Avrupalı turistler çoğunlukla her şey dahil otellere geliyorlar ve otellerinden dışarı adım bile atmadan Türkiye’den ayrılıyorlar. Carmen Sehörghuber bunun nedeninin Avrupa sosyetesinin Türkiye’nin lüks yüzünü hiç bilmemesi olduğunu söylüyor: “Türkiye denince tek akla gelen yer Antalya. Parası olan Almanlar Antalya’da bir golf oteline gelip bütün gün boyunca golf oynuyor, çünkü başka neler yapabileceklerini bilmiyorlar. Ben ilk kez İstanbul’a geldim ve gerçekten inanamadım. İstanbul son derece lüks, modern, yüksek zevklere hitap eden bir şehir. Yüksek zevklere hitap eden noktalar var. Ancak bu noktalar Avrupa’ya tanıtılmıyor. Bence Türkiye’nin sorunu yanlış halkla ilişkiler ve tanıtım.”
Jet sosyetenin tek ilgi alanı yeme-içme ve eğlence değil. A plus turist bir kente geldiği zaman elbette alışveriş de yapmak istiyor: “Kanyon, İstinye Park ya da Nişantaşı’ndaki lüks mağazalar Arap turistlerin ilgi odağı olsa da, bu tür mağazalar Avrupalı için o kadar da çekici değil. Ama haute couture çalışan Türk tasarımcılar Avrupa sosyetesinin ilgi alanına girebilir” diyor Schörghuber. Bu nedenle gazetenin sayfalarında tasarımcı Canan Yaka’ya da yer verilerek Yaka’nın kişiye özel tasarım ve dikimlerini tavsiye ediyor...


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!