İstanbul’la Bizans’ın alakası yok İstanbul tarih değil bugündür

Güncelleme Tarihi:

İstanbul’la Bizans’ın alakası yok İstanbul tarih değil bugündür
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2010 00:00

Karl Lagerfeld yüzlerce sebep nedeniyle, benim için özel bir adam. Bundan tam üç yıl önce izlediğim bir Chanel defilesinden sonra yanına yaklaşabilmek için 40 takla atmıştım da olmamıştı. Kafama üç televizyon kamarası yedikten sonra kendimi onunla aynı fotoğraf karesine sokabilmeyi başarmıştım. Hala inanamıyorum ama geçen hafta Kral Karl’la on dakika da olsa özel röportaj yapabilmek için Paris’e gittim. Chanel’in 2011 Pre-Fall koleksiyonunun ismi ‘Paris-Byzance’. Karl Lagerfeld ilhamını Bizans’tan almış. Ama konunun İstanbul’la alakası olmadığını söylüyor: “İstanbul, Bizans gibi tarih değildir. Dünü değil, bugünü simgeler. Belki önümüzdeki sezon farklı bir İstanbul koleksiyonu yapabilirim.”

Neden bu koleksiyonun adı İstanbul değil de Bizans?
- İstanbul ile Bizans’ın bir alakası yok çünkü. İstanbul Bizans’a ait değildi. İstanbul farklı bir imparatorluk olan Osmanlı’nın bir şehriydi. Bizans başka bir imparatorluktu. Belki önümüzdeki sezon farklı bir İstanbul koleksiyonu yapabilirim. Ve bu koleksiyon tamamen Osmanlı’ya ait Topkapı Sarayı gibi öğeleri içerebilir. Bu koleksiyonunun da Bizans’la hiçbir ilgisi olmayacak tabii. Bu koleksiyonda sadece Bizans’tan gelen bir ilham var.

Peki siz neden durup dururken Bizans’tan ilham aldınız?
- Çünkü Bizans tarihinden geriye çok az şey kaldı. Bizans iki kültürün arasındaydı. İnsanlar Bizans’ın gerçek tarihi hakkında çok az bilgiye sahip. Bizans hakkında sevdiğim bir başka şey ise İmparatoriçe Teodora. Ona hayranım. Çok etkili bir imparatoriçeydi.
/images/100/0x0/55eae20af018fbb8f89cc93d


İstanbul size neler düşündürüyor?
- Benim için tarihi değil günümüzü yansıtıyor. Bugünü simgeliyor İstanbul. Hala fokur fokur kaynıyor, yaşıyor, asla ölü bir kültür değil. İstanbul’a gittiğiniz zaman 19. yüzyıl etkisini çok ciddi anlamda hissedersiniz. Saraylar, mobilyalar ve büyük avizelere baktığınız zaman 19. yüzyılın zenginliğini fark edersiniz. Orada hissettiğiniz Doğu kültürüyle Avrupa’nın birlikteliğidir. Bu tüm dünyada çok ender görünen bir şey.

Peki Paris ve Bizans arasında nasıl bir ortak nokta var size göre?
- Chanel zaman zaman farklı kültürlerden ilham alır. Coco Chanel’in 1920’de piyasaya çıkardığı ilk mücevher koleksiyonu için Bizans’tan ilham aldığını biliyor muydunuz? Bu kez ben Bizans bugün var olsaydı nasıl olurdu, diye düşündüm. Ama Chanel ile Bizans’ın şöyle bir ortak noktası da var: Coco Chanel kabarelerden modanın imparatoriçeliğine yükseldi. Bizans’ta da tıpkı onun gibi çok güçlü bir imparatoriçe vardı. İkisi de kadının nasıl başarılı ve güçlü olabileceğinin kanıtı. Bizans’ta da kadın önceleri bu kadar güçlü değildi.

TÜRKİYE’YE GELMEM İÇİN PROFESYONEL BİR SEBEP ŞART

Bu koleksiyon için seyahat ettiniz mi?

Evet, İtalya, Batı Roma’ya Ravenna’ya gittim. Oradaki mozaiklerin renkleri, Teodora’nın ünlü mozaiği koleksiyona rehber oldu. O mozaiklerde Chanel şıklığını gördüm.
/images/100/0x0/55eae20af018fbb8f89cc93f


Hiç Türkiye’ye geldiniz mi?
- Hayır. Hiç gelmedim. Ben sadece profesyonel olarak ilgilendiğim yerlere giderim. Gelmem için profesyonel bir sebep olması şart. Yoksa ben turist değilim.

Türk arkadaşınız var mı?
- Hayır ama Türkiye’de uzun yıllar yaşamış arkadaşlarım var. Türkçe bana çok farklı bir dil gibi geliyor. Bu kültürle çok fazla yakınlığımın olmamasının nedeni sanırım dili.

Kendiniz için ne kadar vakit ayırıyorsunuz?
- Hiç. Ben çalışmak için yaşıyorum.

HER ŞEY ALTIN RENGİ

Chanel pek çok zanaatkarı kanatları altına aldı ve onların bilgi birikimlerini korumayı görev edindi. Bunlar arasında Desrues’in mücevher atölyesi, Lemarie’nin tüy uzmanlığı, Lesage’ın nakış birikimi, Massaro’nun ayakkabı profesyonelliği, Goossens’ın altın işçiliği ve Guillet’in çiçek aksesuvarları uzmanlığı var... Karl Lagerfeld bu zanaatkarlar için ilk koleksiyonu 2002’de yaptı. Bu izlediğimiz Paris-Bizans koleksiyonu dokuzuncu defile. Usta eller tarafından tamamen elde üretilen işlenen koleksiyon bir mücevher değeri taşıyor.
Bakın koleksiyonda neler öne çıkıyor: Parlak renkler antika altınlarla, mineral maviler, derin morlarla yeşillerle buluşuyor. Kaftanlar, tunikler rafine yuvarlak hatlar ve drapelerin yardımıyla yeniden yorumlanıyor. Asimetrik kesimler, arkadan derin yırtmaçlar sık kullanılmış. Altın rengi en baskın ton. Kadife, kaşmir, şifon, saten, deri, ipek ve tüvit gibi kumaşların Bizans yorumlarını görüyoruz. Kare cam boncuklarla bezeli kemerler ve mücevheri görünce ister istemez herkesin gözünde Teodora canlanıyor.
Bacaklarda geometrik desenli ve parlak uzun çoraplar var. Sandaletler mücevhere dönüşmüş. Dar ve uzun çizmelerin canlı renkleri ve boncukları dikkat çekiyor. Lagerfeld bu koleksiyon için, “İlham kopyalamak değildir ama bizi yeni bir yerlere götüren başlangıç noktasıdır” diyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!