İnançla AB’ye yürürseniz Avrupa halkına da umut verecek Krize rağmen Türkiye bizi istiyor diyeceksin

Güncelleme Tarihi:

İnançla AB’ye yürürseniz Avrupa halkına da umut verecek Krize rağmen Türkiye bizi istiyor diyeceksin
Oluşturulma Tarihi: Haziran 26, 2005 00:25

Parlamentodaki odasına girer girmez gözüm duvardaki savaş tablosuna takılıyor. Yorgos Papandreu hemen fark ediyor, ‘Her yerde Türklerle Yunanlıları savaşırken gösteren tablolar var’ diye yakınıyor. Dışişleri koltuğuna oturduğu zaman da odasında benzer bir tabloyla karşılaştığını anlatıyor.

‘Onun yerine güvercinli bir tablo koymuştum. Bunu da kaldıracağım. Duvarımda güvercinler görmek istiyorum’ diyor. Papandreu’yla zaman tünelinde bir yolculuk yapmak için buluşuyoruz. Aslında bu bir veda buluşması. Acısıyla tatlısıyla 10 yıl süren Atina yolculuğumu bir dostla söyleşiyle noktalamak istedim. Bu Papandreu’dan başkası olabilir miydi?

Papandreu’yu Atina’da birçoklarının bana selam bile vermeye çekindiği günlerde tanıdım. Eğitim Bakanı’ydı. Başbakan olan babası Andreas Papandreu’nun gölgesinde kalmıştı.

Aradan 10 yıl geçti. O günden bu yana köprülerin altından çok sular aktı.

10 yılda neler yaşamadık ki?

Ege’ye çöken savaş bulutları... Kenya’daki Yunan Büyükelçiliği’nde saklanan Abdullah Öcalan... Öcalan’ın yakalanışı ve yasa boğulan Yunan halkı...Ve iki ulusu acılara boğan depremler... O günler gerçekten zordu. Ama krizlerin içinden doğdu Yorgos Papandreu.

Papandreu şimdi Pasok’un kaptan köşkünde oturuyor. Babasının mirası olan sosyalist hareketi değiştirmeye çalışıyor. Ama ne değişim kolay ne de liderlik!..

Papandreu, Yunan siyaset dünyasının alışık olmadığı bir lider. Gece yarısı diskolara gidip gençlerle buluşan, parti kongresinde delegelerle birlikte salonu temizleyen bir lider. Onu, masaya yumruk vuramıyor, diye eleştirenler çok fazla. Liderlik koltuğunda fazla oturamayacak diyenler bile var. Ama sanki bir şey unutulmuş gibi. Papandreu, en zor dönemde tabuların üstüne yürüyen bir siyasetçi. Savaşın acılarını silemeyen iki halkı yeniden barıştıran bir lider. Hem de masaya yumruğunu vurmadan... Papandreu’yla bir saate yakın konuştuk. Üslubu her zamanki gibi yumuşaktı. Farklı olan siyaset anlayışını anlattı bu kez. Siyasette ilkelerden söz etti.

Papandreu için siyaset bir değişim sanatı. O, değişen dünyada değişimden korkmamaktan yana.

Ben sadece politikada olmak için değil, değişim için varolmam gerektiğine inanıyorum’ diyor Papandreu. ‘Anlamsız büyük laflar etmek istemiyorum. Önemli olan adım atmak.’

Aslında Papandreu en büyük değişimi Türkiye politikasında yaptı. Onu lider yapan da bu değişim politikası oldu. Kuşkusuz değişim bir gecede olmadı. Yıllar sürdü. Bu yüzden veda buluşmamızda, tarihin sayfalarını geriye çevirdik. Barış politikasını oluşturan dönüm noktalarını konuştuk.

KIBRIS KADERİMİZİ DEĞİŞTİRDİ

15 Temmuz 1974...

Yorgos Papandreu 22 yaşında.

Yunanistan’daki Albaylar Cuntası’nın Kıbrıs’ı ilhak etmek için Başpiskopos Makarios’u devirmesinin ardından Türk ordusunun Kıbrıs’a çıktığı sabah. Papandreu ailesi Kanada’da sürgünde. Baba Andreas, cuntaya karşı direnişin sembollerinden biri. Yorgos ise İsveç’te okuyor..

O günleri şöyle anlatıyor:

1960’larda Kıbrıs’la büyükbabam uğraştı. 1974’te ise Kıbrıs, Yunanistan’daki askeri cuntanın sonu oldu. Kıbrıs hem Yunanistan hem de Pasok için dönüm noktasıdır. Kıbrıs bizim kaderimize damgasını vurdu. Kıbrıs ve Türk-Yunan sorunlarının çözümü partimizin kalbi oldu.

Yıl 1987... Türk Sismik-1 araştırma gemisi Ege’de. Kıta sahanlığı sorunu patlıyor. Andreas Papandreu ve Turgut Özal Başbakan. Yorgos Papandreu ise 35 yaşında. Yunan ve Türk savaş uçakları Ege semalarında ölümle dans ediyor. Savaş gemileri, namlularını birbirine çevirmiş bekliyorlar.

Babam başbakandı. Bütün görüşmeleri yakından izledim. Savaşı atlattık ve babam Davos’ta Özal’la buluştu. O zaman iki tarafta da siyasi irade olduğunu gördüm ama devam edemedik. Yunan iç siyasetinde değişiklik oldu. Miçotakis, momentumu sürdüremedi. Atmaya çalıştıkları adım kesildi. Bu olay bana ders oldu. Bana sürekli bir siyasi iradenin gerekli olduğunu gösterdi.

Başka bir dönüm noktası ise Öcalan’ın Kenya’da yakalandığı gece.

Yorgos Papandreu 47 yaşında.

ÖCALAN’IN YAKALANDIĞI GECE

O gün Avusturya Başbakanı’nın odasındaydım. CNN’de olayları birlikte izledik. Kürtler, Avrupa’nın birçok başkentinde Yunan büyükelçiliklerini işgal ettiler. İşte o gün artık ileriye doğru adım atmamız gerektiğine inandım. Değişiklik yapmalıydık. Önce krizi aştık. Sonra ilişkilerde yolu açmak için bir fırsat yakalamak gerekiyordu. Bu fırsat da kısa sürede önüme çıktı.

Kafasında iyice şekillenen barış politikasını anlatırken Papandreu hálá heyecanlı:

Tarihin esiri olamazdık. Olamayız. Hep buna inandım. Geçmişimizi değiştiremeyiz. Geçmişte yaralar var ama geçmişten ders alıp güzel bir gelecek inşa edebiliriz. Değişen ve küreselleşen dünyaya ya aktif olup katılarak ileriye gideceksiniz ya da zemin kaybedip marjinalleşeceksiniz. Türkiye ve Yunanistan köşede kalıyordu. Bir yol bulup işbirliği yaparsak sadece bölgede değil dünyada da aktif olacağımıza inandım. Bu vizyonumu şekillendiren Avrupa Birliği oldu. Çünkü AB içinde olaylara aynı birliğin eşit üyeleri olarak bakma imkanımız olacak. Farklı geleneklerimiz olsa da aynı temel değerleri paylaşacağız. Bu adımı atmak gerekiyordu.

Ama o günlerde bu adımı atmanın ne kadar zor olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Başaramasaydı ‘vatan haini’ ilan edilebilirdi. Peki böyle ağır bir damgayı yemekten korkmadı mı?

Siyasette risk almanın ülkeme karşı bir sorumluluk olduğuna inandım. Ülkemin geleceğine hizmet ettim. Yunanistan’ın geleceği Türkiye’yle istikrarlı ilişkiler kurmamıza bağlı. Şanslıydım. Çünkü karşı tarafta İsmail (Cem) gibi bir dostu buldum. Siyasi korkuları aşıp iki ülkenin de sonuçta kazançlı çıkacağı yolları bulmamız gerekiyor. Risk aldım ve almaya devam edeceğim. Çünkü siyasetin yeni yollar açma ve değişim sanatı olduğuna inanıyorum.

İSMAİL’İ ARADIM

Öcalan krizinden sonra Papandreu’nun beklediği ilk fırsat çıkıyor.

Kosova Savaşı... Papandreu şöyle anlatıyor:

O günlerde Kosova yüzünden Türk- Yunan savaşı çıkmasından korkuluyordu. Yeni bir kriz ortamına sürükleniyorduk. Bu krizden fırsat yaratabilirdik. Hemen İsmail Cem’i aradım. Kosova için savaşacak mıyız, diye sordum. O da tabii ki hayır dedi. Bu ilk işbirliğimizdi böylece başladık.

Ve 1999... Helsinki’de Türkiye’nin AB’ye adaylığının ilan edildiği gün. Sabaha karşı...

Papandreu yine o tarihi ana dönüyor:

Karar açıklandı. İsmail’e gittim. Kavafis’in şiir kitabını hediye ettim. Kitapta İthaka’ya Yolculuk şiiri vardı. Şiir İthaka’ya uzun ve maceralı bir yolculuğu anlatır. Yolculukta birçok zorluktan geçersiniz ama yolda o kadar çok şey öğrenirsiniz ki, yaptığınız yolculuğa değer. Zenginleşeceksiniz.

Peki Papandreu’nun Türkiye’ye barış eli uzatırken temel ilkesi neydi? Şöyle diyor:

Aramızda mutlaka güven oluşturmalıyız. Güveni ise ancak dürüst ve samimi davranarak oluşturabiliriz. Ben gerçekleri saklamaya çalışmadım. Sorunları ve duygularımızı gizlemedim. Bu dürüst yaklaşımla ilişkilerde de dürüst bir değişim arzusu olduğunu göstermeye çalıştım. Bu stratejide elimizdeki en önemli araç AB. AB içinde yakın işbirliği yapmalıyız. Kuzey Avrupa’dan gelen birisi Türk toplumunun hassasiyetlerini, sorunlarını bizim kadar anlayamaz.

Ya Fransa ve Hollanda’nın yeni Avrupa Anayasası’na, hayır demesi? Koşullar değişti mi? Türkiye’nin üyelik hedefi, başarısızlığa mahkum hale mi geliyor? Papandreu, ‘Hayır’ diyor. Ve farklı bir bakış getiriyor:

Avrupa hem ekonomik açıdan hem de müesseseleriyle bir krizden geçiyor. Şu anda genişlemeden korkuluyor ama ileride durum değişecek. İnen eğri yine yükselecek. Eğer yürümeye devam ederseniz, Avrupalılar için bir umut olacaksınız. Krize rağmen Türkiye bizi istiyor diyecekler. Avrupa yolu sizin İthaka’ya yolculuğunuz olacak.

Evet Papandreu ‘nun elindeki zeytin dalı düşmemiş. Hayallerini hálá beyaz güvercinler süslüyor. Kendinizi başarılı hissediyor musunuz, diye soruyorum.

Sorunları çözemedik ama İsmail’le yine de başardığımızı düşünüyorum. Çünkü politika sürüyor.

Sürüyor ama nasıl? Başbakan Kostas Karamanlis’i bir Türk gazeteciye şikayet etmek istemediği belli ama burukluğunu da gizlemiyor. Çünkü Karamanlis’in Kıbrıs ve Ege’de frene bastığı kanısında... ‘Sorunları çözmek için nesillerin geçmesini bekleyemeyiz. Ben başbakan olsaydım yeni adımlar atardım’ diyor.

Papandreu 2 yıl sonra başbakan olabilecek mi?

Bilinmez ama Papandreu şimdi 53 yaşında.

Ve bu kez, ‘Megalo Allagi’ (büyük değişim) diye ısrar ediyor...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!