İlk gün sendromu

Güncelleme Tarihi:

İlk gün sendromu
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2002 15:02

Okul fobisi ya da 'ilk gün sendromu' dönemi yaklaşıyor. Okulların açılmasıyla beraber birçok minik okula gitmeyi reddedecek, ailesinden ayrılmak istemeyecek. Psikiyatr Doç. Dr. Murat Güvençer, ilk gün sendromu için alınabilecek önlemleri ve yapılması gerekenleri anlattı.

Okulların açılmasına bir hafta kala, okula yeni başlayacak miniklerin korkuları da başladı. Bazı öğrenciler, okula gitmeyi şiddetle reddediyor, öfke, ağlama ve hırçınlık nöbetleri geçiriyor. Psikiyatr Doç. Dr. Murat Güvençer, okul fobisi, ilk gün sendromu ya da okul korkusu adını taşıyan hastalığın, genellikle aşırı kollanan çocuklarda gözlendiğini söylüyor. Çocukların çok fazla üzerine düşülmemesi gerektiğini belirten Güvençer, onlara ‘‘Hayat senin hayatın, okul senin okulun‘‘ mesajının verilmesi gerektiğini vurguluyor. Güvençer, okul korkusunun nedenleri ve tedavisi konusunda şunları söylüyor:

‘‘Okul korkusu, okul fobisi bir hastalık tablosu. Burada söz konusu bir hastalık var. Okul fobisi, okul başlangıcında sıklıkla görülür. Okula başlamış bir çocuk bir yıl, altı ay iyi gider, sonra şiddetle okulu reddeder. Çocuk öfke ve ağlama nöbetleri geçirir, hırçınlaşır. Okula götürülmesi zor olur, hatta imkansızlaşır. Bu hastalık, genellikle çok kollanan çocuklarda gözlenir. Sıkıntıya tahammülleri azdır. Okul fobisini, aşırı yardım görmüş, bütün işleri kendisinin yerine ailesi tarafından halledilmiş, el bebek gül bebek büyütülmüş çocuklarda görüyoruz.

Korkuyu tetikleyen aile hayatında çocuğu paniğe sevkedilecek bir olay oluyor. En sık rastlanan durum da anne baba kavga ediyor. Anne ‘‘bıktım usandım, gençliğim harap oldu, hepimizden nefret ediyorum’’ diyor. Çocuk, o andan itibaren evden ayrılmak istemiyor. Anneye inanıyor. Bu tür korkularla çocuk evde kalmak ister.‘‘

Okul fobisinin, 'ilk gün sendromu' olarak da tanımlandığını kaydeden Güvençer, bu sendromun özellikle Türk aile sisteminde çok sık görüldüğünü belirtiyor: ‘‘Çocuklarımızı çok kolluyoruz, kendi başlarına iş yapmasına izin vermiyor, günlük bakımlarını bile biz yapıyoruz. Çocuk, izole, korumalı ortamlarda büyümüş, yuvaya gitmemişse, birden bire yalnız kalacağı toplumun içine koyuyoruz. Çocuk özgüvensiz ve tehlike içinde hissediyor kendini. Korumalı ortama dönmek istiyor, ayrılmak istemiyor, anneyi babayı bırakamıyor. O zaman da ilk gün sendromu yaşıyor.‘‘

Güvençer, ‘‘Çözüm için, kısa vadeli, radikal davranmalı, iyi açıklama yapmalı. Kararlı bir tarzda ses tonu ve yüz ifadesi ile okula başladığını anlatmalı. Bu alenen yapılmalı‘‘ diyor:

‘‘Ebeveynlerin, okulda kalmayı reddeden çocuklarına, 'Sen istesen de istemesen de senin yaşındakiler okula giderler, sen burada kalacaksın, akşam seni almaya geleceğiz' diyerek, bağırlarına taş basıp derhal oradan ayrılmaları gerekiyor. Tepkiye pabuç bırakılırsa davranış uzar. Anne-babaya kalmaları söylendiğinde iş daha da uzuyor. Radikal çözüm en iyi çözüm.‘‘

Güvençer’den öneriler

Çocuk, 18 aylık olunca yemek yeme işlevini yerine getirmeli. Zorlanmamalı, isterse yer istemezse yemez. Hiç karışılmamalı.

İki yaşına gelince giyinip, soyunmasını hemen hemen tamamlamalı.

Üç yaş dönüm noktasıdır. Her işini kendisi yapabilir. Bütün günlük hayatı ona devredilmeli. Banyosunu, tuvalet işlevini kendisi yapmalı.

Çocuğa hep şu mesaj verilmeli: Hayat senin hayatın, okul senin okulun. Çalışırsan tebrik ederiz, sonucunu sen yaşayacaksın.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!