İKSV’nin kadınları

Güncelleme Tarihi:

İKSV’nin kadınları
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2012 00:00

İstanbul’da 40 yıldır hiç durmadan işleyen bir vakıf var: İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV). Üstelik sanatın pek çok dalında üst düzey işler ortaya koyuyor: Film, tiyatro, müzik ve caz festivalleri, İstanbul Bienali ile Tasarım Bienali. Hepsinde birbirinden önemli dünyaca ünlü sanatçılarla buluşuyoruz. Ve onların buraya gelmesini sağlayan bu festivallerin başında hep kadınlar var. Bu altı kadın, İstanbul’un kültür sanat yaşamını ayakta tutuyor

Haberin Devamı

Her şey bedava sinema için başladı
AZİZE TAN (40) / FİLM FESTİVALİ

Teyzemle Emek ve İnci sinemasında filmleri izlediğimde festivalin adı henüz ‘Sinema Günleri’ydi. Öğrenci harçlığıyla festivale gitmek zordu. Bedava film izlemek, üstüne de para kazanmak için Boğaziçi Üniversitesi’nde Mütercim Tercümanlık’ta okurken altyazı çevirmenliğine başvurdum. İlk yıl kabul edilmedim, ikinci yıl başladım. 1992’de.

ÖRÜMCEK ADAM GİBİYİZ

Ekipte kadınların çok olması, işlerin daha ince elenip sık dokunmasını ve sorunlar karşısında pratik çözümler üretilmesini sağlıyor. Erkeklerle de uyum içindeyiz ama kadınların sezgileri daha güçlü. Örümcek adam gibi, bizde çıkabilecek sorunlarla ilgili alarmlar erken çalıyor.
Toplantılarda da kadınlar çok. Konudan sapıldığı, elbise ya da saç biçimiyle ilgili yorumlar yapılıp tavsiyeler verildiği oluyor. Ama herkes yoğun, asıl amaç toplantıyı erken bitirmek. Erkeklerse, kadınlarla çalışmayı zor buluyor. Ruh halimizin çok değişken olduğunu ve toplantılarda sesimizin çok çıktığını düşünüyorlar.
Ergenliğimde sivilcem yoktu. 35’imden sonra çıktı. Festival yaklaştığı zaman uykusuzluk da çok oluyor. Mesela; festival başlamış ama biz açılışın o gece olduğunu unutmuşuz ve hiçbir şey hazır değilmiş gibi rüyalar görüyorum. Acayip bir saatte uyanıp e-posta ya da SMS atmışlığım çok.

Haberin Devamı

SANATÇI İSTEKLERİ BİTMİYOR

Görüntü yönetmeni Christopher Doyle, sinema dersi öncesi mutlaka soğuk bira olmasını istemişti. Hatta odamda küçük kırmızı buzdolabı vardı, onu doldurup götürecektik. Gelip de biraların henüz hazır olmadığını görünce, “Bira yoksa ben de yokum” dedi. Rahmetli Ken Russell geldiğinde geceyarısı The Marmara’daki bütün odaları tek tek gezip yine kendisi için ayırdığımız ilk odada kalmaya karar vermişti. İki saatten fazla gezmiştik. Kimi özel uçakla gelmek istiyor, kimi çocuğuna bakıcı istiyor. Hepsi farklı. Ama genelde hepsi bir daha gelmek istiyor.
En kâbus yılım, İzlanda’da Volkan’ın patladığı 2010’du. Kapanış törenini yaptık, volkan yüzünden Avrupa’daki tüm havaalanları kapandı. Pazar günü rahat edip filme giderim derken 300’e yakın konuğu ne yapacağımızı düşünmeye başladık. Oteller dolu, bazıları gecelemeleri uzatmaya yanaşmadı. Herkes evine gitmek istiyor. Festivale gelen bir grup Alman hemen organize olup bir otobüs kiraladı ve 57 saatte Almanya’ya döndü.
Festivalin ertesi günü büyük bir boşluk duygusu oluyor, bazen festivalin son ya da ertesi günü ekipçe sinemaya gidiyoruz. Zevk için film izlemek iyi geliyor.

Haberin Devamı

Festival uykusuzluk ve karın ağrısı demek
DİKMEN GÜRÜN / TİYATRO FESTİVALİ

Beşinci yılından bu yana buradayım. Tiyatro festivali zor. Bir yandan kentimizdeki yapısal sorunlarla uğraşıyor, öte yandan her gün en az dört mekânda perde açıyoruz. Dekorlar kuruluyor, sökülüyor. Sürekli bir trafik var. En ufak bir aksama her şeyi olumsuz yönde etkileyebilir. O nedenle uykusuz kalmamak, karın ağrısı çekmemek imkansız.

KEVIN SPACEY İÇİMİZİ BAYILTTI

Sanatçıların o kadar ilginç halleri ve istekleri oluyor ki... Robert Wilson’un antikacıları dolaşma merakı mesela... Ya da Kevin Spacey! Onda, garip bir ‘star’ sendromu vardı. Fotoğraf çektirmez, onu yapmaz, bunu yapmaz... Hepimizin içini bayılttı. Ama tüm festivallere baktığımda en zoru 2001’di. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle Tiyatro Festivali’ni başlamasına iki ay kala iptal etmek zorunda kaldık. Hiç unutamam yaşadığımız o kâbusu.

Haberin Devamı

İşten sonra haydi kızlar dışarı
YEŞİM GÜRER OYMAK (41) / MÜZİK FESTİVALİ

İKSV ile ilk iş ilişkim vakfa TRT için ‘Festivalde Dün, Bugün, Yarın’ programını yaparken başladı. Resmen girişimse 2006’dır. Altı yıl İş Sanat’ta direktör olarak çalıştıktan sonra bir gün Ahmet Erenli aradı, festival direktörlüğünden ayrılacağını söyleyip yerine geçmemi teklif etti. Hemen kabul ettim.
Toplantılarımız pek çok zaman çığlık çığlığa geçiyor. Kapıdan çıkınca her şeyi unutuyoruz. En sevdiğimiz şeyse, spontane gelişen ‘girls night out’lar yani kız kıza eğlenmece. Organizatör ruhluyum, vazgeçemiyorum. Her yıl yakın arkadaşlarım için Avrupa’da bir ülkeye detaylı bir müzik seyahati düzenliyorum. Ama bizim festivalin organizasyon döneminde yemeden içmeden kesiliyorum. Yine de çok şikayetçi değilim; yaz öncesi biraz kilo vermiş oluyorum.

Haberin Devamı

GHEORGHIU CANIMDAN BEZDİRDİ

Müzik Festivali’ne gelen sanatçıların çok fazla özel istekleri ya da kaprisleri olmaz. Ama 2007’de soprano Angela Gheorghiu’nun bitmek tükenmek bilmeyen kaprisleri, canımdan bezdirmişti. Festival bitince kendimi boşlukta hissediyorum. Yine de 24 saat geçmeden severek gelecek yılların programına dalıyorum.

Kulis görevlisinden direktörlüğe
PELİN OPCIN (36) / CAZ FESTİVALİ

Boğaziçi Üniversitesi’nden arkadaşım İKSV’de kulis görevlisiydi. Yaz okulunda ders bitiminde, aynı otobüsle o işinin başına giderdi, ben kapıdaki izleyici kuyruğuna... “Sen de çalışmak için başvurmalısın” diyerek bana cesaret verdi. O gün bugündür İKSV’deyim. Yedi yıldır da İstanbul Caz Festivali’nin başında...
Kadınların en önemli özelliği ‘multi-tasking’ olmaları, yani aynı anda birçok işi yapabilmeleri. Bizim işi yapabilmek için en gerekli özellik bu. Problem çözme yeteneği, pratiklik ve de sanat söz konusu olduğu için, altıncı his ve duygular da devreye girince ideal karışım ortaya çıkıyor. Ama tabii ki kadın-erkek birlikte olmaktan çok hoşnutuz. Evet, bazen Venüs ve Mars durumları oluyor ama bu da bakış açılarında güzel bir çok seslilik yaratıyor.
Özel hayatımda organizasyon konusunda pek iyi değilim. Ne yazık ki terzi kendi söküğünü dikemiyor. Evimde iptal etmek zorunda kaldığım kahvaltı davetinin sayısı meçhul. Dikkatinizi çekerim: Kahvaltı. Çünkü yemeğe davet etmeye gücüm kalmıyor!

Haberin Devamı

YATAĞINI GETİREN OLDU

Konuk ağırlama listesine “Maça götürün”, “Amatör bir çocuk ressamdan resim isteriz” gibi istekler ekleyenlerden tutun, sayfalarca tropik meyve listeleyenlere varıncaya kadar değişik şey oluyor. Yatağını getiren bile oldu.

Karınca kolonisi bile oluşturduk
BİGE ÖRER (35) / İSTANBUL BİENALİ

Siyaset Bilimi, sosyoloji ve iletişim eğitimim ve güncel sanata ilgim beni 2003’te İstanbul Bienali ekibine taşıdı. Bienal öncesindeki altı ay uykusuzluk zaten bizim için standart bir durum. Stresten çok, yoğunlukla ilgili bedenimizi ihmal edebiliyoruz. Bol kahve ve çay içiyoruz. Yemek yemeyi, uyumayı, spor yapmayı ihmal etme gibi durumları sıklıkla yaşıyoruz. Bienallerde yeni prodüksiyon yapan sanatçılarla çeşitli uzmanlık alanlarıyla karşılaşıyoruz. Geçen yıl Theo Craveiro’nun ‘Karınca Yuvası-Görünür Fikir Çalışması’ için mekânda bir karınca kolonisinin yaşamını sürdürmesini sağlamamız gerekti. Edirne Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’yle çalıştık. Karıncaları sergi sonrasında bilimsel araştırmalar için yine aynı üniversiteye bağışladık.

Erkeklerden daha sabırlıyız
ÖZLEM YALIM ÖZKARAOĞLU (40) / TASARIM BİENALİ

1995’ten beri piyasada olan bir endüstri ürünleri tasarımcısıyım. Artık büyük bir adım atılması lazım dediğim 2010’da, İKSV ile buluştuk. Tasarım konusuna onlar gibi köklü bir kurumun dahil olmak istediğini duyunca, heyecandan uyuyamamıştım. Benim gibi hayatı, tasarımla yatıp kalkmak olan biri için bu ihtimal ‘tercih’ edilmezdi. Ancak karşısında eğilebilirdim, ben de öyle yaptım.

STRESTEN 10 KİLO ALDIM

Bu işteki süreç sabırlı olmayı gerektiriyor. Kadınların erkeklere oranla sabır konusunda üstünlükleri var. Ayrıca bizler organizasyonda kesinlikle daha başarılıyız; hedefe kilitlenebiliyor ve onun uğrunda azimle çalışabiliyoruz.
Tasarım Bienali’ne hazırlık stres yaratıyor. Bende daha çok sağlık problemleri ortaya çıktı. Bir de geleli henüz iki yıl oldu ama tam 10 kilo aldım. Çünkü aklım hep işte. Önceki tüm sosyal ve sportif etkinliklerimi bıraktım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!