Hep birinin Frida’sı olmak istedim

Güncelleme Tarihi:

Hep birinin Frida’sı olmak istedim
Oluşturulma Tarihi: Aralık 25, 2010 00:00

Patti Smith, Beat kuşağının en önemli sanatçılarından. Şarkıcı, söz yazarı, şair, ressam, düşünür... Sanat kitapları beş yaşında ilgisini çekmeye başladı zaten sonra da sanatla uğraşmak uğruna evini terk etti. Hayatını değiştiren Robert Michael Mapplethorpe ile AİDS’ten ölene kadar birlikte oldu. Mapplethorpe ölürken aşklarının hikayesini yazmasını vasiyet etti ona. O kitap yazıldı ve ‘Just Kids-Çoluk Çocuk’ adıyla Türkiye’de de yayınlandı. Geçen ay 2010 Ulusal Kitap Ödülü’nü (2010 National Book Award) kazanan kitap, New York Times’ın çok satanlar listesinde

Patricia Lee ‘Patti’ Smith, 1946’nın Aralık ayında Şikago’da doğdu. Dört kardeşin en büyüğüydü. Masallarla fazlasıyla haşır neşir, hayal dünyasında yaşayan bir kız olarak büyüdü. Her çocuk gibi sokaklarda oyunlar oynadı fakat kendisini herkesten farklı görüyordu. Algısı genişti; okumayı bilmese de annesinin kitap okumasından çok etkileniyordu. İlk önce dua etmeyi öğrendi. Ama ezberden hoşlanmazdı, o duaları da kendi deyimiyle ‘Tanrı’yla konuşarak’ özgürleştirdi. En çok “Şimdi uykuya yatıyorum. Ruhumu koruması için İsa’ya dua ediyorum” duasını severdi. Sanatçı kişiliği de böylece biçimlenmeye başlamıştı.
Şimdi 64 yaşında olan bu cesur kadın hayatını hep istediği gibi sanatla yaşadı. Gençliğinde parasız olduğu için sanat kitaplarını çalıp saatlerce okurdu. Kitabında “Sanatçıların arasına katılmak için sabırsızlanıyordum; o sanat açlığı, giyim tarzları, üretim süreçleri ve duaları... Bir gün bir sanatçının sevgilisi olmakla övünecektim. Genç zihnimde bundan daha romantik bir şey yoktu. Kendimi Diego’nun Frida’sı olarak hayal ediyordum; hem ilham perisi hem de sanatçı. Bir sanatçıyla tanışıp onu sevmenin, ona destek olmanın ve onunla yan yana çalışmanın hayalini kuruyordum” diye anlatan Smith, istemeden tezgahtarlık yaptığı dükkanda, Diego’su olacak Robert Mapplethorpe ile tanıştı. Kısa sürede Frida olma hayaline kavuşmuştu. Nitekim sanatçı kişiliği ona sonradan Because The Night, Gloria ve Dancing Barefoot gibi klasik parçalarını yazdıracaktı. İlerleyen yıllarda uyuşturucuyla içiçe olan ve cinselliği açıkça yaşayan Beat kuşağının en saygın sanatçılarından biri oldu

İDOLLERİNİ FOTOĞRAFLADI

Robert Michael Mapplethorpe; Smith’le aynı yılda altı kardeşin üçüncüsü olarak doğdu. Elleri hızlı ve renklerle içli dışlıydı. Takılar tasarlayıp annesine broşlar yaparken, sportmen ağabeyi onunla dalga geçerdi. Ancak bu ince zevki sayesinde hayatının aşkı Patti’yle tanıştı. Patti’nin çalıştığı dükkanda satmaya kıyamadığı bir İran kolyesi onları birleştirdi.
Fakat onu asıl ünlendiren takıları değil, eşcinselliği anlatan kışkırtıcı fotoğrafları oldu. Hayranı olduğu Andy Warhol, Deborah Harry, Richard Gere, Peter Gabriel ve Grace Jones gibi ünlülerin siyah-beyaz portrelerini çekti.
Mapplethorpe ve Smith tanıştıkları 20 yaşlarında sefalet çekseler de, yıllarca didinip sanat camiasında kendilerine sağlam bir yer edindiler. Mapplethorpe Smith’in 1975’te çıkan ilk albümü ‘Horses’ın kapak fotoğrafını da çekti. 1989’da AIDS’ten öldüğünde 46 yaşındaydı. Naaşı yakıldı ve külleri annesinin mezarına gömüldü.

ROBERT İLGİ ÇEKMEKTEN HOŞLANIYORDU
Kapak Fotoğrafı, Çoluk Çocuk / 1967 (Domingo Yayınları)

“Yaşlıca bir çift önümüzde durup alenen bizi incelemeye başladı. Robert ilgi çekmekten hoşlanıyordu, heyecanla elimi sıktı. ‘Hadi, fotoğraflarını çek’ dedi kadın, hayretler içindeki kocasına: ‘Sanatçılar galiba...’ ‘Hadi canım’ dedi adam, omuz silkerek: ‘Bunlar çoluk çocuk!’

CEKETİMİ SINATRA GİBİ OMZUMA ATTIM
Patti / 1975


“Bulutlar bir ileri bir geri sürüklenmeye devam etti. Işıkölçeriyle ilgili bir sorun oldu ve biraz neşesi kaçtı. Birkaç poz çekti. Işıkölçeri bıraktı. Bir bulut geldi ve üçgen kayboldu. ‘Gömleğinin beyazlığını gerçekten sevdim, ceketini çıkarır mısın?’ dedi. Ceketimi Frank Sinatra gibi omzuma attım. Robert ise ışık ve gölgelerle doluydu. ‘Geri gel’ dedi. Birkaç poz daha aldı. ‘Tamamdır.’ ‘Nereden biliyorsun?’ ‘Biliyorum işte.’ O gün on iki adet resim çekti. Birkaç gün sonra bana ön baskıları gösterdi. ‘İşte bu büyülü oldu’ dedi. Şimdi bu resme baktığımda asla kendimi göremiyorum. Bizi görüyorum.”

FIRINDA KULLANILMIŞ ŞIRINGALAR
Hall Sokağı, Brooklyn / 1968


“Yeteri kadar parayı sonunda biriktirince, Robert birlikte yaşayacağımız bir yer aramaya başladı. Pratt’ten yürüme mesafesinde Myrtle El’in köşesini dönünce, üç şeritli bir sokakta üç katlı tuğla bir binada bir daire buldu. İkinci katın tamamı bizimdi, pencereler doğuya ve batıya bakıyordu. Ancak içerideki şartlar daha önce hiç karşılaşmadığım kadar kötüydü. Duvarlar kan lekeleri ve delice karalamalarla, fırının içi kullanılmış şırıngalarla, buzdolabıysa küfle doluydu. Robert’in ev sahibiyle yaptığı anlaşmaya göre depozito olarak iki kira yerine bir kira parası ödeyecek, fakat daireyi temizleyip boyayacaktık. Kira seksen dolardı. 160 Hall Sokağı’na taşınmak için tam 160 dolar ödedik. Bu simetriyi uğur saydık.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!