Hayatı akışına bırakıyorum

Güncelleme Tarihi:

Hayatı akışına bırakıyorum
Oluşturulma Tarihi: Ocak 25, 2013 00:00

Son dönemde kendini işlerine adayan Burcu Kara, dört koldan gümbür gümbür geliyor. “Bi Dünya Tasarım” programıyla ekranda, “Tatlı Çarşamba” oyunuyla tiyatroda boy gösteren oyuncu, şimdi de “Tozlu Yollar” adlı yeni dizisi ve “Romantik Komedi 2” filmiyle seyirci karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Haberin Devamı

RÖPORTAJ'DAN ÇOK ÖZEL FOTOĞRAFLAR (FOTO-GALERİ)

Yeni diziniz hayırlı olsun Burcu Hanım, “Tozlu Yollar” yakında seyirciyle buluşacak. Öncelikle sizden bu projeye dahil olma hikâyenizi dinleyelim... 

- Aslında ben bu projeyi geçen yazdan beri biliyorum. Cast çalışmalarına benimle başlandı, ilk benimle anlaşıldı.

Neydi size “evet” dedirten?    

- Bir kere yapımcımız, uzun yıllardır tanıştığım, enerjisini ve heyecanını çok sevdiğim biri. Onun bu işe ne kadar inandığını görmek, beni çok etkiledi. Bu çok önemliydi, çünkü öncelikle yapımcıya güvenerek yola çıkıyorsun. Bir de dönem işi olması beni çok heyecanlandırdı. Dönem işlerini çok seviyorum ben, geçmişe dair filmler izlemek, romanlar okumak beni mutlu ediyor. Bunlar, günlük hayattan seni koparıyor. Dönem işlerinin insanın ruhuna iyi geldiğini düşünüyorum. Tabii bir de canlandıracağım kızın hikâyesi var. Feraye, içime dokundu, benim de ona dokunmam gerektiğine karar verdim ve beraber bir yola çıktık...

Bu sizin ilk dönem diziniz değil sanırım...

- Evet, Kadir İnanır’la “İpsiz Recep”i çekmiştik dört yıl önce.

Dönem dizisi çekmenin daha zor olduğunu düşünüyorum, siz işin zorluklarını yaşıyor musunuz?

- Kesinlikle çok zor ama böyle projelerde hazırlık süreci uzun olduğu için sen de o döneme ayak uyduracak vakti bulabiliyorsun. Benim de düşünerek, öğrenerek geçirdiğim bir süreç oldu tabii.

Neler öğrendiniz o süreçte?

- O zamanki siyasi karışıklıkları, aile, evlilik, ilişki kavramlarını... O dönem yaşayan kadınların ojesinin renginden tutun da saçlarını nasıl yaptıklarına, giydikleri çoraba, ayakkabılarının topuğunun şekline kadar her şeyi... Bunlar da çok zevkli aslında.

AT ÜSTÜNDE BÜYÜDÜM

O dönemin siyasi olayları, dizide çok işleniyor mu?


- Çok ağırlıklı değil.

Sizin siyasetle aranız nasıl?

- Gündemden geri kalmamak adına takip ediyorum tabii ki. Allah’tan artık cep telefonlarımızda her şey var, oturduğum yerde bile okuyorum mutlaka neler yaşandığını. Ama siyaset çok zor bir şey ve ben pek de duygusallıkla yapılmadığını düşünüyorum. Bazen damarım kabarıyor, bir şeyler yapmak istiyorum o anlamda, sonra karakterimin pek müsait olmadığına kanaat getirip heveslerimi bastırıyorum.

Bildiğim kadarıyla dizide at biniyorsunuz, hazırlık sürecinde bunun eğitimini aldınız mı?

- Ben zaten at üstünde büyüdüm. Dedemin bir atı vardı, beni hep ona bindirirdi. Bir de geçen sene mayıs ve haziran aylarında, bu işten henüz haberim yokken ders almaya başlamıştım. Feraye de çocukluğundan beri at binen bir karakter, bunu öğrenince sevindim. Ve biraz daha ders aldım.

SAKİN YAŞAMAYA ÇALIŞIYORUM

Feraye’nin sizi çok etkilediğini söylediniz, nasıl bir hikâyesi var bu kızın?


- Feraye, Hünkar Bey’in büyük kızı. Yücel Erten’in oynadığı Hünkar Bey, çevresinde çok sevilen, sayılan, büyük topraklara sahip güçlü bir adam. Ama karanlık tarafları da var. Feraye’nin annesi çok küçükken ölmüş, babası yeniden evlenince üvey anneyle büyümüş. Bir de üvey kız kardeşi var. Hayatında hep bir tık geride kalmış. Öne çıkan, kendini göstermeyi seven biri değil. Çok büyük mutlulukları olmamış hayatında. Düzgün bir evlat olarak yetiştirilmiş, iyi bir eğitim almış. Babası ona hem oğlan hem de kız çocuğu gibi baktığı ve birçok işini teslim ettiği için örnek bir çocuk haline gelmiş. Ama henüz hayat tecrübesi yok. Geçmişten gelen ve ona çok zararı dokunacak birçok şey olacak.

Biraz içine kapanık bir karakter mi Feraye?

- Feraye biraz Pollyanna gibi bir kız. Gerçekten pek bir şeyin farkında değil...

Burcu Kara içine kapanık mıdır normalde? Ya da Pollyanna gibi midir?

- Çok sinirli biri olduğum söylenemez. Elimden geldiğince sakin yaşamaya çalışıyorum. Bizim çok stresli, çok koşturmalı ve hızlı akan bir hayatımız var. Böyle bir hayat içinde mümkün olduğu kadar iyi bakmaya çalışıyorum her şeye. Ve yaşadığım her şeyin bir sebebi olduğuna inanıyorum.

ORYANTAL DERSİ ALDIK

Yeni filminiz “Romantik Komedi 2” de 14 Şubat’ta vizyona girecek. Orada canlandırdığınız Zeynep karakteri, Feraye’den çok farklı değil mi?

- Evet, Zeynep çok dominant, prensipli, katı, insanları çok rahat eleştirebilen, mükemmeliyetçi bir kadın. Avukat zaten, her şey olması gerektiği gibi olmalı onun hayatında. Ama onun da gelgitleri var. O kabuğunun içinde bambaşka biri var aslında. Ben en çok onun dengesizliklerine gülüyorum. Arkadaşlarına “Yine mi içiyorsunuz?” diye çıkışıp sahnenin sonunda sarhoş olabiliyor mesela. Ya da kocasının canına okuyup, sonra onun için ağlayabiliyor. O kadar kendiyle çelişiyor ki, bir yerden sonra onun sertliği bile komik geliyor bana.

Filmde oryantal yaptığınız sahneler var, bunun için bir eğitim aldınız mı?

- Aldık. Meğer hepimiz çok seviyormuşuz dans etmeyi, ders alırken ortaya çıktı bu. Aslında Zeynep ve arkadaşlarının dertleri dansöz olarak sahneye çıkmak değil, çok başka sorunları var. Onun içinde oyun oynuyorlar. Eminim izleyici filmi izlerken hem çok şaşıracak hem de çok gülecek.

Siz, ilişkinizde böyle oyunlar oynar mısınız?

- Ben her şeyi akışına bırakırım. Bunlar benim için sadece romantik komedi filmlerinde yapabileceğim çok uç şeyler. Ben genelde sakince kenarda duran biriyim.

ÇOK YORULUYORUM AMA VİTAMİN ALIP YOLA DEVAM EDİYORUM

Sinema filmi çektiniz, yeni diziniz başlıyor. Bunların yanında bir de tiyatro oyununuz var, değil mi?


- Evet, “Tatlı Çarşamba” oyunumuz devam ediyor. “Bi Dünya Tasarım” adlı programım da devam ediyor.

Yormuyor mu aynı anda bu kadar işle uğraşmak?

- Çok yoruyor hem de. Özellikle geçtiğimiz üç ay her şey üst üste geldi. İki kez rahatsızlandım. Ama sevdiğim işleri yaptığım için yorulsam da önemsemiyorum.
Vitamin alıp yoluma devam ediyorum. Şimdi heyecanla “Tozlu Yollar”ın ilk bölümünün yayınlanmasını bekliyorum. “Romantik Komedi 2” için de sabırsızlanıyorum. İnsanlar beğensin, emeğimize değsin yeter.

Bugüne dek başarılı işlerde yer aldınız. Proje tekliflerini değerlendirirken neye öncelik veriyorsunuz?

- Ben duygusal kararlar veren bir insanım. Başıma iyi gelen şeylere şans diye bakıyorum. Kötü şeylerden de hiç şikayet etmiyorum. İnsan o dönem başarılıysa başarılıdır. Hiç kimse sürekli inemez veya sürekli çıkamaz. Hayatımız radyo dalgaları gibi, inişli çıkışlı. Zaten hayatın bu iniş çıkışlarla daha renkli olduğunu düşünüyorum. Yer aldığım projeler arasında yerini bulamayan işler de oluyor, ses getiren işler de. Her biten iş de kötü olduğu anlamına gelmiyor...

Mesleğinizde kendinizi geliştirmek adına neler yapıyorsunuz?

- Bahçeşehir Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyorum. “İleri Oyunculuk” okuyorum. Okuldaki ikinci yılım. Haftada iki gün, akşamları okula gidiyorum.

Oyunculukta sınırlarınız var mı?

- Oyuncunun sınırları, yönetmenin ve senaryonun ikna kabiliyetiyle alakalı. Bunlar seni ikna etmiyorsa, ister istemez sınırlanırsın.

AŞK ACISI ÇEKMEDİM DESEM YALAN OLUR

Son olarak aşk hayatınızdan bahsetmek istiyorum. Ben sizin ani bir evlilik yaptığınızı düşünüyorum, gerçekten öyle mi oldu?

- Hiç konuşmak istemediğim bir konu bu. Hiççç!!!

Peki tekrar evlenmeyi düşünüyor musunuz diye sorayım o zaman...

- Ben, yaşadığım iyi ya da kötü şeylerle genel kararlar alan biri değilim. Hayatıma devam ediyorum, her şeyi akışına bırakıyorum.

Çocuk konusuna nasıl bakıyorsunuz?

- Annem ve babam öğretmen olduğu için çocuklarla büyüdüm. Her zaman evimizde çocuk vardı. Çocukları çok seviyorum. İstiyorum da.

Burcu Kara, aşkı nasıl yaşar?

- Benim için aşkın bir tanımı yok. Hayatta en tanımlanamayacak şey aşktır. Aşk acısı çekmedim desem yalan olur. (Gülüyor) Ya sen niye bana böyle şeyler soruyorsun!

Haberin Devamı

HAYAT, KELEBEK  ETKİSİ FİLMİ GİBİ

Geçmişe dönüp baktığınızda, “Şimdiki aklım olsa yapmazdım” dediğiniz şeyler var mı?

- Görünüşte var tabii ki. Çok şey var hatta. Ama hayatta her şey birbiriyle etkileşim halinde bence. Hayat, “Kelebek Etkisi” filmi gibi...

Kaderci misiniz?

- Ben hayatın akışına bırakıyorum kendimi. Her şeyin bir sebebi olduğunu düşünüyorum.

YALNIZLIKTAN KORKMUYORUM

Yalnızlık korkusu var mı sizde?


- Hiç yok. 32 yaşındayım, hayatımın büyük bölümünde yalnızdım. 16 yaşındayken Bursa’daki ailemin yanında ayrılıp üniversiteye gittim. Üniversiteden sonra da sadece bir yıl onların yanında yaşadım.

Haberin Devamı

                                      

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!