Ahmet Ümit: İnsanın doğal alçaklığıyla yüzleşme zamanı!

Güncelleme Tarihi:

Ahmet Ümit: İnsanın doğal alçaklığıyla yüzleşme zamanı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2015 07:32

Başta çekinceleri vardı; her hafta bir bölüm yazmak zorunda olduğu için kendisini biraz baskı altında hissettiğini de söylüyor. Ancak Ahmet Ümit, yeni romanı ‘Körebe’yi tefrika halinde Penguen dergisinde yayımlıyor olmaktan memnun.

Haberin Devamı

Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Yurtdışında ardı ardına kitaplarım yayımlanıyor, öte yandan yazmakta olduğum romanı bitirmek üzereyim. Şahsen iyi bir süreçteyim ama memleketin hali fecaat. Belki de bu nedenle kendimi daha çok yazıya veriyorum. Klişe gibi gelecek ama edebiyat bir tür sığınak oluyor. Gerçek hayat yerine kurmacanın içinde yaşamak bir tür kaçış. Aynı zamanda bir karşı koyma biçimi.

Yeni kitap neyle ilgili?
İttihat ve Terakki hakkında yazdım. Osmanlı’nın son dönemini anlattığım için epeyce araştırma yaptım. Bu romanı tamamlamış olmanın verdiği rahatlıkla, Penguen’de tefrikaya başlama kararı aldım.

Tefrika fikri nasıl doğdu?
Çekincelerim vardı ama Penguen’deki arkadaşlar “Bizim okur tefrikaya alışkındır, çok şık olur” dediler. Açık konuşmak gerekirse, 23 kitap yayımlamış biri olarak, farklı bir çalışma tarzı içine girmek hoşuma gider diye düşündüm. Normalde, roman bitince yayımlardım, şimdi kitap bölüm bölüm, yani ben yazdıkça yayımlanacak. Öte yandan tefrika geleneğini sürdürmek de hoş bir çaba olacak.

Haberin Devamı

Ahmet Ümit: İnsanın doğal alçaklığıyla yüzleşme zamanı

Ahmet Ümit’in yeni romanı Penguen dergisinde geçen hafta tefrika edilmeye başladı.

Her hafta romanın bir bölümünü yazmak baskı altında hissettiriyor mu?
Elbette hissettiriyor. Ama Dickens gibi yazarların her hafta bir fasikül yazıp yayımladığını hatırlayınca da heyecanlanıyorum. Yazarlığın bir sanat, bir de zanaat kısmı var. Yani işçilik; belli bir zaman diliminde, belli bir metin üretmek de bu işin kapsamına giriyor. Biraz onu yapacağız galiba.

İsmi nedir bu romanın?
Körebe’. Bizim Başkomser Nevzat ve ekibinin işbaşında olduğu bir hikâye. Kasımpaşa’da bir parkın çocuklar için ayrılmış bölümünde bir ceset bulunuyor. Sabıkalı bir çocuk tacizcisinin cesedi. Hani şu ölümüne üzülmeyeceğimiz adamlardan biri. “Acaba çocuğu tacize uğramış biri mi” diye düşünürken, başka cinayetler de işlenmeye başlıyor. “Çocuk tacizcilerini öldüren bir seri katil mi” derken hikâye bambaşka mecralara sürükleyecek bizi: İnsanın doğal alçaklığına.

Haberin Devamı

Bu roman için masaya oturduğunuzda aklınızdaki ilk cümle neydi?
İlk cümle şuydu: “Artık hiçbir olay beni şaşırtamaz diyordum, insanın, ne derece zalim, ne derece korkunç, ne derece aşağılık bir mahluk olduğunu artık öğrendim diyordum.” İnsanın insana uyguladığı vahşet derken, anlık öfke patlamalarından, cinnet anlarından söz etmiyorum. Bilinçli olarak tasarlanan şiddet eylemlerinden, şiddet süreçlerinden bahsediyorum. Uygulanan şiddet ya da terör genellikle ya bir dine ya bir ideolojiye bağlanıyor. Ama bunun ötesinde hepimiz içimizde saf bir şiddet ve yok etme duygusu barındırıyoruz. Bunun teşhis edilmesi ve cesaretle söylenmesi gerekiyor. İnsanlığın acilen böyle bir yüzleşmeye ihtiyacı var.

Haberin Devamı

Ahmet Ümit: İnsanın doğal alçaklığıyla yüzleşme zamanı

Yazarlığınızda yıllar içinde nasıl bir değişim gözlemlediniz?
Olumlu olanı, kullanacağınız dil, yaratacağınız karakter, romanın kurgusu konularında daha az zorlanıyorsunuz. Olumsuz yanı, yavaştan da olsa sıkılmaya başlıyorsunuz. O amatör heyecanı kaybetme tehlikesiyle yüz yüze olduğunuzu fark ediyorsunuz. Bir yazar için en büyük tehlike, kendi yazdıklarından sıkılmasıdır. Çünkü bizi yazmaya iten, gerçek hayatın sıkıcılığıdır. Eğer yazmak da sıkıcı gelmeye başlarsa, o zaman durum vahim bir hal alır. O yüzden yazarlar sürekli kendilerine meydan okumak zorundadır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!