Haftanın albümleri

Güncelleme Tarihi:

Haftanın albümleri
Oluşturulma Tarihi: Nisan 28, 2012 21:09

Haberin Devamı

BİZ
MÜZİK İSTİYORUZ
We Play

Blue Jean dergisi yazarlarından Mehmet Güren’in besteleri üzerinden hareketle 2000’li yılların başında kurulmuş bir grup Biz. Her şeyden önce kendilerine şahane bir isim seçmişler, tebrik ediyorum. Kadrosunda Mehmet’in yanı sıra Damla Pehlevan (klavye/geri vokaller) ve Osman Konuray’ın (davul) da bulunduğu gruba başından beri Mihael Nahmias (saksafon) ve taze olarak da Ecenur Güder (basgitar) eşlik etmekte. Rock’n Dark 2010 yarışmasında yüzlerce grup arasından ilk 3’e kalmış olan Biz için ben ‘Türkiye’nin Coldplay’i’ yakıştırmasında bulunuyorum. Bu betimlememdeki asıl çıkış noktam ise Mehmet’in vokallerinden Chris Martin tadı almam. Ama bunu olumsuz bir sound içerisinde söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Toplam 12 şarkının bulunduğu albüm, bana kalırsa Türkiye indie rock tarihinin gördüğü en iyi albüm! Gitar sesinden kaçmayan üslupları, enstrümanlarını çalmak adına ellerini korkak alıştırmış olmamaları, mastering’den çıkan süper sonuç ve her şeyden önemlisi her beste üzerinde kafa patlatılmış hissi veren detaycılık beni çok etkiledi. Her şarkıda bir kanca, her şarkıda eşlik edilesi birkaç bölüm var. Pixies klasiği ‘Where’s My Mind’a yazdıkları Türkçe sözlerle ortaya çıkan ‘Aklım Nerede’ye ayrıca dikkat!

Haberin Devamı

EMİR YEŞİL
BACK HOME
F&A Müzik

Ülkemizde, özellikle de piyasaya yeni çıkan isimlerde sıklıkla gözlemlediğim bir hata var; albümün en yanlış şarkısıyla çıkış yapıyorlar. Emir Yeşil’in klibi ‘Rock and Rolla Kiss’i internette falan izlediniz mi hiç? Eğer izlediyseniz ve albümü dinlemediyseniz hemen o klibi ve şarkıyı unutun. Çünkü ‘Back Home’da kötü diyebileceğim sadece bir şarkı var ve o da bu! Şaka gibi! Kapağına bakıp da yine klişe ve aşırı sıkıcı Türkçe pop ya da rock albümlerinden biri zannettiğim ‘Back Home’ beni ters köşeye yatırmakla kalmadı bir de hayretler içinde bıraktı! En sona saklayacağıma şimdiden yazayım; ‘Back Home’ çok çok iyi bir pop-rock albümü! Amerika’nın en önemli ses mühendislerinden Michael C. Ross’un projeyi kendi işi gibi benimsemesi sonucunda ortaya çıkardığı muhteşem sound ve ülkemizin önemli stüdyolarından Babajim’deki mastering işçiliği, ‘Back Home’u resmen Amerikan Billboard listelerinin üst sıralarında yer alan pop-rock albümleri kalitesine yükseltmiş. Albümü dinlerken bu şarkıların bir Türk tarafından seslendirildiğini unutacaksınız. Emir’in İngilizce yorumu muhteşem. Sesi de birçok yerde Phil Collins’i andırdı bana. Kısacası Türkiye çok iyi bir ses kazandı, hem popçular hem de rock’çılar sevecek bu albümü.

Haberin Devamı

ÇEŞİTLİ SANATÇILAR
LOUNGE FOR LOVE 2
Artist Music

Artist Müzik tarafından geçen yıl içerisinde ilki yayımlanan ve müzikseverlerin yoğun ilgisi sebebiyle de yenisi hazırlanan ‘Lounge for Love’ serisinin ikinci albümü toplam 30 şarkı ve 2 CD’den oluşuyor. ‘Lounge for Love 2’de yepyeni şarkıların yanı sıra tüm zamanların en sevilen romantik şarkılarından bazılarının chill-out, lounge, Latin ve akustik versiyonları var. Bir Lisa Ekdahl bestesi olan ‘Vem Vet’, Glapack yorumuyla öne çıkan parçalardan. Türkçe’ye ‘Gülmek İçin Yaratılmış’ adıyla adapte edilmiş ‘Los Dejes Mi Carreta’ ve romantik sesiyle Latin müziğin sevilen isimlerinden Armando Custadio’nin seslendirdiği ‘La Hiedra’ albümün en özel şarkılarından. Sting bestesi ‘La Belle Dame Sans Regret” ve Sacha Diestel’in en sevilen bestelerinden ‘La Belle Vie’ yepyeni yorumlarla albümün kalitesini yükseltiyorlar. Latin müziğinin en sevilen şarkılarından ‘Por El Amor De Una Mujer’ ise son yılların parlayan isimlerinden Sebastien El Chato yorumuyla ‘J’ai Tellement Souffert Pour Elle’ olarak Fransızca seslendiriliyor. Sözün özü; ülkemizin en iyi toplama albüm yayımcısı olan Artist Müzik yine arşivlik bir eser sundu piyasaya. Özellikle chill-out ve lounge seviyorsanız bu albümü arşivinize mutlaka katın derim.

Haberin Devamı

MATMAZEL
NE DERSİN?
RedRec

Artık o kadar fazla Türkçe rock albümü çıkıyor ve neredeyse artık hepsi birbirinin o kadar aynı ki, masama ne zaman bir Türkçe rock albümü daha gelse kapağına bakıp nasıl bir albüm olduğunu tahmin etmeye başladım. Genelde de pek yanılmıyorum. Uzun süre İstanbul’un çeşitli barlarında programlar yaptıktan sonra kendi şarkılarını bir araya getirme amacı edinmiş olan Matmazel’in albümüne baktığım anda da neredeyse sound’u duyacak kadar iyi tahmin ettim neyle karşılaşacağımı. Ve bingo... Albümün daha yarısına gelmeden sıkıldım. Birileri çıkıp “Artık ‘Özledim seni, sensiz olmadı, gündüzüm gecem bitti, kalmadı.’ şeklindeki klişe, ezber sözler yasaklandı beyler!” dese de şu yeni nesil Türkçe rock grupları bir kendine gelse. Albümün sound’unu ve özellikle de Erhan’ın sesini zayıf bulsam da enerjileri beklediğimden yüksek çıktı bu arada. Keşke her şarkıları ‘Bir Bilsem Ben Nerdeyim’ temposunda olsaymış. Vokalde Erhan Ünal, elektrogitarda Altuğ Tanaltay, basgitarda Murat Altınöz ve davulda Orçun Oktaygil’den oluşan gruba en büyük tavsiyem klişe sözlerden uzak durmaları olacak. Yine de bugün birçok yerli grupta göremediğim yüksek enerjili şarkı yazabilme potansiyelini Matmazel’de gördüm. Gelecek için umut var yani.

Haberin Devamı

IRON MAIDEN
EN VIVO!
EMI

Konser bahane, belgesel şahane!

Heavy metal efsanesi Iron Maiden’ın geçen yıl ülkemize de uğradığı ‘The Final Frontier World Tour’ adlı turnesi kapsamında 23 Mart 2011’de Şili’nin başkenti Santiago’daki Estadio Nacional Stadyumu’nda verdiği konseri artık 2 CD olarak audio formatında dinleyebilir, DVD ve Blu-Ray olarak ise video formatında izleyebilirsiniz. Ben izlemeyi tercih ettim... Toplam 17 şarkılık performansın hemen başında son albümün gereğinden fazla uzun intro’su ‘Satellite 15’i duyuyoruz. CD’den dinleyince sıkıcı olan bu intro’yu konserin başlayacağı ana kadarki hazırlık aşaması görüntülerinin fon müziği olarak dinleyince heyecanlanıyorsunuz. Sahnenin hazırlanması ve 50 bin kişinin koca stadyumu doldurmaya başladığı görüntüler adrenalin seviyesini yükseltiyor. Intro biter bitmez de seyircilerden yükselen sağır edici çığlıklar eşliğinde ‘The Final Frontier’ ile konser başlıyor. Yaklaşık iki saat süren performans Iron Maiden’ın sadece geçmişin değil, günümüzün de en büyük konser gruplarından biri olduğunu gösteriyor.
Şovun yıldızı vokalist Bruce Dickinson. 53 yaşındaki vokalist 18’lik delikanlılara taş çıkartıyor adeta. Bu yaşta böyle bir enerji şaka gibi! Basçı Steve Harris ise şovun ikinci başrol oyuncusu. Sahne duruşu, enerjisi ve seyircilerle temas konusunda ders vermeye devam ediyor büyük usta. Diğer elemanların diğer Maiden konser DVD’lerindeki hâllerinden pek farkı olmadığı için onlardan ayrı ayrı bahsetmeyeceğim. Konserle ilgili son yorumum ise Şili seyircisi hakkında... Artık heavy metal’i en güzel yaşayan ülkelerin Güney Amerika ülkeleri olduğuna eminiz. Bu kıtadaki her ülkede, heavy metal sevgisi çoktandır bir tutku olmanın da ötesine geçmiş durumda. En son AC/DC’nin ‘Live at River Plate’ini izlerken bu kanaate varmıştım, şimdi de Maiden’ın bu konseri ‘adanmış seyirci’ konusunda muhteşem bir örnek oldu. Gelelim DVD’nin beni asıl etkileyen belgesel kısmına... ‘Behind the Beast’ adlı bu belgesel, tıpkı Sam Dunn imzalı ‘Flight 666’ gibi grubun turne macerasının perde arkasını konu alıyor. Ama bu sefer belgeselin yapımıyla bizzat ilgilenen ve son editing işlemleri kendisi tarafından üstlenilen Steve Harris ‘O iş asıl böyle olur gençler.’ demiş sanki. Bir dünya turnesinin nasıl kotarıldığıyla ilgili hemen hemen tüm detayların görüntülendiği bu muhteşem belgeseli; işin sadece konser kısmıyla değil perde arkasıyla da ilgilenen her müziksevere şiddetle tavsiye ediyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!