haftanın albümleri

Güncelleme Tarihi:

haftanın albümleri
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2012 01:55

Haberin Devamı

Müzik


***
VAN HALEN
A DIFFERENT KIND OF TRUTH
Interscope / Avrupa Müzik

Günümüzde icra edilen müzik tarzlarının birçoğunda elektrogitar öyle ya da böyle, bir şekilde mevcuttur. Yani dinlediğimiz hemen her şeyde bir katkısı vardır. Heh, işte o enstrümanın ilahlarından biridir Eddie Van Halen. Yüksek frekanslı feedback’lerle zenginleştirilmiş gitar sound’u ile meşhurdur ama aslen tapping denilen tekniğin yaratıcısı olmasıyla önemli bir yeri vardır müzik tarihinde. Yerim kısıtlı, terimsel bilgiyi geçiyorum... Sadece rock müziğin değil tüm müzik tarihinin gördüğü en büyük virtüözlerden biri olmasına rağmen grup formatından kopmayan dâhi gitarist Eddie Van Halen önderliğindeki Van Halen’in geri dönüşünü kutluyoruz... 1972 yılından bu yana aktif olan grup, son 14 yıldır tamamen yeni şarkılardan oluşan bir albüm yayımlamıyordu. İşte ‘A Different Kind of Truth’un önemi burada. Yayımlandığı yılın adını taşıyan efsanevi albüm ‘1984’ten sonra yerini Sammy Hagar’a bırakan eşsiz vokalist ve frontman David Lee Roth’un da yuvaya döndüğü albüm bu ayrıca. Sadece bu iki bilgi bile albümün arşivlik değerini kavramaya yetecektir diye düşünüyorum. İşin muhteviyatında ise babaların klasik hard rock lezzetinden ödün vermedikleri ve muhteşem olmasa da vasat üstü parçalarla döndükleri gerçeği yatıyor.

 

Haberin Devamı

***
AJDA PEKKAN
REMIXES

DMCAjda Pekkan’ın geçtiğimiz yıl yayımladığı son albümü ‘Farkın Bu’yu, birkaç şarkı dışında beğenmiştim. Özellikle ‘Arada Sırada’ ve Yüksek Sadakat düetli ‘Ağır Roman’ hâlâ etkisini sürdürebilen, şahane şarkılar. Kendisi Türkiye Cumhuriyeti popüler müzik tarihinin neredeyse yüzde 60’ına tanıklık etmiş ve bu sürecin çoğunu başrol oynayarak geçirmiş olduğundan, söz konusu o olduğu zaman ortaya çıkarılan ürüne bakış açımız değişiyor elbette. İçinde hem ‘Farkın Bu’ albümünün CD’sinin hem de yedi adet remiksten oluşan ayrı bir CD’nin yer aldığı bu albüm, Süperstar’ın son albümünü kaçırmış olanlara veya Ajda klasiklerinin günümüzün disko sound’uyla remikslenmiş hâllerini merak edenlere hitap eden bir çalışma olarak raflardaki yerini aldı. Anladığım kadarıyla Pekkan cephesinden uzun süre yeni bir şeyler duyamayacağız, dolayısıyla arayı soğutmamak için bu proje üzerine gidilmiş ve bu albüm ortaya çıkmış. Türkiye’de pop şarkılarına remiks yapmak kolay; şarkının temposunu arttır, arkaya şarkının melodisini bozmayacak bir sample ekle (halk arasında ‘dıp-tıs’ diye tabir edilen cinsten) ve nakaratla biraz oyna, al sana remiks. Bu albümde de açıkçası şarkılara takla attıran yorumlar yok ama yine de kötü diyemem. Meraklısına...

Haberin Devamı


****
AYŞE SARAN
RÜYADAN KAÇIŞ

Sony MusicTürkiye’de müzik piyasasına atılmak zaten bir hayli deli işi iken bir de piyasa normları dışında bir tarzda ilerlemeye çalışmanın nasıl bir çılgınlık olduğunu en iyi bilenlerden biriyim. Bu sebeple son birkaç yıldır işte bu ilk albümü üzerinde çalışan Ayşe Saran’ı tebrik ederim. ‘Sen sarışınsın, güzel kızsın, gel senden popçu yapalım’ kafasında birçok atgözlüklü ile uğraştıktan sonra böyle tavizsiz bir rock albümü yapmış olması ve bunu Sony Music gibi ülkemizin önde gelen müzik firmalarından birinin çatısı altında yayımlamış olması neresinden bakarsanız bakın takdir edilesi. Tüm şarkıların sözlerinin Össan Deneç (gitarist) ve Ayşe Saran’a ait olduğu albüme Okay Aynur, Alp Yenier ve Ete Kurttekin de besteleriyle katkıda bulunmuş. Toplam 11 şarkının yer aldığı albüm, bir ‘ilk’ albüm için beklenmedik derecede olgun ve doygun. Hem sound hem de şarkıların verdiği mesajlar açısından... Benzerlik bulmak isteyen Ayşe’nin sesini Özlem Tekin’e, gitar sound’unu da Rammstein’a benzetebilir ama ben işin o kısmında değilim. ‘Kaybedecek Bir Şey Yok’, ‘Ne Fark Eder’, ‘Sen’, ‘Rüyadan Kaçış’ ve ‘Yok k!’ beni vurdu. Umarım attığı her adımda daha da yükselir bu ekip. Zira Türk müzik piyasasının böyle sert sound’lara ihtiyacı var.

Haberin Devamı


***
BAKİ DUYARLAR
COLORS
Ada Müzik

Baki Duyarlar sadece Türkiye’nin önde gelen caz piyanistlerinden biri değil, aynı zamanda uluslararası arenada da isim yapmış bir müzisyen. Aksanat’ta geçen haziran ayında, Hollanda Konsolosluğu desteğiyle gerçekleşen özel bir proje konserinin hemen ertesinde kaydedilen bu ikinci albümünde kendisine çok farklı köklerden gelen ancak yolları Hollanda’da kesişmiş usta müzisyen dostları eşlik ediyor. Baki Duyarlar’ın (klavye ve piyano) yanı sıra Curaçao adasından Enrique Firpi (davul), Uruguay asıllı Eric Calmes (basgitar) ve Sırp asıllı Stanislav Mitrovic’in (alto saksofon) katkılarıyla kaydedilen albümde sekiz parça yer alıyor. Bu enstrümantal albümdeki şarkıların hepsinin besteleri ve düzenlemeleri Duyarlar’ın kendisine ait. Art arda gelen parçaların monoton bir duygu yaratma tehlikesini farklı tempolar, farklı stiller ve aksak ritimler ile yok etmeye çalışan Duyarlar, bazen parça içinde bazen de parçalar arasında hızlanmalar, yavaşlamalar kullanmış. Yani parçalar hem münferit olarak algılanabilsin hem de bir bütünün parçaları oldukları kulaklardan kaçmasın istemiş. Tuşlu çalgıların (piyano ve klavye) önderliğinde son derece akıcı bir caz albümü dinlemek isteyenlerin ıskalamaması gereken bir albüm.

 

Haberin Devamı

***
LAMB OF GOD
RESOLUTION
Roadrunner / EMI

Sert müzikten korkmayanlara...

Bugün metal müziğin geldiği noktada gitar sound’u açısından Lamb of God’ın özellikle 2003 tarihli ‘As the Palaces Burn’ ve 2004 tarihli ‘Ashes of the Wake’ albümleriyle yadsınamayacak bir katkısı olduğu aşikâr. Judas Priest’in prototipini oluşturduğu çift gitarlı ‘jilet’ heavy metal sound’unun Metallica ve Slayer’dan Pantera’ya uzanan evrimiyle ortaya çıkan 21. yüzyıl metal sound’u içerisinde Slipknot ve Machine Head ile birlikte adı anılması gereken üç gruptan biridir Lamb of God. Gitaristleri Mark Morton ve Willie Adler, metal müziğin son 20 yılda gördüğü en iyi gitar ikililerindendir ve grubun her albümünde farklı bir tat vardır. ‘Burn the Priest’teki çiğ enerji ve hardcore punk üslup, ‘New American Gospel’de yerini daha oturaklı bir sound’a bırakmıştır. ‘As the Palaces Burn’ ile başlattıkları groove başkaldırısı, ‘Ashes of the Wake’te bir saldırıya dönüşmüştür. ‘Sacrament’ta kendilerine yöneltilen ‘sadece rif yazan grup’ eleştirisini haksız çıkarma derdine düşüp sound’larını zenginleştirmişler, ‘Wrath’ta ise o zenginleştirilmiş sound’un üzerine eski usul punk karakteri katmışlardır.
Kariyerlerinin yedinci albümü olan ‘Resolution’ ise yine korkutucu derecede sert, yine bir önceki albüme benzememesi için çaba sarf edilmiş ve yine coşkun gitar sürüşlerine sahip. Fakat ilk albümden bu yana yazılmış en sıradan rifleri barındırıyor. Bu albümü başka bir grup yapmış olsa kesin hastası olurduk ama Lamb of God çıtayı o kadar yükseltti ki, onlardan böyle rifler duyunca garipsiyoruz. Bu açıdan ilk iki albüm çizgisine yakın olan ‘Resolution’, beste açısından son dört albümü aratıyor. ‘Desolation’, ‘Ghost Walking’, ‘The Undertow’ ve ‘The Number Six’ öne çıkan şarkılar ama eski Lamb of God bitiriciliği yok. Kadın sesi (Lamb of God tarihinde ilk defa) ve altyapılarda bir orkestra sound’u barındırmasıyla (bu da bir ilk) ‘King Me’ ayrıksı bir özelliğe sahip, bir de gelecekte bu albümle ilgili akıllarda kalacak muhtemelen tek şarkı olan ‘To the End’. Lamb of God tarihinin en hitsiz, en içine girmesi zor ikinci albümüyle (ilki ‘Burn the Priest’) karşı karşıyayız. Eğer emek verip dinlemeye devam ederseniz birkaç tur sonra bu yoğun sound içerisinden bir şeyler yakalamayı başarıyorsunuz ama devir ‘her albümü bir defa, hatta çoğu zaman yarısına kadar dinleyip o albüm hakkında ahkâm kesme devri’ olduğu için o çabayı gösterecek olanların azınlıkta kalacağı aşikâr.

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!