Hafta sonu babaları

Güncelleme Tarihi:

Hafta sonu babaları
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 2005 00:00

Boşanmış çiftlerin en büyük sorunu, velayeti alamayan tarafın, çocuklarıyla tatminden uzak bir ebeveyn-çocuk ilişkisi yaşamasıdır.Kimse iki ev arasında mekik dokuyan çocukların neler hissettiğini düşünmez. ‘Hafta sonu babalığından’ memnun olmayan Nehir’in babası da, faturayı bana yüklüyor; ‘Öküz ölmüş ortaklık bozulmuş ama buzağının suçu ne?’Bana göre boşanmanın en sevimsiz tarafı, çocukların iki ayrı hayata uyum göstermek zorunda kalmalarıdır. Ama başka çareleri de yoktur. Velayet kimdeyse, haftanın büyük bölümü o ebeveynle geçirilir, diğeriyle hafta sonları ya da uzak bir şehirdeyse yaz tatillerinde bir araya gelinir.Anneler çocuklarından ayrı kalmaya razı olmadıkları için hafta sonu ebeveynliği çoğunlukla babaya düşer. Bizim içinde bulunduğumuz ortam da bundan farklı değil. Nehir benimle birlikte, düzensiz olarak da babasıyla bir araya geliyor. Hafta sonları Nehir’in gönlü olacak babasına gidecek, gönlü olacak yatıya kalacak, gönlü olacak dışarıda vakit geçirecekler. Gönlü olunca tamam da, gönlü olmayınca fatura bana kesiliyor. Babası, Nehir’i yeterince görememekten şikayet ettiğinde ‘Öyleyse hafta sonu bir program yapın’ önerisine ‘İşim var. Zaten ben hafta sonu babalığı yapmaktan nefret ediyorum’ yanıtını veriyor. Çocuğun hafta sonu için yaptığı sinema, pizzacı, alışveriş merkezi turu, kids play’larda oynama isteğini ise çoğunlukla ‘Bu gibi yerlerde sadece vakit geçiriyoruz. Duygusal anlamda paylaştığımız bir şey yok’ gerekçesiyle reddediyor. Yani hep şikayet, hep şikayet... Haklı olduğu taraflar yok değil ama mevcut durum bu. Geçen hafta Nehir’le bir plan yaptılar. Arabası bozulduğu için o plan uygulanamadı. Söz verildiği zaman, çok hayati bir neden yoksa yapılması taraftarıyım. Bu durumda doğal olarak tırnaklarımı çıkardım. Sonunda altı yıldır duyduğum şeyleri yeniden duymak zorunda kaldım.Nehir’in babası, söylediklerinin bir kulağımdan girip ötekinden çıktığını, onu sözel olarak anlamadığımı düşünmüş olacak ki, ‘hafta sonu babalığıyla’ ilgili düşüncelerini yazılı olarak iletti. Aşağıda, boşanmış bir babanın ‘hafta sonu babalığı’ yaparken içinde düştüğü duygu durumunu bulacaksınız. O bana haksızlık etmiş ama ben adil olma kaygısıyla yazısına müdahale etmedim: BABADAN MEKTUP VAR İnanmayacaksınız ama babalar da tıpkı anneler gibidir. Ayrı olsalar da, onlar da bebekleriyle baş başa özel zaman geçirmek isterler. Nedir bu özel zamanlar? Annelerin çocuklarıyla evde baş başa paylaştıklarından bahsediyorum. El ele televizyon izlemek, izlenilen film üzerine öğüt verir konuşmalar yapmak, kendi hazırladıkları sofrada dip dibe yemek yemek, beraber sofrayı toplamak, oyunlar oynamak, birbirine sarılarak uyumak.Bunlar olmadan kurulan baba-çocuk ilişkisi, tuzu, biberi, salçası, kimyonu olmayan yemeğe benziyor. Bu saydıklarımı, birbirini çok seven, aynı çatı altında yaşayan anne ve evladının hayatından söküp at (yani rolleri değiştir) ilişkideki hızlı çöküşü net olarak göreceksin. Lütfen yılın en trendy sözünü hayata geçir ve empati yap.Zor bir şey hafta sonu babalığı! Soruyorum, kim bir hafta görmediği kızına veya oğluna herkesin içinde sarılmak ister? Kim bir hafta özlemle beklediği evladıyla bir alışveriş merkezinin kalabalık fast foot masalarında yemek yemek ister? Kim çocuğunun pırıl pırıl, kıvırcık saçını okşamak yerine Amerikan yapımı abuk subuk bir çocuk filmine gitmek ister? Bir anne olarak ‘neden olmasın’ diyorsan, buyur bu güzel etkinlikleri her hafta sonu sen yap. (Bu güzel etkinlikleri hafta sonları biz zaten yapıyoruz)Boşanma olduğunda siz kadınlar, biz babaların çok anlayışsız olduğumuzu, çocuğun psikolojisinden anlamadığımızı, onlara yeterince zaman ayırmadığımızı, onları sizlerden daha az sevdiğimizi söyleyip durursunuz. Bu iddia kesinlikle çok haksız.Asıl anlayışsız olan korkarım ki siz annelersiniz. Zira hem çocuklara babayla el ele neşe dolu bir hafta sonu vaat ederek, onların küçücük yüreklerine bu tohumu eker, onları bir gelin gibi veya minik bir damat gibi süsleyerek cumartesi günü babalarına teslim eder, hem de babalarına eğlencenin şablonunu bir gün öncesinden sıkı sıkı dikte edersiniz.Dönüşte de çocuklarınıza ‘Eğlendiniz mi hayatım?, Ne yediniz? Sana bir şey almadı mı?’ gibi bir sürü soru sorarak, bir hafta sonranın sevimsiz hafta sonunu da hazırlarsınız. Zira her cumartesi buluşmasının yankısı hafta boyu sürer. (Kusura bakma. Seni hayal kırıklığına uğratacağım ama bizde bu kadar uzun sürmüyor. Ayrıca ben soru sormam.)Böyle ne sağlıklı bir çocuk yetişir ne de sağlıklı bir babalık yapılır. Anne olarak çok şanslısın. Çünkü ortak çocuğumuz senin yanında. Ağlayınca, gülünce, acı çekince, sevinince ilk sen şahit oluyorsun. Öyle ki hafta sonu babası olarak, kızımın ilk adımlarını, emeklemelerini, hatta ileriki yaşlarda da daha birçok ilklerini göremeyeceğim. Babalığımı hep kalabalık parklarda, alışveriş merkezlerinde, fast footlarda, sinemalarda yaşayacağım.İki damla gözyaşı dökemeyen bir baba olarak en ufak bir gerilmede direkt haksız çıkıyorum. Hatta ‘Evladım için saçımı süpürge ettim. Gece ateşlendiğinde ben hastane köşelerinde sürünürken, sen neredeydin? Haberin bile olmadı. Onu sinemaya götürmek bile yük geldi sana’ diyerek zeytinyağı olup üste çıkıyorsun. Sana bir şey soracağım; ‘Öküz ölmüş ortaklık bozulmuş ama buzağının suçu ne ?’İmza: Nehir’in babasıTecrübeli hafta sonu babasından öğütlerBabalarıyla çocukların birbirine kaynaşması için ikisine de destek olun.Babayla ayrılmış olsanız bile onu sevmek, ona karşı iyi duygular beslemek zorundasınız.Zira o sizin canınız kadar sevdiğiniz yavrunuzun babası. Yani bir zamanlar sizin canınızdı. Şimdi ona ‘canın çıksın’ diyemezsiniz. Unutmayın çocuğunun artık iki evi var. Çocuğunuz sizin yanınızda nasıl yaşıyorsa babasının evinde de öyle yaşaması için uygun ortam yaratın. Sakın ‘Ben zaten her şeyi yapıyorum’ demeyin. Yapsaydınız çocuk her zaman babasının evine gitmek, babasıyla daha fazla vakit geçirmek isterdi.Kim haksızlık yapıyorOlaya kimin tarafından baksanız, öbür taraf mutlaka haksız çıkıyor. Aslında ortak hedef ‘çocuğun mutluluğu’ olunca, tarafların ne düşündüğü o kadar da önemli değil. Kısaca, ‘her şey çocuk için’ demek lazım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!