GüneÅŸin gülümsediÄŸi ve herkesi ısıttığı yer

Güncelleme Tarihi:

Güneşin gülümsediği ve herkesi ısıttığı yer
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 31, 2004 00:00

Alanya, güneÅŸ satıyor. Bunu da, açık açık söylüyor. Sloganı, ‘güneÅŸin gülümsediÄŸi yer.’ GüneÅŸ gülümsedikçe, turistler daha çok gülümsüyorlar. Bu kadar mutluluÄŸa kim direnebilir? Yıllar yılı Alanya’da geçirilen tatillerin ardından, gün geliyor, soÄŸuk ülkelerini bırakıp, buraya yerleÅŸiyorlar. Ãœstelik sadece yaÅŸamakla yetinmeyip, öldükten sonra da burada kalmayı vasiyet ediyorlar. Bugün, Alanya’da tam yedi bin yabancı yaşıyor. ÇoÄŸu Alman. Bu nüfusun içinde, Hollandalılar, Ä°rlandalılar, Finlandiyalılar, Ruslar ve baÅŸka birçok ülkeden küçük topluluklar var. Alanyalılar’ınsa azınlık gibi oldukları düşünülebilir. Çünkü, onlara sokaklarda pek rastlanmıyor. Kimse nasıl olup da bu kadar Avrupalı’nın bir çırpıda Alanya’ya yerleÅŸtiÄŸinin pek farkında deÄŸil. Bir gün uyandılar; Almanca tabelalı emlakçılar açılmış, Alman Rudolf ve Erika, bir ev tutup, yerel bir gazete çıkarmaya baÅŸlamış, esnafın biri cesaret edip Halk Pazarı’nda sadece domuz eti satılan bir dükkana yatırım yapmış, fırıncı Walter, ekmek satışları Almanya’da düşünce, Frankfurt yakınlarındaki kasabasındaki dededen kalma fırınını kapatıp, Güllerpınarı Mahallesi’nde Alman ekmeÄŸi yapmaya baÅŸlamış, tatile gelen genç kadın yemek sipariÅŸi verdiÄŸi garsonu sevip, ‘’yenge’’ olup kalmış... Sabah bir Rus’un, öğlen bir Norveçli’nin, ardından da bir Finlandiyalı’nın, Türk delikanlılarıyla nikahları kıyılır olmuÅŸ... Sonunda belediye, Müslüman mezarlığının yanında, bir ‘’Yabancılar Mezarlığı’’ açmış. GALEN, GULEN, MAGARAN DAHA NE ARAN?‘Türkiye’nin misafir odası’’ diyor, kimileri Alanya için. Aslında görünen ÅŸu ki onlar artık ne misafir, ne de yabancı. Hikayelerini dinleyince, burada olup bitenin kliÅŸeleÅŸmiÅŸ, egzotik bir tutku olmadığına inanıyor insan. Marianne Kush, öldüğünde cenaze töreninde hem rahip hem de müftünün bulunmasını, haftasında mevlidin okunmasını ve piÅŸi dağıtılmasını vasiyet etmiÅŸ. Ä°stediÄŸi de olmuÅŸ. 76 yaşındaki Bruno Kerber’in cenazesinde ise rahip hazır bulunamadığından, görevi müftü üstlenmiÅŸ. En çok anlatılansa, Erhard Bellin’in hikayesi. Almanya’da ölen Bellin’in vasiyetinde, yakılmak ve küllerinin Alanya’ya tatile götürülmesi varmış. YaÅŸlı eÅŸi, Alanya’da kaldığı iki hafta boyunca, her gün, kocasının bir kavanoz içindeki küllerini, plaja indirmiÅŸ. Sonunda Bellin, Alanya’da topraÄŸa verilmiÅŸ... Bundan kısa bir süre öncesine kadar, Alanyalı Alanyalı’ya şöyle diyordu: ‘’Galen, gulen, magaran... Daha ne aran?’’ Her ne kadar, Alanya turizmini sadece deniz, güneÅŸ ve eÄŸlenceye yaslamamış olsa da kabul edelim ki görmeye deÄŸer kalesi, kulesi ve maÄŸaraları olmadan da burası, bugünkü kadar revaçta bir turizm merkezi olabilirdi. Ne yazık ki bu geliÅŸmenin bedeli, portakal bahçelerinin, muz aÄŸaçlarının ve baÄŸ evlerinin yerini alan apartmanlar ve oteller oldu. 50 yıl öncesinin kıyılarından bugün eser yok. Kaleye çıkmanız yeterli deÄŸil, yaylalara doÄŸru tırmanırken, yapılaÅŸmanın boyutlarının daha iyi farkına varacaksınız.PerÅŸembe Alanya’nın en canlı günü. Ä°klim, alışveriÅŸe de damgasını vuruyor. PerÅŸembe akÅŸamı, serinlikte kurulan pazar, cuma akÅŸamına kadar açık. Köylerden ürünlerini satmaya gelenleri hesaba katmazsak, yine turistler çoÄŸunlukta. Pazar dili, beden dili ve Almanca... Belli ki esnafın birkaç yabancı dili birden sökmesine az kalmış. Almanlarsa ‘’pazarlık’’ etmenin inceliklerini çoktan kapmışlar. Genç bir Rus kadın, dilimle karpuz satın alırken, Alanya tabiriyle ‘’Badılcan Gurusundan Düzme’’ yapacak kadınlar, sebzelerini seçiyorlar. Beyaz dut soruyorum, ‘’kuÅŸlar aÄŸaçlara daha konmadı’’ diye cevap veriyor satıcı. Bu arada, Alanya muzları kapışılıyor. ‘’Kokla’’ diyor satıcı kadın, ‘’Bu muzun kokusunu taklit edemezsin, gözüm kapalı anlarım...’’ Sonra, özelliklerini sıralıyor; ‘’Bakımı, bir bebek gibi hassastır. ÖleceÄŸini bile bile doÄŸurur. Bir muz aÄŸacı, hayatında bir kez meyve verdikten sonra- ki bu yaklaşık 40 -50 kilodur- kesilir ve ölür.’’ Gecenin geç saatlerine kadar ışıklandırılan pazarda alışveriÅŸ sürerken, Alanya’nın gece hayatından farklı sesler geliyor. Bir sokak barı olan Queen’s Garden’da, her akÅŸam, aynı, yuvarlak barın farklı taburelerini deniyor müdavimler. Ya mekanda mıknatıs var ya da barmenlerde ÅŸeytan tüyü. Çünkü haftanın her gecesi gidilebilecek ayrı bir yer dururken, bazıları gözlerini burasıyla açıp burasıyla kapatıyorlar. Pusetli çiftler barın etrafındaki masalarda oturup pizza yerken, barda oturan genç kadınlar barmenlerle flört ediyor, bir gecede en az iki yaÅŸgünü, garsonların sevimli törenleri eÅŸliÄŸinde kutlanıyor. Asıl, bardaki tüm çalışanların hep beraber horon tepmesini, turistlere göbek atmayı öğretmesini ve yerlerinden fırlayanlarla birlikte halay çekmelerini seyredin... Bu kadar mutlu turisti birarada en son ne zaman gördüğünüzü kendinize sorabilirsiniz. Palmiyelerin, begonvil, hurma ve portakal aÄŸaçlarının dizildiÄŸi, çiçeklendirilmiÅŸ Atatürk Caddesi, tekerlekli sandalyelerin uzun mesafe gidebileceÄŸi geniÅŸ, alçak kaldırımlar, klimalı halk otobüsleri, camına üç dilde ‘’Mısır’’ yazılmış ve örnek bir 1 milyon yapıştırılmış, perdeli seyyar arabalar, göze batan telefon direklerinin ve tellerinin yokluÄŸu, Alanya’da dikkat çekmeyecek gibi deÄŸil. En önde gelen kaygının, güneÅŸin parıldamayı sürdürmesi ve plajların kilometrelerce uzanması olduÄŸu bir yerde, ÅŸaşırtıcı özellikler bunlar. Sokakların itfaiye tarafından arap sabunuyla yıkandığını, dükkan ve restoran önlerinde müşteri toplamak için çığırtkanlık yapmanın yasak olduÄŸunu, kameralı ‘’paparazzi zabıtalar’’ın çatılardan ve çalıların arkasından, bu kurallara uymayan iÅŸletmeleri saptadıklarını, seyyar çiçek satıcısı olmak için mülakattan geçmek, dil bilmek, beyaz gömlek giymek ve yaka kartı takmak gerektiÄŸini duyduÄŸumda, zaten buranın ‘’normal’’ bir belediyesi olmadığına karar vermiÅŸtim. Belediye BaÅŸkanı Hasan SipahioÄŸlu, bisikletle esnafa bizzat ani ziyaretlerde bulunan, yurtdışındaki turizm fuarlarında üzümlü keki kendi elleriyle kesip dağıtan, apartmanların dışının pastel renklerde boyanması için, boya firmalarını Alanya’ya davet edip, halkı adına indirim talep eden, simidini alıp Balıkçılar Kahvesi’nde balıkçılarla çay içen bir baÅŸkan. Alanya Belediyesi, kenti, sert tatlı, taviz vermeden, büyük bir tatil köyü zihniyetiyle yönetiyor. Her anında, turizmin ‘’ince iş’’ olduÄŸunu bilerek... Kaldığım otelde, Alanya’nın yurtdışındaki bir dizi kardeÅŸ ÅŸehrinden biri olan ve belediyenin davetlisi olarak Gladbeck’ten gelen Elma Kraliçesi var. Alanya’da bir hafta tatil ödülünü hak etmek için ne yapmış olabileceÄŸini soruyorum; elmayı kabuÄŸunu koparmadan, en uzun o soyabilmiÅŸ; tam üç metre 80 santim... O, bu yarışmaya hazırlanırken, kocası da elma yemekten bıkmış.FÄ°NLANDÄ°YALI TERHÄ° ARTIK AYÅžEGÃœLLimandaki meÅŸhur Balıkçı Kahvesi’nin akÅŸamüstü kalabalığı, yine yerli yerinde. Devasa bar- disko Bellman’ın sahte mermer sütunlarının ardında, herkes geceye hazırlanıyor. Bamyacı’nın muzlu dondurmasını yemek için bekleÅŸenler var. Balıkçılar aÄŸlarını temizliyor, tekne turları yorgun turistlerle rıhtıma yanaşıyorlar. Alanya’nın ilk yerleÅŸimi Tophane Mahallesi’nde oturanlar, yıllardır yaptıkları gibi, güneÅŸin Kızılkule’nin sekiz dilimi üzerindeki hareketine ve rüzgara bakarak, saati tahmin etmeye çalışıyorlar. Bunlardan biri de Tophane’nin eski muhtarı Åžadi Bey...Erik aÄŸaçlarıyla dolu bahçesine yaslanan serin, ahÅŸap terasından öyle bir Alanya görünüyor ki o noktaya kadar düşe kalka çıkanlara kıyamayıp, evine davet ediyor. AÅŸağıda kalıp, klimalı yaÅŸamakta ısrar edenleri anlayamıyor. Ama yavaÅŸ yavaÅŸ da olsa birilerinin Tophane’ye dönmeye baÅŸladığının farkında. AÅŸağıdakiler olmasa da 1922’de, mübadeleden önce, Tophane’de Türklerle birlikte yaÅŸayan Rumlar’ın yakınları, mutlaka her yıl buraya çıkıp, kalıntıları kalmış birkaç evin taÅŸ temellerini ve kiliseleri ziyaret etmek için, dostları Åžadi Bey’e uÄŸramadan geçmiyorlar. Alanya’da evlenen Finlandiyalı Terhi’ye, Levent’in ailesi AyÅŸegül diyor. BaÅŸka yerlerde kolay kolay yetiÅŸmeyen kauçuk aÄŸacı, Alanya’da sokaklarda zahmetsiz büyüyor. Alanya, güneÅŸ satıyor. Herkesi ısıtmak için...BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMn Kızılkule’den Tophane’ye yürüyerek çıkmakn Limandaki Balıkçılar Kahvesi’nde simitle birlikte çay içmekn Alanya düğünlerinin meÅŸhur aşçısı Esma Abla’dan, yöresel yemek tarifleri dinlemekn Cuma pazarında, Alanya’ya yerleÅŸen yabancıların satıcılarla pazarlık etmesini izlemekn Gerçek Alanya muzunu koklamak ve tatmakn Dim Çayı’ndaki ‘’loca’’larda ayaklarınızı suya sarkıtarak kitap okumak n Mahmut Seydi yaylasında bir köy evine konuk olmakn Parasailing yaparken, Kleopatra Plajı’nı tepeden seyretmekn Alanya Müzesi’nde, Herakles’in vücuduna hayran olmakn Bamyacı’nın muzlu dondurmasını tatmakn Ä°ncekum Plajı’nda, çam ormanlarının içinde kamp yapmakn Alanya’yı bisikletle dolaÅŸmakn Aşıklar MaÄŸarası’nın bir kapısından girip, diÄŸerinden denize atlamakÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!