Evinin başkanı

Güncelleme Tarihi:

Evinin başkanı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 19, 2011 00:00

Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, 14 Haziran’da istifa etti. 18 Ağustos 2008’de aldığı görevi bırakırken 29 Haziran’da yapılacak federasyon seçiminde iki nedenle aday olmayacağını açıkladı: İzmir’de yaşayan eşi ve iki oğlundan uzak kalmanın aile yaşamını olumsuz etkilemesi, Türk futbolunu perde arkasından yönetmek isteyen hırslı ve bencil yöneticiler... Özgener şimdi İzmir’de, evinde. Huzurlu ve mutlu. Eşi ve çocuklarıyla yıllardır özlemini çektiği tatile çıkacak, iki oğluyla balık avlayacak. Federasyon’dan ayrılsa da küme düşen Altay’dan ayrı kalamayacak gibi. Efsane Başkan, babası Esin Özgener gibi Altay Spor Kulübü’nün de yöneticiliğini yapmıştı

Mahmut Özgener (48), İzmir’in ticaret, siyaset ve spor hayatında önemli rolü olan bir aileden. Dedesi, sanayici Osman Kibar, Demokrat Parti İzmir İl Başkanı. 1964-73 yılları arasında İzmir Belediye Başkanlığı yaptı. O yıllarda tüm yolları asfaltladığı için ‘Asfalt Osman’ adıyla anıldı. Milli tenisçi olan babası Esin Özgener, Altay Spor Kulübü’nün efsane başkanı. Mahmut Özgener, Philip Morris’in Türkiye’deki dört tütün tedarikçisinden biriydi.
Özgener 19 Ağustos 2008’de Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olduktan üç buçuk yıl sonra İzmir’deki evine döndü. Sabah ilk kez tüm aile, kahvaltıya oturdular. Eşi Ayşe (35), oğulları Can (10) ve Cem (7)’in sevinçlerine diyecek yok. Cem, durup durup babasına, “Sahiden akşam yedide evde mi olacaksın bundan sonra?” diyor. Cuma sabahı bir ilk yaşadılar çünkü. Futbol Federasyonu Başkanlığı süresince doğum günlerinde, veli toplantılarında, müsamerelerde, hastalıklarında yanlarında olamadığı çocuklarının karne günündeydi bu kez.
Özgener’le futbol dışı sohbet için İzmir’deki evlerindeydik. Bahçedeki yasemin, yediveren limon, nar ve mandalina ağaçlarının arasında tavuklara, inek Cemile ve kuzulara, Pagi ve Elmo adındaki iki köpeğe yer vardı. Can ve Cem, babalarının izinden gidiyor. En sevdikleri ders spor! Bahçedeki minyatür kaleye paslaşıp şut çekiyorlar. Tıpkı babalarının, dedeleri Esin Özgener’in izinden gittiği gibi... Eşi, Psikolog Ayşe Özgüner’in de çocuklarının tercihlerinden yana bir şikayeti yok. Kendi geleceklerine özgürce karar vermelerinden yana.

ALTAY AİLEMİZİN BİR PARÇASI İSTERLERSE TABİİ İLGİLENİRİM

Rahmetli babam milli tenisçiydi ve 1970’li yıllarda Altay Spor Kulübü’nün başkanıydı. Altay’da ben de uzun yıllar görev yaptım. 1980’li yıllarda altyapısında başladım. 1991’de ana yönetimde görev aldım, dört dönem de başkanlık yaptım. Altay, ailemizin bir parçası. Altay’dan kopamam. Ailemi, işimi, Altay’ı üç buçuk yıl ihmal ettim. Altay’la tabii ilgilenirim, sorarlarsa fikirlerimi paylaşırım.

AYSEL YENGE ARADI AYŞE VE ÇOCUKLAR İÇİN ÇOK SEVİNDİM DEDİ

Federasyon Başkanlığı çok onurlu bir makam. Çok fedakarlık yaptım ama görevi kabullenirken bunları da biliyordum. Ailece İstanbul’da yaşasaydık, bugün çok farklı olabilirdi her şey. Hasan Doğan’ı rahmetle anıyorum. Benim geç tanıdığım ama çok sevdiğim bir ağabeyim. Görev yaptığım sürede hiç aklımdan çıkarmadığım, ‘Hasan Ağabey olsaydı ne yapardı’, diye tarttığım büyüğümdü. Görevi bıraktığımı açıkladığım gün, Hasan Ağabey’in eşi Aysel Yenge aradı. “Ayşe ve çocuklar için çok sevindim oğlum” dedi. Çok duygulandım. Aysel Yenge bana o sözleri Hasan Ağabey görevdeyken ne sıkıntılar çektiğini bildiği için söyledi. O kısa dönem görev, kalbini zorladı.

ORTAĞIM İSTEMESEYDİ BAŞKAN OLMAZDIM

Eşim Ayşe de şahit. Şimdi, hiç olmadığım kadar huzurluyum. Yüzüm hiç olmadığı kadar gülüyor. Sabah Ayşe’nin arkadaşları beni çocukların okulunda gördü. “Suratına huzur gelmiş” dediler. Üç yıl önceki fotoğraflarımla şimdiki halim arasında dağlar kadar fark var. Allah her başkana böyle veda nasip etsin. Başkanlığı bıraktığımı açıkladığımdan beri kulüp başkanları dahil o kadar çok insan içtenlikle ziyaret etti, mesaj çekti. Evime döndüm çok huzurluyum. Görevimi layıkıyla yaptığımı, arkamdan yapılan yorumlarda görüyorum, huzur duyuyorum. 15 gün tatil yapacağız. Şirketimiz olan Özege Tütün’ü çok ihmal ettim. Artık işimle ilgileneceğim. Ailem istese bile ortağım istemeseydi, federasyon başkanlığı yapamazdım. İki oğlumun geleceğini feda edemezdim neticede. Ama önce kesinlikle dinleneceğim. Ailece buna çok ihtiyacımız var. Bana tribünlerden edilen küfürler yüzünden Oğullarım benimle maç seyretmiyordu, Birlikte maç, film seyretmeye hasret kaldık.

AYŞE ÖZGENER
Hayatımıza zaman zaman giren bir babaydı


Eşimin yaptığı işle hep gurur duydum. Ama çocuklarım henüz “Babamızın yaptığı işle gurur duyuyoruz” diyecek yaşta değil. Babalarını istiyorlar. Büyüdüklerinde babalarına hak verecekler ama bu yaşta algılayamıyorlar. Can, babası İstanbul’a gittiğinde dört yaşına girmemişti. Cumadan cumaya gelen bir baba ama geldiğinde de huzurlu değil. Hafta sonları maçlar var, iki elinde iki telefon. Sürekli meşgul... Anne olarak iki erkek çocukla baş başa bayağı zorlandım üç buçuk yıl boyunca. Can ders çalışırken Cem devamlı yerde oturuyor, gidip yatmaya korkuyordu mesela. Sevgi doluydu, yumuşaktı ama hayatımıza hep zaman zaman giren bir babaydı. Çocuklarının büyüdüğünü göremedi. Cem, baba diye ağabeyine yapıştı. Mahmut, Cem’in bu yılki doğum gününde yoktu. Cem çok üzüldü. Doğumunda da yoktu, o ayrı... Tek başıma doğurdum, tek başıma büyüttüm. Mutfakta hep tek başıma yemek yedim. İstanbul’a yanına gidemedim. Ben de gidersem çocuklar ne olacaktı? Mahmut da çok yalnız kaldı orada. Çok evcimendir, yalnız kalmayı, yatmayı sevmez. Ancak yarı yıl tatillerinde gidebildim. Televizyonlardaki söylemler bizi çok acıttı. Negatif bir dönemdi, hiç kolay değildi. Ama Mahmut bu işi çok seviyordu. Yapmasaydı içinde kalacaktı. Yapma, deseydim, vicdan azabı çekecektim. Şimdi gönlüm rahat. Çocuklar da o kadar mutlu ki.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!