Edip Ä°lkbahar’ı sihirbaz kılan formül: Lüksün ayrıntıda gizli olduÄŸunu bilmesi

Güncelleme Tarihi:

Edip İlkbahar’ı sihirbaz kılan formül: Lüksün ayrıntıda gizli olduğunu bilmesi
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 17, 2005 00:00

Önce Edip Ä°lkbahar’a açık mektup yazmayı düşündüm. TeÅŸekkür için. Ne kendisi ile tanışmışlığımız ne de herhangi bir yerde karşılaÅŸmışlığımız var.Ama gerek Hillside ile çalışan arkadaÅŸlarımdan, gerek gide gele kendilerini müşteriden çok Hillside’lı olarak adlandıran bir iki dostumdan dinlediÄŸime bakılırsa o bir sihirbaz. Havayı koklayan, hizmet sektöründeki bütün yenilikleri dünyanın önemli merkezleri ile aynı anda devreye sokan, müşteri memnuniyetini her ÅŸeyin üstünde tutan bir sihirbaz. Kendine özgü yöntemleri ile uygulamaları denetleyen, çalışanların mutluluÄŸunu önemseyen, çocuklar dahil herkesin önerisine açık sistem kuran bir yönetici. Tesislerin her daim alanlarının en iyileri olmasını, daha da önemlisi zamanla epriyip köhnememelerini saÄŸlayan kiÅŸi. Hillside’ın tepesindeki isim: Ä°mzası, kalite belgesi.Gıyabında üç aÅŸağı beÅŸ yukarı hep bu minvalde ÅŸeyler söyleniyordu. Açıkça kalkıp gitmesem, kendi gözlerimle görmesem iflah olmaz bir kuÅŸkucu olarak abarttıklarını düşünürdüm. Haklılarmış. Eylül başında üç günü Fethiye Hillside Beach Club’da geçirdim. Ama ne üç gün! O üç günde üç ayda dinlenmediÄŸim kadar dinlendim, mıncık makarna yoÄŸruldum, Türkiye’nin tanıtım afiÅŸlerinde görülen koylara benzer koylarda yüzdüm. Sıkıntı, dert, kaygı, endiÅŸe, gündelik hayatın dayatmaları; adına ne derseniz deyin, insana istemese bile bulaÅŸan bütün kara duygular sihirli bir silgiyle silindi, üzerime iyi mi kötü mü olduÄŸunu bilemediÄŸim tatlı bir hafiflik çöktü...Tembellik insanı yorar, fazla ilgi korkutur ya öyle bir hal iÅŸte. Ãœstelik beni! Benim gibi tatil köyü lafını bile ettirmeyeni!Ä°LK TECRÃœBEM SONUNCUSU OLDUGerçekten de oldum olası tatil köyü denilen, benim anladığım tatille de köyle de ilgisi olmayan yerlerden haz etmem. Fransızların dünya halklarına armaÄŸanı bu moda yanılmıyorsam yetmiÅŸli yılların başında yayılmaya baÅŸladı ve cennet vatanımızı da çok geçmeden etkisi altına aldı. Dönem, ‘hızlı yaÅŸa genç öl’ dönemiydi. Tatile çıkan çekirdek ailelerin ölesiye sıkıldıklarını gözlemleyen, iki çift laf etmeden günler geçirdiklerini gören cin fikir iki ortak, dinlenmenin yasak olduÄŸu tatil köyleri kurmuÅŸlar; tatil dediÄŸin böyle yapılmalı diye dünyaya sunmuÅŸlardı. Hiç unutmam, o yıllarda Antalya civarında açılan ilk köyler varsıl Türklerin en gözde adresleriydi. Paranın tedavülden kalktığı, günün her saatinin ayrı bir etkinlikle taçlandırıldığı cennet-köyler. GiriÅŸte yatırdığınız parayla orantılı olarak uzunlukları deÄŸiÅŸen; beheri farklı para biriminin simgesi renkli boncuk kolyeler alıyordunuz. Harcamalarınızı kolyenizden koparttığınız bu renkli toplarlarla yapıyor, kolye bileziÄŸe, bilezik yüzüğe dönüşürken, kuÅŸ sütünün eksik olmadığı büfelerde tıka basa yiyor, canınız çekerse spora gidiyor, ‘G.O.’ denilen ve görevleri sizi yerinizde oturtmamak olan gençlerin numaralarıyla coÅŸup her gece sahneye konan ÅŸovlara hayran kalıyordunuz. Anlattıkları iÅŸtahımı kabartmadığı için mi, cümbür cemaat çıkılan tatillerden haz etmediÄŸimden mi neden bilmem, yıllarca söz konusu cennetlerden uzak durdum. Sonra bir gün gideceÄŸim tuttu. O da son gidiÅŸim oldu. Ben gözünün çapağını yıkamadan kumsala koÅŸan, hop hop zıplayanlardan deÄŸildim anlaşılan. Fazla hareket fazla geldi ve bir hafta süreceÄŸi düşünülen tatil iki günde bitti. Demem o ki ilk ve tek tatil köyü maceram kötü bitti. EÄžLENCE DAYATMASI YOK ODALAR HÃœCRE GÄ°BÄ° DEĞİLFethiye Hillside’a gelince.Özünde o da bir tatil köyü. Yukarıda anlattığım sistem orada da var. Bonbon kolyelerin yerini elektronik kartlar almış. Havuz, havuz başı barları, gece ÅŸovları, açık büfe, su sporları; kısaca beni gerecek her ÅŸey orada da mevcut. Yine de bir ÅŸey farklı. Ä°lk gün orayı özel kılanın ne olduÄŸunu düşündüm durdum. Sonunda buldum. Aradaki fark, hazır giyimle haute couture farkı. Birinde sunulanı almak zorundasınız. DiÄŸeri sizin istediÄŸinizi sunuyor. Bu kadar basit.Kalabalığa karışmak isterseniz karışıyor, yalnız kalmak isterseniz kalıyorsunuz. EÄŸlenmek isterseniz eÄŸleniyor dinlenmek isterseniz dinleniyorsunuz. Kimse size tatil formülü sunmuyor, dayatmıyor. Odalar içeride uzun kalınmasın mantığı ile yapılmış hücrelerden farklı: GeniÅŸ, şık, büyük bir kanepenin durduÄŸu balkonu ile ferah mı ferah.Türkiye’ye ilk kez onlar tarafından getirtildiÄŸini sandığım Balili masözler, biri doÄŸanın içine gizlenmiÅŸ, diÄŸeri ana bölümdeki iki SPA’da mucizeler yaratıyor. Her detay inceden inceye düşünülmüş. Zaten sanırım Edip Ä°lkbahar’ı sihirbaz yapan da bu. Lüksün ayrıntıda gizli olduÄŸunu bilmesi. YEMEKLER AYRI BÄ°R YAZI KONUSUYemeklere gelince. Sanırım onları tarif için ayrı bir yazı gerekir. Çekmesine fotoÄŸraflarını çektim ama baktığınızda göreceÄŸiniz üzerinde bin bir çeÅŸit yemeÄŸin sıralandığı bir açık büfe. Hemen her tatil köyü, çeÅŸitli yemeklerin sunulduÄŸu açık büfeler hazırlar. Hepsinde bol yemek vardır ama sihirli parmaklar deÄŸmediÄŸi için olsa gerek, hemen hepsinin tadı aynıdır. Çatlayana kadar yer, üç dakika sonra yediklerinizi hatırlamazsınız. Büyük kalabalıklara yönelik mutfakların derdi budur. Göz boyamak istenirken lezzet unsuru göz ardı edilir. Burada her ikisi de gözetilmiÅŸ. YoÄŸurda bulanmış, içinde havuç mu kabak mı olduÄŸunu anlayamadığınız salatalardan, birbirinin tıpkıbasımı makarnalardan, salçaya boÄŸulmuÅŸ et parçalarından eser yok. Şöyle söyleyeyim: Peynir masasında en nadide peynirler, salata köşesinde diri sebzeler, zeytinyaÄŸlılarda sızmanın tadı, etlerde kekik kokusu, balıklarda deniz tuzu var. Yapanlar bilir, yüzlerce kiÅŸiye çıkan patlıcan salatasında ateÅŸin közü varsa o iÅŸte emek var demektir. Bu açık büfesi... Bunun dışındaki lokantalarda sunulanları varın siz düşünün. Gerçekten de Hillside, kitle turizmini butik otel anlayışı ile buluÅŸturan bir tesis. Anladığım kadarı ile bunun böyle olması için de çok çaba sarf edilmiÅŸ. Her ayrıntı inceden inceye hesaplanmış, oraya gelenlerin mutlu olması için elden gelen yapılmış, zor beÄŸenenlerin bile kusur bulamayacağı bir dünya yaratılmış. Zaten bir gidenin dönüp dolaşıp oraya gittiÄŸine, her yerin modasının ışık hızıyla geçtiÄŸi günümüzde on yıldır geçmeyen süksesine bakılırsa, bu da baÅŸarılmış. Bunu da saÄŸlayan, arkada durmayı seven alçakgönüllü bir isim: Edip Ä°lkbahar. Ona teÅŸekkür etmeyelim de kime edelim?Ä°lk gün Hillside’ı özel kılanın ne olduÄŸunu düşündüm durdum. Sonunda buldum. Aradaki fark, hazır giyimle haute couture farkı. Birinde sunulanı almak zorundasınız. DiÄŸeri sizin istediÄŸinizi sunuyor. Bu kadar basit... Kalabalığa karışmak isterseniz karışıyor, yalnız kalmak isterseniz kalıyorsunuz. EÄŸlenmek isterseniz eÄŸleniyor, dinlenmek isterseniz dinleniyorsunuz. Kimse size tatil formülü sunmuyor, dayatmıyor.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!