Devir açan Sultan’ın devlet fotoğrafı

Güncelleme Tarihi:

Devir açan Sultan’ın devlet fotoğrafı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 02, 2004 00:00

PROF. Dr. Necat Birinci’nin editörlüğünde yayımlanan Fatih ve Dönemi kitabı, devir açan Sultan’ın siyasal kimliğinden edebi kimliğine kadar geniş bir inceleme ıskalasında gezdiriyor bizi.Birinci, kitabın tanıtım toplantısında benimle yaptığı konuşmada, kitabın gerçekten editörlüğünü yaptığını, her gelen yazıyı okumadan matbaaya göndermenin editörlük olmadığı bilincini taşıyarak çalıştığını, gelen yazıların bazılarını kısaltarak, yazarlarıyla görüşerek editörlük işlevini yerine getirdiğini söyledi.Fatih ve Dönemi’nin çeşitli makalelerini okurken, bu söylenenlerin uygulandığını fark ettim.Fatih üzerine okul kitaplarından öte bildiklerimiz sınırlı, üstelik ona ve dönemine eğilen bu kitap, sanırım Fatih Sultan Mehmed’in yaptıklarını çok daha iyi ve ayrıntılı anlamamızı sağlayacaktır.Kitabın başında İstanbul Valisi Muammer Güler’in, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Metin Eriş’in Önsözleri var.Kitabın editörü Necat Birinci, Tarih Bilincini Oluşturmak adlı yazısında hem tarih bilincini aydınlık bir tanıma ulaştırıyor, hem de editörlük konusundaki çalışmaları okura aktarıyor:‘Tarih bilinci, kör bir bakış ile ortaya çıkmaz. O, tarihte ve tarihin içinden gelen her eser ve olayda görülmek istenenleri, milli bünyeyi besleyecek şekilde görüp, tarihi şahsiyet, olay ve eserler aralığından, günü, geleceğe ışık tutacak şekilde yorumlamaktan doğar. Vatan sevgisi ve ona bağlılık duygusu da bu olay ve eserler etrafında kuvvet kazanır.’Fatih ve Dönemi kitabında yirmi dokuz uzman ve bilim adamının incelemesi yer alıyor, her makale alanın uzmanına yazdırılmış.Kitabın bazı bölümleri hiç kuşkusuz konunun uzmanlarına hitap eden nitelikte çalışmalar, ayrıca alan olarak herkesin ilgisini çekmeyebilir.Ben gerek alıntılarda, gerek kitaba yöneltilecek ilginin yönlendirilmesinde daha edebi, sanatsal konuları seçtim.Onlarla birlikte eseri okuduğunuzda, siyasal ortamın içindeki kültürel ortamı daha iyi bir temele oturtarak anlayacağınızı da söylemeliyim.Yeni açılan bir devirde, bu çalışmaların kendi de şair olan Sultan’ın yenilikleri, yaptıkları daha iyi anlaşılacaktır.Kemal Yavuz’un Dil ve Edebiyat başlıklı incelemesi; Fatih devrinde yazılan kitapların dil, edebiyat ve düşünce açısından önemini ortaya koymaktadır.En önemli değişiklik, kültür başkentinin değişip İstanbul olması ile özetlenebilir.Araştırmacının belirttiği gibi, Fatih Sultan Mehmed’e gelinceye kadar, kültür ve edebiyat Bursa ve Edirne’de canlılığını sürdürmüştür, oysa, bu işlevi İstanbul üstlenmiştir.Avni mahlasıyla şiir yazan Fatih’in zamanın şairleriyle yapılan karşılaştırmadan çıkan sonucu, yargıları da bu makalede bulabilirsiniz.Daha sonraki çalışmalarda meraklısı için onun divanının tahlili yapılmaktadır.*Fatih ve Dönemi kitabının görsel malzemesinin özenle seçildiği, yazıyı zenginleştirdiği gerçeğini de okurlara iletmem gerekiyor.Recep Uslu’nun yazdığı Müzik bölümü, bence kitabın mutlaka okunması gereken çalışmalarından biridir. Nasıl dil ve edebiyatla ilgili çalışmalar, dönemin kültürel yapısını, dilin oluşumunu bize anlatıyorsa, müzik de dönemin uygarlık yolundaki önemli bir unsurunu irdeleme açısından bir önem taşımaktadır.Araştırmacı, Fatih dönemindeki müziğin bütünüyle incelenmesinin mümkün olmadığını belirterek, ancak bestesi bilinen bestekarları ele almaktadır. Bu da hiç kuşkusuz müziğin bütünü konusunda gene de ipuçları vermektedir.Çünkü bence bestecilerin çizgisi, dönemin müziği konusundaki en sağlıklı verilerdir.Fatih ve Dönemi, bir büyük Sultan’ı, dönemini inceleyen bir başvuru kitabı, ayrıca Fatih’i ve dönemini bilmeden daha sonraki dönemleri anlamak mümkün değildir.Bu açıdan da gerekli bir kitap.DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİİstanbul’un Sandık Odası - Selim İleri - DoğanKritimu / Girit’im Benim - Sabá Altınsay - CanCennetin Doğusu - John Steinbeck - RemziMirabeau Köprüsü - Apollinaire - DünyaKitaptanŞehir yangınlarıYoğun nüfuslu ve çoğunluğu ahşap dar sokak evleri ile sık sık çıkan yangınlar bu şehrin sosyal ve ekonomik yapısı kadar fiziki teşekkülünü de etkilemiştir. Aslında yangınların sayısı normalden çok daha yüksekti; Ergin’in hesaplarına göre 1853’ten 1906’ya kadar geçen 53 senede 36000 evin harap olduğu 229 yangın çıkmıştı. Birçok büyük yangın Cibali semtinde başlamış, şehrin merkezinin tümü yandıktan sonra Kumkapı, Yenikapı ve Langa’da Marmara kıyılarına ulaşmıştır. Cibali, gerek buradaki sanayi ve kuruluşların özelliği gerekse Cibali-Unkapanı vadisinin kuzeydoğu rüzgárına açık olması ve Fatih’e kadar sırtlarda çok sayıda evin yer alması gibi sebeplerden dolayı yangın tehlikesine açıktı. Burada başlayan yangınlar genellikle iki hatta ilerler, Fatih ve Aksaray yoluyla Langa ve Vefa’ya, Şehzadebaşı ve Láleli yoluyla Yenikapı’ya ulaşırdı. Haliç’teki Yahudi mahallesinde (Çufut Kapısı) çıkan yangınlar da, aynı sebeplerden dolayı, bir yönden sarayın duvarlarına ve öte yandan Cağaloğlu üzerinden Büyük Çarşı’ya doğru bütün evlere zarar vererek genişlemeye müsaitti. Tahtakale, Büyük Çarşı civarı, Fener, Balat bölgeleri sık sık yangın çıkan semtlerdi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!