Çocuğa fiziksel şiddet uygulayanların yüzde 69’u çocukla aynı evde yaşayan aile bireyleri

Güncelleme Tarihi:

Çocuğa fiziksel şiddet uygulayanların yüzde 69’u çocukla aynı evde yaşayan aile bireyleri
Oluşturulma Tarihi: Ekim 30, 2004 00:00

Geçtiğimiz haftalarda Bolulu küçük Sıla’nın hali hepimizin yüreğini parçaladı.Yetişkinler olarak birbirimize neler yaptığımız artık pek ilgimizi çekmese de, küçük çocukların başına gelenlere kayıtsız kalmak mümkün olamıyor. Sıla ne ilk ne de son. Bu tip görüntüleri sadece televizyonda seyretmek yerine artık biraz daha aktif ve tavırlı davranmakta yarar var. Çağdaş Eğitim Vakfı, Hürriyet Gazetesi ve İstanbul Valiliği’nin desteği ile başlatılan ‘Aile İçi Şiddete Son’ kampanyası kapsamında öncelikle İstanbul’da seçilen pilot bölgelerde üç ay süreyle uzman eğitimciler ve bir eğitim otobüsü ile ziyaret edilen bölgelerde kadınlara ve erkeklere seminerler veriliyor. Amaçları, şiddetin önlenmesine ve şiddetten arınmış aileler oluşmasına katkıda bulunmak.Kampanyanın hedefi, aile içinde yaşanılan ve yaşatılan şiddetin boyutları hakkında farkındalığı ve konuya olan ilgiyi artırmak, şiddetin ‘doğal’ olduğuna dair algıyı değiştirmek, kadın ve erkekleri aile içi şiddete duyarsız kalmamaya ikna etmek, şiddeti durdurmak için kişisel olarak yapabilecekleri şeyler konusunda yönlendirmek. Seminerlerde şiddetin tüm aile fertleri üzerindeki etkileri, şiddete başvurmadan çatışmaları çözme yöntemleri, kızgınlık kontrolü, iyi ve güçlü eş-baba kavramı, ailenin korunmasına dair kanun ve şiddetle baş etme yolları gibi konular ele alınıyor.ÇEV Yönetim Kurulu Üyesi Bike Karaduman katılımlardan gayet memnun: ‘Başlangıç aşamasında olduğumuzu göz önüne alırsak halkımızdan gerçekten büyük bir ilgi gördük. Otobüslerimiz özellikle kadın saatlerinde doluyor. Erkekler daha az katılımcı. Bunu arttırmak için gittiğimiz bölgelerdeki öğretmen ve imamlarla, hatta polisle işbirliğine girerek insanların bizden çekinmemelerini sağlamaya çalışıyoruz’ diyor.ŞİDDET GÖREN ŞİDDET UYGULARÇEV için çalışan psikolog Neylan Özdemir, şiddet uygulanan bir ailede büyüyen çocuğun, şiddet uygulayan bir birey olarak yetişmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor: ‘Dünyada çocuk istismarının görülme sıklığını belirten kapsamlı bilimsel veriler yok. Bunun bir nedeni de hemen bütün zamanlarda ve tüm toplumlarda çocuğa yönelik fiziksel şiddetin terbiye etme gerekçesi ile onaylanmış olmasıdır. İstismar ve disiplin arasındaki ince sınır, toplumdan topluma değişir. Çocukken fiziksel istismara maruz kalmış olan kişinin agresif davranışları olan bir yetişkin olma riski çok fazladır.’ŞİDDET DİSİPLİN ARACI DEĞİLDİRÇocuğa yönelik şiddet için yaygın olarak kullanılan terim, çocuk istismarı. Çocuğun ailesi ya da ondan sorumlu diğer kişiler tarafından çocuğa karşı uygulanan fiziksel veya psikolojik nitelikli kötü davranışların tümünü kapsıyor. T.C. Başbakanlık, Aile Araştırma Kurumu’nun 1995 verilerine göre ülkemizde özellikle 4 yaşından itibaren çocukların çok dayak yedikleri ve bunun sonucunda hem bedensel hem de ruhsal sorunlar yaşadıkları görülmüş. Bir araştırmaya göre (Kozcu, 1991) çocukların uğradıkları fiziksel şiddetin yüzde 69’unun faili, çocukla aynı evde yaşayan aile bireyleri, özellikle de anne babalar. Çocukların fiziksel istismarı sonucunda meydana gelen ölümler, 1-4 yaşlar arasında oluşan çocuk ölümlerinin yüzde 3’ünü oluşturuyor. Ancak Türkiye’de de çocuk istismarı çoğunlukla gizli kalıyor, kayıtlara geçen ya da mahkemelere yansıyan şiddet olayları çok az. Aileler çoğu zaman ya bildiği yöntem olduğundan ya da ne yapacağını bilemediğinden şiddet uyguluyor. Ancak şiddet kapsayan hiçbir yöntemin çocuklar üzerinde hiçbir olumlu etkisi olmaz, aksine çocuğun içine kapanık ya da gördüğü biçimde saldırgan olmasını sağlar. Şiddeti disiplin aracı olarak kullanan aileler yeni eğitim yöntemleri ile bilinçlendirilmelidir. Toplantılar 30 Ekim’de 50. Yıl Mahallesi Belediye Hizmet Binası Yanı, 1-3 Kasım’da Karayolları Mahallesi Belediye Hizmet Binası ve Muhtarlık bahçesinde, 4-6 Kasım’da da Arnavutköy Suatlar İlköğretim Okulu bahçesinde devam edecek.ŞİDDET GÖREN ÇOCUĞUN TEPKİLERİEn sık görülen davranışlarAşırı hırçın davranma ve isyankárlıkİçine kapanmaOkulda başarısızlık veya başarı için aşırı gayretOkula gitmeyi reddetmeBaşkalarını memnun etmek için aşırı çaba göstermeSaldırganlık ya da aşırı pasiflikBahaneler bulma, kendini savunma gayretleri, alaycı yaklaşımlar, duygusuz davranma, donukluk, her şeyi ‘siyah ya da beyaz’ görmeAşırı ilgi çekme davranışlarıYalan söylemeUyku sorunları, kábus görmekAltını ıslatmaKontrol edilememe, sınırlarını bilmemeSosyal hayattaArkadaşlarından ve akrabalarından uzak durmaÇok çabuk arkadaş olma ve arkadaşlıklarını aniden bitirmeBaşkalarına güvenmekte (özellikle yetişkinlere) zorluk çekmeEvden uzaklaşma, aşırı sosyal yaşantıArkadaşlarına zorbalık yapma ya da kendini ezdirmeŞiddet içeren ilişkiler içine girme ve bu ilişkilerde ya ezen ya da ezilen taraf olmaArkadaşlarla aşırı sert oyunlar oynamaFiziksel şikayetlerAğrı şikáyetleri (baş ağrısı, karın ağrısı gibi)Sinirlilik, gerginlik, kısa dikkatYorgunluk ya da aşırı enerjiSık hastalanmaKişisel temizliğine dikkat etmemeYaşından küçük davranışlara geri dönme (yatak ıslatma, parmak emme gibi)Acıya karşı duyarsızlıkTehlikeli oyunlar oynama ve etkinliklerde bulunmaKendine zarar verme (bilerek bir yerini kesme, yakma, kafasını vurma gibi)KOMŞULARINA YARDIMCI OLMAK İÇİN ÖĞRENİYORGülseren Karataş çocukluğunda birkaç tokatla büyüyen bir anne. Arada kendisinin de çok sinirlendiğini itiraf ediyor. Yine de sınırları geçmediğine, kontrolü kaybetmediğine inanıyor. Azarlamanın arkasından bile güçlü bir pişmanlık hissettiğini söylüyor: ’Ailemi mümkün olduğunca rahat bir ortamda yaşatmaya çalışıyorum. Şiddet uygularsam, çocuğum karşısında kötü ve ezik hissederim kendimi...’Dinleyicilerden Gül Karakaş üç çocuk sahibi bir anne. Şiddet gören ve dolayısı ile göstermeyen bir anne olarak bilgi almak için burada olduğunu, arkadaşlarına yardımcı olabilmek için öğrenmek istediğini söylüyor. Çünkü çevresinde özellikle de çocuklarına karşı şiddet uygulayan komşuları var. Kendi çocukları ‘Anne polis çağıralım’ diye rica ederlermiş ondan. Müdahale çabaları hep sonuçsuz kalmış: ’Söylediğimiz zaman anlamıyorlar ki’ diyor. Ama şimdi daha doğru bilgi ve yöntemlerle verimli olmayı hedefliyor.ANNEMİN KÖŞESİAnnemin beni giydirme çalışmalarıGeçen haftaki annemin kan grubunu bilmeme durumumdan dolayı ayıplandığım mesajlar aldım. Bunun yanı sıra, üzülmememi söyleyip beni destekleyenler de vardı. Neyse, lafı uzatmayalım... Sanırım annem pespayeliğimden iyice sıkılmış durumda. İnsanlar kilo verip biraz şekle şemale girince anında giyime vurur kendini. Giyemediği her şeyi giymeye, takamadıklarını takmaya çalışırlar. Hatta ‘Zamanım az, ileride fazla iddialı giyinemeyeceğim’ diyerek gününü değerlendirmeye çalışanlar da vardır. (Yok annem öyle değil!!!) Oysa ben iyice döküntülüğe sardım işi. 20 sene sonra gittim kendime bir jean aldım ve üzerime forma yaptım. Üstünü de sıradan tişörtlerle geçiştiriyorum. Beni alışverişe bile götüremeyen annem çareyi benim için ayırtmakta bulmuş: ‘Kızım bak, burada bir ceket gördüm, çok güzel. Git bir dene, sana da yakışır. Alırız onu!’ diyor... Peki ben ne mi yapıyorum? Utanç duyulacak bir kızım işte. Yerin adını bile hatırlamıyorum. Birileri beni sarsmalı yoksa anam beni fena pataklayacak...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!