Çiçeği Burnundakiler Adana’da toplanıyor

Güncelleme Tarihi:

Çiçeği Burnundakiler Adana’da toplanıyor
Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 2007 00:00

1970’lerin ve 1980’lerin efsanevi mizah dergisi Gırgır’da Çiçeği Burnundakiler adında iki sayfa vardı.

Tıfıl çizerlerin acemi çizimleri ikinci sayfada, eli yüzü düzgün karikatürleri ise arka kapakta çıkardı. Ama acemiler arasına girmek bile zordu. Gırgır’ın yayın yönetmeni Oğuz Aral her pazartesi gününü geleceğin çizerlerine ayırırdı. Dillere destan karizması ve otoritesiyle öyle bir söz geçirirdi ki çocuklara. Babalarından korkmadıkları kadar ondan korkarlardı. Oğuz Aral bazen posta yoluyla çizim gönderen bir gence, dergi üzerinden mesaj da gönderirdi: "Senin artık buraya gelme zamanın gelmiş..." Sert ama destekleyiciydi, kabul ettiği her karikatür için anında telif ücretini ödetirdi. Gırgır, Çiçeği Burnundakiler sistemi sayesinde kendi okurlarından yazar çizer, düşünür, eleştirmen kafalar yarattı. Derginin 1989 sonunda Oğuz Aral’ın elinden alınmasıyla o dönem de kapandı.

Bu çizerlerden ikisi, reklamcı ortaklar Mustafa Öncül ve Sefa Sofuoğlu kuşağın Adana temsilcilerinden. Öncül, Gırgır’a çizim gönderenleri şöyle anlatıyor: "Karikatürist Güneri İçoğlu’nun deyimiyle bu çizerler Çiçeği Burnundakiler Tarikatı’ydı. Şeyh uçurmaz mürit uçurur derler. Bizim tarikatta şeyh hepsini uçurdu. İlk karikatürüm lisedeyken çıktı. Adana’da üniversitede okurken sadece karikatürlerimi göstermek için beş defa otobüse atlayıp İstanbul’a geldim."

İşte Mustafa Öncül ve Sefa Sofuoğlu, Adana’da 15-20 Ocak’ta düzenlenecek ilk TÜYAP kitap fuarında Çiçeği Burnundakiler tarikatının üyelerini bir araya getiriyor. Öncül, nasıl hazırlandıklarını anlatıyor: "Tek tek uğraşıp telefonlarını bulduk. 1979’dan 1990’a kadar tüm Gırgırlar’ı tarayıp isimler çıkarttık. 150 kişinin çok ciddi, sürekli karikatürleri çıkmış. Ama tek sefer karikatürü çıkanlar da var. Bu ucu çok açık bir şey, orada karikatürü çıkan herkesin katılabileceği bir etkinlik."

Eskilerin Çiçeği Burnundakiler’in bir bölümü bugünün ünlü çizerleri. Bir bölümü de çizimle ilgili, reklam, illüstrasyon gibi işlere kaymış. Bugün doktor, genel müdür, şirket çalışanı, öğretmen, mühendis olanlar da var. Hepsi Oğuz Aral’ın Gırgır’ından 19 yıl sonra, 19 Ocak’ta Adana’ya davetli. TÜYAP şimdiden konaklama sponsoru olmuş bile. Üstelik artık bir siteleri de var: www.cicegiburnundakarikaturculer.com. İçlerinden bazıları, Adana’daki büyük buluşma öncesi bizim için İstanbul’da bir araya geldi.

Ali Doğanlı, 46, reklamcı, çizer 1976’dan 1980’e kadar bu sayfaya çizdim. Pazartesi günleri amatörlerin günüydü. Bire bir müthiş bir eğitim alıyorduk. Çizim haricinde de o kadar iyi eğitim almışız ki. Karikatür o zaman bir meslek değildi sadece, adeta DNA’mıza işlemiş gibiydi. Oğuz Abi’yi dinlediğimiz kadar babamızı dinlemiyorduk. Şanslıydık. Şimdi böyle bir işleyiş yok.

Ali Olgun, 43, reklamcı, illüstratör İlk çizimimi göstermek için 17 yaşında okuldan kaçıp Oğuz Abi’nin yanına gittim. Her şeyi orada öğrendim. 4-5 yıl boyunca esprileri not almak için her an cebimde küçük bir defterle gezdim. Üniversite eğitimi gibiydi. Orada hem çizgi öğrendim, hem düşünüp fikir üretebilmeyi.

Mehmet Dal, 51, çizer, çizgi filmci Gırgır’a çizimler gönderiyordum. 1978’de Oğuz Aral dergide çizimimi yorumladığı köşeye "Artık buraya gelsen iyi edersin" yazdı. Yayınlanmasa da karikatürlerimizi alır, bize telif ücreti yazardı, bizi kayırırdı yani. 1984’ten beri çizgi filmciyim. Okul kitaplarına çizdim, TRT’de Tomurcuk, Az Gittik Uz gittik, Dede Korkut hikayeleri gibi çizgi filmleri yaptım. Hálá da dergilere çizim gönderiyorum.

Çetin Ceylan, 45, reklamcı, illüstratör Ortaokul son sınıftayken, 1977’de dergiye ilk kez çizim gönderdim. Para mı veriyorlar yoksa yayınlanması için biz mi para veriyoruz ondan bile emin değildim. Gırgır’a her hafta giderdik. Oğuz Aral’ın karizmasının karşısında olmak başka bir şeydi. Kimisine espri kimisine çizgi cezası verirdi. Yeterince çalışmadığını anlarsa sen birkaç ay gelme derdi.

Hülya Delibaş, 47, reklamcı, illüstratör Çocukluğumdan beri güzel sanatlar akademisine girmeyi istiyordum. 1981’de Mimar Sinan Üniversitesi’nin ilk sınavında birinci oldum ama tarihini yanlış anlayınca ikinci sınavı kaçırdım. Okuldan Beşiktaş’a doğru yürüyordum, bunu aşmam lazım diye diye iskeleye geldim. Çarşaf dergisi aldım, dergide karikatür okulunu gördüm ve hemen oraya başladım. Daha sonra çizimlerimi Gırgır’a, Oğuz Aral’a götürdüm. Oğuz Aral bir işimi beğendi, bunu bir ay çalış gel dedi. Gece gündüz uykusuz çalışıp bir hafta sonra gittiğimde "Burada ne işin var? Kapıdan kovuyorum bacadan giriyorsun. Bir ay sonra gel demedim mi!" diye parladı ama sonra yumuşadı. "Madem gelmişsin. Bakayım karikatürüne" diyerek işime baktı. Masaya fırlattı, çok beğenmişti: Götür bunu amatör sayfasına bassınlar... Ayaklarım yerden kesilerek eve gittim. O sayfa benim için umudu ifade ediyordu.

Kaan Ertem, 40, Leman Dergisi çizeri Gırgır’a ilk 1987’de gittim. Karikatürlerim hep arka sayfalarda çıktı. Oğuz Abi karikatürü alıp telifini anında ödetirdi, sonra ya yayınlanır ya yayınlanmazdı. Heyecanlıydık. Çiziyorsun, çizdiğine Oğuz Abi gibi biri bakıyor. Bir de korkuyorsun. Beni bir gün çağırdı: Taksim Meydanı’ndasın, karşında 300 bin kişi var, onlara bir şey söyleyeceksin. Ne yaparsın, diye sordu. Kalakaldım. "Ben söyleyeyim, altına yaparsın! 300 bin kişinin karşısında konuşmak kolay mı! Ona göre çiz, çizdiklerini 300 bin kişi okuyacak" dedi. Sonra yaptığım işlerde hep buna dikkat ettim.

Adnan Şahbaz, 45, işletmeci 1978-1982 arası o sayfaya karikatür gönderdim ama daha çok espri verdim. İlk başladığım sıralar Divriği’de konfeksiyoncuydum. İstanbul’a her geldiğimde elimde çantayla işadamı gibi Gırgır’a giderdim. Oğuz Abi bana ya ticaret yap ya da karikatür çiz diyordu. Sonunda karikatüre devam edemedim. Çok güzel bir dönemdi. Bir esprim yayınladığında yurtdışından bile çok güzel olmuş diye ararlardı.

Vedat Özdemiroğlu, 39, Uykusuz Dergisi yazarı Gırgır’ın yazar kuşağındanım. Çizgilere Oğuz Abi baktığı gibi yazılara da Atilla Atalay bakıyordu. Sayımız daha azdı, hepimizle tek tek ilgilendiler. 1988’de Gırgır’a girdim. Dergide iki Vedat vardı. Oğuz abi ikimizi ayırmak için bana Muharrir Vedat derdi. Sözlüğe gidip baktım muharrir yazar demekmiş... Yani bana ilk yazar diyen Oğuz Abi’dir. O dedi diye ben de yazar oldum.

Özcan Çalışkan, 40, reklamcı, sanat yönetmeni Ankara’da ortaokulda bir hocam vardı. Karikatürleri dergide çıkıyordu. Ben de ondan görüp çizmeye başladım. İlk karikatürüm 1982’de lisedeyken çıktı. Gırgır çok popülerdi. Karikatürüm çıkınca herkes artık beni tanıyormuş gibi bir kasıntılık geldi üzerime. Oğuz Aral İstanbul’dan yollayanlara 50 lira veriyorsa Anadolu’dan yollayanlara 100 lira veriyordu. Üniversite hayatım boyunca ekonomik katkısının dışında bir de dergiyi okuyanların gözünde kendinizi çok özel hissediyordunuz.

Faruk Karaçay, 43, oyuncu, yazar Mersin’den gönderdiğim ilk karikatürüm 1983’te yayınladığında inanmamıştım. Üniversite sınavına İstanbul’da girdim ki gelip onunla görüşebileyim diye. Oğuz Aral’ın tiyatro hocası olması da benim için önemliydi. Çoğu şeyi ondan öğrendim. Örneğin ’Her yer beyaz olunca siyah dikkat çeker’ derdi. Bu sahnede ve sinemada da böyledir.

Ali Doğanlı, 46, reklamcı, çizer 1976’dan 1980’e kadar bu sayfaya çizdim. Pazartesi günleri amatörlerin günüydü. Bire bir müthiş bir eğitim alıyorduk. Çizim haricinde de o kadar iyi eğitim almışız ki. Karikatür o zaman bir meslek değildi sadece, adeta DNA’mıza işlemiş gibiydi. Oğuz Abi’yi dinlediğimiz kadar babamızı dinlemiyorduk. Şanslıydık. Şimdi böyle bir işleyiş yok.

Ali Olgun, 43, reklamcı, illüstratör İlk çizimimi göstermek için 17 yaşında okuldan kaçıp Oğuz Abi’nin yanına gittim. Her şeyi orada öğrendim. 4-5 yıl boyunca esprileri not almak için her an cebimde küçük bir defterle gezdim. Üniversite eğitimi gibiydi. Orada hem çizgi öğrendim, hem düşünüp fikir üretebilmeyi.

Mehmet Dal, 51, çizer, çizgi filmci Gırgır’a çizimler gönderiyordum. 1978’de Oğuz Aral dergide çizimimi yorumladığı köşeye "Artık buraya gelsen iyi edersin" yazdı. Yayınlanmasa da karikatürlerimizi alır, bize telif ücreti yazardı, bizi kayırırdı yani. 1984’ten beri çizgi filmciyim. Okul kitaplarına çizdim, TRT’de Tomurcuk, Az Gittik Uz gittik, Dede Korkut hikayeleri gibi çizgi filmleri yaptım. Hálá da dergilere çizim gönderiyorum.

Çetin Ceylan, 45, reklamcı, illüstratör Ortaokul son sınıftayken, 1977’de dergiye ilk kez çizim gönderdim. Para mı veriyorlar yoksa yayınlanması için biz mi para veriyoruz ondan bile emin değildim. Gırgır’a her hafta giderdik. Oğuz Aral’ın karizmasının karşısında olmak başka bir şeydi. Kimisine espri kimisine çizgi cezası verirdi. Yeterince çalışmadığını anlarsa sen birkaç ay gelme derdi.

Hülya Delibaş, 47, reklamcı, illüstratör Çocukluğumdan beri güzel sanatlar akademisine girmeyi istiyordum. 1981’de Mimar Sinan Üniversitesi’nin ilk sınavında birinci oldum ama tarihini yanlış anlayınca ikinci sınavı kaçırdım. Okuldan Beşiktaş’a doğru yürüyordum, bunu aşmam lazım diye diye iskeleye geldim. Çarşaf dergisi aldım, dergide karikatür okulunu gördüm ve hemen oraya başladım. Daha sonra çizimlerimi Gırgır’a, Oğuz Aral’a götürdüm. Oğuz Aral bir işimi beğendi, bunu bir ay çalış gel dedi. Gece gündüz uykusuz çalışıp bir hafta sonra gittiğimde "Burada ne işin var? Kapıdan kovuyorum bacadan giriyorsun. Bir ay sonra gel demedim mi!" diye parladı ama sonra yumuşadı. "Madem gelmişsin. Bakayım karikatürüne" diyerek işime baktı. Masaya fırlattı, çok beğenmişti: Götür bunu amatör sayfasına bassınlar... Ayaklarım yerden kesilerek eve gittim. O sayfa benim için umudu ifade ediyordu.

Kaan Ertem, 40, Leman Dergisi çizeri Gırgır’a ilk 1987’de gittim. Karikatürlerim hep arka sayfalarda çıktı. Oğuz Abi karikatürü alıp telifini anında ödetirdi, sonra ya yayınlanır ya yayınlanmazdı. Heyecanlıydık. Çiziyorsun, çizdiğine Oğuz Abi gibi biri bakıyor. Bir de korkuyorsun. Beni bir gün çağırdı: Taksim Meydanı’ndasın, karşında 300 bin kişi var, onlara bir şey söyleyeceksin. Ne yaparsın, diye sordu. Kalakaldım. "Ben söyleyeyim, altına yaparsın! 300 bin kişinin karşısında konuşmak kolay mı! Ona göre çiz, çizdiklerini 300 bin kişi okuyacak" dedi. Sonra yaptığım işlerde hep buna dikkat ettim.

Adnan Şahbaz, 45, işletmeci 1978-1982 arası o sayfaya karikatür gönderdim ama daha çok espri verdim. İlk başladığım sıralar Divriği’de konfeksiyoncuydum. İstanbul’a her geldiğimde elimde çantayla işadamı gibi Gırgır’a giderdim. Oğuz Abi bana ya ticaret yap ya da karikatür çiz diyordu. Sonunda karikatüre devam edemedim. Çok güzel bir dönemdi. Bir esprim yayınladığında yurtdışından bile çok güzel olmuş diye ararlardı.

Vedat Özdemiroğlu, 39, Uykusuz Dergisi yazarı Gırgır’ın yazar kuşağındanım. Çizgilere Oğuz Abi baktığı gibi yazılara da Atilla Atalay bakıyordu. Sayımız daha azdı, hepimizle tek tek ilgilendiler. 1988’de Gırgır’a girdim. Dergide iki Vedat vardı. Oğuz abi ikimizi ayırmak için bana Muharrir Vedat derdi. Sözlüğe gidip baktım muharrir yazar demekmiş... Yani bana ilk yazar diyen Oğuz Abi’dir. O dedi diye ben de yazar oldum.

Özcan Çalışkan, 40, reklamcı, sanat yönetmeni Ankara’da ortaokulda bir hocam vardı. Karikatürleri dergide çıkıyordu. Ben de ondan görüp çizmeye başladım. İlk karikatürüm 1982’de lisedeyken çıktı. Gırgır çok popülerdi. Karikatürüm çıkınca herkes artık beni tanıyormuş gibi bir kasıntılık geldi üzerime. Oğuz Aral İstanbul’dan yollayanlara 50 lira veriyorsa Anadolu’dan yollayanlara 100 lira veriyordu. Üniversite hayatım boyunca ekonomik katkısının dışında bir de dergiyi okuyanların gözünde kendinizi çok özel hissediyordunuz.

Faruk Karaçay, 43, oyuncu, yazar Mersin’den gönderdiğim ilk karikatürüm 1983’te yayınladığında inanmamıştım. Üniversite sınavına İstanbul’da girdim ki gelip onunla görüşebileyim diye. Oğuz Aral’ın tiyatro hocası olması da benim için önemliydi. Çoğu şeyi ondan öğrendim. Örneğin ’Her yer beyaz olunca siyah dikkat çeker’ derdi. Bu sahnede ve sinemada da böyledir.

Tuncay Akgün, 45, Leman Dergisi kurucularından, Bezgin Bekir’in yaratıcısı Gırgır dergisine 12 yaşında aşık oldum. Ortaokuldayken ilk karikatürümü götürdüğümde ’bırak buraya’ dediler. Aradan 8-10 hafta geçti, bir gün vapurda giderken Çiçeği Burnundakiler sayfasında karikatürümü gördüm. Hemen bir şeyler daha çizip dergiye gittim. Bu kez Oğuz Aral’la tanıştım. Orada benim gibi yüzlerce çocuk gördüm. 1980’de beni Gırgır’a çağırdı. Bir iki yıl karikatürlerim iç sayfada çıktı. Sonra Oğuz Abi bana dergide bir köşe verdi, Oğuz Aral okulu, Gırgır okulu da en büyük okuldur. Hepimize sahip çıkar, dergiye uğramayınca ’Neredesin sen’ diye kızardı. Kendinizi çok önemli biri gibi hissediyordunuz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!