Ali DAĞLAR
Oluşturulma Tarihi: Eylül 18, 2011 00:00
Prof. Dr. Ali Birinci 12 Eylül gününe kadar Türk Tarih Kurumu’nun (TTK) 12. başkanıydı. “Hizmetinizi bekliyoruz” denilerek özel ricayla geldiği görevinden, iki satırlık yazıyla alındı. TTK’da görev yaptığı üç yıl, dört ay, sekiz gün, dakikasına kadar günlük tutan Birinci ile 20 yıl mektupla kurum idare eden, Bolu Dağı’na kurum aracıyla sütlaç yemeye giden, Hindistan’a yolluk çıkarıp Kızılay’da gezen başkanları konuştuk
TTK ve TDK (Türk Dil Kurumu) fikir ve cismanı olarak varlığını tamamen
Atatürk’e borçludur. Atatürk’ün bu kurumlara tanıdığı imkanı, kurumlar yeterince değerlendiremedi. Usulsüzlük matbaadan başlıyor. Sekretere, “Fiyattan şikayet var, maliyetler çok yüksek” dedim, adam tınmadı. İmza yetkisini aldım. İhalelerde oyunlar oynandığını gördüm. Ucuz fiyat teklif edenler çekiliyor, siz daha pahalı fiyat verene vermek zorunda kalıyorsunuz. Bu işleri görünce, “Matbaamızı açmadan kitap bastırmam” dedim. “Rüşvetin belgesi mi olur” diyorlar; rüşvetin belgesi, rüşvetin kendisidir. Benim 7 liraya bastığım kitabı 35 liraya basan adamın dürüstlüğüne inanılır mı? Para trafiğini kontrol etmeye alışanlar, ben işe el koyunca rahatsız oldular.
İHALE EGZOSÇU YEĞENE
Matbaacılar odasına döküm yaptırdım. Bizim kurumdan biri epey makinayı sayım dışı bıraktırmış. 27 Ocak 2009’daki ihalede MEB’e satsaydık, kayda girmemiş makineler buhar olup uçacaktı. İhale takip edecek memur yok. Yayın şubesi hanımlardan oluşuyor, kitap kültürü sıfır. Kurumda 14 sene temizlik ihalesini alıp yeğeni üzerinden para kazanan idari ve mali işler müdürü vardı. Kurum arabalarının tamirini yeğenim Mustafa dediği Egzosçu Mustafa’ya yaptırıyor, Mustafa arabaları tamircilere yaptırıyor, fatura kesiyor, bir arabadan 2-3 post çıkarıyorlar. İmza yetkisini alıp yüksek kurula gönderdim, sonra bu kişinin maaşına iki kez haciz geldi çünkü musluklar kesildi.
SAHNE ALIRSAM SOLO SÖYLERİM20 sene başkanlık yapan Şemsettin Günaltay ilgilenmemiş kurumla, İstanbul’dan mektuplaşarak kurumu idare etmiş. Kurumun arabasıyla Bolu Dağı’na sütlaç yemeye giden, Hindistan’a seyahat kararı çıkartıp, yolluk alıp Kızılay’da gezen başkanlar var. Ben kurumda öğrendiğim kirli çamaşırların bir kısmını günlüğüme bile yazamadım.
İktidara kırgınlığım yok ama karşı tarafı dinlemek, hükmü değiştirir, ben hiç dinlenmedim. Beni oraya seçen irade, oradan alırken niye biraz dikkat etmez, araştırmaz, bu devletin istihbaratı yok mu? Saçma bir karar. Ben de yeseydim ve yedirseydim, çalsaydım ve çaldırsaydım böyle olmazdı zaten. Bir sekreter üç şube müdürüne bırakıp dünyayı gezseydim; ben de 15 sene kalırdım. Tarzım değil, ben sahne aldığım zaman solo söylerim.
ATATÜRK’ÜN MEKTUBUNUN SANSÜRLEMEK LAUBALİLİĞİ VAR
Atatürk’ün tarihçilere yazdığı mektup çok önemli. Bizim elimizdeki fotokopidir, aslını arşivde aradım, bulamadım. Atatürk’ün mektubunun değerini bilemeyip, bazı bölümlerini yayımlamamak, sansürlemek gibi bir laubalilik var burada. Bizde gizlenen tek malzeme var, o da Latife Hanım’ın mektupları ve hatıraları. Orada da ailenin izin vermemesi durumu var. Atatürk’ün aşkları meraka değer ama tarihin de mevzuu değil, çok şahsi bir şey o.
KURUM ANTİ-ERMENİ PROPAGANDA MERKEZİ HALİNE GETİRİLDİKurum, Yusuf Bey (Hallaçoğlu) tarafından bir Ermeni anti-propaganda merkezi haline getirildi. TTK’ya Türkiye ve dünya çapında çok büyük itibar kaybettirdi bu durum. TTK bilgi merkezidir, diplomasiyi dış işlerinin yürütmesi lazım. Hayatta kalma mücadelesi yapmışız ve biz kazanmışız. Çift taraflı çekilen acıların hesabını yapacak olursak Ermeniler borçlu çıkar. 12. asırdan beri rahat yaşamış fakat Osmanlı Devleti dağılırken parça koparma mücadelesi yapmış, başaramamışlar. İş bu kadar basit. Tamamen savaş içinde Türklerin, kendini koruma iç güdüsüyle yaptıkları şeydir tehcir. Fazla toz kaldırmak yanlış. Dünya parlamentolarında bunun mücadelesini yapması gereken diplomasiye siz arşivlerden, tarihten bilgi ve döküman sağlarsınız.