Büyük adam olmak...

Güncelleme Tarihi:

Büyük adam olmak...
Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 2007 17:21

ıÜüBunlardan biri bir büyük Türk şairiydi. Bir diğeri dünya çapında bir Avrupalı yazar. Sonra yerli yabancı bir iki büyük işadamı, dünya çapında sanatçılar, hatta bilim adamları tanıdım.

Her biri şüphesiz, kendi alanında ‘büyük adam’ idi.

Hiçbiri, benim ölçülerimle, ‘adam’ değildi.

Galiba ‘büyük adamlar’ yüksek dağlar gibi. Uzaktan bakınca başı bulutlara değen, heybetli, ulaşılmaz, yalnız...

Ama yanına yaklaştıkça, azametinin ve yüceliğinin aslında sarplığından, acımasızlığından, tehlikesinden (bıçak gibi keskin kayalarından, cam gibi kaygan buzullarından, ölümcül fırtınalarından, dondurucu soğuğundan) geldiğini fark ediyor insan.

Ne kadar ulaşılmaz, ne kadar gaddarsan, yoluna ne kadar çok kurban verilmişse, o kadar ‘efsane’ oluyorsun.

Olabildiğince sade olabilmek için, olabildiğince bilge olmak lazım’ der Ru-Bô.

‘Bilge’ sıfatını hak eden bir avuç (gerçek ‘büyük’) insan hariç, ‘büyük adam’ insan olarak pek makbûl değil.

İnsanî değerleri taşıyan insan, ‘büyük adam’ olası değil.

*

Acaba, toplumlar ‘büyük adam’ diye kabul edeceklerinde, insani değil hayvani değerler mi arıyorlar?

Otorite, acımasızlık, tuttuğunu koparmak, egoizm gibi...

Binlerce yıllık içgüdülerle...

Hani hayvan sürülerinin içlerinde en acımasız, en güçlü, en kurnaz olanı ‘önder’ seçmeleri gibi?

Acaba, (Amin Maalouf’un romanında) Ömer Hayyam’ın Nizamülmülk’e dediği gibi... ‘büyük adam’ olmak için, başkalarının üstüne basarak mı yükselmek gerekiyor? Acaba başarının sırrı bu mudur?

Acaba, ben ‘büyük adam boktan bir şeydir’ diye uzanamadığım ciğere mundar mı diyorum? J

Siz ne diyorsunuz?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!