BU YAZIYA YAKINDAN BAKIN... PsikololoÄŸumla her ay yaptığımız olaÄŸan görüÅŸmemiz için onun odasından içeri girmemle birlikte ilk dikkatimi çeken ÅŸey, onun

Güncelleme Tarihi:

BU YAZIYA YAKINDAN BAKIN... Psikololoğumla her ay yaptığımız olağan görüşmemiz için onun odasından içeri girmemle birlikte ilk dikkatimi çeken şey, onun
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 03, 2000 00:00

BU YAZIYA YAKINDAN BAKIN... PsikololoÄŸumla her ay yaptığımız olaÄŸan görüşmemiz için onun odasından içeri girmemle birlikte ilk dikkatimi çeken ÅŸey, onun yüzünde oraya yapıştırılmış gibi duran o aptal gülümseyiÅŸi oldu. Beni ayakta karşılayarak yerime oturttu ve ben herzamanki gibi beraber bir iki tek atarız diye düşünüp, Jack'imi bu sefer buzsuz istediÄŸimi söyleyecekken araya girdi: "Artık içkiyi bıraktım..." Aman ne güzel, görüşmemiz her ayki rutin seyrinden farklı ilerleyeceÄŸe benziyordu.Hayır onun defalarca alkol tedavisi görüp, yine defalarca yeniden baÅŸladığını bilmesem ya da ancak yeÅŸil reçeteyle verilen bir kısım hapların müptelası olduÄŸunu; hatta onu da geçtik tam üç kere intihara teÅŸebbüs edip, salakça nedenlerle gerçekten baÅŸarısızların hayatta bir ÅŸeyi baÅŸarmak için tek umutları olan bir eylemi bile eline yüzüne bulaÅŸtırdığını görmesem bu sözünü belki ciddiye alabilirdim. Åžimdi içinizden böyle bir psikoloÄŸa gitmek için deli olmak gerekir dediÄŸinize eminim. Çok zekisiniz, normal biri olsaydım psikologda iÅŸim ne allahaÅŸkına?..Bana ilk söylediÄŸi sevindirici haberlerimi aldığı ve benim adıma çok mutlu olduÄŸuydu. Neden bahsettiÄŸini anlayamadığımı, durumumun aksine ümitsiz bir hal almaya baÅŸladığını söyledim. Sigara paketini çıkarıp, içinden kendime aldıktan sonra ona uzattım. Yine o yapışkan gülümsemeyle sigarayı da bıraktığını ve benim de içmezsem kendisini çok sevindireceÄŸini söyledi. Artık dumanına bile tahammülü yokmuÅŸ!..Ama ben kimseyi sevindirmek istemiyordum ki, zaten onun içinde ölünceye kadar bir nefes çekmese bile, ÅŸu anda onu götürecek kadar duman vardı, yani ben içmesem de her an gidebilirdi, bu herÅŸeyi kendime açıklama hastalığıma kızıp, sigaramı yaktım, ilk baÅŸta o yapışkan gülümseyiÅŸi dondu, bir süre sonra bana çaktırmadan havadaki dumanı içine çekerken yakaladım onu ama yüzüne vurmadım, hastaydı zavallı ve durumu da benden kötüydü. "Ne iyi haberiymiÅŸ bu" diye bir kere daha üsteledim. "Yeni iÅŸin" dedi, "nihayet zevkle çalışacağın, kendine göre bir iÅŸ bulmuÅŸsun..." Sanırım bir televizyon dizisinde- hafta içi hergün yayınlanan boktan bir arkası yarın- baÅŸladığım senaryo yazarlığı iÅŸinden söz ediyordu, ona seanslardan birinde, yazdığım bir iki senaryoyu, çektiÄŸim kısa filmi ve çekmeyi düşündüğüm uzun metrajlı bir filmi ve hayatta yapmak istediklerimi anlatmıştım. O da hep bir kadın olmayı istemiÅŸti. Çok duygusal bir seanstı, birbirimize sarılıp aÄŸlayarak sona erdirmiÅŸtik. O zaman kendi hayalim bana en az onunki kadar ütopik geliyordu. Peki ÅŸimdi mi?.. BoÅŸverin ÅŸimdiyi, yeni iÅŸimin yani televizyon yazarlığının yazarlık ve yapmak istediklerim dışında herÅŸeyle ilgisi vardı.Ama ÅŸu anda kafama taktığım sorun bu deÄŸildi, psikoloÄŸumun bunu nasıl öğrendiÄŸiydi!!Tamam, sorunlu ve deli olabilirim ama her ay psikoloÄŸumun benim hakkında bildiÄŸi ÅŸeyleri tekrar ona anlatacak, bunun da ötesinde ona bu iÅŸ için para verecek kadar keriz deÄŸilim ya da henüz o kadar delirmedim. Ä°ÅŸte bu yüzden "nerden duydun" diye sordum. O Japon gülümsemesi suratına tekrar yerleÅŸti. "Meslek sırrı, söyleyemem..." Garibim kendi çapında biraz eÄŸlensin, sanki ben eski sevgilimin de ona geldiÄŸini bilmiyorum. Zaten kadınların bu meslek takıntısı beni her zaman çıldırtmıştır. Yıllar önce ayrıldığı adamın bile nerede, ne yaptığını bilir. Sırf yeri geldiÄŸinde bir dost sohbeti sırasında "benden sonra bir türlü düzelemedi" deyip, ne kadar yakıcı, unutulmaz -ve aynı zamanda da uÄŸursuz, ama bunu pek kabul etmek istemezler- bir kadın olduklarını çevrelerine göstermek ya da hayatlarının yalnız kaldıkları bir döneminde "ben zamanında ne aptallık etmiÅŸim de onu bırakmışım, benden sonra sürekli yükseldi, ben ne ÅŸanssız bir kadınım" deyip, sinir krizleri geçirerek bunu psikologlarına anlatmak için yaparlar. Sanırım benimki hiçbir ÅŸey bilmeden ikincı sınıfa dahil oldu, çünkü onun da bu psikoloÄŸa geldiÄŸini öğrenir öğrenmez psikoloÄŸuma ondan hiç bahsetmemeye baÅŸladım. Çünkü boÅŸboÄŸaz psikoloÄŸumun sırf onunla bir kere yatabilmek için ona benim hakkımda herÅŸeyi anlatacağından emindim, özellikle de benim onun hakkındaki fikirlerimi!! Ãœzgünüm ama psikoluÄŸum bir süre daha mastürbasyonla yetinmek zorunda. KeÅŸke bir kadın olsaydı, her ÅŸey ikimiz için de çok kolaylaşırdı.PsikoloÄŸum ona göre ayrıntı olan bu konuları geçip, esas meselelere gelmek için bana "en son hangi filmden hoÅŸlandığımı" sordu. Bu onun daha önce de sık sık karşılaÅŸtığım klasik bir yöntemiydi. Insanların dertlerini anlatmasından ziyade onlara hoÅŸlandığı kitapları, filmleri sorardı, ya da bunun tam tersini. Ve bu yönteme sanki kendisi keÅŸfetmiÅŸ gibi sahip çıkmakla kalmaz, aptalca böbürlenip dururdu. Bu yöntemle hiçbir ilgisinin olmamasına raÄŸmen durmadan Stefan Zweig'in, Dostoyevski'nin yazdığı romanlardan yola çıkarak eÅŸÅŸiz bir Dostoyevski incelemesi yazmasını örnek verir ve Zweig'in bunu, elinde Dosteyevski'nin mektupları, günlüğü ve söyleÅŸileri olmadan baÅŸardığını da hemen eklerdi.Insanın kendini anlatırken hiçbir zaman dürüst, samimi ve gerçekçi olamayacağını savunurdu. Gelelim sorduÄŸu soruya:."Amerikan Beauty (Amerikan Güzeli) filminden hoÅŸlandığımı" söyledim. Hemen "hani ÅŸu afiÅŸinin üzerinde inanılmaz güzellikte bir göbek fotoÄŸrafının bulunduÄŸu film, üzerinde 'daha yakından bakın' yazan di mi?" diye atladı. "Evet o film" dedim, "göbeÄŸin üzerindeki kırmızı gülü de unutma" diye ekleyerek. "Evet haklısın" dedi, 404 yapıştırıcılı suratındaki aÄŸzından sular aktı, eÄŸer kalp dediÄŸimiz organ camdan olsaydı ve yere düştüğünde kırılabilseydi bu sular eminim ki kırılan parçaları yapıştırabilirdi. Durumu gerçekten ümitsizdi zavallının. Derken ben filmi anlatmaya baÅŸladım, aralara kendi hayatımı sokuÅŸturarak. Çünkü benim hayatım en çok film aralarında iyi gidiyordu.Filmin biricik kahramanı Lester Burnham yaptığı iÅŸten zevk almayan, karısına ve kızına karşı otoritesini kaybedeli çok olmuÅŸ bir adamdı. YaÅŸadığını ya da bir zamanlar yaÅŸamış olduÄŸunu unutmuÅŸ olan bir yaÅŸayan ölü desek daha doÄŸru olur. Karısına yıllardır dokunmamış olan bu yaÅŸayan ölünün hayatındaki en mutlu zamanlar, her sabah duÅŸunu alırken mastürbasyon yaptığı zamanlardır. IÅŸinde de durumu çok iç açıcı deÄŸildir. Yıllardır çalıştığı dergide hiç istemediÄŸi bir yazıyı yazmaya zorlanır ve bunu yapmadığı takdirde iÅŸinden atılmakla tehdit edilir.Umarım sevgili psikoloÄŸum, filmin, kendimi bu adamın hayatıyla özdeÅŸleÅŸtirdiÄŸim için hoÅŸuma gittiÄŸini düşünmüyordur. Ben bu kadar açık verecek kadar herÅŸeyimi kaybetmedim. O da bunu anlayacak kadar çok kaybetti, hiç şüphesiz Lester'in yaÅŸamı benimkinden çok onunkine benziyor.Lester'in hayatı kızının okul arkadaşını görmesiyle birden deÄŸiÅŸiyor, Lester bir ÅŸeyi istemenin ne demek olduÄŸunu hatırlıyor ve Amerikan Güzeli'ni arzuluyor, yatakta mastürbasyon yaparken karısına yakalanıyor, spor yapmaya ve esrar çekmeye baÅŸlıyor, kısaca "hayata dönüyor".Ben filmi anlatırken psikoloÄŸumun gözleri dolmaya baÅŸladı, Lester onun alt benliÄŸi olmaya baÅŸlamıştı bile ama hiç duygusal bir günümde deÄŸildim. Sadece sigara paketini ellerinin uzanabileceÄŸi bir yere bıraktım.Lester önce iÅŸini bırakıyor, "yirmi yıldır reklam endüstrisinin fahiÅŸeliÄŸini yaptığını" söylüyor ve bazı ÅŸeyleri hak ettiÄŸini düşünüyor. Åžantajla ve iftirayla da olsa hak ettiklerini alıyor ve daha az sorumluluk isteyen bir iÅŸe girerek bir fast-food lokantasında kasa görevlisi oluyor ve yıllardır istediÄŸi arabayı alıyor. Ve bütün bunları karısının dırdırlarına hiç aldırmadan baÅŸarıyor, karısı kendisini aldatsa da hiç umursamıyor."Aslında sigarayı bırakmak için pek doÄŸru bir zaman" deÄŸildi diyerek paketimden bir sigara çıkarıyor ve yakıyor, nihayet normale dönmeye baÅŸladı diye düşünüyorum içimden. Ona hayatımı iÅŸlerime göre planlayamadığımı anlatıyorum. Boris Vian'dan bir alıntı yapıyorum: "gerçek zaman, eÅŸit saatlere bölünmüş mekanik bir yapı deÄŸildir..." Hayat da, gerçekten yapmak istediÄŸin ÅŸeyi, gerçekten istediÄŸini kanıtlamak için baÅŸka iÅŸlerde enerjini sınayacağın bir süreç deÄŸil." Çünkü bu durum, sık sık karşıma çıkıyor. Her yerde çetin hayat sınavları: "Gerçekten bunu yapmak istiyorsan, bunu göster, bunu ispatla, eÄŸer gerçekten istiyorsan mutlaka bir zaman yaratırsın, herÅŸeye zaman var" saçmalıklarıyla geçiyor hayatım. Ama lanet olsun, hiç ilgilenmek istemediÄŸim ama ilgilenmek zorunda bırakıldığım diÄŸer iÅŸler beynimin içine etti, en kötüsü de hiçbiri umurumda olmasa bile, onları umursuyormuÅŸ gibi davranma zorunluluÄŸu… Tabiidir ki onu umursuyormuÅŸ gibi davranırken asıl umursadığım iÅŸimi yapamıyorum... PsikoloÄŸum sıkılgan bir ifadeyle suratıma baktı. Böyle itiraflardan hiç hoÅŸlanmazdı. "Filme döner misin"diye nazikçe uyardı beni, aklı orda kalmıştı, ama bütün bu anlattıklarımın aslında filmle derin bir bağı olduÄŸunu anlayamayacak kadar kendi sorunlarına gömülmüştü, dünya üzerindeki psikologların en benciliydi. Içimden Woody Allen'ı ona havale etmek istedim ama yine acıyarak filme döndüm.Filmin sonuna gelmiÅŸtim ama yazının?.. Bilmiyordum… Amerikan Güzeli, Lester'e nasıl olduÄŸunu sorar. Epeydir kimseden böyle bir soru duymayan Lester, "harikayım" diyerek yanıtlar bu soruyu. Gerçekten de kendini "harika" hissetmektedir."Ama film bur'da bitmiyor" dedim psikoloÄŸuma, "filmin muhteÅŸem sonu anlatılmayacak kadar güzel, görmelisin!" Aslında burda psikoloÄŸumu çok iplediÄŸimden deÄŸil siz okurların film seyretme zevkinin içine etmemek için yapıyorum bunu. PsikoloÄŸum ise bana bir bardak uzatarak zuladan çıkardığı ÅŸiÅŸedeki viskiden bir miktar bu bardaÄŸa doldurdu ve tabi kendi bardağını da ihmal etmeden: "Sanırım içkiyi bırakmak için pek doÄŸru bir zaman deÄŸil"… "Haklısın" dedim ona, "hayatın tüm diretmelerine karşı yapılacak birkaç ÅŸey olmalı. Çünkü hayat bu tür salakça bahane ve karşı bahanelerle ve havada kalmaya mahkum iddialarla geçiÅŸtirilemeyecek kadar deÄŸerli..." OturduÄŸum yerden kalktım, daha sesans sona ermemiÅŸti ama umurumda deÄŸildi."Nereye" diye sordu. "IÅŸi bırakmaya" dedim. "Peki ama neden" diye sordu. "Sanırım daha az sorumluluk isteyen bir iÅŸ bulacağım, evin önündeki üst geçitte biriktirdiÄŸim porno dergilerimi satmayı düşünüyorum" dedim.Odasından çıkmadan önce ona Lester'in filmdeki son repliÄŸini söyledim: "Eminim ki ÅŸu anda neden söz ettiÄŸim konusunda en ufak bir fikriniz yok. Ama merak etmeyin, bir gün siz de anlayacaksınız..."PsikoloÄŸum aÄŸzına bir kaç tane hap atıp viskiyle içti."Ocağın gazını açık bırakmamı ister misin?"Muzaffer ÇINAR - 3 Nisan 2000, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!