Bu röportajı maşallah diyerek okuyun

Güncelleme Tarihi:

Bu röportajı maşallah diyerek okuyun
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2005 00:00

Demet Akbağ’ın bir oğlu olduğunu bilmeyen yok. Adının Ali (5.5) olduğu da kulaktan kulağa yayıldı. Ama Ali neye benzer diye sorsanız çoğunluğun bir fikri yoktu. Bir reklam filmi sırrı gün ışığına çıkardı. Daha önce ünlü futbolcu Taffarel ve ailesini reklamlarında kullanan Danotte, bu kez reklamlarında Demet Akbağ ve oğlu Ali’ye yer verdi. Anne oğul filmde o kadar sıcak, o kadar sevimlilerdi ki, röportaj yapmak istedik. Akbağ’ı ikna etmek zor oldu. Tam ikna ettik derken, Ali’nin kolunu kırdığı haberi geldi.

Röportajı yapmadan nazar mı değmişti? Alçının çıkmasını bekledik. Demet Akbağ sözünden dönmedi ve röportajı yaptık. Ama bir şartla. Ali’nin fotoğraflarına bakarken maşallah deyin, olur mu?.

Birlikte bir reklam filminde oynamayı nasıl kabul ettiniz?

Ali:
Teklif ettiler. Anneme sizi oğlunuzla birlikte oynatmak istiyoruz, kabul eder misiniz diye sormuşlar. Annem de bana sordu ben de kabul ettim.

Demet: Şimdi Ali saygısızlık etmemek için söylemez ama ben söyleyeyim. Ortada şöyle bir durum vardı. Ali bana sürekli ‘Anne ben senin çocuğunu oynayan oyuncu çocukları hiç beğenmiyorum. Ben olsam daha iyi yaparım. Çünkü ben zaten senin çocuğunum’ derdi.

Siz de hadi oyna bakalım mı dediniz?

Demet:
Biraz öyle oldu. Danone’den teklif geldiğinde önce endişelendim. Ama düşününce ‘Bunun nesi kötü’ dedim ve ikna oldum. Ali gerçekten Danone ile büyüdü. En kötüsünden bir anı olur diye düşündüm. Hem sonra Yılmaz da kızını oynattı. Ama bundan sonra ben Ali’nin gerçek rızası olmadan asla onu kamera önüne çıkartmayacağım.

Ali çocuk oyuncu olmayacak yani?

Demet:
Olmayacak. Büyüyünce oyuncu olur mu onu da bilmiyorum. Açıkçası pek istemem oyuncu olmasını. Önüne de geçemem, onu da biliyorum. Oyuncu olması için bu işi sevmesi gerekiyor. Çünkü oyunculuk meşakkatli bir iş. Sabır işi.

Ali Bey sizin fikrinizi öğrenebilir miyim? Büyünce ne olacaksınız?

Ali:
Futbolcu. Biraz da bilardocu.

Demet: Bu noktada bir şey anlatacağım Alicim izin verirsen. İki hafta önce falan babasıyla birlikte Ali’yi karşımıza alıp şöyle bir konuşma yaptık: ‘Oğlum kayak diye çok zevkli bir spor var biliyorsun. Biz senin yaşındayken yapamadık. Çünkü pahalıydı. Biz seni bu kış Uludağ’a götürmek istiyoruz. Bu spora başlamak için yaşın çok uygun. Denemek ister misin?’ Durdu düşündü ve şu cevabı verdi: ‘Siz benim içinde top olmayan hiçbir sporu yapmayacağımı bilmiyor musunuz? Basket olur, voleybol olur. İlla pahalı bir spor istiyorsanız golf olur ama kayak olmaz.’ Zafer’le birbirimize bakakaldık.

Ali’nin futbolcu olmasını ister misiniz?

Demet:
İstemiyorum. Ben iyi bir futbol izleyicisiyim. Faullerde düşen futbolculara hiç dayanamıyorum. Gözümün önünden hiç gitmeyen bir maç görüntüsü var. O da Okan Buruk’un ayağının kırıldığı maç. Ayağı kırıldığında o güzel suratlı şey daha 17 yaşındaydı. Galatasaraylı ve Beşiktaşlı futbolcuları yakından tanırım. Çünkü bizim aile Galatasaraylı, Yılmaz da malum Beşiktaşlı. Ablalarıyım hepsinin. Sakatlandıkları vakit yüreğim daralıyor. Ben böyle oluyorsam kimbilir anneleri ne hissediyordur.

Ali kamera karşısında başarılı bir performans sergiledi mi?

- Ali’ye genetik olarak geçmiş bir şeyler var tabii. Bir kere mimiklerini çok iyi kullanıyor. İki yaşındayken objektifin tam ortasına bakıp poz verirdi.

Alicim oyuncu bir annenin oğlu olmak nasıl bir his?

Ali:
Eğlenceli.

Demet: Kafa karıştıran bir durum bence. Firuze’nin çekimleri sırasında bir gün eve telefon açıp Ali’ye birazdan geleceğimi söyledim. Bana ‘Hangi kılıkla’ diye sordu. Vizontele’de yaşlı bir kadın, Firuze’de bembeyaz saçlar, her seferinde Ali çok şaşırıyordu.

TAVSİYEM: AĞUSTOS GİBİ HAMİLE KALINSIN, MAYISTA DOĞUM YAPILSIN

Beş buçuk yılın bir muhasebesini yaparsak annelik size yaradı değil mi?

- Hem de nasıl? Evde küçük bir insan yavrusu var ve ben onunla çok eğleniyorum. Beni o kadar çok şaşırtıyor ki. Her öğrendiği şey bir mucize gibi geliyor.

Siz ille de çocuğum olsun diyen bir kadın mıydınız?

- Hiç değil. Erteleyebildiğim kadar erteledim. Hatta bir ara bu defteri kapatmaya bile yeltendim. Ama 40 yaşına gelince her şey değişti. Tren kaçıyor duygusuna kapıldım. ‘Ben çocuk istemiyorum’ cümlesini kurmaya cesaretim de yoktu. Tabii burada kocamın yardımlarını es geçmemeliyim. Zafer baba olmayı her şeyden çok istemesine rağmen bana hiç baskı yapmadı. Üstelik ilk evliliğiydi ve bir çocuğu fazlasıyla hak ediyordu.

Ali annesine hasret bir çocuk mu?

- Asla. Ben en kaliteli zamanımı ona ayırdım hep. Hiç annesiz kalmadı. Ali mayıs ayında doğdu. Tiyatroyu iki ay erken tatil ettik. Üç ay yanından hiç ayrılmadım. Üç aylık olduğunda Vizontele 1’in çekimleri için bir haftalığına Gevaş’a gittim. O ilk ayrılığımızdı. Döndüm bir süre sonra bir kez daha yine bir hafta gittim. Toplam 15 günde bitti. Kısacası benim tavsiyem ağustos gibi hamile kalınsın, mayısta doğum yapılsın. Bahar oluyor, yaz geliyor çok rahat oluyor.

Çocuk işi sabır işi derler, siz sabırlı bir kadın mısınız?

- Sabırlı bir kadın değilim ama sabırlı bir anneyim. Sabahları depresif uyanmama imkan yok. Evin içinde bir kuş şakıyor. Ali’nin teskin edici bir özelliği var, Pasiflora etkisi yaratıyor bende.

Çocuk da yaparım, kariyer de diyenlerden misiniz?

- Ben Ali’yi konforlu bir dönemimde doğurdum. Kariyer ve para gibi telaşlarım yoktu. Açık söyleyeyim ben çocuk da yaparım kariyer de sloganını desteklemiyorum. Olmaz, bir şeyler aksar.

İLK AŞKI SELEN

Ali gittiği anaokulunda favori erkek. Kolu alçıdayken kızların hepsi Ali’nin tek elini yıkamak için sıraya girmiş. Hiç aşık olmadım diyor ama okul gezilerinde Selen’in elini tutuyor! Onunla ilkokulda da aynı sınıfta olmayı hayal ediyor. Demet Akbağ’ın gelin adayı ise farklı. O tombul yanaklı, kıvırcık saçlı Staphanie’ye bayılıyor.

LAKABI TAKOZ

Babası Ali’yi takoz diye seviyor. Kolu kırıldığında alçısına ‘Takozum benim’ diye yazmış. Takoz’un hikayesini Demet Akbağ anlatıyor: ‘Ali bebekken yanakları çok şişkoydu. Ben karpuz diye severdim, Zafer takoz derdi. Karpuz geçti, Takoz kaldı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!