Bozcaada’dan dünyaya sesleniyor programı Kanada’dan dinleniyor

Güncelleme Tarihi:

Bozcaada’dan dünyaya sesleniyor programı Kanada’dan dinleniyor
Oluşturulma Tarihi: Kasım 20, 2005 00:00

29 yaşındaki Deniz Pak, kendi deyişiyle bir islomanyak; yani ada tutkunu. Üç yıl önce, İstanbul’u terk edip, kendi gibi islomanyak olan eşiyle Bozcaada’ya yerleşti. Dalıyor, bağcılık ve pansiyonculuk yapıyor.

/images/100/0x0/55eab513f018fbb8f891987d
Evindeki stüdyosunda Bozcaadalıların öyküsünü anlattığı, arada islomanyakları konuk ettiği haftalık bir radyo programı hazırlıyor. Açık Radyo’da yayımlanan ‘Deniz Aşırı’nın Fransa, hatta Kanada’da dinleyicileri var. 2 bin nüfuslu küçük bir Ege adasından, okyanusun öteki ucunda ilgiyle dinlenen insan öyküleri çıkaran Pak ‘Anlatacak öyle çok öykü var ki, bitecek gibi değil. Bunları gelecek yıl kitap haline getireceğim’ diyor.

n Bozcaada gibi yerler, çoğu kişinin emeklilik hayalidir ama siz bu kararı 20’li yaşlarda vermişsiniz. Nasıl vakit geçiriyorsunuz?

- Yılın neredeyse altı ayında Akvaryum Koyu’nda yaşıyoruz. Burada altı odalı küçük bir pansiyon işletiyoruz. Aslında ada merkezine çok yakın bir bağevinde yaşıyoruz. Pansiyonculuğa çok küçük bir bütçeyle başladık. Bu nedenle ailemin uzun zaman önce aldığı o ıssız bölgedeki araziyi ve mevcut binayı kullandık. 10-15 yıl öncesine kadar sadece tekneyle veya traktörlerle ulaşılabilirdi buraya. Şimdi yol yapıldı. Yine de en yakın yerleşim üç-dört kilometre ilerimizde. Belki bölge 20 yıl sonra yapılarla dolacak, huzur kalmayacak. İşte bu nedenle, hayalimizi ertelemeden, genç yaşta geldik.

n Adanın en çorak, en ıssız, elektriksiz, telefonsuz bölgesine yerleşmenizin özel bir nedeni var mı?

- Yaz boyunca doğayla iç içeyiz. Dalıyoruz, pansiyonumuzda bulunan teleskopla gökyüzünü izliyoruz. Bu büyük zenginliği, elektrik ve telefon bağlantısı bile olmayan pansiyonumuzda konaklayanlarla paylaşıyoruz. İlginçtir, telefonsuz ve elektriksiz pansiyonumuzun üst düzey şirket yöneticileri, gazeteciler, akademisyen ve sanatçılardan oluşan çok seçkin bir müşteri grubu var. Sevan Nişanyan’ın Küçük Oteller Kitabı’na dahil olduk.

n 2 bin kişinin yaşadığı küçücük adada geçenlerde bir özel müze kuruldu, felsefe okuma günleri düzenleniyor, zengin bir yaz festivali yapılıyor, sayenizde adanın bir radyo programı oldu. Bunlar adalıların eşgüdüm içinde yürüttüğü faaliyetler mi?

- Buluştuğumuzda konuştuğumuz konular bunlar. Fakat tüm etkinlikler kişisel inisiyatifle başlıyor, yürütülüyor. Elbette kimin neye ihtiyacı varsa herkes birbirine yardım ederek sonuca gidiliyor.

BU TURİSTİK BİR PROGRAM DEĞİL

n Bozcaada’nın turizme açılması, nüfusunun hızla artması, huzurun aranır hale gelmesi birçok adalıyı rahatsız ediyor. Sükunetin keyfini çıkarmak varken neden adadan dünyaya seslenen, adayı çekim merkezi haline getiren bir program yapmaya başladınız?

- Deniz Aşırı, turistik amaçlı bir program değil. Bozcaada’dan dünyaya bakan bir program. Ege’nin kültür tarihindeki zenginliklerinden, sanattan, denizden, havadan sudan bahsederken zaman zaman Bozcaada’ya da değiniyoruz elbette. Zaten program buradan gerçekleştiriliyor. Adada öyle öyküler, öyle zengin bir kültürel geçmiş var ki, bunları anlatmadan duramadım. Ayrıca çok geniş bir müzik arşivim var, bunu kendime saklamam haksızlık olur; müzikseverlerle paylaşmak istiyorum.

n Yazarlarından biri olduğunuz Ekşi Sözlük’ün Deniz Aşırı maddesinde Falih Rıfkı’nın aynı adlı kitabı ve İstanbullu tek kişilik bir rock topluluğundan bahsediliyor. Program isminin bunlarla ilgisi var mı?

- Falih Rıfkı’nın kitabının 1938 baskısını, iki ay önce programda ağırladığım, başka bir islomanyak olan Akın Baran hediye etti; severek okudum. Programın ismini seçerken ne rock topluluğundan ne de Atay’dan esinlendim. Adadan karşı kıyıya bakma duygusundan çıktım yola.

n Adadan dinleyiciniz var mı, ne gibi tepkiler alıyorsunuz; program içeriği konusunda öneri geliyor mu?

- Açık Radyo İstanbul dışında dinlenmiyor ama Digiturk ve internet üzerinden adalılar da dinleyebiliyorlar. Öneride bulunan oluyor, mesela 35 yıldır adaya gelen Mimar Sinan Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Gündüz Gökçe’yle röportaj yapmamı dostum Mehmet Talay teklif etmişti. Gökçe, kendi ada hikayesini ve meyhaneci Vasil Amca’nın öyküsünü anlattı. Müthiş oldu gerçekten.

PROGRAMDAKİ ÖYKÜLERİ KİTABA DÖNÜŞTÜRECEĞİM

n 2 bin nüfuslu bir adada, haftalık programı besleyecek sayıda ilginç insan öyküsü var mı gerçekten?

- O kadar çok konu var ki, şaşırıyor insan. Mesela 1986’da düzenli gemi seferleri başlamadan, tam 40 yıl boyunca Bozcaada’ya Çanakkale ve çevre adalardan yolcu taşıyan adanın yaşayan efsanesi Kaptan Halil Yakar’la yaşadığı ilginç olayları ve hayatını konuştuk. Önümüzdeki haftalarda yayımlanacak. Bozcaada’nın en önemli bağcılarından Dimitri Ovalı’nın ölmeden önce birçok şeyi anlattığı ses kayıtlarını sosyolog bir arkadaşımdan buldum. Tüm bu röportajları gelecek yıl bir kitaba dönüştürmeyi düşünüyorum.

n Anlattıklarınızın hepsi Bozacada’yı merak ettirecek, dinleyiciyi keşif için yollara düşürecek konular. ‘Programdan bir an önce vazgeç, Bozcaada turist istilasına uğrayacak’ diyen çıkmadı mı?

- Keşke Açık Radyo dinleyicileriyle dolup taşsa ada... Böyle bir tehlike olsa, Bozcaadalı gazeteci ve iletişimciler Haluk Şahin, Ali Saydam, Ferai ve Lütfi Tınç herhalde beni uyarırdı.

n Bozcaada’dan dünyaya seslenme faaliyetiniz radyo programı ve ona bağlı kitap projesinin ötesine taşınacak mı?

- İleride neler olur bilinmez. İnternetle, radyo programıyla dünyaya açılıp daha sonra içime çekilmek, bahçemde domatesleri sulamak, bağlara ve çınar ağaçlarına bakmak büyük mutluluk. Bu mutluluğu yaşamayı sürdüreceğim. Ayrıca kış aylarında eşimle gezilere çıkıp dünyayı keşfetmeyi ve bunları yayınlara dönüştürmeyi planlıyoruz.

KARIM DA BENİM GİBİ BİR İSLOMANYAK

25 yıl kadar önce ailem tatil amacıyla Bozcaada’ya gelip ev almış. Kimi zaman kış aylarında da kalırlardı. Çocukluk ve gençlik yıllarım Bozcaada’da geçti, adanın hayatımda çok büyük önemi vardır. Deniz sevgisini, dalgıçlık merakını adada kazandım. Deniz tutkunu bir grup arkadaştık biz. Sonra çoğumuz bu alandaki ilgisini geliştirdi. Aramızdan dünya çapında isimler çıktı. Hatta ben de bu alanda uzmanlaşmak ve sevdiğim konuda çalışmak için İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nde öğrenim gördüm. 2002’de benim gibi islomanyak (ada tutkunu) olan Berna ile evlenip, birlikte yeni bir hayat kurmaya karar verdik. İstanbul’un 9.00-18.00 çalışma düzeninden, kirliliğinden ve kriminal bir hal alan atmosferinden kaçıp, herkesin birbirini tanıdığı, yardım ettiği, güven içinde yaşadığı Bozcaada’yı seçtik. Burada deniz ve toprakla iç içeyiz; ama dünyadan izole yaşamıyoruz. Bahçemi suladıktan sonra evime girip, internete bağlandığımda dünya vatandaşı oluyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!