Blogger’lar gazeteci değil

Güncelleme Tarihi:

Blogger’lar gazeteci değil
Oluşturulma Tarihi: Ekim 06, 2012 00:00

Moda dünyasının prestijli dergisi ‘Citizen K’nın yaratıcısı ve sahibi Kappauf, aykırı stili ve kimseden sakınmadığı fikirleriyle sektörün saygın isimlerinden. Kappauf, sağlam yazı dili ve yüksek fotoğraf kalitesiyle moda çevrelerinin elinden düşürmediği derginin yirmi yıllık hikayesini anlattı

Haberin Devamı

Derginizin adı neden
Citizen K?
- Çok sevdiğim bir filmden esinlendim. Film büyük yayıncı William Randolph Hearst‘ün hayatını ilham alır. Orson Welles’in ünlü filmi Citizen Kane. (Yurttaş Kane). Filmde günlük bir gazetenin hikayesini izleriz. Benim ismim de Kappauf.  O yüzden ‘Citizen K’ oldu. Bu dergiyi ve adını vaftiz etmek için yapılan bir şakaydı. Sonra da “Neden olmasın ki?” dedim.

Orson Welles hayranı olduğunuzu söyleyebilir miyiz?
- Evet, Orson Welles’i çok severim. ‘Citizen K’nin hikayesi de çok fantastik. Deli bir adamın hikayesi.

Kendinizi deli olarak tanımlar mısınız?
- Kendimi normallikle karşılaştırdığımda kesinlikle deliyim. Fransız bir başkanımız var ve fırsat buldukça “Herkes normal olmak zorundadır” diyor. Ben de kendimi normal olarak görürüm, bu yüzden de deli olmalıyım.

Haberin Devamı

Derginin ilk taslağını garajınızda çalışmaya başlamışsınız. Sene 1993 değil mi?
- İlk baskı 1993’teydi ama başladığımda yıl 1992’ydi. Bu yıl ‘Citizen K’ olarak 20’nci kuruluş yılımız.

Tek başınıza mıydınız?
- Grafik tasarımcısı bir arkadaşım dergiyi çiziyordu. Ben de geri kalan aklınıza gelebilecek her şeyi yapıyordum. Yazmak, fotoğraf çekmek, reklamları bulmak gibi işler... Dergi başlarda 60 sayfa kadardı. Buna rağmen finanse etmenin bir yolunu bulmuştum.

Nasıl bir eğitim aldınız?
- San Francisco Sanat Enstitüsü’nden mezunum. Sonra Paris Sorbonne’da edebiyat okudum. Böylece hem edebiyat hem sanat eğitimi almış oldum.

Sizin güçlü bir stiliniz var. Kendi stilinizi nasıl tarif edersiniz?
- Bugün bunu tarif edemem. Çünkü bana fotoğrafçı geleceğini söylemediler, yataktan yeni çıkmış haldeyim.

Eşsiz bir tarzınız olduğunu düşünüyorum.
- Gençken daha fazla dikkat ederdim ama gördüğünüz gibi fiziksel olarak değiştim. Kilo aldım. Sağolsun arkadaşlarım yardımıma yetişiyor. Örneğin Jitrois sadece benim için deri pantalon yapıyor. Mesela sen aynısından istersen benden izin almaları gerekiyor. İsmi de Kappos.

ANNA DELLE RUSSO BİR ‘DRUG QUEEN’

Anna Della Russo’nun H&M filmini seyrettiniz mi? Filmde, ‘Stil ve moda arasında, her zaman moda!’ diyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Hayır katılmıyorum. Her zaman önce stil gelir. Çünkü moda, moda demektir. Bence moda bir aksesuvardır. Kişiliğiniz stilinizi yansıtır.

Haberin Devamı

Klasik mi, orijinal mi?
- Farklı bir stile sahip olmak orijinalliğe sahip olmaktır. Biraz da deli olmak lazım.

Anna Della Russo gibi mi?
- Bizler imaj medeniyetinde yaşamaktayız. İnsanlar bunu seviyor. Onlara göre o bir deli. Polis kaskı takıyor ve herkes buna bayılıyor. Neden olmasın? Ama ben bunu biraz acıklı buluyorum. Moda dünyası Disneyland gibi. Kimin, ne iş yaptığı, çizgiler karışabiliyor. Blogger’lar moda hakkında özgürce yazabiliyorlar, bu çok iyi. Ama blog açınca birdenbire moda konusunda uzman olunmuyor. Bana sorarsanız ben Anna için ‘Drug Queen’ derim. Ve gay’ler drug queen’leri çok severler.

Moda dünyasındaki gay’lerden mi söz ediyoruz?
- Bir gay’in temel ilkesi bir yerinin hadım edilmesidir. Her zaman değil ama çoğunlukla bunu anneler yapar. Moda dünyasının yapı taşları, çoğu tasarımcı da gay zaten. Ve moda dergilerindeki güçlü kadınlar da onların anne rolünü üstlenmiş durumda. Anna da onlardan biri. 

Haberin Devamı

Sokak modası blogger’lar sayesinde mi patladı?
- Moda her zaman sokaktan ilham aldı. Ama bilirsiniz ki internet görsel bir cadde, herkes orada. Blogger’lar da kendilerini çekiyorlar ve resimlerini paylaşıyorlar. Burada problem kendi dünyalarını paylaşmaları değil, paylaşabilir ve ilham verebilirler. Problem, kendilerini bir gazeteci olarak görmeleri.

YENİ YETENEKLERLE ÇALIŞMAK ESASTIR

Kaç kişi çalışıyor dergide ?
- Kadromuz 20 kişi.

Freelance çalışanlar?
- Neredeyse 50 kişi.

Dergiyi Türkiye’de çıkarmak ister misiniz?
- Çok isterim. Türkiye çok sevdiğim bir ülke.

Yeni isimlerle çalışmayı seviyor musunuz?
- Bence yeni yeteneklerle çalışmak esastır. Büyük dergilerin bazıları hep aynı fotoğrafçılarla çalışıyor. Conde Nast dergileri mesela. Aynı fotoğrafçılar reklam kampanyalarını da çekiyor. Küçük bir çemberde dönüp duruyorlar.

Haberin Devamı

‘Citizen K’ için Türk fotoğrafçılarla çalışmayı düşünür müsünüz?
- Evet tabii ki. Lütfen beni onlarla tanıştırın. Dice Kayek Fransa piyasasına girdiğinde kendilerine çok yardım etmiştim. O zamanlar Türk modası diye bir şey yoktu ve Dice Kayek de çok başarılıydı.

Onlarla görüşüyor musunuz?
- Hayır, ama Ece’yi tekrar görmek isterim.

Parisli ve New York’lu kadınlar arasında stil farkları var mı?
- Belki Amerikalılar modaya uygun olmak için çok uğraşıyorlar. Fransız kadınları uğraşmıyor.

Türk kadınlarıyla ilgili bir fikriniz var mı?
- Arzu Kaprol’ü biliyorum ve takip ediyorum.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!