Bize yatıştırıcı liderler lazım

Güncelleme Tarihi:

Bize yatıştırıcı liderler lazım
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 26, 2012 00:00

10 yıl önce Galatasaray genç takımlarında psikolojik danışmanlık görevine başladığında Türkiye’de bir ilkti Ceren Tokdemir. Hele bir kadın olarak bu erkek dünyasında sorunlara çözüm araması yadırganmıştı. Ama o yılmadı, kendine önemli bir yer edindi. Tokdemir, Türk futbolundaki gerginliğe çare olarak düzenli psikoloji eğitimini öneriyor, yatıştırıcı lider ihtiyacının önemini anlatıyor

Haberin Devamı

Sadece bu sezona da özgü değil, Türk futbolunda gergin bir ortam var. Sahada da, tribünde de, medyada da... Bunu neye bağlıyorsunuz?
- Gerginlik bulaşıcıdır. Tabandan tavana kadar hızla yayılır. Bir başladı mı herkese sirayet eder. Türkiye’ye de bulaşmış durumda. Futbolun bütün paydaşlarında bir gerginlik var. Futbolun doğasında da bir parça gerginlik olması normal. Sahada fiziki olarak zorlanıyorlar. Çok kişinin katıldığı, taraftarın bol olduğu, herkesin içinde yer aldığı bir spor olunca sevgi çok büyük. Bunun da yarattığı bir gerginlik.
Futbolun paydaşları arasındaki en ufak bir etkileşim de sanki bu gerginliği artırıyor?
- Gerginliğin artması için çok ufak bir kıvılcım yeter. Türkiye’deki ortam da buna müsait. Her geçen gün insanlar bu kıvılcımı arıyor. Bu gerginlikle beslenen, bunu seven bir kesim var. Bir de şunu görüyoruz Türkiye’de: ‘Bize haksızlık yapıldı’ inancı çok fazla. Hangi kişiye, hangi takıma sorsanız şu yanıt alırsınız: “Bize haksızlık yapılıyor.”
“İnsanlar gerginlikten de besleniyor” dediniz. Bundan pozitif etkilenenler var mı gerçekten?
- Bu daha ziyade taraftarla alâkalı bir durum. Taraftarın bir bölümü bu gerginliği seviyor. Çünkü bunun içgüdüsel bir kısmı var. Bunu en rahat da stadyumlarda yaşıyorlar. Grup içinde yaptıkları dağılıyor, kişisel olarak bunun sonucunu yaşayamıyorlar. Mesela işyerinde patronuna kızıyor ama ona bir şey yapamıyor. Ama stadyumda her türlü davranışta bulunabiliyor, her tür şiddeti gösteriyor. Çünkü cezası yok.
Tabii bu gerginliğin en çok etkilediği taraflardan biri de sahadaki futbolcular. Futbolcu bu ortamdan nasıl etkileniyor?
- Eğer psikolojik eğitim almışlarsa bu gerginlik bilakis onları motive edebilir. Mesela taraftar baskısının sahadaki performansı düşürücü bir etkisi var. Halbuki iyi bir psikolojik eğitim alırsanız bunu avantaja çevirebilirsiniz. Bu eğitim sayesinde değişken ortama karşı nasıl davranacaklarını öğrenebilirler. Sadece futbolcunun küçük yaştan itibaren buna hazırlıklı olması lazım.

Haberin Devamı

BECKHAM’IN YILLARDIR SPOR PSİKOLOĞU VAR

Haberin Devamı

Dünya futbolunu da sürekli takip ediyorsunuz. Örneğin Avrupa’daki maçlarla Türkiye’dekileri kıyaslar mısınız?
- Dünya futbolunu da seyrediyorsanız bu sporun doğasında bir gerginlik olduğunu görüyorsunuz zaten. Orada da hakem hataları, taraftar-futbolcu kavgaları var. Ama tüm bunlar daha iyi kontrol ediliyor. Birçok oyuncu kulüpte olmasa bile okulda veya bireysel olarak psikolojik danışmanlık alıyor. Yıldız oyuncuların bireysel danışmanları var. Mesela David Beckham’ın geniş ekibinde bir de yıllardır çalıştığı spor psikoloğu Bill Beswick bulunuyor.
Şu da var galiba: Taraftar gergin. Ama bir olay çıktığında da ona karşı tutum da pek yatıştırıcı değil...
- Çünkü polis de öfkeli. Polis memurlarının da çok ciddi psikolojik eğitimden geçmesi lazım. İki tarafta da bu eksik olunca birbirleriyle öfkeli bir iletişim kuruyorlar. İki tarafta da yanlış davranışlar var.
Türk futbolu için bir yatışırıcı unsur eksikliği mi var?
- Var. Tam tersine herkes ortamı geriyor. Aslında çok zor değil ortamı yatıştırmak. Çok bilinçli liderler gerekiyor bunun için. Herkes işin başındaki kişiyi örnek alır. Dolayısıyla sakinliğin, spor olgusunun, hataların da yapılabileceği anlayışının en tepeden başlaması lazım.
10 yıldır spor psikoloğu olarak futbolun içindesiniz. Bu sürede böyle yatıştırıcı rol üstlenen kimseyle karşılaştınız mı?
- İsim vermeyeyim, böyle kişiler vardı tabii ki. Ama bir noktadan sonra ortam onları reddediyor. Mesela eski Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın rakibinin galibiyetini alkışladı diye sonradan ne kadar eleştirildi. Onu bile değişmeye zorladılar. Taraftar da baskın yani konuşan lider seviyor. “Siz de bağırın, siz de konuşun, tepkiniz gösterin” diye bastırıyor. Padişahlar gibi asan kesen lider istiyorlar.

Haberin Devamı

OYUNCULAR FUTBOL BİLGİNİZİ SINIYOR

Galatasaray Kulübü’nde 10 yıldır psikoloji eğitimi veriyorsunuz. İlk dönemden bu yana eğitimin içeriği değişti mi?
- Türkiye’de bu işi tam zamanlı yapan ilk kişiyim. Dünyada bile futbol kulübü bünyesinde tam zamanlı psikolog örneği pek yok. Yurtdışına da takımla gittiğimde çok övgü alıyorum. Bir psikolog ne yapıyorsa aynısını yapıyorum. Genç futbolcularla çalıştığım için onların ergenlik, aile okul sorunlarıyla ilgileniyorum. Psikolojik dosyalarını hazırlıyorum.
İlk başladığınız kuşakla bugünkü arasında fark görüyor musunuz?
- Kişisel değişiklik yok ama şu var: Futbol her geçen gün daha çok bir meslek haline geliyor. Oyuncuların omzuna genç yaşta bile daha fazla yük biniyor, üzerlerinde baskı oluyor. 12 yaşındaki çocuk bile bunu meslek olarak görüyor. Eskiden daha büyük yaşlara kadar eğlenirlerdi, futbolu zevk için oynarlardı. Artık küçük yaştan itibaren profesyonel kaygılar var.
Sezon içinde nasıl bir çalışma planınız var?
- Altyapıdaki her çocukla ilgili bir psikolojik dosya hazırlarız. Her çocuğun gelişimini bu dosyaya göre takip ederiz. A takıma çıktığı zaman özelliklerini antrenöre saymak isterim. Sezon içinde her futbolcuyla en az birkaç kez yüz yüze görüşme yapıyorum. Birkaç görüşmeden sonra oyuncunun güvenini de kazanıyorsunuz. Konuştuklarımızın hep aramızda kalacağını anlayınca da yavaş yavaş açılıyorlar. Bir de futbol bilmeyeni reddediyorlar. Futbol bilginizi sınıyorlar. Yabancı liglerden oyuncuları ve takımları bile soruyorlar.

Haberin Devamı

ESKİ FUTBOLCULARIN MOTTOSU ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK

Marmara Üniversitesi’ndeki doktora tez çalışması için 20’den fazla kez milli olmuş ve futbolu bırakmış 42 oyuncuyla yüz yüze mülakat yaptım. Her biri 40 dakika - 2 saat sürdü. İnanılmaz samimi davrandı hepsi. En özel anılarını bile anlattılar. Ama randevuları alıp herbiriyle görüşmek neredeyse dört yılımı aldı. Sonra da tüm mülakatları kağıda döküp söyledikleri sözler üzerinden nitel araştırma yaptım. İlginç bulduğum nokta şu: Aşağı yukarı hepsi birkaç noktada birleşti: Yeteneğin gerekli olduğunu ama asıl farkı yaratanın çalışkanlık, kendine bakma, düzenli yaşama olduğunu söylediler. Tabii akademik etik gereği hiçbirinin isimlerini vermedim, kod isimleriyle bahsettim onlardan.

Haberin Devamı

SOSYAL MEDYA KONTROLSÜZ GÜÇ

Türkiye’de de sosyal medya kullanımı son birkaç yılda hızla arttı. Sosyal medya çok iyi de olabilir, çok tehlikeli de... Ve bu kontrolsüz bir güç. Bir anda orada bir infial yaşanabiliyor. Özellikle futbola dair sosyal medyanın tehlikeli tarafını görüyorum. Gerginlik zaten bulaşıcı. Bazen doğru olmayan bir haber bile hızla yayılabiliyor. Bir de insanlar yüz yüze söyleyemeyecekleri sözleri sosyal medyada çok rahat söylüyor. Klavye başında, isimleri de gizleyerek yazıyorlar.

SÜPER FİNAL ZOR BİR SÜREÇTİ

Süper Lig’de Süper Final dönemi zor bir süreçti. Bununla ilgili iki nokta ilginç: Birincisi normal sezonu ikinci bitiren Fenerbahçe Süper Final’e çok motive başladı, adeta arkadan gelmeyi bir avantaja çevirdi. “Bu kez kazanabiliriz” diye düşüdüdüler. İkincisi de son maçlara seyirci üstünlüğü bir avantajdan çok dezavantaj oldu, ev sahibi takımlar üzerinde büyük baskı yarattı.

HOPARLÖRLÜ TEZAHÜRAT ANTRENMANI

Yeni sezonda yeni bir antrenman yöntemi deneyeceğiz. Genç takım antrenmanlarında kenardaki hoparlörlerden bir saat boyunca çok yüksek sesli tezahürat sesi vereceğiz. Bunu beş - altı kez yaptıktan sonra futbolcuların hiçbir maçta yüksek tezahürattan etkilenmeyeceğini düşünüyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!