Bir gün mutlaka doğduğum kasabaya geri döneceğim

Güncelleme Tarihi:

Bir gün mutlaka doğduğum kasabaya geri döneceğim
Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2006 00:00

"Monster" filmindeki rolü ile Oscar kazanan, bugün İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilecek "North Country" ile de "En iyi kadın oyuncu" dalında yine Oscar’a aday gösterilen Charlize Theron, Reha Erus’un sorularını yanıtladı. Güney Afrikalı ünlü oyuncu "Bir gün doğduğum kasabaya dönmeyi ve çiftlikte huzurlu bir yaşam sürmeyi hayal ediyorum" dedi.

Bu yıl "En iyi kadın oyuncu" Oscar’ını Reese Witherspoon aldı, sonuç için ne diyeceksiniz?

Kazanması gereken kazandı. Elbette insan umut edebiliyor, ama sonuçta şans beşte bir. Reese Witherspoon gerçekten çok iyiydi. Bence önemli olan bir filme inanmak, kaliteyi yakalamak, seyirciyi memnun etmektir.

- Oscar kazanmanın en güzel tarafı ne?

Fırsatlar çoğalıyor. Posta kutunuzda daha çok senaryo kopyası buluyorsunuz. Sözünüz hatta nazınız daha fazla geçiyor. Ama benim yaşamım hiç değişmedi. Kütüphanemin baş köşesine yerleştirdiğim Oscar heykelciği ne bulaşık yıkıyor, ne evi süpürüyor, ne de banyoyu temizliyor. Hayatınızı birden 180 derece değiştirmiyor. Unutmayın ki ben bir kasaba kızıyım ve hep öyle kalacağım. Zaten hayalim de bir gün doğduğum kasabaya dönmek ve çiftlikte huzurlu bir yaşam sürmek...

- Siz genellikle sosyal içerikli filmlerde rol almayı seviyorsunuz...

Ben Güney Afrikalı’yım. Ülkemde toplum sorunları hep yaşandı, yaşanıyor. "North Country" gerçekten yaşanmış bir hikaye ama Amerika’da. Maden ocaklarında kadınların çalışmasını engelleyenler erkek madenciler. Bir türlü madenlerde bir kadının çalışmasını hazmedemeyenler, ellerinden gelen her kötülüğü yaparak, zor kullanarak, cinsel tacizlerde bulunarak, kadınları pes edip işi bırakmaya zorluyorlar. Sessiz kalırsan katliam görüyorsun. Sessiz kalmazsan yine mahvoluyorsun. Kaldı ki cinsel taciz sadece ıssız kasabalarda olmuyor. New York ve Chicago mahkemelerinde bir yığın dava dosyası var. Josey Aimes bu yönde erkeklere karşı ilk ve tek zafer kazanan kadın madenci. Ama ya diğerleri?

- Siz hayatınızda hiç cinsel tacize uğradınız mı?

Çok şükür hayır. Hollywood’da bir-iki kez çok çirkin hareketlerle karşılaştım. Ama bana sökmediğini çabuk anladılar.

- "Aeron Flux"ta bambaşka bir Charlize izledik. Siyah saçlı ve dominant...

Bir oyuncuyu hep aynı türde filmlerde görmek, seyirciyi sıkar. Aslında "North Country" ile "Aeron Flux’u peş peşe geçen yıl çektim. Değişik karakterlerle kendini daha iyi kanıtlayabilirsin.

- Monster için tam 15 kilo almıştınız, zor olmadı mı bu sizin için?

Alınması gerekiyordu ve aldım. Rol için her şey yapılır. Gerekseydi daha fazla da alabilirdim. Kendimi o cani rolüne çok kaptırdım ve sonunda ödüllendirildim.

- Rolleri nasıl seçiyorsunuz?

Öncelikle iyi bir senaryo kadar iyi bir yönetmen de çok önemli. Çünkü o yönetmen sizin gerçek karakterinizi bir süre için kendi kurallarına, koşullarına göre değiştiriyor. Siz de bu çemberin içine giriyorsunuz. Tamamen başka bir insan oluyorsunuz.

- İyi bir çocukluk dönemi geçirmediğiniz pek çok kişi tarafından biliniyor...

Ben 500 kişinin yaşadığı bir kasabada doğdum. Kasabaya yakın bir yerde "drive in" (otomobil içinde seyredilen sinema) vardı. Annem 9 yaşımdan itibaren hep beni oraya götürdü. Bir de betamax video hediye etti. Ama yeni kaset 20 günde bir gelirdi. Onda da fazla seçenek olmazdı. Elimdekileri tekrar tekrar izlerdim.

- En çok hangi oyuncuların filmlerini beğenirdiniz?

Dedim ya, fazla seçenek yoktu. Ama ben Tom Hanks hayranıydım. Hep Tom Hanks’in filmlerini izlemek isterdim. Sonra Al Pacino ve Matt Dillon...

- Sonunda o 500 kişilik kasabadan kopup Los Angeles’a yerleştiniz. Şimdi hayatınız nasıl?

Evet, artık Güney Afrika’ya çok uzağım. Ama film dünyası ile iç içe yaşamanız, Hollywood’un baş kuralı... Bunun için Los Angeles’a taşındım. Birbirinden güzel dört köpeğim var. Bana yalnızlığımı unutturuyor, bekçilik ediyorlar.

- Son olarak... Erkek arkadaşınız İrlandalı aktör Stuart Townsend’le hiç paparazzilere yakalanmıyorsunuz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?

Bunu istemediğimiz için dikkatli davranıyoruz. Oysa başkaları inanın paparazzilere kucak açıyorlar. Bir resepsiyonda görüntülenmek tamam da, markette alışveriş yaparken, arabana benzin doldururken, köpeğinin ihtiyacını giderirken görüntülemek niye?

Kafa dinlemek için Antalya’ya geldi

Charlize Theron, geçtiğimiz salı sabahı sessiz sedasız Türkiye’ye geldi. Sıradan bir turist gibi gelip önce Antalya’da Hillside Su Otel’e yerleşen Theron, buradan Kemer’deki Çıralı sahilindeki Olympos Lodge Otel’e gitti. Theron, tesisin bahçesinde iki koruması eşliğinde hamakta kitap okurken DHA objektifine yansıdı. Güneş tutulmasını Olympos Dağı’ndan izleyen oyuncunun, gözlerden uzak kalmak için Çıralı’yı seçtiği belirtiliyor.

Durmadan kıvırmak bana göre değil

- Kariyerinize modellikle başladınız, değil mi?

12 yaşımda balerin olma sevdasındaydım, ama dizimi sakatladım. Sonra beni kasabada model yaptılar. İstedikleri hep kıvırtarak gülmemdi. Bunlar bana göre değildi. 14 yaşında olmama rağmen başka yeteneklerimin olduğunu fark ettim. Denemelere değişik tarzda giyinerek, örneğin geniş pantolonlarla, kirli saçlarla katılıyordum. Tebessüm etmiyor, kıvırmıyordum.Diğer adaylardan değişik olduğumu, kusursuz fiziğimin dışında yeteneğimin de bulunduğunu kanıtlamaya çalışıyordum. Hayalim güçlü karakterleri canlandırmaktı ve bunu başardım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!