Bir film yapmak için KÜLTÜR ZİNCİRİ

Güncelleme Tarihi:

Bir film yapmak için KÜLTÜR ZİNCİRİ
Oluşturulma Tarihi: Eylül 09, 2007 00:00

Farklı mesleklerden 9 kişi bir film yapmak için bir araya geldi. Filmin adı "Anne Türkler Geliyor", fikir babası yönetmen Ali Özgentürk. Olay şöyle gelişti: Özgentürk, bir sene önce Avrupalı 10 yönetmenden Türkiye’yi anlatan 10’ar dakikalık bir kısa film çekmelerini istedi. Sonunda bütün bu filmler toplanacak, 100 dakikalık "Anne Türkler Geliyor" adlı uzun metrajlı bir film ortaya çıkacaktı.

Emir Kusturica, Wim Wenders, Theo Angelopulos, Bertrand Tavernier, Ken Loach gibi yönetmenlerle görüştü. Bazılarından tamam yaparım, cevabı alıyordu ama işin finansman kısmı pek de iyi gitmiyordu. Gereken 950 bin Euro’nun sadece 280 binini toparlayabilmişti. Canı sıkkın bir

şekilde arkadaşlarına anlatırken, bir çözüm bulundu. Filme inanan doktor, iktisatçı, AB uzmanı, psikolog, maliyeci, CEO, bürokrat 8 kişi, Özgentürk’le bir araya geldi ve 5’er bin YTL yatırıp Memleket Filmleri AŞ’yi kurdu. Şimdi herkes çevresinden birkaç dostunu projeye dahil etmeye çalışıyor. Projeye katılmanın şartı hem 5 bin YTL vermek, hem de iki kişi daha bulmak. Yani bu bir filmin etrafında oluşan bir kültür zinciri.

Özgentürk, "Bu işe eş dost hatırı için katılmadılar, aynı memleket duygusu onları yönlendiriyor. Bu şirkette daha birçok projeye sahip çıkacak potansiyel görüyorum" diyor. Anne Türkler Geliyor için bir araya gelenlerin yedisi neden bu projedeler, anlattılar.

NURİ İYEM’İN DAMADIYIM SANATA KATKI AİLE GELENEĞİ

Bülent Tanla, 61, İktisatçı, araştırmacı, eski CHP milletvekili: Sinemaya normal bir insan kadar ilgi duyarım. Ama unutmayın ki Nuri İyem’in damadıyım. Yani sanatçı bir aileden geliyorum, sanata katkı bir aile geleneği. Filmi Ali’den (Özgentürk) duyduğumda çok heyecanlandım. Ali çaba göstermiş, başvurular yapmış ama gereken kaynağı bulmak bakımından sonuç alamamış. Ben de farklı çevrelerden ama aynı dünya görüşünü ve heyecanları paylaşan insanlar bir araya gelsin, bu film için gereken parayı bulalım, diye düşündüm. 9 kişilik çekirdek kadro şimdi oldu 25 kişi. 125 kişiyi bulursak bu iş tamamdır. Bunu sinema için, Türkiye için kurulan bir kültür zinciri olarak düşünebilirsiniz. Kurduğumuz bu şirket bir başlangıçtır, bu filmden sonra Türkiye’nin tanıtımıyla ilgili evrensel ve nitelikli başka işler yapmayı da istiyoruz.

HEPİMİZ TAŞIN ALTINA ELİMİZİ KOYDUK

Cengiz Aktar, 52, AB uzmanı, Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi: Sinemayla ilişkim iyi bir izleyici olmanın ötesine geçmez. Sadece 2002’de Slovenya’da çekilen bir dogma filminde oynamıştım ama film 35 mm’ye aktarılmadı ve vizyona çıkmadı. Bir yıl önce Ali Özgentürk aradı ve filmin projesinden bahsetti. "Avrupa’yı iyi bilirsin, böyle bir filmin etkisi nasıl olur" diye sordu. Ben de Türkiye’nin Avrupa’daki imajının yerlerde süründüğünü söyledim. Avrupalı’nın kafasındaki dünya kadar şablonun anlatılması bile çok faydalı olur dedim. Sonra destek aramaya başladık. Ama hem kamu hem özel sektörde finansman konusunda bir yere varamadık. Bu tip bir projeyi devletin üstlenmesi de o kadar hayırlı bir şey değil aslında, şaibe yaratır. Şirketler de bu işe girmediler. Şimdi bulduğumuz bu zincir formülüyle hepimiz taşın altına elimizi koymuş oluyoruz. Filmin dünyada çok sükse yapacağını düşünüyorum.

BU ZİNCİRDE KUŞAĞIMIZIN RUHU VE HEYECANI VAR

İlker Keremoğlu, 59, STFA İcra Kurulu Başkanı: Açıkçası sinemayla çok ilgili değilim ama sanatta ne kadar zorluklarla eserler yaratıldığını iyi bilirim. Bir kültür zinciri kurup ufak ufak paralarla Türkiye’yi anlatan bir filmi finanse etme fikri çok aklıma yattı ve bunun parçası olmak istedim. Bir kere imece usulüyle bir film yapmak çok idealist ve romantik geliyor bana. Kuşağımızın ruhu da yansıyor belki. İyi bir amaç için elele vermiş olmak çok heyecan verici. İş dünyasında bu konuyla ilgili lobi faaliyeti yapacağım. Haftada bir buluşup fikir teatisinde bulunuyoruz. Sadece tatil günlerimizi feda ederek 100 kişiyi toplayıp, bu işi becereceğiz diye hissediyorum.

ANILARIMI YAZARSAM EN ZEVKLİ KISIM BU ŞİRKETLE İLGİLİ OLACAK

Fikret Üçcan, 64, Başbakanlık müşaviri: Oldum olası sinemaya düşkünümdür. Dışişleri ve Kültür bakanlıklarında müsteşarken görsel sanatlarla çok içli dışlı oldum. Projeyi dinlediğimde çok hoşuma gitmişti ama kurucularından biri olmam sürpriz oldu. İlerde bir gün bir hatırat yazarsam herhalde en çok bu şirketle ilgili deneyimimi zevkle yazacağım. Çünkü benim gibi bürokrasi dünyasında yaşayan biri için çok farklı ve renkli bir angajman. Memurum ve bu şirket için kendi tasarruflarımdan artırdığım parayı yatırdım. Ama bürokrat kesiminde sanata nakitle iştirak edecek kadar sanat düşkünü fazla kişi olduğunu zannetmiyorum. İki dostuma projeden bahsettim, bir gün akılları keserse katılırlar diye umuyorum. Başbakan’a henüz projeyi anlatmadım. İşler kesinleşince konuyu kendilerine intikal ettireceğim.

15 ARKADAŞIMI İKNA ETTİM

Nezih Olcay, 60, TOFAŞ Mali Direktörü:
Sinemaya sadece bir seyirci olarak ilgi duyuyorum. Ama projeden çok etkilendim çünkü bugüne kadar Batı’ya hep kendimizi anlatmaya çalıştık. Bu filmde onlar bizi anlatacak. Bakalım onlar bizi nasıl görüyor, duygularımızı, mizahımızı nasıl yansıtıyor? Bu şirketin en büyük özelliği herkesin başka bir sektörü temsil ediyor olması. 15 arkadaşımı katılmaları için ikna ettim. Kısa zamanda finansmanı sağlarız böyle giderse.

İÇİMDEN GELDİ KATILDIM

Prof. Dr. Üstün Dökmen, 53, Ankara Üniversitesi öğretim üyesi, psikolog yazar:
Tiyatro oyunları yazdım, hatta biri Devlet Tiyatroları’nda oynanıyor. Film senaryoları da yazmıştım. Bu projeye katılmak istememi varoluşçuluk felsefesiyle açılayabilirim. Varoluşçulukta neden su içtin sorusunun cevabı "Çünkü içtim"dir. Ben de bu şirketin bir parçası oldum, çünkü oldum. İçimden geldi.

DOKTORLARI İKNA EDECEĞİM

Prof. Dr. Temel Yılmaz, 54, Çapa Tıp Fakültesi: Görsel sanatlarla hep çok ilgili olmuşumdur. Mesela iyi bir fotoğrafçıyım. Ciddi bir sinema izleyicisiyim aynı zamanda. Memleket Filmleri şirketinin bir parçası olmak istememin en büyük sebebi sinema aşkım değil. İşim dolayısıyla bir çok uluslararası kongreye gidiyorum. Avrupa ve ABD’deki meslektaşlarımın kafasındaki Türkiye imajı beni hep çok üzmüştür. Bunu da devletin yaptığı İstanbul Boğazı, Kapadokya, Ayasofya Camii imajlarıyla dolu tanıtım filmleriyle kırmak imkansız. Benim açımdan Türkiye’yi iyi anlatacak, prestijli yönetmenlerin çekeceği Anne Türkler Geliyor gibi bir filmin parçası olmak çok önemli. Elimde bu projeye destek vermesi muhtemel doktor arkadaşlarımın bir listesi var. Sırasıyla onları arayıp ikna edeceğim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!