Gitti Karaoğlan, geldi Sarıoğlan... Robert Redford-Göksel Arsoy karışımı, sarı saçlı, mavi-yeşil gözlü, yakışıklı, güleç yüzlü bir kimya mühendisi. Habibe-Ali Sezer çiftinin 2 Nisan 1957 Eskişehir doğumlu 5 oğlundan biri. Bir askeri fabrikada memur olarak çalışan Sinoplu Ülkenur’un 24 yıllık eşi, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Serkan ile lise son sınıf öğrencisi Selcan’ın babaları. Sarıoğlan dediğimiz, Demokratik Sol Parti’nin çiçeği burnunda genel başkanı Zeki Sezer... Sezerler Batıkent’teki kendi evleri küçük geldiği için Çankaya’nın arkasında mütevazı bir apartmana kiracı çıkmış. Sarıoğlan, utangaç mı utangaç, mütevazı mı mütevazı. Devlet Bakanlığı yaptığı günlerdeki gibi yine metroya biniyor, çarşıya, pazara çıkıyor. Konu özel hayatına gelince ise bülbülün dut yemiş hali. Bakanlığı döneminde Zonguldak maden ocaklarına çok inip çıkmış. Orada giydiği kaskı ve madenci bastonuyla fotoğrafını çekmek pek kolay olmadı sevgili Rıza için. Oysa birkaç gün önce Ecevitler’in fotoğraflarını çekmekte hiç zorlanmamıştı. İşte ilk röportajlarıyla Zeki Sezer ya da namı diğer Sarıoğlan ve ailesi. BEN YALNIZCA DSP’NİN GENEL BAŞKANIYIMPrens, veliaht, ya da ....................................... mı acaba? - Ben prens değilim, kendimi Demokratik Sol Parti’nin kurucusu Bülent Ecevit’ten sonraki Demokratik Sol Parti Genel başkanı olarak görüyorum. Ben aldığım işi iyi yaparım, bunu kamuoyu görecek. Elbette görevimin zorlukları var ama, çok onurlu, temiz ve sağlıklı, yerleşik bir miras aldık. Ecevit gibi bir bilgeden sonraki genel başkana bazı karşılaştırmaların getirilmemesi gerekir. Sayın Ecevitler’le özellikle 1999 seçimleri öncesinden beri çok yakın çalışma içindeyim. O ilişkilerimde her ikisini de üzmemiş olduğumu düşünüyorum, bundan sonra da üzmeyeceğim. Özellikle politika ve program oluşturmada Sayın Ecevit’in görüş ve desteğini alabilmek, zenginliğimiz, gücümüz olacak.Şu andaki ruh halimi düşünebiliyor musunuz, çok büyük bir gurur, müthiş bir duygu. Sayın Ecevit’in beni örgütümüze tavsiye etmesinden sonra bütün Anadolu’yu dolaştım. Bütün illeri tek tek dolaştım ve oralardan kendimle ilgili güzel elektrikler aldım. Üstelik yıllardır partinin örgütlerinde çalışan biri olarak gördüm ki, üyelerimiz bende kendilerini buluyor. Genel başkanımızın tavsiyesi ile onların desteği birleşince ortaya bu sonuç çıktı. Genel başkalık için özel çaba sarfetmedimGelecekte................................... mu dersiniz? - Başbakan olacağıma inanıyorum, bundan en küçük bir şüphem yok, adım gibi eminim. Genel başkanlık için hiç özel çabalar sarf etmedim ama, artık hedefim başbakanlık. Göreve geldiğimde bütün hedefim, köylerden, köylülerden başlayarak bütün Türkiye’yi kalkındırmak. Köy-kent denince sanki köylü, köylülük politikası yapılıyor zannediyor. Tam tersine, köyleri kentleştirme politikası, yani bütün Türkiye’yi kentleştirme politikası. Ama aynı zamanda yapısal, tarımsal verimliliği sağlama, tarım kesimini de zenginleştirme politikası. Köyleri kentleştirmeden, köylerin sorunlarını çözmeden varoşların sorunlarını çözmek mümkün mü? Sermayenin geçmişte bizimle sorunu olmuş olabilir ama, şimdi hiç olacağını sanmıyorum. Çünkü biz özellikle yeni bir program hazırladık ve kurultayımızda kesinleşti. Değişen dünya ve Türkiye koşullarına göre hazırlanan yeni programda, biz emek ve sermayeyi birbirine karşı değil tamamlayıcı unsurlar olarak görüyoruz.CHP ile DSP arasında felsefe farkı varCHP..................................... olmaz mı?- CHP ile DSP arasında felsefe farklılıkları var, bir yerli sol partiyiz. Laikliği sonuna kadar savunmaya, ileri götürme kararındayız ama, inançlara saygıda kusur etmiyoruz. Benim dinle sorunum yok, dincilerle aram iyi değil. Solun evrensel değerleri, özgürlük, barış, eşitlik, insan hakları, tam demokrasiyi sonuna kadar savunuyoruz. Ama Türkiye’ye özgü köykent gibi programlar da üretiyoruz, nüfusun yarıya yakını hálá köylerde. Bizim CHP’den farkımız olduğunu düşünüyorum, biz yerli sol partiyiz. Keşke birleşmeler olabilse ama, CHP ile SHP birleşmesi kendilerine veya Türkiye yarar sağladı. Sayın Baykal bana güzel bir kutlama mesajı göndermiş, kendisine teşekkür ederim. Ben her zaman güzel ilişkilerden yanayım, bana yapılanları unuturum, kinci değilim ama, ilkelerim doğrultusunda kararlıyımdır. Sayın Süsoy, CHP’nin bizim varlığımıza, bizim de CHP’nin varlığına saygı göstermemiz durumunda Türkiye’de solun durumu çok daha iyi olur. Benim kimseyle küskünlüğüm, kimseye karşı bir önyargım yok.Ben köylü çocuğuyum KÖFTECİ ÇIRAĞIYDIM- Ben bir köylü çocuğuyum, Eskişehir’in Turgutlar Köyü’nde doğdum, 5 erkek kardeşiz biz. Yörük olan babam çiftçi kökenli, malulen emekli bir işçi. Bunları siz ısrar ettiğiniz için anlatıyorum, kimse beni fukaralık edebiyatı yapıyorum sanmasın. Eskişehir’e ailece göç ettikten sonra rahmetli babam ağır bir ameliyat geçirdi ve ondan sonra emekli oldu. Epeyce dar gelirli, zor geçinen bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm. İlkokuldayken yaz tatillerinde inşaatlarda amele olarak çalıştım, seyyar köfteci Recep’in çırağıydım. GÜNDÜZ ÇALIŞIP GECE OKUDUMLiseden sonra şimdi Gazi Üniversitesi olan Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Kimya Bölümü’nde okudum. Gündüzleri bir askeri fabrikada kimya teknisyeni olarak çalışıyor, geceleri okula gidiyordum. Şiir yazmam şarkı söylemesini hiç bilmem Gençliğimde profesyonelce voleybol oynadım, Et-
Balık Spor’un takım kaptanıydım. En son İstanbul Bankası Yenişehir kulübünde voleybolu bıraktım. Ayrıca çok iyi masa tenisi de oynarım.Eskiden yükseklik fobim vardı, yüksek bir duvarın kenarında duramazdım. Kendi kendime bundan kurtuldum, şimdi korktuğum o duvarlarda yürüyorum.Resmi çok seviyorum, sevdiğim bazı sanatçıların eserleri gördüğünüz gibi evimizin duvarlarını süslüyor. Bir zamanlar ben de karakalem resim çalıştım, fena da yapmazdım.Gezip görmeyi çok arzuladığım iki yer, Kudüs ve Floransa. Birisi Rönesans’ın, öteki ise dinlerin ortak merkezi. Mutlaka görmek istiyorum. Çocukluğumda
Fenerbahçe’yi tutardım ama, benim için hálá en büyük takım EskiÅŸehirspor’dur. Saçlarıma özel bir bakım göstermem, bugüne kadar hiç tarak kullanmadım, yıkayıp elimle ÅŸekil veririm.Åžiir yazamam, enstrüman çalamam, ÅŸarkıların sadece sözlerini bilirim, söylemesini beceremem.GittiÄŸim yerlerden el iÅŸi bastonlar satın alıp kendi çapımda bir koleksiyon yapmaya çalışıyorum. Â
button