Ben de Spielberg gibi illüzyon yaratıyorum

Güncelleme Tarihi:

Ben de Spielberg gibi illüzyon yaratıyorum
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 1999 00:00

Haberin Devamı

Ünlü illüzyonist, Türkiye'ye gelmeden önce, Hürriyet'in sorularını Amerika'da yanıtladı

İllüzyon tam olarak nedir, Allahaşkına, sanat mı, bilim mi, teknoloji mi, oyun mu?

- Tiyatroyu da eklersek, bunların hepsi. Ama esas olarak sanattır, illüzyon.

Küçüklüğünüzden kaynaklanan bir takıntı mı?

- Kesinlikle. Kendimi bildim bileli bu duygum vardı. Açıklaması zor. Kimilerinin bir müzik aletine, benim de illüzyona karşı takıntım vardı.

Bu işin okulu var mı? İnsan bir okula gider ve illüzyonist olarak mezun olabilir mi?

- Hayır. Kitap okursun, beslenirsin, kendini geliştirirsin, öyle öğrenirsin. Ama bu duygunun önüne geçemezsin. Sürekli insanları izlersin. New Jersey'de otururken, kaçıp kaçıp New York City'ye gidip Broadway'de illüzyon şovlarını izliyordum. 12 yaşımdayken bu işi kafaya takmış olduğumu anlamış olmalılar ki, beni ‘‘Society of American Magiciens’’a kabul ettiler. Tarihindeki en genç üye ben oldum.

Bu işte yeteneğin payı ne kadar?

- Var, var. İnşallah bende de vardır ondan!

Neden bu kadar alçakgönüllüsünüz?

- Öyle miyim?

Star gibi davranmayan bir starsınız. Bir imajsa, bir PR numarasıysa harika...

- Hokus pokuslar, o hal ve tavırlar imajdır. Her şeyin sonunda mutlu olmak gerekiyor değil mi? Sonunda gerçekten kendim gibi davranarak da gerçek olabileceğimi öğrendim. İnsanlar da bunu seviyor. Ben uzun yıllar kendim gibi değildim. Hep birileri gibi davranıyordum. Çünkü benden belli bir imaja uygun davranmam bekleniyor sanıyordum. Ama bu bir aldatmacaydı. Bu gün artık kendim gibiyim sahnede. İnsanlar sersem değil, anlıyorlar.

Sahnede jean giymenizin sebebi de bu mu? Ben sihirbazlar uzun kuyruklu siyah ceketler giyer, komik şapkalar takar zannederdim

- O kuyruklu ceketlerin de bir hikayesi var: Houdini, ismini Robert Houdin'den almış. Çok ilginç bir adam. Houdin, ‘‘Taxido’’ denilen kıyafeti yani o kuyruklu ceketi ilk giyen kişi. Ama o zamanlar insanların giyim tarzı öyleymiş, sokakta öyle ceketlerle dolaşılırmış. O günden bu güne yüzyıllar geçtiği, herkes farklı giyinmeye başladığı halde, sihirbazlar, aptallıklarından, hiç o ceketlerden vazgeçmemişler. Sanırım dünyada ilk vazgeçen benim.

ŞAŞIRTMAYI SEVİYORUM

Sağ gözünüzdeki nokta nedir?

- Doğum izi. Aslında aldırabilirim ama korkuyorum.

Ne zaman, hangi numaranızla ünlü oldunuz?

- 1981'de yedi tonluk bir uçağı yok ettiğimde, sanırım. Ama ondan önce de televizyon şovları yapıyordum. İnsanlar benden söz ediyordu.

Mesleğiniz olması dışında illüzyonu cazip kılan ne? Ne çekiyor sizi?

- İnsanları şaşırtmayı seviyorum. Çok. Müthiş bir şey bu.

Sizi de şaşırtabilecek bir illüzyon numarası olabilir mi?

- Zannetmiyorum.

Doğaüstü bir güç tarafından şaşırtılırsanız...

- Beni de şaşırtan şeyler var, hayatta. Ama ne illüzyon ne de doğaüstü güçler... Ruhlar, muhlar değil. Ama bir çocuğun doğumu mesela. Şaşırtıyor. İnanılmaz bir şey. Ve tabii mikrodalga fırın. Sonra uçaklar. Nasıl çalıştıklarını falan biliyorum ama yine de şaşırtıyor, işte.

Sihirbaz kelimesini kullanmak bir hakaret mi, bu arada...

- Hayır.

Claudia Schiffer Türkiye'ye geldiğinde, sizi kastederek bütün kadınlar sihirbaz erkekleri sever değil mi, demiştim. Kızmış ve sihirbazların doğum günü partilerinde on dolara çocukları güldürdüğünü, sizinse müthiş bir illüzyonist olduğunuzu söylemişti.

- Hassas davranmış. İyi de PR'cıymış. İyi kız aslında. Sihirbaz denmesi benim için uygun. Çok daha uygunsuz şeyler söylediler. Gerçi sihirbaz, sihirle uğraşandır. dolayısıyla illüzyon yaratan biri olarak bana illüzyonist denmesi daha doğru. Benim hipnozla, büyüyle, sihirle işim yok. Steven Spielberg gibi ben de illüzyon yaratıyorum.

Geçmişten bu güne en büyük illüzyonist kimdi sizce, Houdini mi?

- Houdini büyük adammış. En azından PR açısından. Adını bugün bile biliyoruz. Ama benim idollerim, sihirbazlar değildi. Orson Welles, Frank Sinatra, Walt Disney ve Fred Astaire'di.

Numaralarınız kendi icadınız mı?

- Elbette. Film yönetmeni gibi çalışıyorum. İnsanları dinliyorum. Meraklarını öğreniyorum. Ve inanılmaz yetenekli insanlarla kafa kafaya veriyoruz. Yıllarca uğraşıyoruz ve resmen buluşlar gerçekleştiriyoruz. İnsanları kaybetme numarası üzerine tam yedi yıl çalışıldı. Kötü olursa senin suçun oluyor, iyi olursa da. Yani her halikarda suçlusun.

Özgürlük Heykeli'ni yok ettiğinize göre, bir ülkeyi de yok edebilir misiniz?

- Sanırım. Ama küçük bir ülke olsa iyi olur.

Özel hayatınızda da bir takım şeyleri ya da kimseleri yok edebildiniz mi?

- Denedim! Sihirle alakası yok bunun. Verdiğiniz kararlar sayesinde oluyor.

Nelere gülersiniz?

- Birlikte gülebildiğim birileri varsa, bir dolu şeye. Mutlu insanlar beni güldürür. İnsanların kendileri gibi olmaları güldürür. Kendime de gülerim. Hiç zor olmuyor.

Gençliğinizde illüzyon numaraları kızları tavlamanıza yaradı mı?

- Tavlamak demeyelim ona. Onları tavlayıp sevişmeye çalışmadım ki! Benim kendimi rahat ve iyi hissettiğim bir şey, illüzyon. Bazıları Ferrari'den söz eder, ben illüzyondan söz ederdim. Kendimi severdim o zaman. Her erkeğin kadınları etkileme yolu vardır. Benim kadınlara karşı silahım, illüzyondu.

Adınız David Kodkin iken neden kalkıp David Copperfield yaptınız? Charles Dickens'den bu kadar çok mu etkilendiniz?

- İki alternatifim vardı. David Copperfield ya da Moby Dick. Moby daha fena olur diye düşündüm. İşin aslı, sebebi yok. Söylemesi hoşuma gidiyordu. O zaman genç ve aptaldım. Bu isim üzerime yapıştı kaldı.

Hakkınızda abuk sabuk söylentiler çıkaranları neden yok etmiyorsunuz?

- Bana çok iyi davranıyorlar da ondan. Gerçekten. Medyanın diğer starlara nasıl davrandığına bakarsanız ben yine de iyi durumdayım.

Neden Claudia Schiffer'le ilişkinizin reklam olduğu söylendi, durdu?

- Siz söyleyin, ben nereden bileyim. Altı yıl olmuş. Belki de fazlasıyla uygun bir beraberlik gibi geldi. İki ünlü insan. Ama artık alıştım bu tür şeylere. Kıskançlık en iyi açıklaması, bu tür söylentilerin. Ailemi üzdükleri zaman kızıyorum. Annem babam hala hayatta. Ben çok bağlıyım onlara.

Anneniz, babanız kız arkadaşlarınızı yakın takibe alıyorlar mı?

- Özellikle babam. 70 yaşında bir Kazanova. Claudia'ya bayılıyordu.

DUYGUSAL DEPREM

Depremden korktunuz mu?

- Sizinkinden mi, bizimkinden mi söz ediyorsunuz? Bizimki eğlenceliydi. Luna Park'taymışız gibiydi. Kimseye bir şey olmadı. Ama sizin ülkenizde bir felaket olmuş. Çok büyük üzüntü duydum.

Gelmeye korkuyor musunuz?

- Biraz tedirginim. Artçı depremler devam ediyor mu?

Şovunuz bir depreme yol açacak mı Türkiye'de?

- Duygusal olarak evet.

Mesleğinizde o kadar çok numara yapıyorsunuz ki, gerçeklik duygunuzu kaybettiğiniz oluyor mu?

- Sadece içki içtiğimde. Yoksa ayaklarım, şovumda uçuyorum ama, sürekli yerde. Biz, doğanın kurallarını yerle bir ediyor havası verebilmek için yine doğayı ve teknolojiyi kullanıyoruz.

Aşk da bir çeşit illüzyon mu?

- Umarım değildir. Aşka inanıyorum. İşte, aşk bir sihir. Ve aşık olmak da benim için gerçeklik duygusunu kaybetmek.

Türkiye'ye daha önce gelmediniz. Tanımadığınız bir ülkeye giderken yanınıza mutlaka ne alırsınız?

- Annemi ve babamı. Her zaman.

Yalnız seyahat edebilecek kadar büyümediniz mi?

- Onlar bensiz seyahat edemeyecek kadar yaşlandılar. Hep yanımda olsunlar istiyorum. Ben tek çocuğum. Onlar ölünce yüzde yüz yalnız kalacağım, korkuyorum.

Türkiye'deki enflasyonu ortadan kaldırabilir misiniz?

- (Gülerek!) Evet!

En büyük hayranlarınız kimler? En çok kimler şaşırmaktan hoşlanıyor?

- İllüzyon evrensel. Erkekler anlamaya çalışıyor, araştırıyorlar. Kadınlar pek sorgulamıyor ama çok eğleniyorlar. Çocuklar ise müthiş komik buluyorlar.

Şaşırtmak mı, sevişmek mi daha fazla zevk verir?

- Sevişirken şaşırtmak en zevklisi.

Becerebiliyor musunuz?

- İyi bir günümde, üstelik bir kereden daha fazla.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!