Artık genlerimize göre yemek seçeceğiz!

Güncelleme Tarihi:

Artık genlerimize göre yemek seçeceğiz
Oluşturulma Tarihi: Mart 20, 2005 00:16

Ne yalnız yedikleriniz sizi öldürür, ne yalnız DNA’nız sizi kurtarabilir. Beslenme-genetiğine göre, genetik yapı ve hastalıklar arasındaki ilişkinin önemli ve farklı bir boyutu, bireyin beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı.

Kimi besinler, koruyucu ya da zarar verici genlerin faaliyetlerini artırır ve hastalıklara neden olurken, kimi besinler de kötü genleri daha edilgen hale getiriyor. Dolayısıyla genetik olarak bu tür hastalıklara yakın olduğu belirlenen bireylerin kendilerine özgü programlarla beslenmeleri ve yaşam tarzlarını değiştirmeleri, kardiyo-vasküler hastalıklar, diyabet, kanserler, osteoporoz gibi orta yaşlarda beliren hastalıklardan korunmaları açısından son derece önemli...

Yirminci yüzyılın sonunda gerçekleştirilen ‘İnsan Genomu Projesi’nin sonuçları şimdi de beslenme alanında yeni ufuklar açıyor. Artık bireyin genetik yapısını, yaşam tarzı ve beslenmesini birlikte analiz ederek, kişinin taşıdığı hastalık risklerinden uzak kalmasını sağlayacak öneriler yapan bir bilim dalı var: Nutri-genetik bilimi.

Dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de bu konunun bilimsel olarak tartışılması, araştırma ve uygulamalarının yapılmasına destek olmak amacıyla ‘Nutri-Genetik Bilimsel Danışma Kurulu’ oluşturuldu. Bu kurul dün de İstanbul’da önemli bir uluslararası toplantıya ev sahipliği yaptı. Dünyadan ve Türkiye’den konunun uzmanları bir araya gelerek görüşlerini paylaştılar.

Nutri Genetik Bilimsel Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ergül Tunçbilek’e göre, bu yeni alan, tıp dünyasını, bireysel sağlık ve halk sağlığı uygulamaları açısından yepyeni sıçramalar yapabilecekleri bir aşamaya getiriyor. Tunçbilek diyor ki: ‘Dünyada yaşanan epidemiyolojik ve demografik geçiş süreçleri ile birlikte yaşam şartlarının da iyileşmesi sonucunda hastalık ve ölümler artık enfeksiyon kökenli olmaktan çıkıp, ileri yaşlarda ortaya çıkan durumlara bağlı olmaya başladı. Kardiyo-vasküler hastalıklar, diyabet, kanserler, osteoporoz bunların önde gelenleri.’

Beslenme genetiğine göre, genetik yapı ve hastalıklar arasındaki ilişkinin önemli ve farklı bir boyutu da, bireyin beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzları. Dolayısıyla genetik olarak bu tür hastalıklara yakın olduğu belirlenen bireylerin kendilerine özgü programlarla beslenmeleri ve yaşam tarzlarını değiştirmeleri bu hastalıklardan korunmaları açısından son derece önem taşıyor.

İstanbul’da uluslararası uzmanlar bu konuya her yönden tartıştılar. Bazı uzmanlara göre, genetik yapımıza göre beslenmeye başlayınca, ülkemizde ve dünyada büyük bir çılgınlık halinde süren diyet önerileri bitecek ve genetik diyetisyenler ortaya çıkacak. Önce genetik haritanız ve arkasından genetik risk haritanız çıkartılacak. Risk hastalıklarınız belirlenecek ve elinize uyacağınız beslenme reçetesi tutuşturulacak. Kimilerine brokoli yemeleri önerilecek kimilerine ise çok daha fazla brokoli!

Newsweek dergisi de bir ay önceki sayısında nutri-genetik konusunu kapağına çıkardı ve beslenme ile genler arasındaki etkileşimin sağlık üzerindeki önemini irdeleyen yazılara yer verdi.

SEÇTİĞİNİZ YİYECEK KANSERİ TETİKLEYEBİLİR

Eskiden bu ilişkinin tek yönlü olduğuna inanılırdı. İyi genlerin bedenimizi koruyamaması durumunda, zararlı besinlerin kanser ya da çeşitli kalp hastalıklarına yol açacağına inanılırdı. Yeni araştırmalar ise sürekli bir etkileşimin varlığını ortaya koyuyor. Yani kimi besinler, koruyucu ya da zarar verici genlerin faaliyetlerini artırırken, kimileri de onları daha edilgen hale getiriyor.

Tıpkı aynı diyete insanların farklı yanıtlar vermeleri gibi. İnsanlar düşük yağ oranlı beslenme rejimlerine, tuza, şaraba hatta yapılan egzersizlere farklı reaksiyonlar verir.

Bu nedenle, ilaç ve genler arasındaki etkileşimi inceleyen araştırmalar da yapılıyor. Şu soru önemli: Neden bir ilacın bir insan üzerinde yaşam kurtarıcı özelliği varken, aynı ilacın bir başka kişide öldürücü özelliği ortaya çıkıyor? Ve bir üçüncü kişide ise herhangi bir etki yapmıyor? Örneğin neden hastaların üçte biri, aralarında Prozac, Paxil ve Zoloft’un da bulunduğu SSRI’ler diye tanımlanan antidepresanlardan etkilenmiyor.

Besinlerin etkileşimi ise ilaçlardan çok daha karmaşık. ABD Hastalık Kontrol ve Önlemi Merkezi’nden Genom Bölümü Başkanı Dr. Muin Khoury, bunu ‘İlaçları belirli bir zaman dilimi içinde kullanıyorsunuz. Besinleri ise bütün olarak ayırmadan ve yaşam boyu tüketiyorsunuz’ diye tanımlıyor.

YEŞİL ÇAY HERKESTE AYNI ETKİYİ YARATMAZ

Örneğin yeşil çay, kalp hastalıklarını ve bazı kanser türlerini önleyici antioksidanlar içeriyor. Ancak yeşil çay bazı kadınlarda yalnızca göğüs kanserine karşı işe yarıyor. Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, bunun nedenlerinden biri, kanseri baskı altına alan bileşimleri hareketsiz hale getiren enzimi üreten COMT geni. COMT’nin daha az aktif şeklini üreten değişken gene sahip kadınlar, yeşil çaydan daha fazla fayda sağlıyor.

Bir diğer derinlemesine incelenen etkileşim, faz1 ve faz2 diye tanımlanan iki enzim kategorisiyle ilgili. Bu enzimler, heterocyclic aminler gibi vücudun içindeki bazı toksinleri yok etmek için belirli bir düzen içinde çalışıyor.

Kimi insanlarda, faz1 enzimini olması gerekenden daha hızlı çalıştıran değişken bir gen bulunuyor. Bu gen beyaz tenlilerin yüzde 28’inde, Afrika ve Latin Amerikalıların yüzde 40’ında, Japonların ise yüzde 70’inde var. Japonya, mide kanserinin en yüksek oranda olduğu ülke. Ancak bu işin de çaresi var. Örneğin sarmısak, faz1 enzimini yavaşlatan bir besin. Sulforaphane ise faz2 enzimini hızlandıran bir madde. Sulforaphane’nı bulmak ise çok kolay. Çünkü brokolinin içinde yeterli miktarda mevcut.

SİZ ALZHEIMER OLACAĞINIZI BİLMEK İSTER MİYDİNİZ

Bir diğer ilginç örnek de kolesterolle ilgili. Kolesterolü düzenlemede önemli bir rolü olan ve Apo E adı verilen bir proteini bünyesinde bulunduran bir gen var. Apho E geninin 3 önemli değişkeni mevcut. E2, E3 ve E4. En sonuncusu yani E4 oldukça tehlikeli. Şeker hastalığı riskini artırıyor, kolesterolü yükseltiyor, normal ölçülerde alkol almanın koruyucu özelliklerini tersine çeviriyor, sigara içmenin risklerini arttırıyor. Araştırmacılara göre E4 taşıyan bir kişi ciddi ölüm riski altında.

Ama önlemi de mevcut. Eğer bu insanlar sigarayı ve alkolü tamamen bırakır, jimnastik yapar ve doymuş yağlardan tamamen uzak duracağı bir diyet uygularsa E4’ün oluşturacağı genetik rahatsızlıkları da önlemiş olur. Hal böyle iken, bilim dünyası Apo E’nin kişilere özgü haritasını çıkarmakta gönülsüz davranıyor. Neden mi? Çünkü bu detaylı inceleme beraberinde ciddi etik sorunları da getiriyor.

Örneğin E4 Alzheimer’ın gelişme riskini de artıran bir gen. Bu hastalığın önüne geçecek ya da tedavi edecek bir metot henüz olmadığı için, doktorlar hastalarının karşısına geçip ‘Ne yapalım sizin ilerde Alzheimer olma riskiniz fazla, ama elden bir şey gelmiyor’ demek istemiyor. Zaten hastalar da bunu bilmek istemezler.

İşin bir diğer yönü de sigorta şirketleri. İnsanları genlerine bakarak risk faktörlerine göre sınıflandırmanın yaratacağı sonuçlar.

Yakın zamanda hepimizin elinde, genlerine göre, hastalıkları önleyici bir sağılıklı beslenme reçetesi olacak. İyi mi kötü mü?

GEN HARİTAMIZ BİR ELEKTRİK PANOSU GİBİ

Metabolizmada birbirleri ile sayısız etkileşimi olan çok sayıda gen var. Örneğin en azından 150 değişken gen, ‘Tip 2 şeker hastalığı’ oluşmasına neden oluyor. Yine 300’den fazla gen, obezite ile bağlantılı. Massachusetts’te Tufts Üniversitesi Genom ve Beslenme Laboratuvarı Başkanı Ose Ordovas, bu durumu bir elektrik panosuna benzetiyor. Hangi düğmelerin hangi ışıkları yakacağını biliyor ve buna göre düğmeleri açıp kapıyorsunuz. Ancak bazı insanlarda düğmeyi açtığınız zaman ışık yanmıyor, çünkü daha altında ya da üstündeki başka düğmeleri de aynı zamanda çevirmeniz gerekiyor. Bunların ne olduğu da henüz bilinmiyor. Belli ki söz konusu panonun tam bir haritasını çıkarmak bilim dünyasının yıllarını alacak. Yine de haritanın parçaları şekillenmeye başladı.

TURMERİK

Turmerik veya zerdeçal, iltihabı, yangıyı tetikleyen genleri, örneğin Cox-2’yi baskı altına alıyor. İltihabi bileşkenler üreten bu genler baskılanarak, Alzheimer ve kolon kanseri geriletiliyor.


BROKOLİ

Brokoli kalp hastalıklarına karşı koruyucu işlevi olan örneğin GST gibi genlere yardımcı oluyor. Bu gen, vücudun başlıca antioksidanlarından olan glutathione üretmekte. Glutathione’un fazla miktarda olması, damarların daha sağlıklı olmasına yol açıyor.


YEŞİL ÇAY

Yeşil çay bazı kadınlarda meme kanserini tetikleyen genleri baskılıyor. Yani koruyucu rolü var. Adı HER-2 olan bu genin işlevi hücrelerdeki büyümeyi tetikleme. Yeşil çay meme kanserinde HER-2 genini yavaşlatıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!