Alçaklar aramızda

Güncelleme Tarihi:

Alçaklar aramızda
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2012 20:23

Yönentmen Lucas Belvaux mesleğinde zirveye çıktığı yeni filmi ’38 Témoins’le (38 Tanık) sinemaseverleri uzun zamandır çıkmadıkları bir yolculuğa çıkarıp onlara hayatla, adaletle, onurla ve vicdanla ilgili sorular soruyor.

Haberin Devamı

Etrafınızdalar. Eğer kendilerini henüz belli etmedilerse onlara biraz zaman verin yeter. Zaten biraz dikkatli bakarsanız onları neredeyse her yerde görmeniz mümkün...
1961 Belçika doğumlu Lucas Belvaux mesleğinde zirveye çıktığı yeni filmi ’38 Témoins’le (38 Tanık) sinemaseverleri uzun zamandır çıkmadıkları bir yolculuğa çıkarıp onlara hayatla, adaletle, onurla ve vicdanla ilgili sorular soruyor. Anlatılan hikaye Goncourt akademisinden Didier Decoin’in ‘Est-ce Ainsi Que Les Femmes Meurent’ adlı kitabından sinemaya uyarlanmış. Decoin kitabında 1964 yılında Queens New York’ta geçen gerçek bir hikâyeyi anlatıyor.
‘38 Tanık’ için Fransa’nın kuzeybatısında, Le Havre şehrindeyiz. Akşam vakti bir apartman girişinde boylu boyunca uzanmış genç bir kadının cesedini görüyoruz. Polis gün ışıklarıyla birlikte soruşturmasına başlıyor ve karşı apartman sakinlerinin kapılarını teker teker çalıp sorularını soruyor. Cevap her seferinde aynı. Kimse hiçbir şeye tanık olmamış. Saat zaten sabahın ikisiymiş...

Haberin Devamı

37 KİŞİYE KARŞI TEK BAŞINA

Bu kadar tanığın arasında tek bir adam polise kapısını açmıyor. Yvan Attal’ın canlandırdığı Pierre, Çin seyahatinden gelen ve o gece evde olmayan eşi Louise’e (Sophie Quinton) önce gece evde olmadığını söylüyor. Soruşturma kısa sürede kapanıyor. Genç kadının gecenin ortasında öldürülmesine ve bu olaya hiç kimsenin tanık olmamasına inanamayan gazeteci Sylvie (Nicole Garcia) ise işin peşini bırakmıyor ve çektiği fotoğraflarla sokakta yaşayan ev sakinlerini rahatsız etmeye başlıyor.
Asıl rahatsız olmaya başlayan ise Pierre. Duyduğu çığlıkları aklından bir türlü çıkaramayan genç adam sonunda karısına yaşanan trajediye tanık olduğunu itiraf ediyor, ama artık bu korkunç sırra ortak olamayacağını ve gerçekleri dile getirmekten başka çare bulamadığını söylüyor. 38 kişiye karşı tek bir adamın sözleri yeterli olabilir mi? Ortada bir yalan var ama o yalanı söyleyen 37 tanık mı yoksa tek başına bir adam mı? Dosyayı kapatmış olan savcının bile canı sıkılmaya başlıyor. Savcı susan bir tanığın ‘namussuz bir adam’ olduğunu, ama susan 38 tanığın ‘herkes’ demek olduğunu söylüyor...
O ana kadar sadece fotoğraf çeken gazeteciye kötü gözle bakan ve onu bir anlamda tehdit eden apartman sakinlerinin o korkunç bakışları artık Pierre ve Louise ikilisini izlemeye başlıyor. Dairenin sokak kapısına yazılan tehditler mi dersiniz, yoksa dışarıdan eve atılan cisimler, suratta patlayan tokatlar mı? Hayat artık Pierre ve Louise için alabildiğine zor...

Haberin Devamı

KORKU VE UTANCIN KISKACINDA

Filmin yönetmeni bu korkunç suçu işleyen adam yerine bu suça ortak olan insanları mercek altına alıyor ve insanların neden bu kadar umursamaz olduklarını sorguluyor. Lucas Belvaux ’38 Témoins’de korku ve utancın insanları nerelere sürüklediğinin cevabını arıyor. Yvan Attal’in oyunculuğu 1990 yılında ilk kez kazandığı Cesar ödülüne yeniden aday olabilecek kadar  kuvvetli. Sophie Quinton da Louise rolünde dokunaklı bir portre çiziyor. Attal ve Quinton’un filmin final sahnesinde verdikleri performanslar ise tek kelimeyle ustaca.
’38 Témoins’ Lucas Belvaux’nun baÅŸeseri olmasının yanı sıra  2012’nin ilk dört ayı içinde izlemiÅŸ olduÄŸum en iyi film. ‘38 Tanık’ın son sahnesinde çığlıkları duymaya baÅŸladığım zaman yönetmenin sinemaseverlerin nefes almalarına bile izin vermediÄŸine tanık oldum...Â
Lucas Belvaux alçaklar arasında yaşadığımızı söylerken bizlerin aynı şartlarda sesimizi çıkartıp, çıkartmayacağımızı, ihtiyacı olan birine yardım eli uzatıp uzatmayacağımızı sorguluyor. Peki ya biz olsak ne yapardık? Sesimiz çıkar mıydı? Yoksa sessiz kalmak ve susmak bir alışkanlık mıdır? İşbirlikçi olmak bu kadar kolay mı? Fransa ve Belçika’da mart ayında gösterime giren ’38 Témoins’ insanlığımızı sorguladığımız ve akıllardan kolay kolay çıkmayan önemli bir film.

Haberin Devamı

Mina

Mina Mazzini ünü Ä°talya’yı aÅŸan nadir yorumculardan biri. Hayranları arasında Barbra Streisand ve Quincy Jones gibi müzik dünyasının büyük isimlerinin arasında yer alan Mina için yıllar önce Louis Armstrong ‘dünyadaki en iyi beyaz ÅŸarkıcı’ yorumunu yapmış, Sarah Vaughn ise kendi sesine sahip olmasaydı sahip olmak istediÄŸi tek sesin Mina’nın sesi olduÄŸunu açıklamış...  1950’li, 60’lı ve 70’li yıllarda Ä°talyan televizyonuna programlar yapan Mina en son 1978 yılında Ä°talyan televizyonuna çıkmış. Mina, son yıllarda albümlerini satmak için video çekmediÄŸi gibi resimlerini de yayınlamıyor. Son yirmi yıldır röportaj vermeyen Mina halkın arasına çıkmayı reddediyor. Buna raÄŸmen neredeyse her yıl yeni bir albüm yapan Mina, Ä°talya’da listelere hep en üst sıralardan girmeyi baÅŸarıyor.Â
İtalyan yorumcu son albümü ‘Piccolino’da melankolik şarkıların yanı sıra rock, blues, electro club, techno salsa ve brasiliana türlerinde şarkılar söylüyor. Uzak kültürlere olan ilgisi devam eden Mina, Marisa Monte’yle Arnaldo Antunes’in Brezilya listelerinde 1 numaraya kadar yükselen ‘Ainda Bem’iyle dikkatleri çekiyor. Üç oktavlık sese sahip olan 72 yaşındaki Mina vokal yeteneğinden hiçbir şey kaybetmemiş. ‘Piccolino’nun en iddialı şarkıları ‘E Cosi Sia’, Mina’nın torunu Axel Pani’nin Mattia Gysi’yle birlikte yazdığı ‘Fly Away’ ve albümün hit şarkısı ‘Questa Canzone’...

Haberin Devamı

Randy&Joe

Unutulmaz sesi ve büyük gülümsemesiyle tanınan Randy Crawford son yıllarda The Crusaders grubunun kurucu üyelerinden Joe Sample’la müzik yapıyor. Geçen yaz İstanbul’da da bir konser veren ikili ‘Live’ adlı konser albümünü nisan ayının son günlerinde Avrupa’da piyasaya sürdü. Albümde ikiliye davulda Steve Gadd, bas gitarda ise Nicklas Sample eşlik ediyor.
Joe Sample Randy Crawford’la ilk kez 36 yıl önce Crawford’un ilk albümü ‘Everything Must Change’ için bir araya gelmiş. 36 yıl sonra birlikte çalışmayı sürdüren ikilinin ‘Live’ albümüyle elde ettiği sonuç oldukça başarılı. Albümün müzikalitesi o kadar yüksek ki şarkıları ne kadar iyi bilseniz de her şarkıyı ilk defa dinliyormuş hissine kapılıp heyecanlanıyorsunuz. Joe Sample’ın piyanosu ve aranjmanları dört dörtlük. Randy Crawford ise yılların getirdiği tecrübe ve eşsiz yorumuyla şarkıları çok yüksek noktalara taşıyor. Joe Sample’ın Will Jennings’le yazdığı ‘One Day I’ll Fly Away’ ve bir Randy Crawford şarkısı olan ‘Almaz’ konser versyonlarıyla yeniden, defalarca dinlenilmeyi hak ediyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!